İslam ve İlim!

Recep Çınar

İslam ilme büyük önem vermiştir. Bu durum İslam Peygamberi Hz. Muhammed (sav)’in uygulamalarında da görülmektedir. Peygamber Efendimiz (sav) Medine’ye hicretiyle birlikte bir mescit yaptırmış ve içerisinde de eğitim gören talebeler için yer ayırmıştır. Bu manada Camiler, Mescitler yalnızca namaz kılınan yerler değil, aynı zamanda ilim tahsil edilen mekânlar olarak görülmeli ve değerlendirilmelidir. İslam’ın yaşanması ve yaşatılmasında ilim tahsil eden ve ilmi olgunluğa ulaşmış olan âlimlerin büyük yönlendirmesi söz konusudur. İlk emri “Oku” olan kitabımız Kur’an, Müslümanların bütüncül bir okumayla kendilerini geliştirmelerine ve yetiştirmelerine yönlendirici katkı sağlamaktadır. Peygamberimiz (sav)’ın Medine’de o günün şart ve imkânlarında yaptırdığı Mescid-i Nebevi’de üç ayrı kısım bulunuyordu:

  1. Kıble kısmında namazların kılınması için ayrılan büyük bir bölüm,
  2. Mektep, bazen de yatakhane vazifesini gören bir Suffa veya gölgelik,
  3. Resulullah (sav)’ın hanımlarının ikamet ettikleri odalar.

Mescid-i Nebevi, sadece namazların eda edildiği bir yer değildi. Burası;

Muhacir Müslümanlar, Medinelilerin evlerinde kalıyordu. “Suffa” yapıldıktan sonra bekârlar buraya taşındı ve bundan sora kendilerine “Ashab-ı Suffa” veya “Ehl-i Suffa” denildi. Mescid-i Nebevi’nin bitişiğindeki bu bölümde, İslam’ı yaşama, öğrenip, öğretme hürriyetine sahip olmadıkları için Arap Yarımadasının çeşitli bölgelerinden Medine’ye ulaşanlar ve bekâr olup kalacak yeri olmayanlar burada barınıyorlardı.

Ayrıca çeşitli ilim dallarında dersler verildiği için buraya “Dar’ül-İlim” de denmiştir. İslam’ın ilk eğitim kurumu olan “Suffa Okulu”, aynı zamanda İslam tarihinde örgün eğitimin ilk adımını ve parasız yatılı okul uygulamasının ilk örneğini oluşturmuştur.

Suffa, tam bir ilim ve hikmet merkeziydi. Ashabı Suffa burada, Kur’an-ı Kerim ezberler, ilim öğrenirdi. Akait, hukuk, siyaset ve toplum konularını görüşürdü. Hadisçiler, idareciler, öğretmenler burada yetişirdi. Peygamberimiz (sav)’in öncülüğünde devam eden bir İslam Üniversitesi durumunda idi. Bu ilim aşığı insanların sayısı, yatılı olmayanlarla birlikte zamanla 400 kişiye yükseldi. Onlar ümmetin “İlim Topluluğu”nu oluşturdu.  Daha sonra ilim öğretmek maksadıyla farklı kabilelere gönderileceklerdir.

Suffa ehli, kendilerini tamamen ilme vermiş kimselerdi. Belirli bir gelirleri yoktu. Sadece su taşımak, odun taşıyıp kesmek, ok ve yay yapıp satmak gibi sınırlı çalışmalarla hayatlarını sürdüren bu seçkin insanlar, bu durumlarına rağmen el açıp kimseden bir şey istemezlerdi. Hatta tanımayanlar onları zengin zannederlerdi. Ayrıca Resulullah (sav), Suffa Ehli’nin geçimini temin eder, tavsiyesi üzerine de bazı sahabeler onlara yemek gönderirdi. Ayet-i Kerimede bu insanlar şöyle övülür; “(Yapacağınız hayırlar,) kendilerini Allah yoluna adamış, bu sebeple yeryüzünde kazanç için dolaşmayan fakirler için olsun. Bilmeyen kimseler, iffetlerinden dolayı onları zengin zanneder. Sen onları simalarından tanırsın. Çünkü onlar yüzsüzlük ederek istemezler. Yaptığınız her hayırı muhakkak Allah bilir.” (Bakara Suresi:273)

Bera (ra) şöyle anlatır; “Malın kötüsünü seçip vermeyin!” Ayeti biz ensar topluluğu hakkında nazil oldu. Biz hurma sahipleri idik. Herkes hurmasından çokluğu ve azlığı miktarınca getirirdi. Bir kişi, bir veya iki salkım hurma getirip mescide asardı. Suffelilerin yiyecekleri yoktu. Onlarda biri (mescide) geldiği vakit salkımın altına gelir, değneğiyle vururdu. Hurmanınyaşından,kurusundan düşer ve bunları yerdi. Hayırda gözü olmayanlardan bir takım kişiler de vardı ki, (bunlardan) herhangi biri hurmanın en adi olan veya kırılmış salkımını getirip asarlardı. Allah (cc), “Ey iman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve rızık olarak yerden size çıkardıklarımızdan hayra harcayın. Size verilse, gözünüzü yummadan alamayacağınız kötü malı, hayır diye vermeye kalkışmayın. Biliniz ki Allah zengindir, övgüye layıktır.” Ayetini indirdi. (Bakara Suresi:267)

Bu ayetin inişinden sonra her birimiz, yanında bulunanın en iyisinden getirir olmuştuk.

Sahabeler, yoksulluk içerisinde bile bu hilelere başvurmazken günümüzde bu bolluk içerisinde  (İstisnalar hariç) bazıları meyve veya sebze satarken sağlamların arasına çürüğünü, çarığını nasıl sıkıştırırımın hesabını yapıyor! Bunun, “kul” hakkına tecavüz olduğunun acaba farkında değiller mi?

Dinimiz İslam, “ilim” konusuna o kadar önem vermiş ki, o yoksulluklar içerisinde bile ilme nasıl sarılmışlar!

Çünkü en büyük ve en üstün zenginlik ilim zenginliğidir!

Peygamberimiz (sav) bir Hadis-i Şeriflerinde; "Sizin en hayırlılarınız, Kur’ân'ı öğrenen ve öğretenlerinizdir" diyor!

Çünkü Kur’an-ı Kerim İlmin kaynağıdır. Bunu öğrenmek için illa “Arapça” bilmeye de gerek yok! Günümüzde ayeti ile hadisleri ile her şey dilimize tercüme edilmiştir!

IGMG’nin, “Rıdvan Dersleri-4. Cilt” kitabından alıntı yaptığım “İslam ve İlim” konulu bu yazımdan alacağımız pek çok dersler var! Mesela;

Zira Peygamberimiz (sav), “Her şeye ulaşmak için bir yol vardır. Cennetin yolu ise “İLİM”dir” buyurur.

İslam’ın ilk yıllarında o yoksulluk içerisinde ilme verilen önem ve gayretin günümüzde sahip olduğumuz imkânlar içerisinde acaba ne kadar önem ve gayret gösteriyoruz! Her şeyden önce dinimiz İslam’ı bir bütün olarak önümüze koymalıyız! İslam, sadece Namaz, Oruç, Hac… gibi ibadetlerden ibaret değildir! Tabii ki bunlar olmazsa olmazlarımızdır. Ama bir şeyin parçası onun aslı değildir”. İslam Dini, hayatımızı kuşatan bir nizam, Düzen,  sistemdir. İlim olarak okullarımızda ne öğretiliyor? Camilerimizde bir hayat nizamı olan İslam’ın ne kadarı anlatılıyor? Toplum olarak öyle bir hale getirildik ki, Din’e/İslam’a uyacağımıza, Din’i/İslam’ı kendimize uydurmaya çalışıyoruz! “İlim” yerine “Film”lerle meşgul ediliyoruz! Tarihi incelediğimizde Müslümanların “İLİM”e olan  katkılarının ne kadar çok olduğunu görürüz. Bugün kalkınmış ülkeler onları inceleyerek bu duruma gelmişlerdir. Tabi onlar sadece “dünyevi” konuları ele almışlar. Bugün Avrupa Tıb Fakültelerinde hala 980-1037 yıllarında yaşamış Müslüman ilim adamı, Tıb’bın Dehası  İbn-i Sina’nın kitapları okutulur! Bu sadece bir örnek! Peygamberimiz (sav) bir hadislerinde öyle diyor; “Ya âlim, ya öğrenci, ya dinleyici veya ilmi sevenlerden ol. Beşinci olma ki helak olursun!”

Dostça kalın…