BARIŞ BİR RÜYADIR SADECE

       “Gücün haklı çıktığı yerde adalet yoktur. Güce tapan insanların olduğu yerde huzur yoktur.” PLATON’un bu özdeyişi ile yola çıktım bugün. Neden mi? Açıklayayım hemen; 1Eylül Dünya Barış Günü imiş. Kutlayan arkadaşlar oldu sosyal medyada. Sevindim tabi. Barışı kim istemez ki?

       Ben de bir kutlama mesajı yazmak için klavyenin başına oturduğumda parmaklarım harf tuşlarına basmaz oldu. İçim burkuldu birden. Çin, Türkistan’da soydaşlarıma, ABD ve İsrail, Gazze’de dindaşlarıma kan kusturur, soykırım uygularken dünya barışından bahsetmek gönlüme azaptır, işkencedir ruhuma. 

       Bırakın Arapların Türk’e ihanetlerini, bırakın ümmetin aczini şimdi, zaman o zaman değil. Hayvan gibi boğazlanıyor bir halk, bombalar yağıyor şehirlerin üzerine, açlıktan ölüyor çocuklar! Bütün dünyanın gözü önünde yaşanıyor bu vahşet ve herkes seyrediyor. Dünyanın huzuruna kastedenler, utanmadan barıştan bahsediyor. Herkes güce tapıyor, saldırganı destekliyor, alkışlıyor adeta. 

       Yaratılanı, Yaratandan ötürü sevmeyi, yaşamanın anlamı kılan, imanını aşk ve sevgi ile yücelten Horasan gazi dervişlerinin mirasçıları için züldür bu. Mazlumun yanında olmayalım mı?  Bağışlayın beni, ben insanım yahu!

      Takvim yapraklarını, insanı cezbeden cafcaflı sözler, özel günlerle ambalajlayan batılı münafıklar, 1 Eylül’ü de Dünya Barış Günü ilan etmişler. Hayatı, ucuz duyguların, göstermelik fragmanların, illüzyonik kutlamaların maskeli balosuna çevirmeyi başaran kapitalizmin sahte hümanistleri, aklımızla dalga geçmektedirler. İlginç olan da, içmeye ayranı olmayan az gelişmişlerin, bu emperyal tuzağa gönüllü teslim oluşlarıdır.

       Hani ülkemizin gündeminde de Batıdan ithal bir “kürt sorunu” var ya. Sanırsınız ki bu güzel ülkede başka bir topluluk yaşamıyor, yaşıyorsa da hepsinin karnı tok, sırtı pek! Varsa yoksa kürt sorunu. Ne olduğunu kimse açık açık söylemiyor ama sağcısı da, solcusu bu sakızı çiğnemeye devam ediyor. “Terörsüz Türkiye için kurulan komisyonun asıl muhatabı Öcalan’dır, onun da komisyonda olması gerekir.” diye ısrar ediyor melanetin ortakları. MHP lideri Bahçeli bile bebek katiline artık “Kurucu önder” demekten hicap duymuyorsa tehlike büyük demektir. Öcalan, pkk, katliam, terör. Sonrasında ateşe atılan 30 adet Kaleş. Bitti kalleşlik, geldi barış, oh ne güzel. Barış bu kadar kolaydı da yıllardır niye binlerce şehit!

        Bu millet, tilkinin barış masalına kanıp ağzındaki peyniri kaptıran karganın gafletine düşemez. Bu millet, şanlı tarihine ve kahramanlık destanlarına hiçbir milleti ortak edemez. Bu aziz vatanın tek tapusu vardır, onun sahibi de TÜRK MİLLETİ’dir. Bunu sadece biz söylemiyoruz. Avusturya Devlet Onur Nişanı Sahibi Tarihçi-Araştırmacı Erich FEIGL; “Bu topraklar sizin. Siz Malazgirt Savaşı’ndan bu yana değil, tam 10 bin yıldır bu topraklardasınız. Unutmayın ki bu, Çatalhöyük’teki kazılarda elde edilen bulgularla kanıtlandı.”

         “Barış- Kardeşlik” diye diye devletlerin sınırlarıyla oynayıp, milletleri birbiriyle kanlı savaşlara zorlayan çağdaş Nemrut’lar, zalim Firavunlar, ülkemizde bölücülüğün alt yapısını oluşturmaya çalışıyorlar. Vaatlerin büyüsüne kapılarak, ideolojik nişadır kaşıntısıyla ham hayaller peşinde koşanlara, şair dostum Köksal Cengiz’in bir dörtlüğü ile seslenerek bitirmek isterim:

Toprak vatan olmuş nice canımla, 

Cihan huzur bulmuş adil yanımla,

 Zulmeti boğmuşum gür imanımla

 Derman benim, ferman benim, söz benim.