CAN CAN’A VEDA
Ahmet Acaroğlu
Bazen kafam yorgun olur uyandığımda. Karışık rüyalar huzursuz eder insanı. İyi şeyler gelmez insanın aklına o zamanlar. Cuma günü de o ruhsal tedirginlik içindeydim uyandığımda. Besmelemi çekip, hayırdır inşallah diyerek oturdum kahvaltı masasına. İlginçtir, eşimin yüz ifadesi de donuktu bana eşlik edercesine.
Kahvemi yudumlarken telefonu aldım elime her zaman yaptığım gibi. Çünkü uzaktaysanız, memleketinizde ne olup bittiğini Facebook’da sayfa arkadaşlarınızın gönderilerinden öğrenebiliyorsunuz. İlk paylaşımla irkildim ve dondum kaldım. Güray İşbaşaran, eski Belediye Başkanı Ercan Çobanoğlu’nun vefatını haber veriyor ve “Ben seni nasıl unutacağım abimmm.” diyordu. Sonra diğer arkadaşların benzer gönderileri akıverdi ekrana.
Hanım dedim, Ercan başkanı kaybetmişiz. O benden daha önce öğrenmiş meğerse. Yüzündeki donukluğun sebebini daha iyi anladım o zaman. Çok üzüleceğini bildiğim için hemen söyleyemedim dedi. Haklıydı, gerçekten çok üzüldüm. Belki çok klasik olacak ama, kaç yaşında olursa olsun bütün ölümler erkendir sevenleri için. Biliriz bir gün öleceğimizi de alışmak kolay değildir vedalara. Bırakıp gitmek kolay değildir sevdiklerimizi. Ama her şey yalan, ölüm gerçektir. Yunus’ca söylemek gerekirse:
İşbu söze Hak tanıktır,
Bu can gövdeye konuktur,
Bir gün ola çıka gide,
Kafesten kuş uçmuş gibi.
Birçok dost gibi o da sessizce bırakıp gitti bizi. Ercan Çobanoğlu ile dostluk ve samimiyetimiz, onun Belediye Başkanı, benim Türk Ocağı Başkanı olduğum yıllarda daha da pekişti. Türk Ocağı üyeliğini bir şeref olarak kabul etmiş, Ocak’ın her etkinliğinde yanımızda olmuştu. Bir belediye başkanının herkesi memnun etmesi mümkün değildir. Buna rağmen kişiliğinin herkes tarafından takdir edilmesi önemli bir meziyettir. Ona bu sempatiyi kazandıran tatlı dili ve yüzüne kalbinin güzelliği olarak yansıyan tebessümü idi. Belediye başkanlığı döneminde Kaymakam, Belediye Başkanı, Ticaret Odası ve Ticaret Borsası Başkanlarının koordinasyonu ve uyumlu çalışmasında Ercan Başkanın payı büyüktür.
2004 yılında yapılan seçimde aday olmuş ve kazanmıştı. Seçim broşürü taslak çalışması için akşam telefonla beni aramış, gece geç saate kadar bizim evde çalışmıştık. 2009 yılında yerel seçimde yine Doğru Yol Partisi’nden aday olmuştu. Ben de MHP’nin adayı idim. Birbirimize yakın oy almıştık ama kazanan CHP olmuştu. DYP eski gücünü kaybedince Ercan başkan AKP’ye transfer oldu. Bir defa daha aday olmak istiyordu. Bir çekincesi vardı. Bunu bana söyleyemeyecek kadar nazikti.
Seçim dönemi yaklaşıyordu. Bir akşam üstü, onun köprü başındaki işyerindeydik. Hayati Balkan, Selçuk Akbulut, Vedat Yayalar ve net hatırlayamadığım bir iki arkadaş daha vardı. Çaylar tazeleniyor, sohbet koyulaşıyordu. Nam-ı diğer Palavra Vedat baklayı ağzından çıkarmıştı. “ Ahmet kardeşim dedi, sen aday olursan ikiniz de kazanamıyorsunuz. Ercan yeniden aday olmayı düşünüyor. Senden bir fedakarlık bekliyoruz. Aday olmazsan seçimi açık ara kazanır Ercan. Gel Uzunköprü için bir iyilikte bulun.” Demek ki kaybedilen bir önceki seçimin faturası bana kesilmişti.
Ben zaten o defteri çoktan kapatmıştım.” Asla öyle bir niyetim yok” deyince çok sevindiler. Ercan’ın, gözümün içine bakarak söylediği beni onurlandıran sözler dün gibi hatırımdadır: ”Hocam, sen gerçekten açık, net, çok dürüst ve örnek bir adamsın. Seni bunun için çok seviyoruz. Siyaset sana göre değil. Taviz vermediğin ilkelerin ve inançların var senin. Oysa siyaset insanın kimyasını bozuyor, başka türlü davranışlara mecbur ediyor. Başka türlü de kazanma şansın olmuyor.”
Haklıydı aslında. Keşke siyaset bizi şekillendireceğine, biz siyaseti dizayn edebilseydik, demiştim. Ben aday olmadım ama o yine kazanamadı. AKP ile kazanması zaten mümkün değildi. Aslında parti değiştirmesini halk onaylamamıştı. Buna rağmen halkına küsmedi, hatır gönül gözetmekten geri durmadı.
İki yıldan beri İstanbul’dayım. Ne davetlere katılabiliyorum, ne cenazelere omuz verebiliyorum. Ramazan bayramında Uzunköprü’deydim. Kızı Canser evleniyordu. Davete katılmak nasip oldu. Kucaklaştık muhabbetle. Ailece çok mutluydular. Son görüşmemiz olduğunu bilsem daha çok sarılırdım kardeşime. Şimdi değerli eşine ve evlatlarına ve sevenlerine başsağlığı ve güçlü sabırlar dilemekten gayrı bir şey gelmiyor elden.
Sana” Can Can Ercan” diyordu arkadaşların. Ben de Can’ım Kardeşim diyorum. Seni hep iyiliklerin ve güler yüzünle hatırlayacağız. Kabrine rahmetler yağdırsın Mevla’m. Mekanın cennet olsun.