TOM BARRACK- BU İŞLERİ BIRAK!
T.Barrack ABD’nin Ankara Büyükelçisi. Bu Barrack, bölgeye özel olarak görevlendirilmiş bir diplomat. TOM BARRAK BOP ‘un kilit isimlerinden biri. Suriye’deki yeni yapılanmadan, yani bölünmesinden de sorumlu baş aktör. Tıpkı diğer emperyalist devletlerin gönderdiği elçiler gibi mağrur ve de küstah. Muhtemelen, bizim oralara gönderdiğimiz elçiler de özel seçilmiş, özel yetiştirilmiş, iyi eğitilmiş derin adamlardır. Ama en azından devlet adabı ile hareket eder, fitneyi alevlendirecek söz ve davranışlardan uzak dururlar.
Büyükelçilerin önemli defansif görevleri ve iki ülke arasında dostane ilişkileri geliştirme sorumlulukları vardır. Ülkeler bu nedenle Dışişleri’nde en seçkin diplomatlarına alan açarlar. Onlar görev sürelerinde sütre gerisindedirler, pek vitrine çıkmazlar ama vazifelerinde titizdirler. Ülkelerinin çıkarlarını gözetir, o ülkelerde yaşayan yurttaşlarının sorunlarını çözmek için çalışırlar.
Dışişleri prensibimiz bellidir: ”YURTTA BARIŞ, CİHANDA BARIŞ” Ve iddia ediyorum ki, yakın zamana kadar görev yapan diplomatlarımız ülkemizin yüz akı idi. Mevut iktidar “ Monşerler! ” diyerek onları küçümsese , bir çoğunu geri çekse de başarılarını kimse küçümseyemez. Büyükelçilik binaları vatan toprağıdır, orada o ülkenin bayrağı dalgalanır. Bütün ülkeler için geçerlidir bu.
Ne ki; emperyalist ülkelerin büyükelçileri başka görevler için de sahadadırlar. Her türlü diplomatik nezaket kuralını göz ardı ederek, güven duygularını yok ederek, dostane misafirperverliği ayaklar altına alarak, arsız ve utanmaz açıklamalarla varlığımıza ve birliğimize kastetmekten de geri durmazlar. Tarihte çok örneği var bunların.
Tom Barrack bunların son versiyonudur. Milyarder bir işadamı, finansçıdır. Lübnan kökenli katolik bir hristiyandır ve çok iyi Arapça bilmektedir. İngiliz casusu Lawrence, maskelerin arkasındaydı. Çöl Bedevileri, kendilerini “Hadimü’l Haremeyn (Mekke ve Medine’nin hizmetçisi)“ için feda eden Fahrettin Paşa ve Mehmetçikleri arkadan hançerleyip, İngilizleri “Hakimü’l Haremeyn (Mekke ve Medine’nin Hükümdarı)” yapma alçaklığından, Hz.Peygamber’in lanetine uğramaktan utanmamışlardı. Atatürk’ün “dahili ve harici bedhahlar” dediği güruhtur bunlar. Her ülkenin, maalesef ummadığımız kadar cibilliyetsiz ve kanı bozuk, işgalcinin postalını yalayacak kadar şerefsizi ve haini vardır. Barrack’ların yerli işbirlikçileri bunlardır.
Tom Barrack çok pervasız ve ukalaca konuşuyor. Ve tabii arkasındaki ABD gücüne yaslanarak yapıyor bu konuşmaları. Diplomasinin sınırlarını ve sınırdaki dikenli telleri havaya uçurarak bölgenin haritalarıyla şeytani sudoku oynuyor. Bunlar batının kapitalist şövalyeleri. Burnu büyük, güven serhoşu, narsist , acımasız kovboylar bunlar. Kasabanın Şerif’liği bunlara yetmez, dünyanın başına bela Deli Dumrul’luk peşindedirler.
Barrack daha önce Osmanlı'nın yönetim sistemini överek yine ulus devletlerden şikayetini dile getirmişti. Barrack şöyle demişti: "Dedem 1900'lerde Osmanlı pasaportuyla ve cebinde 13 lira ile Amerika'ya gitti. DNA'mın geldiği yere dönmek ayrıcalık ve onur. Osmanlı İmparatorluğundaki ‘millet sistemi’ yüzlerce yıl farklı grupların merkezi sistemde varlıklarını sürdürmelerine imkân verdi. Türkiye, tüm bunların merkez noktası olabilir."
Bu sözlerin ne anlama geldiğini bilmiyor halkımızın büyük çoğunluğu. Ben en çarpıcı şekilde, anlayana sivrisinek saz kabilinden söyleyeyim; ulus devlet yıkılmalıdır diyor elçi hazretleri. Yani Atatürk, SEVR haritasını elimizden alıp çöpe attı, bizim bütün planlarımızı bozdu. Siz tekrar ümmet modeline dönmelisiniz, Türkiye çok uluslu bir yapıya dönüşmeli diyor. Atatürk’ten vazgeçin demektir bu! Ve kimsenin gıkı çıkmıyor.
Kimler neyin karşılığında susuyor?! Irak’ın, Suriye’nin , Libya’nın ,Lübnan’ın, tüm Ortadoğu’nun perişan hali sizi korkutmuyor mu? SDG’nin sözcüleri 100.000 silahlı güce sahip olduklarını söylüyor. Hani silah bırakacaklardı? Bunların maaşlarını, silahlarını ABD vermiyor mu? Bu işin şakası yok beyler. Biz, Apo canisine umut hakkı sağlamaya çalışanların şırıngasıyla yatırıldığımız derin uykulardan ne zaman uyanacağız?!
İlgiyle okuduğum Arslan Bulut yazılarından bir alıntıyla bitirmek istiyorum. “ABD, ulus devlet olma yolunda ilerliyor, İsrail bir ulus devlet, ama bölgedeki diğer devletler, kabilelere bölünsün de ABD ve İsrail’e tabi olsun isteniyor!
Hani Erdoğan ve AKP sözcüleri hep eski Türkiye’yi eleştiriyor ya, eski Türkiye’de, böyle konuşan büyükelçinin Ankara’dan derhal alınması istenirdi. Medya, üniversite senatoları ve üniversite gençliği ayağa kalkar ve böyle bir büyükelçinin Türkiye’de bir dakika daha kalmasına izin vermezdi”