AYDINLAR OCAĞI 53.ŞURASI / MİLLİYETÇİ BİRLİK İHTİYACI
Çok sayıda sivil toplum örgütünün varlığı demokratik toplum inşası açısından önemlidir. Daha da mühim olanı ise var olanı yaşatmak, milli bilinci hep diri tutmaktır. Toplumun savunma reflekslerini zinde tutabilmek için çaba gösteren derneklerden biri de Aydınlar Ocağı’dır. Benim üniversiteye başladığım yıllarda kurulan bu derneğin kurucu başkanı Tarih Bölümü’nde öğrencisi olduğum Prof.Dr. İbrahim Kafesoğlu idi.
Sonraki yıllarda çalışmalarını ilgiyle izlediğim Ocak’ın diğer Genel Başkanlarını tanıma bahtiyarlığına erdim. Hatta yıllar önce, Prof.Dr.Nevzat Yalçıntaş’ı ve son Genel Başkan Prof.Dr.Mustafa Erkal Hoca’yı değişik tarihlerde Uzunköprü’ye davet etmiştik. AET, Ortak Pazar ve Milli Ekonomi konularında aydınlatıcı ve yol gösterici konferanslarına büyük katılım olmuştu. Hiç unutmam, rahmetli Nevzat Yalçıntaş; “Onlar ortak, biz Pazar olacağız!” demişti. Yıllar geçti ama hocanın dediği gerçek oldu.
O yıllarda milliyetçi aydınların yoğunlaştığı, bizlerin de heyecanla benimseyip savunduğu fikir “Türk-İslam Sentezi” idi. Ülkü Ocakları’nın en vurucu sloganlarından birisi de “Kanımız aksa da zafer İslam’ın!” sloganı idi. Oysa o sıralar, Türkçü Nihal Atsız, Kök Tengri’ci Göktürk’leri anlattığı Bozkurtlar romanını yazıyordu. Sonraki yıllarda İslam’ı bir ideolojik paradigma haline getiren siyasal İslamcılar tercihleri ve önceliklerimizi, doktrini yeniden gözden geçirmemize vesile oldular. Oysa Cemil Meriç’e göre ideolojiler, insan idrakine giydirilmiş deli gömlekleriydi.
Zaman, tecrübelerimizi olgunlaştıran en iyi öğretmendir. Tecrübe ve gözlemler, mukayese dinamiklerini farklı etkilemeye başlayınca, insanın hayatı ve olayları yorumlama biçimi de değişiyor. Yani siz de “abi” konumuna yükseldiğinizde artık “abi”lerin güdüleme alanından çıkıyor, özgür düşüncenin ve tefekkürün kutsallığını kavrıyor, sonsuz semanın altında bir birey ama “sorgulayan bir birey” olmanın zevkine varıyorsunuz. Yani şahsiyeti, karakteri, kişiliği fark ediyorsunuz.
”Yığın anlayışı ve kitle psikolojisi içinde fert olarak insan hiçtir. Onu değerli ve yaratıcı kılan şahsiyettir, şahsiyetidir. Ve şahsiyetin dün olduğu gibi bugün de temeli kültürdür.” diyor hocam Prof.Dr.Birol Emil. Aydınlar Ocağı’nın, Türk Ocağı’nın en canhıraş feryadı ve varoluş sebebi, bu konudaki kültürel zafiyetimizdir, devleti yöneten kadroların bu alandaki vurdumduymazlığıdır. Atatürk bu nedenle “Cumhuriyetimizin temeli kültürdür.” vurgusunu yapar ve devleti yönetecek kadroların seçiminde çok dikkatli olmamızı tavsiye eder.
Aydınlar Ocağı’mızın Sonuç Bildirgesini, uzun ve teferruatlı olduğu için buraya almam mümkün değil. Umarım ki internetten indirip okursunuz, okumalısınız. Güzel bir organizasyondu. Emeği geçen tüm aydınları, konuşmalarıyla katkı sunan tüm liderleri kutluyorum. Ama Oramiral Cihat Yaycı Paşa’nın konuşması ayakta alkışlandı.
Ne dedi Cihat Paşa? “Bizim adımız TÜRK dedi. Selçuklu devletinin resmi adı Selçuklu Türk Devleti’dir. Osmanlı, Hanedan adıdır. Devletin adı Osmanlı Türk Devleti’dir. Abdülhamit hanedan mensubu olmasına rağmen kendisi Türkistan’ın Padişahı ünvanını kullanır. ABD Kongre Belgelerinde bile Osmanlı Devleti geçmez. Türki-i Rum, Türki-i Asya, Türki-i Afrika diye geçer. Arnavut İsyanı’nda Anayasa’ya Arnavutça’yı da ekleme isteklerine fetva çıkarılmasına rağmen, Abdülhamit şiddetle karşı çıkmış, “Zinhar olmaz, devleti yıkarsınız. Devletin dili Türkçedir.” demiştir. Bugün Kürtçe seçmeli dildir ilkokullarda. Ama kimse tercih etmemektedir. Amaç başkadır. Ana dil başka, ana dilde eğitim başkadır. Ana dil, anamızın dili değildir, devletin temel dilidir. O dil tektir ve Türkçedir. Orta Asya yok artık, müfredattan çıkarıldı. Bundan böyle Türkistan diyeceğiz. Atatürk İran Şahından Dilucu’nu istemeseydi, bugün Türk dünyasını birleştiren Zengezur Koridoru açılamazdı.” dedi. Kör gözlere, sağır kulaklara, soy özürlülere, gaflet uykusundaki aydınlara, tarikat baronlarına, iflah olmaz Türk düşmanlarına daha ne desin ki!
Ülkemizi yöneten veya ileride yönetecek olan kadroların, tüm siyaset erbabının, Türk gençlerinin Paşa’nın konuşmasını dinlemesini isterdim. Emperyalizm Sevr sevdasından vazgeçmiş değildir. Tanrım yöneticilerimize basiret, aydınlarımıza milli bilinç, gençlerimize cesaret versin. Şura’da anlaşılmıştır ki; Türk Milliyetçiliği’ni rehber edinen tüm siyasi teşekküller ve partiler birleşmelidir. Bu bölünmüşlük daha fazla sürdürülemez.
Son bir not olarak şunu da belirtmeliyim ki; Sonuç Bildirgesi’nde ben Cihat Paşa’nın konuşmasındaki yüksek tansiyonu ve adrese gönderilen harlı cümleleri aradım, bulamadım. 43 maddede dile getirilen sorunların ve çözüm önerilerinin hepsine katılıyorum. Sorunlar açık açık yazılmış ama SORUMLULAR nerede? Bence KRAL ÇIPLAK demekten korkmamalıyız. Yoksa bir sonraki Şura’da benzer cümlelerle aynı maddeleri bir nakarat gibi tekrarlamak kaderiyle baş başa kalabiliriz. Ocak’lı aydınların yol başçılığına bugünlerde daha çok ihtiyacımız var.