“EKONOMİ” deyince ne anlıyoruz!?
Recep Çınar
Farklı tarifleri olan Ekonomi, temelde bir toplumun kaynaklarını nasıl kullanacağına karar verdikten sonra yönettiği süreci ifade eder. Bu süreç üretim, dağıtım ve tüketim aşamalarından oluşur. İnsanların sonsuz ihtiyaçlarını karşılamak için sınırlı sayıdaki kaynakları en etkili bir şekilde kullanmayı hedefler. Ekonomi, günlük hayatımızın her yönüyle ilişkilidir ve tüm dünya ekonomisini etkileyen karmaşık bir ağ oluşturur. Ticaretin ve üretimin önemine, sermayenin sorumluluğuna, el emeği ve alın terinin değerine, istihdamın teşvikine vurgu yapan İslam Dini ise, hiç kimsenin haksızlığa uğramayacağı bir ekonomik sistem tasavvuruna sahiptir.
PEKİ, İSLAM EKONOMİSİNİN TEMEL İLKELERİ NELERDİR?
Son Peygamber Muhammed’in (s.a.s.) tebliğ ettiği İslam dini adalet, hakkaniyet, paylaşım, diğerkâmlık, (başkalarını kendine tercih etme!) helal kazanç ve onurlu yaşam esaslı bir iktisadi yapı öngörmüştür.
Ticaretin ve üretimin önemine, sermayenin sorumluluğuna, el emeği ve alın terinin değerine, istihdamın teşvikine vurgu yapan İslam, hiç kimsenin haksızlığa uğramayacağı bir ekonomik sistem tasavvuruna sahiptir. PEKİ, İSLAM EKONOMİSİNİN TEMEL İLKELERİ NELERDİR?
Bu tasavvurun temel parametreleri şunlardır:
1. Özel mülkiyet koruma altına alınmış; dinî, hukuki, ahlaki ve resmî sınırlamalar dışında kişinin kendi mülkünde tasarruf hürriyeti olduğu belirtilmiştir.
2. Bir ekonomik değer olan “mal”ın korunması; hayat, din, nesil ve aklı korumakla birlikte sistemin beş asli hedefinden biri olarak ilan edilmiştir.
3. İnsan, sadece ekonomik saiklerle hareket eden bir “homo economicus” değildir. Dünyayı, yaratılış değerleri istikametinde imar etme emanetini yüklenmiş, toplumsal sorumluluk bilincine ve çevre duyarlılığına sahip, bedeni yanında ruhu da olan eşref-i mahlûkat olarak nitelendirilmiştir.
4. Risksiz veya emeksiz kazanç değerli değildir.
5. Böyle değersiz kazançların en başta gelen şekli olan faiz, haramdır.
6. Sermayeyi yastık altında bulundurmak doğru değildir! Yatırıma konu olmayan sermayeye zekât sorumluluğu yüklenir.
7. Sahibi tarafından değerlendirilmeyen tarım arazileri üzerinde devlet bir takım tedbirler alabilir.
8. Mal ve sermayenin belli ellerde toplanması engellenir.
9. Sınıf oluşumuna ve çatışmasına fırsat verilmez.
10. Zenginlik değil, sömürü, cimrilik ve bencillik kınanmıştır.
11. Mal ve sermayeyi tedbirsizce harcama da engellenir; böyle kişiler hukuki ve malî işlemler açısından hacr altına alınırlar yani kısıtlanırlar.
12. Tekel, karaborsa ve stokçulukla mücadele edilir.
13. Gereksiz harcama ve yatırım, israf kabul edilir. İsrafın her türlüsü gayrı meşrudur.
14. Malların, ekonomik değerlerin ve piyasa endekslerinin ölçümlerinde/tartımlarında yapılan hile ve spekülasyona cezai yaptırım uygulanır.
15. Sosyal adaleti sağlamak hem bireylerin hem devletin görevidir.
16. İki tarafın olduğu her işlem ya da hukuki tasarruf, karşılıklı rıza esasına dayanır.
17. Borç ilişkilerinin kayda alınması tavsiye edilmiş; böylece bir anlamda kayıt dışılığın tasvip edilmediği mesajı verilmiştir.
18. Kanaat en büyük hazinedir.
“HARAM” İSE ŞÖYLE SINIFLANDIRILIR;
- Faizcilik ile uğraşmak;
- Rüşvet vermek ve almak;
- Dalavere ve yalan yoluyla kazanç elde etmek;
- Haram kategorisine ait ürün (uyuşturucu maddeler, alkollü içkiler, domuz ve ondan hazırlanmış ürünler, fuhuş, kumar v.b). Üretmek ve satmak;
- Pazarı monopolleştirmek amacıyla önlemler almak ve umursamaz rekabet etmek;
- Çalınan veya işgal altındaki mülkiyetin veya yasal yolla elde etmeyen herhangi bir şeyin alım-satımını organize etmek;
- Alıcıları yanıltmak ve korkutmak;
- Yapay biçimde arttırılmış fiyatlarla ürünleri satmak. (Bu konularda birçok Ayet ve Hadisler var.)
Mevcut Dünya Düzeninde ise; “Ekonomi, insanların sınırsız ihtiyaçlarını, kıt kaynaklarla en verimli şekilde nasıl karşılayabileceklerini inceleyen bir sosyal bilim dalıdır. Üretim, tüketim, dağıtım ve ticaret gibi süreçleri kapsayan bu alan, bireylerin ve toplumların ekonomik kararlarını analiz eder” şeklinde tarif edilir.
Bu Dünya düzeninde, Allah’ın kullarını korumak için koyduğu yasakların hemen tamamı mevcuttur!
Ekonomi konusu, kitaplara sığmayacak kadar geniş bir konu! Ben, kısa bir “özet” yapmaya çalıştım.
İslam ekonomi sistemi, ne zalim kapitalizmi, ne de gaddar hayalci sosyalizmi kabul eder. Kuşkusuz her batıl sistemin doğru olan yönleri de olabilir. İslam, kabul etmediği sistemlerin hak olan yönlerini elbette reddetmez. Sözgelimi, kapitalizmde bir nebze kabul gören bireysel teşebbüsler, özel mülkiyet, ticaret, sanat, murabaha/kâr etme esasına dayalı serbest piyasa ekonomisi gibi hususlar -İslâm’ın ruhuna, genel ahlâkına aykırı olmayacak şekilde- İslâm ekonomi sisteminde yer alabilir ve almıştır. Bunun yanında, sözde de olsa Sosyalizmde ön plana çıkan haksız kazançla mücadele, zengin-fakir kesimler arasındaki uçuruma son verme iddiası, genel olarak faize karşı olan tavrı, İslâm’da birer hak nokta olarak kabul görebilir. Bu sistemde ekonomiyi de toplumu da çökerten en önemi iki şey; Faiz ve Haksız vergilerdir. İslam ekonomi sisteminde faiz yoktur. Vergi, gücü yetenden/zenginden alınır! Günümüzde ise, bin TL’ye satın alınan bir çift ayakkabıya milyoner de 100-200 TL (mesela) vergi öder, asgari ücretli de! Böyle adalet mi olur? Vergi “emek”ten alınmaz.
KONU İLE İLGİLİ BAZI ÖRNEKLER VERECEK OLURSAK;
* 2006 yılında ödediğimiz her yüz liralık verginin 10 lira 90 kuruşu Faize giderken, 2025 yılının ilk 6 ayında ödediğimiz her yüz liralık verginin 23 lira 30 kuruşu faize gitmiştir!
* Maliye Bakanlığı, Haziran ayına ilişkin bütçe uygulama sonuçlarını açıkladı. Buna göre, Haziranda bütçe gelirleri geçen yılın aynı ayına kıyasla yüzde 53,8 artarak 909 milyar 427 milyon liraya, bütçe giderleri de yüzde 43,1 artışla 1 trilyon 239 milyar 603 milyon liraya ulaştı! Ocak-Haziran döneminde de bütçe gelirleri, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 46,1 yükselerek 5 trilyon 598 milyar 580 milyon liraya çıktı. Bütçe giderleri ise aynı dönemde yüzde 43,7 artarak 6 trilyon 579 milyar 58 milyon lira oldu.
* Merkezi yönetim bütçesi, Haziran’da 330 milyar 176 milyon lira, ocak-haziran döneminde 980 milyar 478 milyon lira açık verdi!
* Merkezi Yönetim borç stoku 30 Haziran 2025 tarihi itibarıyla 11 Trilyon 462 milyar TL oldu. 5 Trilyon 309 milyar TL tutarındaki kısmı Türk lirası cinsi, 6 Trilyon 152 milyar TL tutarındaki kısmı ise döviz cinsi. Merkezi Yönetim borç stoku 2 yılda 5 Trilyon 842 milyar TL arttı.
* Bütçe, 2025’in ilk 6 ayında 1 Trilyon 111 Milyar açık verdi!,
Ekonomik baskılarla artan borçlanma eğilimi, bireysel kredileri Mayıs ayında 4,6 trilyon TL’nin üzerine çıkarırken, nakdi krediler yüzde 40 artışla 19,9 milyar TL’ye ulaştı. Kredi kullanan kişi sayısı ise 42,4 milyona yükseldi.
Yüzde 20’lik gruplara göre Hanelerdeki harcama payı ise şöyle;
1’nci; 6,3
2’nci: 10,4
3’ncü: 14,6
4’ncü; 20,7
5’nci: 48,1
Böyle adalet mi olur?
2005 yılında Gram Altın 20 TL idi. 2025 yılında 1 Simit 20 TL! Peki, bu gidişatla nereye varılır, toplum ekonomik sıkıntıdan nasıl kurtulur?
Rabbimiz (cc) bizi Faiz konusunda bakın nasıl uyarıyor! “Faiz yiyenler, şeytanın dokunduğu (cin çarpmış) kimse gibi (kabirlerinden) kalkarlar. (Bu ceza:) “Alışveriş de faiz gibidir” demeleri nedeniyledir. Oysa Allah alışverişi helal, faizi ise haram kılmıştır. Kendisine Rabbinin (faize dair) öğüdü gelip de bu işe son verenin, (faizi bıraktıktan sonra) geriye kalan malı/önceki kazançları onundur. Ve onun durumu (hakkında verilecek hüküm) Allah’adır. Kim de faizli işleme geri dönerse bunlar ateşin ehlidir ve orada ebedî kalacaklardır.” (Bakara Suresi, 275)
Onun için tek çözüm; ADİL EKONOMİK DÜZEN!
54. Hükümetin Başbakanı, Milli Görüş’ün Lideri merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hoca, Adil Ekonomik Düzeni yarım asır boşuna mı anlattı! Ama “Hans” lar (Gayri Müslimler) anladı da, “Hasan” lar (Müslümanlar) anlayamadı!
Dostça kalın…