TARİH UNUTMAZ; BİRİ UTANÇLA, DİĞERİ SAYGIYLA ANILIR …

Kültürel miras yalnızca geçmişin hatırası değil, bugünün sorumluluğu ve yarının vicdanıdır. Onu görmezden gelenler kadar, yaşatmak için direnenler de tarihe not düşer.

Edirne’nin yaklaşık 8.300 yıllık geçmişinden bugüne taşınan kültürel miras, yalnızca mimari, sanatsal ya da tarihsel eserlerle sınırlı değildir. Aynı zamanda kentin ortak belleğini, geleneklerini ve zamanın izlerini taşıyan canlı bir hafızadır. Bu değerli miras, şehir tarihçileri ve kültür emekçilerinin katkılarıyla, çağın teknolojik imkânları kullanılarak geleceğe taşınmaktadır.

Taş Devrinden yapay zekâ çağına kadar uzanan süreçte, bilgi teknolojilerinin gelişimi yalnızca bilginin üretimini değil, paylaşımını da olağanüstü hızlandırmıştır. Bu bağlamda, Edirne’yi UNESCO Kültür Mirası Listesi’ne taşıyan en kıymetli değerlerden biri olan Kırkpınar Yağlı Güreş Festivali, sadece bir spor organizasyonu değil, kökleri insanlık tarihinin geçmişe uzanan bir kültür mirasıdır.

Kırkpınar Yağlı Güreş Festivali, Edirne’nin fethinden bu yana kesintisiz sürdürülen, 664 yıllık bir gelenektir. 2010 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Edirne Belediyesi'nin yaptığı çalışmalar sonucunda UNESCO tarafından “İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası” listesine dahil edilen bu gelenek, “Kırkpınar Yağlı Güreş Festivali” ismiyle tescillenmiştir. Bu ad, UNESCO beratında da açıkça yer almaktadır.

Ne var ki bugünlerde, bu uluslararası tescilli ismin resmi kurumlarca dahi yanlış kullanıldığını görmek üzüntü vericidir. "664. Tarihi Kırkpınar Güreşleri", "Kırkpınar Pehlivan Güreşleri" “Kırkpınar Güreşleri” gibi ifadeler hem anlam kaymasına neden olmakta hem de belgelere aykırı bir dil üretmektedir. 664 rakamı zaten “tarihselliği” ifade ederken, tekrar “Tarihi” kelimesinin eklenmesi hem dil bilgisel hem de mantıksal bir çelişki yaratmaktadır.

Yapılan bu yanlış adlandırmalar, yalnızca UNESCO’nun prestijine gölge düşürmekle kalmaz; aynı zamanda tescilli resmi adın yeterince bilinmediği algısını oluşturarak UNESCO kimliğinin tanınırlığını zedeler. Bu durum, uluslararası platformlarda karışıklık yaratır ve kültürel mirasın gerçek değerinin anlaşılmasını engeller. Dolayısıyla, bu tür tutarsızlıklar yalnızca terminoloji meselesi değil; kültürel mirasın marka kimliğini zayıflatan ve Edirne’nin kültür turizmi potansiyelini doğrudan etkileyen ciddi bir sorundur.

Kırkpınar Yağlı Güreş Festivali’nin kültürel değeri yalnızca UNESCO ile sınırlı değildir. Avrupa Komisyonu tarafından geliştirilen EDEN – “Avrupa Seçkin Destinasyonlar Ağı” projesinde de Edirne, Kırkpınar Yağlı Güreş Festivali ile ödül kazanmıştır. Bu derece önemli bir mirasın doğru temsil edilmesi, adının ve logosunun tüm organizasyonlarda yerinde ve bilinçli kullanılması bir zorunluluktur. Aksi, mirasın görünürlüğünü zedeler, hatta UNESCO nezdinde güvenilirliğini sorgulatabilir.

Üstelik son yıllarda alınan bazı kararlar, bu değerin festival kimliğini de aşındırmaktadır. Örneğin, 2023 yılından itibaren festival kortejinin programdan çıkarılması, kültürel hafızanın bir parçası olan ritüellerin yok sayılması anlamına gelir. Bu durumun, ICOMOS ya da UNESCO gibi uluslararası koruma kurumlarınca nasıl değerlendirileceğini kestirmek güç, fakat Edirne için bir zafiyet alanı oluşturduğu açıktır.

Edirne Belediyesi’nde danışmanlık yaptığım dönemde başlattığımız Kırkpınar Yağlı Güreş Festivali Sayısallaştırma Projesi, bu kültür mirasını korumak ve dijital çağın imkânlarıyla geleceğe taşımak amacıyla hayata geçirildi. Bu proje, yalnızca teknik bir aktarım süreci değil; yaklaşık yüz bin belge, görsel, güreş kaydı ve afişin tarandığı, sınıflandırıldığı ve çok dilli erişime açıldığı kapsamlı bir kültürel hafıza çalışmasıdır.

Bu çalışmaların, 2014 yılında kurulan Edirne Belediyesi Kırkpınar Yağlı Güreş Festivali Bilgi ve Dokümantasyon Merkezi çatısı altında yürütülmesi ise bilgiye erişimin demokratikleşmesi ve kültürel sürekliliğin sağlanması açısından projeye ayrı bir anlam ve değer kazandırmıştır.

Bu süreçte, üç ciltten oluşan “Kırkpınar Yağlı Güreş Festivali Almanağı (1361–2016)” ile birlikte Edirne'nin tarih ve kültürüne dair kaleme aldığım 34 kitabın amacı da bu belleği diri tutmaktır. Çünkü bir şehrin mirası, yalnızca geçmişte değil, o geçmişi nasıl anlattığımızda da yaşar.

Dolayısıyla Kırkpınar Yağlı Güreş Festivali’nin dijitalleştirilmesi yalnızca bir arşivleme faaliyeti değil; aynı zamanda kültürel bir onarım, bir görünür kılma çabasıydı. Bu çalışma, Edirne’yi tanımak isteyen araştırmacılara ve güreş meraklılarına benzersiz bir kaynak sunarken, yerel hafızayı küresel kamuoyuna da açmıştır.

21. yüzyılın getirdiği küreselleşme süreci, toplumların geleneksel kültürlerini koruma ve gelecek kuşaklara aktarma sorumluluğunu her zamankinden daha önemli hale getirmiştir. Bu bağlamda, kentimiz açısından büyük bir değer taşıyan Kırkpınar Yağlı Güreş Festivali’nin gelenek, görenek, ritüel, öğe ve kimliklerinin korunarak yaşatılması için artık somut bir adım atılmalıdır.

Kırkpınar Yağlı Güreş Festivali Kanunu ya da en azından kapsamlı bir yönetmelik hazırlanmalı ve yürürlüğe konulmalıdır. Bu yasal düzenleme, festivalin her bir bileşenini tanımlayan, yoruma açık olmayan ve uygulamada bütünlük sağlayacak şekilde net ve açık bir dille kaleme alınmalıdır. Böylece Kırkpınar yalnızca geleneksel bir etkinlik değil, aynı zamanda yasal güvence altına alınmış bir kültürel miras statüsüne kavuşacaktır.

Ancak kültürel miras, yalnızca yasal koruma altına alınarak değil; aynı zamanda doğru temsil edilerek, anlamı ve ruhu yaşatılarak varlığını sürdürebilir. Sahada ter döken pehlivanlar kadar, bu mirası belgeleyen ve anlatan kültür emekçileri de alkışı hak eder. Edirne’nin kültür mirasını boşaltanları da, bu mirası geleceğe taşımak için emek verenleri de tarih unutmaz; biri utançla, diğeri saygıyla anılır.

Bilginin izleri, sonunda görünür olur…

Ve bu izler, yalnızca geçmişi aydınlatmakla kalmaz; geleceğin nasıl şekilleneceğini de belirler.