SELİMİYE- RESTORASYON REZALETLERİ VE RİSKLERİ

                Bir süredir Edirne ve Ülke gündeminde konuşulan, tartışılan, Basında ve sosyal medyada yerini alan, Mimar Sinan’ın 80 yaşında yarattığı ve “Ustalık eserim” diye nitelendirdiği, Edirne’nin aynı zamanda Osmanlı dönemi’nin  simgesi, Dünya üzerindeki en estetik Mimari yapıların başında gelen Selimiye Camii Restorasyonundaki karmaşıklıklara, Yetkili kurulların çelişkili kararlarına, Usulsüz gelişmelere kısacası yaşanan rezaletlere , doğabilecek risklere ve Yargı sürecine parmak basmak istiyorum.

               Selimiye Camii’ndeki kapsamlı Restorasyon çalışmalarına 2021 yılında başlandığını bu yıl itibarıyla da büyük oranda tamamlandığını biliyoruz. Cami girişindeki tabeladan da 05.03.2026 tarihinde bitirileceği ibaresini görüyoruz. Edirne Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun caminin mevcut durumuna ilişkin restorasyon projesini 19.06.2023 tarihinde onaylamış ve özellikle Kubbedeki hat ve tezyinat (göz alıcı süsler, kalem işleri) uygulamaları Aralık 2024’ te tamamlanmış.

                 Restorasyona konu cami kubbesindeki işlemler 1751,1808,1883,1950,1983 yıllarında yapıldığı şekliyle günümüze kadar gelmiş. Ancak son projelerin uygulanmasına devam edilirken bakın neler olmuş!

                 2021 de başlayan kapsamlı restorasyon çalışmalarından kısa bir süre sonra bilhassa ana kubbe tezyinatlarının değiştirilmesini isteyen bir fikir ortaya atılmış, kapalı tartışmalar iki yıl sürmüş neticede bir grup hattat, nakkaş ve mimar bir araya gelmiş, sonuç alamamışlar. Aynı ekip bu defa”Selimiye Camii Tetkik ve Tahkik Heyeti”  kendilerine resmi bir hüviyet vermek için Fatih Sultan Vakıf Üniversitesine başvurarak, buradan 29.09.2023 tarihinde yetkilendirme yazısı almışlar.

                     Burada sormam gerek, adı geçen bu Vakıf Üniversitesi kim ki , gayri resmi bir oluşuma yetki belgesi verebiliyor. Devlet ve Kültür Bakanlığı yok mu bu Ülkede? Devlet içinde devlet…Bu bir rezalettir. Bakınız sonraki gelişmelere!

                      Gayri resmi bu heyet hazırladıkları projelerini bir yazı ile Şubat 2024 te Yüksek Bilim kuruluna sunuyorlar. Bilim kurulu yeterli belge ve bilimsel belge sunulamadığı gerekçesiyle talebi RED ediyor. Güzel..   Bu düzmece heyet boş durmuyor aynı projeyi bu defa Edirne Koruma Bölge Kuruluna Mayıs 2024 te tekrar sunuyorlar. Bölge kurulu da talebi RED ediyor. Olması gereken de bu..   Ancak bu heyet birkaç kez daha müracaat ederek Bilim kuruluna ve Bölge koruma kuruluna projesini sunuyor. Aynı gerekçelerle red ediliyor..

                        Üç defa projesi red edilen mezkür heyet, proje raporlarını 03.6.2025 tarihinde Edirne Vakıflar Bölge Müdürlüğüne teslim ediyor. 11.06.2025 tarihinde toplanan kurul yine projeye onay vermiyor. İşte bundan sonra ne olduysa oluyor! Kim ya da kimler devreye giriyor  bilemiyoruz… 29.7.2025 tarihinde toplanan Edirne Bölge Anıtlar kurulu, resmiyeti bulunmayan, bilimsel bilgi ve belgelere dayanmadan defalarca müracaatta bulunan adı geçen heyetin projesine bu defa ONAY  veriyor ve halıhazır projeyi de iptal ediyor. İnanılacak gibi değil!

                          Bu rezalet değil de nedir Allah aşkına. Kurulun bu kararı usule ve mevzuata aykırı değil midir? Kaldı ki Bölge kurulu, üst kurulu da görmezden gelmiştir.  Ne oldu Anıtlar kurulunun süreklilik kararlarına! Neden bilimsel bilgi, delil ve analizlerle elde edilen sonuçlara göre karar verilmemiştir. Sonuç itibarıyla devletin kurumu kendi kararlarını çelişik hale getirmiştir. Yazık ama çok yazık işte geldiğimiz nokta….

                           Karar aldırmak gibi görev ve yetkisi olmayan, Resmi ve hukuki temsiliyeti bulunmayan, kendilerine resmi bir hüviyet vermek için Devletin organlarını tanımayarak Vakıf Üniversitesini kullanan, Halkı ve devleti yanıltmaya yönelik tavrı, Halkı yanıltmaya yönelik girişimi, Tezvirat ile  aksi kampanyaları, dolayısıyla mercek altına alınmalıdır diye düşünüyorum.

                            Yaşanan bu rezillikleri Sosyal medyada görerek İstanbul’da yaşayan (İsmi bende mahfuz) Tarih bölümü mezunu, tarihi eserleri koruma sevdalısı Yurttaşımız değerli avukatlarına yetki vererek, Avukatlarının da çok haklı savunmalarıyla Edirne İdare Mahkemesine dava açılmasaydı ve Mahkeme de çok kısa zamanda, yaşanan bu rezaletlere, bu hukuksuzluklara dur diyerek yürütmenin durdurulmasına karar vermeseydi neler olacaktı?

                             Tamamlanmış tüm düzenlemelerin kazınmasına, Kamu zararı ve kaynak israfına, Devlet kurumlarının kendi içinde tenakuza düşmesine, Selimiye Camii’nin UNESCO Dünya mirası listesinden düşmesine, Bilim kurulu gözetiminde devam eden ve dört ay sonra bitmesi gereken restorasyon faaliyetlerine müdahaleyi açık hale getirmesine, aksi bir emsalin oluşumuna kapı aralayacaktı. Bu itibarla Ata yadigarı ve Dünya miras listesindeki Selimiye Camii ve Edirne konusunda hassasiyetlerini gösteren, Sahip çıkan İstanbul’daki yurttaşımıza ve Değerli Avukatlarına bu kenti çok seven biri olarak teşekkür etmeyi de borç biliyorum.

                                İnanıyorum ki İdare Mahkemesi kararı bir üst mahkemeye taşınmaz ve kesinleşir. Aksi takdirde 4 yıldır Selimiye Camiini ziyaret edemeyerek mahrum bırakılan halk daha da bekleyecektir. Edirne ve Bölge turizmi de turizm gelirlerinden mahrum kalacaktır.

Temennim gelecek nesillere bir kafa karışıklığı yaratmadan güzel bir ülke bırakılmasıdır.