BOŞ VE YARARSIZ ŞEYLERDEN UZAK DURMAK

Kıymetli Okurlarım!

     En kalbi duygularımla hasretle, özlemle, muhabbetle sizleri selamlıyorum. Cumanız Mübarek olsun.

Boş ve yararsız işlerden uzak durmak” bir özelliktir, bir vasıftır. İsteriz ki bu özellik, bu vasıf her insanda olsun. Bu özellik ve bu vasıf her insanda bulunur mu bilmem de, mü’minlerde mutlaka bulunması gerekir.

Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de

 “Gerçekten müminler kurtuluşa ermiştir” diye başlayan bir sure vardır. Bu sure Mü’minun Suresidir. Bu surede mü’minlerin temel özellikleri açık açık ve tek tek belirtilir.

Yüce Rabbim (cc) bizleri, “namazlarımızı huşu içinde kılanlardan, boş ve yararsız işlerden yüz çevirenlerden, zekat verenlerden, iffetini koruyanlardan, emanete ve ahidlerine riayet edenlerden, namazlara devam edenlerden ve Firdevs Cennetine varis olanlardan eylesin”. Amin

İnsan hayatın her safhasında işleri ve edineceği bilgileri konusunda mantıklı ve seçici davranmalıdır. Zararlı işlerden ve faydasız bilgiden kaçınmalıdır. Sevgili Peygamber Efendimiz (asm) bir duasında;

" Allah’ım! Fayda vermeyen ilimden, huşu duymayan kalpten, kabul olunmayan duadan, doymayan nefisten sana sığınırım.” (Müslim (Zikir 73) diye seslenmiştir. Sevgili Peygamberimiz, İki Cihan Serveri  (sav),

"Allah'a ve ahiret gününe inanan kimse ya hayır konuşsun ya da sussun." (Tirmizî, Kıyamet  51) diye buyurmuş ve insanlara yakışan asıl olan hususun, faydalı işler olması gerektiğine işaret etmiştir.

Gel gör ki, biz Müslümanlar, yukarıda belirtilen ayet ve hadislerde ifade edilen özelliklerden çok çok uzaktayız. Allah (cc) affetsin. Bırakın faydasız ve boş işlerden uzak durmayı, zararlı ve fitne-fücur işlere koşar adım atlıyoruz. Nerede bir sohbet varsa, maazallah, orada bir dedikodu ve gıybet almış başını gidiyor. Bu ahvalde en güzeli ortalıkta görünmemek ve arkadaş sohbetlerinden dahi uzak durmaktır. Maalesef, insan arkadaşlarının sohbetlerinden kaçar mı? Kaçıyor işte. Çünkü iş dönüp dolaşıp dedikodu ve gıybete geliyor. Allah uzak eylesin bunlardan. Dedikodu, gıybet ve birbirimizi çekiştirmek, en büyük salgın hastalık gibi her yeri sarmış durumdadır. Gıybet ki, ayetlerde başlı başına yasaklanmıştır. Hucurat Suresi, 12. Ayet:

 “Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, tevbeyi çok kabul edendir, çok esirgeyicidir.”

Gıybet olmasa dahi, arkadaş sohbetlerinden birçoğunda boş ve malayani işler konuşuluyor. Kimseye faydası olmayan, “filanca adam şunu yaptı ha, haberin var mı? Filanca kişi şuraya gitti ha, duydun mu?” Ve buna benzer boş ve yararsız söz ve işlerden uzak durmak da en güzelidir.

Bir gün bir adam Sokrates’e: “Arkadaşınla ilgili ne duyduğumu biliyor musun?” der. Sokrates: “Bir dakika bekle” diye cevap verir ve devam eder: “Bana bir şey söylemeden evvel senin küçük bir testten geçmeni istiyorum. Buna Üçlü Filtre Testi deniyor.”.Adam merakla: “Bu Üçlü Filtre de nedir?” diye sorar. Sokrates, “şimdi öğrenirsin, sabret” der. “Bana birazdan söyleyeceğin şeyin tam olarak doğru olduğundan emin misin?” Adam: “Hayır, aslında bunu sadece duydum.” Sokrates “tamam” der.  Şimdi ikinci filtreyi deneyelim der. “Arkadaşın hakkında bana söylemek istediğin şey iyi bir şey mi?” diye sorar Sokrates. Adam: “Hayır, tam tersi” diye cevap verir. Sokrates son filtreyi gündeme getirir ve sorar: “Bana arkadaşın hakkında söyleyeceğin şey benim için yararlı mı?” diye sorar. Adam şaşırarak: “Hayır! Gerçekten de değil!” der. Sokrates adamı bu üçlü filtreden geçirdikten sonra: “Eğer bana söyleyeceğin şey doğru değilse, iyi bir şey değilse ve bana da yararlı değilse, bana niye söyleyesin ki!” der. Ve o adamı dinlemeden geçer gider.

Buna benzer bir darb-ı mesel kendi tarihimizde de mevcuttur. Bu hususta anlatacağım bir Nasreddin Hoca fıkrası’dır. Çoğumuz bu fıkrayı biliyoruzdur. Nasreddin Hoca çarşıda dolaşırken gevezenin biri: "Efendi, az önce nar gibi kızarmış bir tepsi baklava götürdüler," demiş. Hoca aldırış etmeksizin ; "Bana ne." demiş.  "Amma, baklava tepsisini sizin eve götürdüler" demiş geveze. Hoca terslemiş adamı;  "O zaman sana ne.”

Evet, boş ve yararsız söz ve işlerden uzak durmak, günümüzde daha da büyük bir gerekliliktir. Bizim bu hususta ölçümüz bellidir ve bu hususta bize ışık tutan ayet ve hadislere uyarak, az ve öz konuşmak ve boş ve yararsız işlerden uzak durmaktır. Her an ve her yerde kulağımızda ve gönlümüzde konumuzla ilgili ayetler ve hadisler yer tutmalıdır.

Ebu Hûreyre (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre, Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

 “Kişinin kendisini ilgilendirmeyen şeyleri (malayani) terk etmesi, Müslümanlığının güzelliğindendir.” (Tirmizi, Zühd, 11)

Bu hadis-i şerif Hz. Peygamber’in (s.a.v.) dünya ve ahiret hayrını toplayan özlü sözlerindendir. Yine bu hadis-i şerif, faydalı ve gerekli şeylerle meşgul olmanın ve malayani şeylerden uzak durmanın Müslümanın güzelliklerinden olduğunu bize bildirmektedir.

Malayani söz ve eylem olmak üzere iki şekilde gerçekleşir:

Malayani sözler hususunda, Müslüman diline sahip çıkmalıdır. Boş, lüzumsuz ve hiçbir faydası olmayan sözleri sarf etmesi; yüzünün kızarmasına, itibarının ve izzetinin düşmesine sebep olabilir. Müslüman, sözlerin de amelin bir bölümü olduğunu aklından çıkarmamalıdır. Bununla ilgili Muaz b. Cebel (r.a.), Hz. Peygamber’e (s.a.v) şöyle sormuştu:

 “Ya Resulallah! Beni cennete sokacak ve cehennemden uzaklaştıracak bir ameli söyler misin?” dedim. Şöyle dedi:

– Sen büyük bir şey hakkında soru sordun. Muhakkak ki bu ancak Allah’ın kolaylaştırdığı kişilere kolay gelir. Allah’a ibadet edersin, O’na hiçbir şeyi ortak koşmazsın, namazı kılar zekâtı verirsin, Ramazan orucunu tutar beyti (Kabe’yi) hac edersin…”

Daha sonra şöyle dedi:

– Sana hayır kapılarını göstereyim mi? Oruç bir kalkandır, sadaka suyun ateşi söndürdüğü gibi hataları (günahları) söndürür, bir de kişinin gecenin ortasında kalkıp namaz kılmasıdır.

Daha sonra şöyle dedi:

– Sana işin başını, temel direğini ve zirvesini haber vereyim mi?

– Evet, ey Allah’ın Rasûlü! Şöyle buyurdu:

– İşin başı İslamdır, temel direği namazdır, zirvesi ise cihaddır.

Daha sonra

– Sana bütün bunların özünü haber vereyim mi?

– Evet ya Rasûlallah!

Eliyle dilini tuttu ve

 “İşte buna hâkim ol” dedi. Benn

“Ey Allah’ın Peygamberi! Biz konuştuğumuz şeylerden dolayı da sorgulanacak mıyız?” dedim.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem

İnsanları yüzüstü yahut da burunları üzerine cehenneme sürükleyen dillerinin ekip biçtiklerinden başka bir şey midir?” dedi   (Tirmizi, İman, 8)

Başka bir rivayette Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurur:

 “Kim gereksiz ve günah kazandıran sözlerden dillini korursa her türlü sıkıntıdan ve günahtan kurtulur.” (Tirmizi, Sıfatu’l-kıyame, 50)

Yine başka bir rivayette Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurur:

 “Şüphesiz kul mânâsını düşünmeden bir söz söyler. Onun sebebiyle cehenneme, doğu ile batı arasından daha uzağa düşer.” ( Müslim, Zühd  7   )

 “Kişi bir söz söyler ve onda bir sakınca görmez. Hâlbuki o söz sebebiyle yetmiş yıl cehennemin dibine doğru düşer.” (Tirmizi, Sıfatu’l-kıyame, 50, Müslim, Zühd: 7)

Durum bu iken amiyane bir tabirle Müslüman geyik muhabbeti ile zamanını öldürmemelidir. Bunun yerine Kur’an tilaveti, istiğfar ve zikirle meşgul olmalıdır.

Eylem olan malayaniye gelirsek, bunlar Müslümanı oyalar durur. Bunların Müslümana hiçbir katkısı olmaz. Bunlar zaman hırsızlığı yapar. Üzüntüyle belirtmeliyim ki; bu malayani eylemlerin başında ‘televizyon ve Sosyal Medya vardır’ desek hiç de yanılmış olmayız. Bir Müslümanın televizyon başında veya sosyal paylaşım sitelerinin karşısında saatlerce bomboş vakit harcaması kabul edilebilir bir durum değildir. Birçok TV programının insanın nefsine hitap edecek şekilde tasarlandığını görüyoruz. Bu programlar insanın zaaflarını kullanarak adeta ‘aptal’ durumuna düşürmektedir. Bunlar bir Müslümanın ömür törpüsü olamaz, olmamalı da…

Lüzumsuz ve boş işlerle meşgul olmak, Müslümanın imanının zayıflığının alametidir. Müslüman; yaptığı her işten, konuştuğu her sözden, harcadığı her andan sorumlu olduğunu unutmamalıdır. Şu bir gerçek ki; Müslüman çevresinde olup biten her şeyle meşgul olduğunda ve kendisini ilgilendirmeyen boş şeylere burnunu soktuğunda sorumluluklarını ve önceliklerini yerine getiremez.

Son söz olarak deriz ki: Müslümanın güzelliğinin alameti, kendisini ilgilendiren şeylerle iktifa etmesidir. Müslümanlığı güzelleşince de Hz. Peygamber’in (s.a.v.) tabiriyle,

 “...İyilikleri on katından yedi yüz katına kadar katlanır işledikleri kötülükler ise tek olarak yazılır ancak Allah dilerse onları da siler ve vazgeçebilir.” (Nesâî, İman: 10)

"Sizden biri içiyle dışıyla Müslüman olursa, yaptığı herbir hayır en az on mislinden, yedi yüz misline kadar sevabıyla yazılır. İşlediği her bir günah da sâdece misliyle yazılır. Bu hâl, Allah'a kavuşuncaya kadar böyle devam eder." (Buhârî, İman, 31; Müslim, İman, 205).