Çok çalışıyor, az kazanıyoruz!
Recep Çınar
Geçtiğimiz günlerde ulusal basında yer alan “çok çalışıyoruz az kazanıyoruz” başlıklı bir haberde, Avrupa'da haftalık çalışma saatleri en uzun olan ülkenin Türkiye olduğu belirtiliyor. Avrupa İstatistik Ofisi (Eurostat) ve Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre “Türkiye, 2023 yılında da haftalık ortalama 44.2 saatlik çalışma süresiyle Avrupa'yı geride bıraktı” deniliyor.
Almanya'da haftalık ortalama çalışma süresi 34 saatken, 27 Avrupa Birliği ülkesinde çalışanlar haftanın 36.1 saatini işyerlerinde geçiriyor. Türkiye'de ise bu süre günlük 8 saatten fazla farkla haftada 44.2 saat.
Yani, Avrupa'da en uzun çalışan ülke biziz! Ama “çok çalışıp az kazanıyoruz!” Diğer taraftan, Avrupa'da, asgari ücrette de en düşükleri arasındayız!
Avrupa'da en yüksek brüt asgari ücret 2571 Euro ile Lüksemburg ve 2146 Euro ile İrlanda'da. Almanya'da asgari ücretlilerin aylık geliri 2054 Euro. Türkiye'de ise asgari ücretlinin brüt 20 bin 2 TL'lik maaşı 572.4 Euro ya denk geliyor! Evet, işte böyle çok çalışıyor ama az kazanıyoruz! Net asgari ücret 485 Euro. Harca harca bitmez!!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1993 yılında (İstanbul Belediye Başkanı seçilmezden önce) zamanın Tansu Çiller iktidarını “Çay-simit” hesabı ile eleştirmişti. Erdoğan o zaman 5 kişilik bir ailenin üç öğün çay simitle beslenmesi halinde dahi bütçesinin açık verdiğini söylemişti. Ne yazık ki şimdi, AKP iktidarı döneminde de vatandaş çay-simitle bile beslenemez oldu!
Simit’i bir kenara koyalım, şimdi de insanımız “Zeytin” ile de yeterli beslenemez duruma geldi! Bir Kg. ‘da (iriliğine göre) 180 – 300 adet arası zeytin vardır. Günümüzde Zeytin’in kilo fiyatı 300 - 350 TL! Yani bir tek zeytin, 1 - 1,5 TL! Bir insan kahvaltıda ortalama 7-10 tane zeytin yese, bu da 10 TL demektir! Çay’ı, Ekmeği, Peyniri… (Tereyağ-Bal koymuyoruz) bir kişinin evinde yaptığı standart bir kahvaltı enaz 40 TL. 5 kişilik bir aile için ise 200TL. Aylık 6 bin TL tutar! Bu da asgari ücretin 3’te birini aşıyor! Bu aile sadece kahvaltı için ayda 6 bin TL harcarsa, 17 bin TL asgari ücretle nasıl geçinecek.? Sayın Erdoğan şimdi bir de “Çay-Zeytin hesabı” yapsın bakalım, nereye gelmişiz!
“Zeytin” Deyince Şer Güçlerin Zeytin Üzerinde Oynadıkları Oyunlar, “ZEYTİNYAĞLI YİYEMEM AMAN” Türküsünü Akla Getiriyor! Nasıl mı?
Öncelikle bilmemiz gereken, 2. Dünya Savaşı sonrasında yürürlüğe geçen “Marshall” Planı’dır!
Marshall Planı, 1947’de önerilen, 1948-1951 yılları arasında da yürürlüğe giren Amerika kaynaklı bir yardım(!) paketidir. Bu yardım paketinden yararlanan ülkeler arasında, Türkiye de dâhil tam 16 ülke bulunmaktadır.
Amerika çok eski yıllardan beri dünyanın en büyük mısır üreticisidir. Haliyle ülkede birikmiş olan mısırı eritmenin yolu da, bunu diğer ülkelere satmak; yani ihracattan geçecektir. Dünyanın en büyük mısır üreticisi olan Amerika, biriken mısır dağını eritmek için, Marshall yardım paketinden faydalanmak isteyen ülkelere “mısırözü yağı alma” ön koşulunu koyar.
(Yeni Sömürgecilik Açısından Gıda Emperyalizmi, Osman Nuri Koçtürk, Toplum Yayınları, 1966).
Türkiye de, buna karşılık ilk margarin fabrikasını kurar. Aynı dönemde sırf bu sebeple, birçok zeytin ağacı yerlerinden sökülür…
Katliamdan kurtulan az miktarda zeytin ağacından elde edilen zeytinyağı da, Amerika tarafından Dolar karşılığı alınır ve mısırözü yağı TL karşılığı satılır.
Sonra insanlar zeytinyağından uzaklaşıp margarin tüketsin diye, zeytinyağının ısındığında kanser yaptığına dair yalan yanlış iddialar ortaya atılır…
Oysa zeytinyağı, en zor yanan sıvı yağlardan biridir. Sonuç olarak Türk insanı, bu tarz haberlerle zeytinyağından uzaklaştırılıp, margarine alıştırılır.
Bu da yetmez… Yine zeytinyağını kötülemek için bir “türkü” sipariş edilir: “Zeytinyağlı yiyemem aman, basmadan fistan giyemem aman…”
Sonra da bu türkü, döneminin en popüler türküsü haline gelir. Margarinle, sırf bu nedenle tanışan insanlar, margarine çok çabuk alışır. Hatta hiçbirimiz, zeytinyağı kullanma alışkanlığını tam anlamıyla kazanmış sayılmayız hala! Ve türkünün devamında olduğu gibi, basma giyen kadınlar da zamanla plastik giysilerle
tanışır… İnsan gerçekten hayret ediyor; ne kadar güzel kandırılmışız değil mi?
(Bu kısım ise, Dilek Üğüden’in 25 Ekim 2016 tarihli yazısından alınmıştır.)
Netice; onlar gıdada en sağlıklı olan Zeytinyağını, giyim kuşamda da Pamuklu giysileri kullansın, biz de özel sipariş edilen; “Zeytinyağlı yiyemem aman, Basma da (pamuklu) giyemem aman…” türküsü ile düğünlerde oynayarak kendimizi avutalım!
İşte bu proje, tek parti döneminde yutturulan kazıklardan sadece birisi! Daha neler var neler?“Köylüyü milletin efendisi yapacağız” vadi ne oldu ki! Bu gün de “Tek adam” yönetiminde köyler boşaldı, Tarım – Hayvancılık dahi dışarı bağımlı hale getirildi! Günümüzde İspanya’nın Zeytin ağacı sayısı 300 milyon. Türkiye’nin ise 180 milyon. Basında zaman zaman, maden ocakları açma uğruna asırlık Zeytin ağaçlarının da söküldüğü haberleri yer alır. Bu “Mübarek” Zeytin’e ne zaman gereği gibi sahip çıkılacak?
Zeytin, o kadar önemli, sağlıklı bir gıda maddesi ve yağ deposu ki, Rabbimiz Kur’an’da bile İncir ve Zeytini anlatır, över! Ne yazık ki ülkemizde, Zeytin’in de İncir’in de Kilosu 300 – 400 TL! Asgari ücretli veya Emekli yesin bakalım!
İşte, 8 ayetli “TİN” Suresi (mealen):
“Tin’e (incir) ve Zeytine andolsun. Sina dağına andolsun. Bu güvenli şehre (Mekke’ye) andolsun ki, biz insanı gerçekten en güzel bir şekilde yarattık. Sonra onu, aşağıların aşağısına indirdik. Ancak, iman edip salih amel işleyenler başka. Onlar için devamlı bir mükâfat vardır. (ey insan) Böyle iken, hangi şey sana hesap ve cezayı yalanlatıyor. Allah, hükmedenlerin en iyi hükmedeni değil midir?”
İnsanı “manen” ayakta tutan “AHLAK”tır. “madden” ise “EKONOMİ”. Günümüzde, maalesef ikisi de çöktü!
Bu gidişatla herhalde aşağıların aşağısına doğru sürükleniyoruz, (Allah korusun)!
Dostça kalın…