TRAKYA ÜNİVERSİTESİ VE TÜRKOLOJİ
Türkoloji; “Türk dillerini konuşan insanların ve Türk halklarının dillerini, tarihini, edebiyatını, folklorunu, kültürünü ve etnolojisini kronolojik ve karşılaştırmalı bağlamda inceleyen bir beşeri bilimler kompleksidir.“ Üniversitelerin Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü bu alanlarla ilgili eğitim verir ve öğrenciler yetiştirir. Mezunların çoğu benim gibi Edebiyat öğretmeni olmakla yetinir. Daha hevesli olanlar akademisyenliği tercih edip, ihtisas alanlarında kültürel çalışmalarına devam ederler.
Geçtiğimiz hafta iki gün Haliç kıyılarında dolaştık. İlkinde 50 yıllık üniversite arkadaşlarımızla Fener’de buluştuk. İstanbul’daki sınıf arkadaşlarımızla ayda bir, bazen iki defa bir araya gelmek, kadim dostlarla beraber olmak bize iyi geliyor. İnşallah sonbaharda uzaklarda olan arkadaşlarımızın ve hayattaki hocalarımızın da katılımıyla Fakültemizde bir büyük buluşmayı da gerçekleştirebiliriz.
Pazar günü Eyüpsultan’daki Yeni Dünya Vakfı’nda düzenlenen hocamız Prof.Dr.Necmettin Hacıeminoğlu’nu anma programına katıldık, Müslüm, Meral, İlker’le birlikte. Vakfın başkanı Mehmet Nuri Yardım da Türkoloji mezunu. Kendini kültürel ve edebi çalışmalara adayan, bu yoğun ve yorucu koşuşturmaları bir ibadet aşkıyla devam ettiren kardeşimize şükran borcumuz olduğunu söylemek isterim. Bu işlerin kolay olmadığını iyi bilirim. Enerjin ve gayretin ziyade olsun aziz kardeşim.
Nezih bir salonda, çok veciz konuşmalarla yad ettik hocamızı. Akademisyenler, öğrencileri ve gönüldaşları ona ait hatıralarını anlattılar bazen hüzünlenerek, bazen gülümseyerek. Mehdi Ergüzel, Erol Ülgen, Vahit Türk hocalar, aynı ıstırapların mengenesinde çelikleşmiş iman ve ilim adamları olarak o günlerin hatıralarını canlandırdılar gönül ufuklarımızda. Hocamızın mücadelesini ve ideallerini anlatırken heyecanlandılar, duygulandılar, duygulandırdılar.
Müslüm hiç öğretmenlik yapmadı. Laleli’de bir lokanta işletti uzun yıllar. Lokantası Üniversite’nin yakınında olduğu için tüm hocalarımızla beraberliği ve dostluğu da yıllarca anılar biriktirerek devam etti. Yakacık’ı yazan İhsan arkadaşımız gibi Müslüm de o hatıraları bir kitapla ölümsüzleştirse ne güzel olur. Necmettin Hoca onun nikah şahidi olmuştu. Müslüm de bazı hocalarımızın defin merasiminde hepimiz adına veda şahidiydi.
Trakya Üniversitesi’nde 1985 yılında Türkoloji Bölümünün kurucusu Prof.Dr.Necmettin Hacıeminoğlu’dur. Yani Edirne’de Türkoloji’nin temellerinde onun emekleri, onun fedakarlıkları vardır. Oradan yetişen akademisyenlerin, o okuldan mezun öğrencilerin ruhlarında, bu fikir ve gönül adamının üflediği Devlet, Millet, Türklük ,Milliyetçilik ateşinin kıvılcımları vardır. O tam bir dava adamıydı.
1989 yılıydı. MAD. Ticaret Meslek Lisesi’nde Edebiyat öğretmeniydim. Edirne’de olduğunu öğrenmiştim. Uzunköprü Kültür Sanat ve Tanıtma Derneği’ni kurmuştuk ilçemizde. Önemli fikir adamlarını konferans için davet ediyor, halkımızla buluşturuyorduk. Hocamı ziyaret edip konferans için davet ettiğimde “seve seve” demişti. Derneğin düzenlediği liseler arası kompozisyon yarışması ödül törenini de o gün planlamıştık. İnanılmaz bir ilgi olmuş, salon dolmuştu. Özellikle gençlerin ve öğrencilerin çokluğu hocamı çok mutlu etmişti. Zaten konferansın konusu da;” Gençliğin Meseleleri” idi yanlış hatırlamıyorsam. O yıllarda bir kasaba okulundaki öğrenciler ünlü bir Profesörün elini sıkıyor, onun elinden ödül alıyorlardı. Benim mutluluğumu da siz tarif edin artık.
Konferans sonrası parkta bir grup ülkücü arkadaşla hocamızın etrafını sarmış, pür dikkat onu dinliyorduk. Çok sigara içiyordu. Zayıf parmaklarına sıkıştırdığı sigarasından derin bir nefes çektikten sonra ağzından daireler çizerek yükselen dumanlara bakarak;” Öğrencilerinin gözleri de senin ideallerin gibi pırıl pırıl. Onları görünce tüm yorgunluğumu unutuyorum. Gençlerimizi iyi yetiştirmeli, onları Türk Kültürü ile donatmalıyız.” demişti. Sonra bana dönüp ;” Acaroğlu, ben buradayken gel doktoranı yap, sonra da bölümün başına geçersin.” Sözleriyle beni onurlandırmıştı. Yanlış hesap mı, ufuksuzluk mu bilemiyorum ama, “Hocam, babam esnaf. Ben belki öğretmenliği bırakıp esnaflık yapacağım.” diyerek teşekkür etmiştim. Hayatımda yaşadığım pişmanlıklardan birisi de budur. Pazar günü Vakıf’ta yaptığım kısa konuşmada bu anektodu dile getirdim.
Fakat hocam müsterih olsun ki, kurduğu Türkoloji Bölümünde, başta Yüksel Topaloğlu, Ahmet Günşen, Recep Duymaz, Vahit Türk başta olmak üzere, hepsi birbirinden kıymetli akademisyenler, TÜRKLÜK meş’alesini ilelebet ellerinden bırakmayacak gençleri yetiştirmeye devam ediyorlar.
Türk Dili’nin mücahidi, Türk Edebiyatının ve Türk kültürünün kara sevdalısı, ülkücü düşüncenin Kürşat’ı , özü sözü bir, vicdanı arı, gönlü duru hocam...Önünde saygı ve hürmetle eğiliyor, bir defa daha sana rahmetler diliyorum.