Öğretmenlik, meslekten öte bir davadır!
Recep Çınar
Her yıl 24 Kasım tarihinde “Öğretmenler Günü” kutlanır. Zira bu, bu meslek mensuplarına değer verildiğini gösterir. Öğretmenler, İnsan ruhuna dokunmak, kalplere iyilik tohumları ekmek, vatana ve insanlığa faydalı bireyler yetiştirmek gibi birçok sorumluluk taşır. Bu yönüyle bakıldığında öğretmenlik, sadece sınıfta ders anlatmak değildir. Bir hayat rehberliği, bir ahlak terbiyecisi, bir şahsiyet inşasıdır. Meslekten öte bir “dava”dır!
Her mesleğin kendine özgü zorlukları vardır. Ancak öğretmenlik, doğrudan insan yetiştirmeye dokunan bir meslek olduğu için bu zorlukların topluma yansıması çok daha derindir. Eğitim sistemimizdeki yapısal sıkıntılar, değişen müfredatlar, teknolojinin getirdiği yeni yükler… öğretmenlerin karşılaştıkları pek çok sorunlar var. En önemlisi ise toplumun dünyevileşmesidir!
Yani, bu geçici dünyaya ait olmak, dünya ile ilgili duruma gelmek. Dünyanın çekiciliğine kapılarak yaşamak; geçici olana gönül vermek, özetle dünyasallaşmaktır.
Rabbimiz Nahl Suresi 107. ayette: “Bu, onların dünya hayatını sevip ahrete tercih etmelerinden ve Allah’ın kâfirler topluluğunu asla doğru yola iletmeyeceğindendir” diyor.
Peygamberimiz (sav) da; “Ahirete nisbetle dünya, sizden birinizin parmağını denize daldırması gibidir. Dikkat etsin, o, parmağıyla neyi geri getirebilir?” (H.Ş.)
Dünyevî imkânları elde etmek ya da zengin olmak dünyevileşmek demek değildir. Bir problem olmaması için insanın elde ettiği maddi imkânları kontrol edebilmesi, onların esiri olmaması ve onları Allah’ın rızasına uygun bir şekilde kullanabilmesi gerekir.
Dünyevileşme, Allah'ı ve ahreti unutarak dünyaya aşırı düşkünlük göstermek, dini inanç ve değerlerin gündelik hayattan uzaklaştırılması anlamına gelir.
Halbu ki Dünya, Ahiretin tarlasıdır. Yani ahreti burada kazanıyoruz. Ayrıca buradaki nimetlerden istifade etmek, meşru ve gerekli. Yani dünyadan tamamen el etek çekmek ve dünyayı ihmal etmek, meşru değildir.
Diğer taraftan dünyanın geçici ve sadece bir araç olduğunu da unutmamak gerekiyor. Yani dünya, baki değil fanidir/kalıcı değil geçicidir! Dostluk ve sevgi dâhil, buradaki her şey fanidir.
Bu yüzden insanın ilk vazifesi, dünyayı imardır, yani çalışmaktır. Buradaki çalışmadadenge gözetmek icap eder. Ama her işin başı eğitimdir! İslam âlimleri öyle diyor; “Eğitimi pahalı bulanlar cehaletin bedelini ağır öderler!”
Araştırmalar, sürekli göz önünde olan materyaller de sadelikten öte çocukların hayal gücünü aktive edecek durumdaysa dikkat dağınıklığına ve daha önemlisi odaklanamama problemlerine neden olabiliyor. Sonrasında çocuklarımızda olan dikkat dağınıklığının nereden geldiğini sorgular hale geliyoruz kendimizi. Eğitimde, amaca hizmet eden görsel kullanılmalıdır. Örneğin; “A” harfi öğrenilirken, yanında sadece (mesela) “armut” resmi olması yeterlidir, diyor uzmanlar. Ayrıca çocuk, harf ile görsel arasında net bir bağ kurar. Fazladan süsler yoktur ve zaten gereksizdir. Eğitim materyallerinde asıl meselenin ise ,”göze hoş görünmek değil, çocuğun öğrenmesini kolaylaştırmak” olduğunu söylerler.
Eğitimci Mustafa Aydın, “Ma Aile” dergisindeki yazısında; “Öğretmenlik İnsan Yetiştirme Savaşıdır. Zira öğretmenlik, bir meslekten öte bir davadır. İnsan ruhuna dokunmak, kalbine iyilik tohumları ekmek, vatana ve insanlığa faydalı bireyler yetiştirmek gibi büyük bir sorumluluk taşır. Okuyalım ve okutalım! Ama neyi ve nasıl?
Japonya Eğitim Bakanlığı yaşanan teknolojik gelişmelerle öğretmenliğe olan ihtiyacın azalacağına inanıyordu. Ancak Japon Strateji Müdürlüğü olarak yapılan bir araştırma sonucunda öğretmenliğe olan ihtiyacın daha da önemli hale geldiği ortaya konulmuştur” diyor.
Bilhassa son yüz yıldır Siyonizm’in oluşturduğu bu Kapitalist dünya düzeni insan fıtratını bozdu, ahlakı değersizleştirdi, Maddiyet değer ölçüsü olarak sunuldu, böylece toplumlar bozuldu. Bu durumdan öğretmenler de haliyle etkilendi. Çözüm mü? Fıtrata uygum yaşam, bunun için de kendi medeniyet değerlerimize dönüştür.
Küçük bir ülke SİNGAPUR bu konuda birçok ülkenin önünde! Nüfusu 6 milyon, bunun yüzde 15’i Müslüman olan bu ülke kaliteli eğitim ve güçlü öğretmene sahip! Singapur’da öğretmenlik her açıdan saygın bir meslek. Mesleğe yeni başlayan bir öğretmenin maaşı, Tıb Doktorlarının başlangıç maaşından daha yüksektir! Ayrıca yıl içinde yapılan özenli değerlendirmelerin sonucunda ekstra ücretler de verilmektedir. Singapur’un Başkanı da Müslüman bir Bayan; Halimah Yacob!
Eğitimde örnek diğer bir ülke ise FİNLANDİYA. Singapur ve Finlandiya örnekleri, eğitimin kalitesini belirleyen en temel unsurun öğretmen olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Her iki ülke de öğretmen seçimine, mesleki eğitimine ve sürekli gelişimine büyük özen gösteriyor. Bu yaklaşım, eğitimde sürdürülebilir başarının tesadüf değil, bilinçli bir tercih olduğunu ortaya koyuyor.
İslam tarihinde ilk ve en büyük Öğretmen Hz. Muhammed (sav) idi!
Çünkü O, Vahiy aktarmakla kalmamış, aynı zamanda insanlara ahlakı, bilgiyi, okumayı ve öğrenmeyi öğretmiştir. Peygamberimizi’in unvanlarından biri de “muallim” (öğretmen) dir. İslam’daki ilk eğitim kurumu sayılabilecek yer ise “Darü’l Erkam” dır. Burada Hz. Muhammed (sav), sahabelere ilk derslerini vermiştir. Bu mekân hem bir Okul hem de bir Manevi Eğitim Ocağı gibi işlev görmüştür.
Medine döneminde ise Mescid-i Nebevi’nin bitişiğinde kurulan “Suffa”, İslam tarihindeki ilk düzenli “yurtlu okul” sayılır. Buralarda yetişen sahabeler farklı bölgelere giderek öğretmenlik ve irşad görevleri üstlenmiştir.
İslam Dininde Öğretmenlik, sadece bilgi aktarmak değil, aynı zamanda örnek olmak, ahlakı yaşatmak anlamına gelir.
Bu gün ülkemizde, Atama bekleyen öğretmen sayısı 600 bin! Üniversite mezunu olup iş bulamayan gencimizin sayısı ise, 3 milyondan fazla!
Bu ülkede kasabasına varınca Üniversite açmak yerine, üretim ve istihdama yönelik yatırımlar yapılamaz mıydı?
Deveye, “boynun neden eğri” diye sormuşlar! Deve de “ nerem doğru ki”, demiş! Bizimkisi de böyle!
Bizim Ülke sorunumuz elbette sadece Eğitim, Öğretmen … değil! Ne Ekonomimiz sağlıklı, Ne Tarım Hayvancılığımız yeterli, ne de teknik ve teknolojide olmamız gereken yere gelebildik! En önemlisi de AHLAK çöktü, çökmeye de devam ediyor! Okuyalım, okutalım, ama neyi ve nasıl? Önce Ahlak ve Maneviyat! Ne yazık ki ülkemizde, “pahalılık” arttıkça “Ahlak” düşüş yapıyor!
Tartışmak, eleştirmek… kulağımıza sıradan bir davranış gibi gelebilir! Ancak doğru yapıldığında zihnimizi açan, ufkumuzu geliştiren, fikirlerimizi büyüten ve insanı olgunlaştıran bir sanattır. Yanlışlar, usulünce söylenir ve doğrusu gösterilerek yanlış olduğu ispat edilir! Bütün bunlar yapılırken karşımızdakine rakip değil, insan gözü ile bakabilmemiz önemlidir.
Geçtiğimiz Pazartesi günü (24 Kasım) Öğretmenler Günü kutlandı. Bu gidişle mevcut sistemle her gün kutlama günleri düzenlense neyi değiştirir ki?
Öğretmenlerimizin de tüm toplumumuzun da Allah (cc) yar ve yardımcısı olsun. Her şeye rağmen geçen “Öğretmenler Günümüz” hayırlı ve kutlu olsun.
Dostça kalın…