KOMŞUMUZ BULGARİSTAN

Komşumuz Bulgaristan, 1396-1878 yılları arasında yaklaşık 500 yıl Osmanlı egemenliğinde kaldı. 1908’de bağımsızlığı ilan etti.1Tarihsel bağları nedeniyle Sovyetler Birliği ile yakın askeri, siyasi, ekonomik, kültürel ilişkilerini geliştirdi. Bulgaristan, bağımsızlığını ilan etmesiyle, Bulgaristan topraklarında kalan Osmanlı kökenli halklar (Türkler, Pomaklar, Çingeneler) Osmanlı’nın mirası olarak kaldı. Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti bu kimliklerin haklarını korumak maksadıyla Bulgaristan ile 18 Ekim 1925 yılında beş maddeden oluşan Dostluk Antlaşması ve Ek Protokol süreciyle ‘İkamet Sözleşmesi’ imzalanmıştı.

TÜRKİYE-BULGARİSTAN ARASINDA ‘ÇİNGENE KRİZİ’

Osmanlı tarihinde, göçlerin Osmanlı’nın Rusya’ya yenilgisi olan 1877-1878 ‘93 Harbi’nden sonra başladığını bilmekteyiz. Göçlerin Cumhuriyet döneminde de süreklilik kazandığını görürüz. Cumhuriyet’in İskan Kanunu (1934 -2510 sayılı İskan Kanunu 4. madde (ç) şıkkı) Bu madde; yurt dışından gelmesi muhtemel Çingenelerin Türkiye için güvenlik sorunu yaratmaması için alınmıştı. 1950’de başlayan ve 1952 yılına kadar devam eden Bulgaristan’ın Türk azınlığa zorunlu göç tehcirleri olmuştur. Bulgaristan, 1925 Dostluk Antlaşması hükümlerine aykırı olarak vizesiz kimseleri (Çingene, Kıpti yani Türk soyundan olmayan kişileri) sınırdan Türkiye’ye sokmaya çalışmıştır. Bu gelişmeler karşında Türkiye, bir süreliğine sınırlarını kapatmak zorunda kalmıştı. İki ülke arasında deyim yerindeyse “Çingene Krizi” çıkmıştı. Göçmen sorunu iki ülke arasında karşılıklı notalara dönüşmüştü.2

1989’da Bulgaristan 350 binden fazla Türk azınlığı zorla Türkiye’ye göçe zorladı, tıpkı 1950 göçleri gibi. Bulgaristan Türkiye’nin mali gücünü yıpratma amacı gütmekteydi. Çünkü bu kadar çok yoğun kitlesel göçler ülkelerin ekonomisini sarsmaması mümkün değildir. Bu gelişmelerle Türkiye –Bulgaristan ilişkilerinde sağlıklı yürümeyen dostluk tamamen çökmüştü. Bulgaristan’ın 1989 göç politikasında, Türkiye’nin Kore Savaşında Amerikan ordusuna destek amaçlı Türk askerlerini Kore’ye göndermesi nedenler arasında sayılmaktadır.               

1989 Bulgaristan göçleri, Balkan tarihinde görülen en büyük göç hareketiydi. Bulgar rejimi, uzun yıllardır Türk azınlığa yönelik sürdürdüğü hukuksuz, insani ve vicdani olmayan uygulamaları Avrupa Birliği’nin insani politikalarına uymuyordu. Avrupa Parlamentosu geçte olsa uygulamayı kınamak zorunda kalmıştı. 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla Bulgaristan, ekonomi, siyasi, askeri değişime yani ulusal politika değişikliğine gitmek zorunda kaldı. Yıllarca izlediği sosyalist ekonomi, Bulgaristan’ın kalkınmasına yetmiyordu. Bulgaristan, AB ile yakın siyasi ilişkilere yönelmek zorunda kaldı. Bulgaristan’ın Avrupa coğrafyasında olması ve dini özellik (Hristiyan) taşıması ile 2007 yılında Avrupa Birliği’ne tam üye yapıldı.         

AŞK GEMİSİNDE VARLIKLARINI KAYBEDENLER OLDU

2000’li yıllarda Bulgar para birimi Leva, Türk Lirası karşısında epey güçsüzdü. Doğal olarak Bulgar halkının alım güçleri de çok sınırlıydı. Edirne’ye gelen Bulgarların metal paraları yerlerde geziniyordu. Kimse yerden almaya tenezzül etmezdi. Tam anlamıyla “beş para etmez” niteliğindeydi. Türkiye, Bulgaristan ile yaptığı ekonomik işbirliği çalışmaları, iki ülke arasında çok sınırlıda olsa bazı ürünlerin iki ülkeye girişlerine imkan sağladı. Bulgar vatandaşlar çok sınırlı da olsa içki, sigara ve bazı gıda ürünlerini Edirne’de bazı yerlerde satabilmekteydi. Bulgaristan’ın para değerinin düşüklüğü, Türk vatandaşlarını Bulgaristan’a yönelmesini sağladı. Dönüşlerinde ucuz buldukları ürünleri (genelde içki, sigara, gıda ürünleri) alabilmekteydiler. Türk Lirasının Leva karşındaki alım gücü Türk vatandaşlarını sürekli Bulgaristan’a çekiyordu. Hafta sonları Bulgaristan’ın yakın yerleşimlerini yoğun Türk vatandaşı kaplıyordu, hafta içi bile Bulgaristan’a gidenler olurdu. Bulgaristan bazı Türk vatandaşları için adeta ‘Aşk Gemisi’ idi. Turistik gezi, alışveriş için gidenler kadar, eğlence ve kumar oynamak için de gidenler de bulunmaktaydı. Bununla yetinmeyenler, Bulgaristan’ın parıltılı gece eğlence mekânlarında ve kumarhanelerde dolanan, erotizm kokan kadınlarla yakınlık kurdular. İçlerinde ekonomik varlıklarını, aile birliğini yitirenler oldu.

2000’li yılların başlarında bir Bulgar levası 0.13-0.43 kuruş seviyelerinden işlem görmekteydi. 3 Şimdilerde yaklaşık 19 Lira değerinde. Nereden nereye… ? Günümüz koşullarında  (ticaret dışında) eskisi gibi Bulgaristan’a gitme olanağı kalmadı.  Kimileri için Aşk Gemisi de sona erdi.  Bulgar vatandaşlar uzun zamandır Edirne’ye, yakın illere çok rahat günü birlik olsa da gelmeye devam ediyorlar. Suyun akışı Bulgar vatandaşlarına döndü.

EDİRNE ALIŞVERİŞ MEKANLARINDA; BULGARCA, ROMANCA, YUNANCA KONUŞULUYOR

Ticaret her ülke için önem taşımaktadır, aynı zamanda birey için kaçınılmaz bir ihtiyaçtır. ‘Parası olan konuşur’ misali alışveriş, eğlence merkezlerinde farklı insan seslerinin etrafa yayıldığını duyabiliyoruz. Özellikle hafta sonları yoğun bir Bulgar nüfusu, başta Edirne olmak üzere Trakya’nın farklı yerlerinden alışveriş yapabilmekteler.  Yaşanan alışveriş yoğunluğunda yerli vatandaşa rastlamak biraz da şansa kalıyor. Cadde ve sokaklarda Bulgarca, Romanes(Çingenece) ve Yunanca konuşmaları duyabilmekteyiz. Seslere destek olarak bazı alışveriş yerlerinden Bulgarca, Yunanca ve Romanes şarkılar etrafa yayılıyor. Ticaret bir anlamda rızıktır. Bu nedenle çoğu işyerlerinin vitrinlerinde Bulgarca yazılmış fiyat listeleri müşteri arayışında.   

PARANIN RENGİ, DİNİ YOKTUR, PARA PARADIR.

Restoranların dış masalarının tamamı denecek kadar komşu. Huzur ve neşe içinde yemeklerini yiyorlar. Bizler yanlarından geçerken yemeklerin kokusunu hissederek geçiyoruz. İnsanın içinin burkulmaması mümkün değil. Komşu yiyor, biz bakıyoruz. Bizler, Türkiye ekonomisinin şahlanmasını beklemekle meşgul iken, komşuların ellerindeki poşetler hiç eksik olmuyor. Eh kıskanmamak gerek! Dün biz, bugün onlar. ‘Parası olan konuşur, ekonomisi iyi olan coşar’. Tıpkı; merhum eski Edirneli Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın dediği gibi, ‘parası olanın yürüyüşü değişir’. “Paranın dini imanı olmaz” sözünü hepimiz biliriz. Geçtiğimiz günlerde bu sözü Sayın Cumhurbaşkanı da bir toplantı da dile getirmişti; ‘Paranın rengi, dini yoktur, para paradır’. 4 dese de paranınalım gücü dünya piyasalarındaki değeri de önemlidir. Bir ülkenin itibarı dünya finans çevrelerindeki para biriminin gördüğü işlem ile orantılıdır.

Komşumuz Hristiyan ancak parası var. Türk Lirası karşısında üstünlüğü de var. Dinlerini imanlarını sorgulamıyoruz. Paralarını ticari yönden kazanmak için de şarkılarını çalıyoruz. Durum böyle olunca kendi ekonomik halimizi sorgulamak zorunda kalıyoruz. Türk Lirası’nın, Bulgar Levası karşısındaki ezikliği toplumumuzun her alanına yayılmaktadır. Günümüze baktığımızda; ekonomik sorunlar, derin sosyal yaralar açmaya hazır konuma geldiğini hissediyoruz.

GELDE MUTLU OLMA

Hissetme duygusu, insanın psikolojisini olumsuz etkileyebilmektedir. Benim içinde geçerlidir. Hafta sonları çarşı merkezinde dolanırken azımsanmayacak oranda akrabalarıma(Çingene) rastlarım. Romanes konuşmalarına tanıklık ederim. İçimizdeki elektrik akımından onların Roman olduğunu hemen anlarım. Bazen konuşmalarında araya girerek bir Romanes bir cümle sıkıştırırım. Bazen gülümseme, bazen de şaşkınlıklar yaşanır. Kesik akıcı olmayan bir Türkçe ile “ağbi sen Edirneli misin, Roman mısın?’ Diye soranlar olmaya devam ediyor. Kendilerine sen Çingene misin? Diye sorduğum çok olmuştur. “ Yok! Ben Bulgaristan Romanıyım,  ama Türküm” demesi çok şeyi geride bırakıyor. En güzel mutluluk “ben Türküm” demesinde kalıyor, gel de mutlu olma.

BİZDE NANAY LEVA

Yıllarca Türkiye’ye göçmen olarak kabul edilmeyen Bulgar vatandaşı Romanların çocukları, istediği zaman Edirne’ye gelebilmekte, az da olsa bir şeyler alabilmekteler. Neşe içinde aileleri ile gezebilmekteler. Onlar için olumlu gelişmelerdir. Gerçeği Bulgaristan’da yaşam standartları kendileri için istenilen ölçüde olmasa da Leva’nın güzelliğini Edirne’de yaşıyorlar. Kısa bir sohbette ‘durumlarınız nasıldır, hayatınızdan memnun musunuz?’ Soruma; ‘görmez misin ellerimiz dolu, bak bunlarda leva, para, para, sipali ‘ demiştiler. Bu konuşmalardan sonra içimden geleni söyleyemedim. Bizde nanay leva.

KAYNAKLAR:

1-         https://nek.istanbul.edu.tr/ekos/TEZ/34828.pdf

2-         https://atamdergi.gov.tr/tam-metin/49/tur

3-           www.yenicaggazetesi.com.tr/bulgarlarin-parasi-suan-kac-tl-biliyor-musunuz-bugunleri-de-mi-gorecektik-290698h.htm

4-         https://www.youtube.com/watch?v=3VYDYDQWdrQ