Edirne’nin kurtuluşu!
Recep Çınar
Her yıl olduğu gibi bu yıl da 25 Kasım (yarın) Edirne’nin düşman işgalinden kurtuluşunu kutlayacağız. Bilindiği gibi Edirne, 1361 yılına kadar Bizanslıların sahip olduğu bir şehir iken 1361 yılına gelindiğinde Osmanlı topraklarına katılmış ve İstanbul’un fethine kadar 92 yıl Osmanlıya başkentlik yapmıştır. Osmanlı döneminde Edirne’de başta Camiler olmak üzere pek çok Mektep, Medrese, Kütüphane, Han, Hamam, Köprü, Çeşme, Kervansaray ve Saraylar … yapılmıştır.
Diğer taraftan, gerçekten insan fıtratı ile çelişmeyen, insana huzur ve ferahlık veren şehir planlaması ve mimari tarzı ile Edirne, “Şehirler Sultanı/Sultanlar Şehri” olarak tarihe geçmiştir. Bu durum yaklaşık 5 asır devam etmiştir.
Ve işgaller!
Osmanlı döneminde Edirne ilk olarak 1829 yılında Rus işgaline maruz kalmıştır. İkinci işgal, yine Ruslar tarafından ve 1878 yılında olmuştur. Üçüncü işgal, 1913 yılında Bulgarlar ve son işgal ise 1920 yılında Yunanlılar tarafından yapılmıştır. İşgallerden kurtuluş ise 103 yıl önce (28 Kasım 1922) gerçekleşmiştir.
Bu işgallerde, Dünya çapında en zengin tarihi eserlere sahip şehirlerarasında yer alan Edirne, büyük ölçüde tahrip edilmiştir. Bu da, Batı Medeniyeti ile Osmanlı – İslam Medeniyeti arasındaki farkı gözler önüne sermektedir!
Nasıl mı? Batı, tarih boyunca girdiği her yeri tahrip etmiş, Osmanlı ise imar etmiştir.
Bunu, Gayri Müslimler bile söylüyor!
Mesela; Hırvat kadın yazar Ivana Sojat; “Osmanlılar fethettikleri yerleri yakıp yıkmadı, aksine inşa ve ihya etti. Osmanlılar bu bölgeye gelmeden önce nehirlerimizin üzerine köprü inşa edilmemişti. Onlar, Romalıların bıraktığı yerden inşa etmeye devam etmişlerdir” diyor, bir yazısında.
Ve Edirne’nin Düşman İşgalinden Kurtuluşu:
En son Yunan işgali altındaki Edirne’nin kaderi, “Büyük Taarruz’un zaferle sonuçlanmasıyla değişmeye başladı. 11 Ekim 1922’de imzalanan Mudanya Mütarekesine göre Yunanlılar Karaağaç ta içinde olmak üzere Meriç’in batısına kadar bütün Doğu Trakya’dan çekilecek, yerlerine geçen itilaf birlikleri bu bölgeyi, en çok bir ay içinde Türk Birliklerine bırakacaklardı. Bu şekilde 25 Kasım 1922’de birliklerimizin Edirne’ye girmelerinin önü açılmış oldu. Böylece Serhat şehri olarak Edirne tarihinde yeni bir sayfa açıldı.
Yarın, Edirne’nin düşman işgalinden kurtuluşunun 103. yılını kutlayacağız. Evet, ama Edirne düşman işgalinden kurtulalı 103 yıl geçmiş olmasına rağmen yanlış zihniyetlerin işgalinden bir türlü kurtulamadı!
“Bu da nasıl soru” diyenler olabilir! Evet, esas olan da bu sorunun cevabını bulabilmektir.
Dört defa düşman işgaline uğrayan Edirne tarihi varlıklarının/eserlerinin birçoğunu kaybetti, bu tartışma götürmez bir konu. Ancak işgalden sonra geri kalanlar sadece bugünkü mevcut olan eserler değildi! İşgallerde kısmen zarar görmüş, fakat onarılması mümkün olan nice Cami, Han, Hamam, Çeşme, Mektep, Medrese vb. tarihi eserler nerede, onlara ne oldu? Niçin kollanmadı, yıkılıp yok olmaya mahkûm edildiler! Kimler yıktılar? Sudan ucuz fiyatlara kimler, kimlere nasıl sattılar? Bunlar açıklasın da millet de bilsin!
Merak edenler, Edirne Valiliği Kültür Yayınları arasındaki Rıfkı Melül Meriç’in yazdığı Şehrin Hüznü adlı (Edirne’nin Tarihi ve Mimari Eserleri Hakkında yazdığı) kitabı mutlaka okumalı!
Başta Kaleiçi ve Karaağaç semtleri olmak üzere onca sivil mimari örneği binaların yıkılıp yerlerine beton ucubeler dikilmesine kimler karar verdi, kimler “rant” sağladı? Bunların tamamını ne Rus, ne Bulgar, ne de Yunanlılar yapmadı! Bunların çoğu işgallerden sonra yaşandı. Bu yıkımı yapanlar, Osmanlı mirasını reddeden zihniyettir. Edirne halkı bu gerçekleri bilip, bu katliamı yapan zihniyetlere değil oy vermek, hesap sormalı!
Aksi halde Edirne’nin düşman işgalinden kurtuluşunu her yıl değil, her ay kutlasak hiçbir şey değiştirmez!
Onun için Edirne’nin yeniden ve acilen bir kurtuluşa ihtiyacı var! Ama bu defa Rus’tan, Bulgar’dan, Yunan’dan … değil; son 103 yılın yarıdan fazlasında Edirne’yi yönetip de bu hale getiren yanlış zihniyetlerden!
Dostça kalın…