Dünyevileşme Hastalığı!
Recep Çınar
Araştırmacı yazar Süleyman Arslantaş “Din ve Sekülerizm” başlıklı yazı dizisinde “Sekülerizm ve Dünyevileşme” konularında şöyle diyor;
Sekülerizm; sözlük anlamı itibariyle; dünyevilik, cismanilik, laiklik olarak tanımlanmaktadır.
Dünyevilik ise; dünyaya mensup, dünyaya ait, dünya ile ilgili olarak ifade edilmektedir.
Sekülerizm dine ve kiliseye bağlı (bağımlı) olmayan, toplumsal ahlak standartlarının dine ve dinlere göre değil, güncel yaşama göre düzenlenmesinde ve dünyevi meselelerin değerlendirilmesinde dinin etkisini dışlamak ve dini değer yargılarına bağlı kalmaksızın hüküm vermek, tavır belirlemek, düşünmek ve sonuca ulaşmak anlamlarına geldiğini yazar.
Bu yazımda, ben de günümüz Müslümanlarının “Dünyevileşme Hastalığı”na düşmelerinin tehlikesine dikkat çekeceğim!
Önce şunu bilelim ki, "Din, en genel anlamda Allah’ın çeşitli özelliklerle yaratmış olduğu insanın ihtiyaçlarına cevap veren, onu/insanı mutlu bir yaşama, doğru bir hayata yönlendiren “yol” dur.
Dünya, gönül ile Allah sevgisi ve O’na itaat arasına perde olan her şey. Dünyanın bizim için bir imtihan yeri olduğunu, dünyada, dünyayla arasına mesafe koyarak yaşamayı becerebilenlerin kazançlı çıkacağını, dünyevileşerek gırtlağına kadar dünyaya dalanların ise kaybedeceğini hatırdan çıkarmamalıyız!
Rabbimiz (cc), Dünyevileşenler için Nahl Suresi 107. Ayette; “Onlar dünya hayatını Ahirete tercih ettiler” diyor!
Bugün geldiğimiz noktada her şey İslam’a değil, İslam her şeye uydurulmaya çalışılıyor! Daha önce dindarların eleştiri konusu yaptıkları birçok şeyin artık “İslami”si var.
Olan şudur; Dünyaya referanslı bir hayat tarzı kendisini dindarlar üzerinden meşrulaştırıyor. Dünyevi olan kutsanma talep ediliyor. Kutsandıkça yeni din formatında ortaya çıkıyor.
Peygamberimiz (sav); “Dünya derin bir denizdir. Çok kimse burada boğulmuştur. Bu deryada boğulmaktan kurtulmak için, Gemin takva, Yatağın iman, Yelkenin Allah’a tevekkül olsun ki, batmaktan kurtulasın. Yoksa kurtuluş zordur” diyor!
Dünyevileşme, ne laikleşme ne de sekülerleşmedir!
Geçici bir kalp kararması, baskın nefsi emare halidir. Bu aşamada tedavisi kolaydır. Tedbir alınmadığı zaman sekülerleşme ve laikleşme aşamalarına geçilmesi kaçınılmazdır. Günümüzde Müslümanları sekülerleştirmek ve laikleştirmek için, uluslar arası projeler uygulanmaya çalışılmaktadır.
Rabbimiz, Bakara suresi 204. ayette; “İnsanlardan kimi de vardır ki, Dünya hayatı hakkındaki sözleri senin hoşuna gider ve o kalbindekine Allah’ı şahit tutar. Halbuki O, İslam düşmanlarının en yamanıdır” der.
Laiklik; Devlet dine karışmayacak, Din de devlete!
Sekülerizm/Dünyevilik; Devlet ve Din işlerini birbirinden ayırması politikasının toplumdaki sonucudur. Din, kişi vicdanına indirgenerek toplumsal güç olmasının yolu kapatılır. Devlet işleyiş düzenini bozmayan, bozmaya talip olmayan dini uygulamalar, topluma dini özgürlük olarak yansır. İnsanlar zamanla birbirilerinin dini duygularına da hoşgörüyle yaklaşır.
Mal vasıtadır, gaye değil!
Mal mülk edinmeyi, evlad-u iyale sahip olmayı İslam yasaklamıyor, aksine teşvik ediyor ama bunları vasıta mı, yoksa asıl gaye olarak mı görmeniz sizin zihniyetinizi belirler,
Dünyevileşme de kapitalistleşme de bir zihniyet meselesidir. Önce zihinlerin dünyevileşmeden uzaklaşması gerekmektedir. Fiili yönelimlerin zihinle mütenasip hale dönüşmesi daha kolaydır.
“(Mal, mülk ve servette) çoklukla övünmek, sizi ‘tutku’yla oyalayıp, kendinizden geçirdi. Öyle ki (bu), mezarı ziyaretinize (kabre gidişinize) kadar sürdü!” (Tekasür Suresi: 1-2).
“Ve Onlar ki, harcadıklarında ne israf ne de cimrilik ederler; ikisi arasında ‘orta yol’ tutarlar (Furkan Suresi:67).
Dünya hayatı, alternatif değildir!
Kur’an’a göre dünya hayatı ile ahret hayatı birbirinin karşıtı veya alternatifi değildir. Aksine biri diğerinin sebep ve sonucu olan hayatın iki aşamasıdır. İslam ne salt dünyacı, ne salt ahretçidir. İslam denge dinidir, Müslüman denge insanıdır.
“Dünya hayatını Ahirete tercih edenler, (insanları) Allah yolundan çevirip onu eğri ve çelişkili göstermek isteyenler var ya, işte onlar derin bir sapıklık içindedirler.” (İbrahim Suresi:3)
“Dünya Ahiretin Tarlasıdır!”
Peygamberimiz (sav); “Dünya Ahiretin tarlasıdır. Tarlayı ektiğin kadar biçersin!” diyor!
Geri dönüşü asla mümkün olamayan o korkunç pişmanlığı yaşamamak için, Dünya’yı Ahiret’in tarlası olarak görüp ebedi hayata azık hazırlamaya gayret lazımdır.
Bir başka hadislerinde ise; “Dünya’yı kendinize efendi edinmeyin ki, o da sizi kendisine köle etmesin. Servetinizi kaybolmayacak yerde toplayın!” uyarısında bulunur.
Enam Suresi: 32. Ayette Rabbimiz (cc); “Dünya hayatı, ancak oyun ve boş şeyle meşgul olmaktır. Ahiret ve nimetleri daimi olduğundan daha hayırlıdır. Bunların farkını anlamaz mısınız?” der!
Anlayana, bu kadar uyarı herhalde yeter!
Bir “Ata sözü”müzde öyle demiyor mu; “Anlayana sivri sinek saz, anlamayana davul zurna az!”
Dostça kalın…