Müslüman Islah Edicidir:Salih Amel

Nuri Böcekbakan

Kıymetli Okurlarım!

En kalbi duygularımla hasretle, özlemle, muhabbetle sizleri selamlıyorum. Cumanız Mübarek olsun.

1. Asra yemin olsun ki,

2. İnsan gerçekten ziyan içindedir.

3. Bundan ancak iman edip, salih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır

 İnsanı en iyi tanıyan ve tanıtan Yüce Allah, Kur'an'da insandan geniş bir şekilde bahsederek ona yol gösterir, onu ruhen eğitir ve ondan yeryüzünde Allah inancının hâkim olduğu, ahlaka dayalı sosyo-ekonomik bir düzen kurmasını ister. Bu meyanda insanı hedef alan Kur'an, ideal bir insan ve toplum tipi önerir.

 Kur'an, oluşturmak istediği toplumun iman ve ahlak temeline dayalı olarak ıslah edici fiiller ortaya koymasını, iyi olan şeyleri yerleştirirken kötülükleri ortadan kaldırmaya çalışmasını, adaleti ve hakkaniyeti sağlamasını, İslam ümmetinin kendi içinde ve diğer toplumlarla sosyal yardımlaşma ve barış içinde olarak birliğini muhafaza etmesini istemektedir.

Sadece bireysel olarak değil, bir değer olarak salih amelin bütün toplumun davranışlarını dönüştürme özelliği de vardır. Hayatın bütünü içinde bu değişimin göründüğü ilk yerlerden biri salih amelin düzeltici (ıslah) rolüdür.

Salih amelin kapsamına giren; hayırlı bir toplum ve ümmet olmanın temel şartlarından birisinin de İyiliği emretme ve kötülükten menetmeye bağlı olduğu ayeti kerimede şöyle ifade edilmiştir:

"Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.” (Ali İmran,104)

Bu ayeti kerime, sözü dinlenen, doğru yolu gösteren, iyiliği emredip kötülükten sakındıran bir topluluk oluşturulmasında, bütün Müslümanların sorumlu olduklarını açıkça bildirmektedir. Böyle bir topluluğun oluşturulması, imandan sonra Müslümanların önde gelen görevlerinden biridir. 

Bu görevi yerine getiren Müslümanlar hakkında yüce Allah;

   “İşte onlar, kurtuluşa erenlerdir” buyurmuştur.

"İyiliği emretme, kötülükten sakındırma" şeklinde ifade ettiğimiz emr-i bi'l-ma'rûf ve nehy-i ani'l-münker görevi, fert, aile ve toplumun güven ve huzuru için hayâtî önemi haizdir. Hoşgörü adına toplumdaki kötülüklere müdahale etmemek ve vurdumduymaz davranmak, toplumun fesadına sebep olur. Bundan kötülüğe katılan, katılmayan herkes zarar görür. Sözgelimi hırsızlık yapanı görüp "bana ne deyip" gerekli müdahaleyi yapmayan, ilgilileri haberdar etmeyen kimse sorumlu olur, bu hırsız bir gün bu kimseye de zarar verebilir. Birlikte yolculuk yaptığı gemiyi delen sorumsuz insana oradakiler müdahale etmezlerse, gemi batar ve hepsi birlikte zarar görürler.

Emr-i bi'l-ma'rûf; iyi, güzel ve yararlı olan her şeyi, İslâmî bütün güzellikleri kapsar.  Nehy-i ani'l-münker ise kötü, çirkin ve zararlı her şeyi, İslâm'ın bütün yasaklarını içerir. Bu görev, toplumda oto kontrol sistemidir. Toplumun iyiye gitmesinin, fitne ve zarardan korunmasının temel yapı taşıdır.

Bu görevi yapan insan; samimi, ihlaslı ve dürüst olmalı, bu görev sadece Allah rızası için yapmalıdır. Emr-i bi’l-ma’ruf ve nehy-i ani’l-münkeri yerine getirenlerin hiçbir maddi beklentisi olmamalıdır. Çünkü onun maddî ve manevî gıdası ihlas ve samimiyettir, Allah rızasıdır.

Salih Amel:

“Salih amel”, din dilindeki yaygın kullanımı ile öncelikle Allah Teâlâ'ya ibadet ve taatte bulunmak demektir. 

Helâl ve meşru olan her türlü iş, şayet düzgün, sağlam, dürüst yapılıyorsa bu, salih amel olarak nitelenir. 

Birçok âyet ve hadiste “amel” ile daha çok ecir/sevap kazanmak için yapılan çeşitli ibadet ve taat dile getirilir; bununla birlikte “salih amel” kavramının kapsamının çok daha geniş olduğu unutulmamalıdır.

Yüce Allah yüze yakın âyette, “iman eden ve salih amel işleyen” buyurarak iman etmekle, salih amel işlemeyi yan yana zikretmiştir. 

İman, insanın hayatına anlam katar. Ona dünyada yaratılış gayesine uygun bir yaşama bilinci aşılar. Davranışlarını şekillendirir, fikir ve kararlarına yön verir. Zorluklar karşısında insanı kuvvetli, dayanıklı ve sabırlı kılar. Nimetin kıymetini bilmeye ve şükrünü eda etmeye vesile olur.

Mümini, “elinden ve dilinden emin olunan kimse” olarak tarif eden Allah Resul’ü (sav); ahde vefa göstermek, emanete riayet etmek, misafire ikramda bulunmak, konuştuğunda hayır söylemek gibi nice güzel hasleti imanın birer tezahürü olarak zikretmiştir. İmanımızı diri tutan salih amel ve ibadetlerdir; kemale erdiren ise güzel ahlaktır. İman ve salih amel, bizi ahirette Rahman’ın rahmetine ulaştıracak en kıymetli sermayemizdir.

Kur'an'da küfr; kötü vasıfların kaynağını teşkil ederken, iman da; olumlu ahlaki değerlerin merkezidir. İman, tüm İslami erdemlerin çıktığı kaynaktır; hepsini oluşturan odur. İman varsa ibadetler vardır. İman yoksa yapılan ibadetlerin ve iyiliklerin bir faydası yoktur. 

Bu yüzdendir ki,   (iman edip salih amel işleyenler) ifadesi Kur'an'da en sık kullanılan tabirlerden birisidir. Allah'a inanmayı ve güvenmeyi ifade eden iman en büyük iddiadır. İddialar ispat ister. Salih amel, bir bakıma mü'min olma iddiasının ispatıdır. Zira Kur'an, mümini şu şekilde tanımlar: "Mü'minler o kimselerdir ki Allah'a ve Elçisine inandılar, sonra şüphe etmediler; Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad ettiler. İşte (iman iddialarında) doğru olanlar onlardır. 

Âyetlerde geçen “salih amel işleyenler” nitelemesi, başta ibadetler olmak üzere her türlü olumlu ve yararlı davranış ve işleri ifade etmektedir.

Salih Amel Günahların Affına Vesiledir:

Başkasına yapılan bir haksızlık veya bir kötülüğün bağışlanması için sadece pişman olup tevbe etmek yetmez. O haksızlığı düzeltmek de gerekir. Örneğin gereksiz yere başkasının onuruyla oynayarak ve ona ait bir malı zimmetine geçirerek haksızlık yapan kimse, kıyamet günü gelmeden önce yaptığı bu haksızlığı telâfi etmelidir. Ya hak sahibiyle helâlleşmeli veya hakkını geri ödemelidir. Bunu yapmadığı takdirde işlediği salih amellerinden de olur.

Şu hâlde kul hakkını yiyen kimse, sabah akşam namaz kılıp niyaz eylese de yaptığı kötülüğü temizleyemez, kendisini aklayamaz. Fakat işlenen günah, kul ile Allah arasındaki bağı zedeleyen türden ise, elbette bu durumda tevbeden sonra yapılacak her türlü iyilik, günahı temizleyecektir. Zira kötülükleri ancak iyilikler silebilir.

 “Nerede olursan ol Allah'a karşı gelmekten sakın; (işlediğin) bir kötülüğün arkasından hemen bir iyilik yap ki onu yok etsin...”

“Salâh, iyilik, güzellik”, müminin sadece ibadet hayatına değil, onun ahlâkına ve tüm davranışlarına yansımalıdır. O hâlde her mümin Sevgili Nebî'nin (sav) öğrettiği şu duayı sık sık tekrarlamalıdır:

 “...Allah'ım, beni amellerin en güzeline ve ahlâkın en güzeline kavuştur. Onların en güzeline ancak sen ulaştırırsın. Beni kötü işlerden ve kötü ahlâktan muhafaza et. Bunlardan ancak sen koruyabilirsin.”

Ölümü hâlinde kulun kendisiyle birlikte gidecek olan ve mizanın sevap kefesini kendi lehine ağırlaştıracak olan hiç kuşkusuz kulun salih amelleridir.  

“Her nefis yarın için ne hazırladığına bir baksın.” ilâhî emrinde kastedilen hazırlık da salih amellerden başka bir şey değildir. 

Sonuç itibariyle;

Salih amel, hedefi olan bir değerdir. İnsanların bir değer olarak, salih amelde bulunma nedenlerinden biri de mutlu olmak başka bir deyişle sonsuz kurtuluşa ermektir.

İnsanın kendisi gibi çalışma ve çabası da değerlidir. Salih insan, harcanan çabanın değerine karşılık gelen bir ünvandır. Cennet, Kur’an’da dünyadaki salih amellerle inşa edilen bir mekân gibi anlatılmaktadır. Bu nedenle inanan her insan, öncelikle kendi elleriyle ne kazandığına ve yarına ne gönderdiğine odaklanmalıdır. İnsanın değerini, yaptığı amelleri belirlemektedir. Amellerin de bir değeri ve derecesi ve bunların da Allah katında bir karşılığı vardır. Bu nedenle insan sadece Allah’ın rızasını istemelidir. Allah razı olsun denilebilecek yararlı bir iş çıkarmaya ise salih amel denmektedir.

Ne mutlu hayatını salih ameller ile bezeyenlere, Ne mutlu ‘Allah razı olsun’ duasını çokça alanlara…