ANNE BABA HAKKI
Kıymetli Okurlarım!
En kalbi duygularımla hasretle, özlemle, muhabbetle sizleri selamlıyorum. Cumanız Mübarek olsun.
Günümüzde üzülerek görmekteyiz ki; anne-babasına kötü söz söylemek, hatalı davranmak şöyle dursun birkaç kuruşluk dünya menfaati için onları öldüren bir nesil yetişti. Neredeyse her gün gazetelerin manşetlerinde televizyonlarımızda bu haberleri okumakta ve seyretmekteyiz. Toplumumuzun bu halini iyice düşünüp bu durumu tahlil etmeli, sorumluluğumuzun farkına varmalı ve aileleri çevrelemeye başlayan bu kötü gidişata dur deme vakti geldiğinin bilincinde olmalıyız.
Dünyamızdaki değişim hepimizce malumdur. Her kesimde yaşanan bu değişim toplumu oluşturan ailede de yaşanmaktadır. Artık nesiller arası çatışmalar değil aynı kuşak içinde dahi çatışmalar meydan gelmeye başladı. Eskiden çok yavaş yaşanan ana-baba ve çocuklar arasındaki kültürel ve örfi farklılıklar, gelişen teknolojiyle günümüzde çok hızlı değişir oldu. İşte bu ortamda aileyi ve ailenin temelini oluşturan ana-baba hakkını farklı bir bakış açısıyla ele almaya ihtiyacımız vardır.
Toplumların temel taşı ailedir. Bu sebeple toplumu ayakta tutacak en temel dinamik güç ailedir. Aileleri sağlam temeller üzerine kurulmuş, aile içi ilişkileri doğru bir zemine oturtturulmuş ve ahlaki güzellikler üzerine bina edilmiş aileler toplumları güçlü kılacaktır. Aile içinde sağlam bir oluşum ise eşlerin birbirlerinin hakkına riayet etmesi ve çocuklarını en güzel ahlaki ilkeler (İslam Ahlakı) ile yetiştirmeleri ve kendilerini bu günlere getiren ana-babalarına karşı saygıda kusur etmemekle gerçekleşecektir.
Aile içinde üç temel haktan bahsedebiliriz:
a.Eşler arasındaki haklar
b.Ana-babanın çocukları üzerindeki hakları
c.Çocuklarına ana-baba üzerindeki hakları.
Bu haklar arasında öncelik ana-babanın çocukları üzerindeki hakları gelmektedir.
Kur’an- Kerim ve Hadis-i Şeriflere baktığımızda Ana-baba hakkı hem itakadi, hemde ahlaki bir sorumluluk olarak karşımıza çıkmaktadır. İsra Süresi 23. Ve 24 ayetler bunun en önemli göstergelerindendir. Bu ayetler ana-baba hakkının ana çatısı oluşturmakta ve bizlere davranış modelini öğretmektedir. Ayette şöyle buyrulmaktadır.
Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “öf!” bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle. Onlara merhamet ederek tevazu kanadını indir ve de ki: “Rabbim! Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sen de onlara acı.” (Diyanet İşleri Başkanlığı Meali)
Ayette ifade edildiği üzere insanı ilk terbiye eden ana-babasıdır. Bu çok değerlidir. Bununla beraber şu hususu hiçbir zaman unutmamalıyız. Ana-babamız bizim dünyaya gelişimizdeki varlık sebebimizdir. Bizi imkânları ölçüsünde yetiştirmeye çalışmaları her zaman takdire şayan bir durumdur. Özellikle de hayatta olunduğu müddetçe kaçınılmaz gerçek olan yaşlılık geldiğinde onlardan gelebilecek sıkıntılara göğüs germemiz ve onlara bu sıkıntılarından dolayı üf bile demememiz gerekmektedir..
Sevgili Peygamberimiz ana-baba itaat etmemeyi büyük günahlar arasında zikretmektedir. İlgili hadisi şerifleri ise şöyledir.
Peygamberimiz (a.s), üç defa: “Size büyük günahların en büyüğünü haber vereyim mi? Allah’a şirk koşmak, ana-babaya itaatsizlik etmek ve yalancı şahitliği yapmaktır (ya da yalan sözdür)”(Müslim, İman, 143, I, 91.)
Anne ve baba ile alakayı kesmek, sıla-i rahimde bulunmamak, onların kalbini kıran her türlü söz ve davranışta bulunmak ana-babaya itaatsizlik sayılır. Bu sebeple basit şeylerle ana-babamızla ilişkilerimizi koparmamalıyız. İletişimi koparmak insanlarla ilişkiyi kesmek çok basittir. Asıl zor olan hemen tepki vermeden çözüm üretmek adına iletişimi hiç koparmamaktır. Bu zor olabilir. Ama neticesi itibariyle güzeldir. Neticede iki dünya mutluluğu söz konusudur. Hadiste ifade edildiği üzere Ana-babaya itaat etmemenin büyük günahlar arasında olduğunu bilmeliyiz. Ancak ana-babalar da bu bilinç ile çocuklarını yetiştirmelidirler. Çünkü bu günün çocukları yarının ana-babalarıdır. Yarının ana-babaları netice itibariyle bizlerin elinde şekillenmektedir.
Annemiz ve babamızın üzerimizde çok büyük emekleri olduğu aşikârdır. Ancak annelerin hakları Hz. Peygamber (s.a.s.)’in de bildirdiği üzere babadan çoktur. Efendimiz (s.a.s) bir hadislerinde ise ana-babaya iyilik yapmada şu sıralamayı getirmektedir.
Bir adam Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e gelerek:
- Kendisine en iyi davranmam gereken kimdir? diye sordu.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
- “Anan!” buyurdu. Adam: - Ondan sonra kimdir? diye sordu.
- “Anan!” buyurdu.
Adam tekrar: - Ondan sonra kim gelir? diye sordu.
- “Anan!” dedi.
Adam tekrar: - Sonra kim gelir? diye sordu.
Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem: - “Baban!” cevabını verdi.
(İbn Mace, Vesaya, 4)
Efendimiz (s.a.s)’in annenin önemine vurgu yapan bu hadisine paralel Atalarımız ne güzel sözler söylemişler.
Ana başta taç imiş,
Her derde ilaç imiş
Bir evlat pir olsa da,
Anaya muhtaç imiş
Bir başka açıdan Veysel Karani kıssasını ele alabiliriz. Hz. Peygamberin hayatında O’nun yüzbinden fazla sahabesi olmuştur. Bu sahabe isimlerinden bildiğimiz çok azdır. Ancak Veysel Karani Ashabtan olmadığı halde İslam Toplumunda adını duymayan nerdeyse yoktur. Bu kıssaya baktığımızda bir Annenin sözünü dinlemenin kişiye kazandırdığı değeri anlayabiliriz.
Hasan-ı Basri hazretlerinden aktarılan bir kıssada baba hakkı ise şöyle vurgulanmaktadır. Hasan-ı Basri (hz.), Kabeyi tavaf ederken sırtında yük olan bir zat görüp der ki:
Niçin yükle tavaf ediyorsun?
Bu yük değil, babamdır. Bunu Şam’dan yedi defa getirip tavaf ettim. Çünkü, bana dinimi, imanımı öğretti. Beni İslam ahlakı ile yetiştirdi.
Kıyamete kadar böyle arkanda taşısan, bir defa kalbini kırmakla bu yaptığın hizmet boşa gider. Bir defa da gönlünü yapsan, bu kadar hizmete karşılık olur. (Muzaffer OZAK, İrşat, c. 3, s. 178)
Yüce Allah kullarından sadece ana-babalarına karşı iyi davranmalarını onlara itaati değil aynı zamanda onlara duada bulunmayı da emretmektedir. Ahkaf süresi 15. Ayette şöyle buyrulmaktadır.
Biz insana, 'anne ve babasına' iyilikle davranmasını tavsiye ettik. Annesi onu güçlükle taşıdı ve onu güçlükle doğurdu. Onun (hamilelikte) taşınması ve sütten kesilmesi, otuz aydır. Nihayet güçlü (erginlik) çağına erip kırk yıl (yaşın)a ulaşınca, dedi ki: «Rabbim, bana, anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve senin razı olacağın salih bir amelde bulunmamı bana ilham et; benim için soyumda da salahı ver. Gerçekten ben tevbe edip sana yöneldim ve gerçekten ben müslümanlardanım.» (Tefhimu’l-Kur’an, Mevdudi)
Peygamber Efendimiz (s.a.s.) bir başka hadislerinde ana-baba için öldükten sonra dahi dua edilmesini tavsiye etmektedir.
Ebû Üseyd Mâlik İbni Rebîa es-Sâidî radıyallahu anh şöyle dedi:
Bir gün biz Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzurunda otururken Selemeoğulları kabilesinden bir adam çıkageldi ve:
- Yâ Resûlallah! Anamla babam öldükten sonra onlara yapabileceğim bir iyilik var mı? diye sordu.
Resûl-i Ekrem şöyle buyurdu:
– “Evet, onlara dua eder günahlarının bağışlanmasını dilersin; vasiyetlerini yerine getirirsin; akrabasını koruyup gözetirsin; dostlarına da ikramda bulunursun.” (Ebu Davut, Edep, 20)
Hz. Ebû Bekir’in kızı Esmâ radıyallahu anhümâ şöyle dedi:
İslâmiyet’i kabul etmemiş olan annem Resûlullah zamanında yanıma gelmişti. Resûlullah’ın görüşünü almak için:
- Annem, beni özleyip gelmiş. Ona ikramda bulunabilir miyim? diye sordum.
Peygamber aleyhisselâm:
- “Evet, annene iyi davran!” buyurdu. (Buhârî, Hibe, 29)
Ana-babaya iyi davranmak ise cennet vesilesidir. Alemlere rahmet olarak gönderilen Efendimiz (s.a.s.) anne-babasının yaşlılığına yetişip de cennete gidilmesi gerektiğini şöyle vurgulamaktadır.
“Burnu yere sürünsün! Sonra burnu yere sürünsün! Sonra burnu yere sürünsün” demiş; Sahabe,
“Kimin (burnu yerde sürünsün) ey Allah'ın Elçisi!)” diye sorunca,
“İhtiyarlığı anında annesi ile babasından birine yahut her ikisine yetişip de, onlar sebebiyle cennete giremeyenin” (Müslim, Birr, 9)
Bugün ailemizi tehlikeye götürecek birçok sıkıntıyla karşı karşıyayız. Ana-babalar dünyada ortaya çıkan gelişmeleri doğru bir şekilde özümsemeden çocuklarını yetiştirmeye çalışınca çocuklarıyla kuşak çatışması yaşandı. Buda ana-baba hakkının çocuklar tarafından gözetilmesine engel teşkil etti. Şehirleşmenin getirdiği problemler doğru bir şekilde analiz edilememiş, bunun neticesinde köyle şehir arasında sıkışan bir kuşak meydana gelmiştir. Çocukların eğitimi ile ana-babaların eğitimi farklılaşınca anlayış farklılıkları ortaya çıktı. Buda beraberinde karşılıklı hak ihlallerine neden oldu. Yarının mutlu bireyleri olmak ve huzurlu toplumu oluşturmak için şu hususlara ana-baba ve çocuklar olarak dikkat etmeliyiz.
-Problemler tek yönden ortaya çıkmadı. Bu sebeple olayları değerlendirirken suçu hep başkasına atmak yerine kendi hatalarımızın farkında olmalı, karşılıklı olarak yapmış olduğumuz hak ihlallerini sona erdirmeye çalışmalıyız.
-İlişkilerimizde muhabbeti ön plana çıkarmalıyız.
-Güzel olan şeyleri ortaya çıkarmak istiyorsak ebeveynlerimize ve çocuklarımıza önem vermeli, saygı duymalı ve onları dinlemeliyiz.
- Ana-babamızı yaşlı olarak görüp, onlar “söyleyeceklerimden bir şey anlamaz”, “hayatıma katacakları fazla şeyleri yoktur” gibi yanlış düşüncelerden vazgeçmeli, onların engin tecrübelerinden istifade ederek hayatımızı doğru bir yaşantıya sevk etmeliyiz.
Ana-baba hakkını sadece dile getirmek suretiyle gerçek anlamda görevimizi yerine getirmiş olamayız. Onlara rahmet kanatlarımızı indirmeliyiz. Huzurevlerinde unutulmuş büyüklerimizi yeniden hatırlama vaktidir. Onların yeniden gönüllerini kazanma ve Yaratanın merhametine girme vaktidir. Unutmayalım ki her insan mutlaka sırtını yaslayacağı bir yer ister. Netice İtibariyle anne ve babamıza karşı güzel davranışlar benimsemek, onlara güzel sözler söylemek, onlarla alakayı kesmemek İslam Dininin emridir. Ayrıca ana-babayla ilişkiyi kesmek, onlara kötü söz söylemek, gönül kırmak yasak kapsamına alınmıştır. Toplumun değişmesi, teknolojik gelişmelerin yaşanması, eski ve yeni kuşak arasındaki çatışmaların olması bu hükümleri asla değiştirmez.
Yüce Rabbimiz kendi rızasına uygun, bireylerinin birbirlerinden razı olduğu, mutlu, huzurlu bir aile hayatı bizlere nasip etsin.