İlişkilerde aldığımız roller geçmiş deneyimlerden gelir. Doğduğumuz andan itibaren içinde yetiştiğimiz çevrenin geri bildirimleri ile yaşam içinde bazı roller ediniriz. Genelde işe yarayan roller olur bunlar. Bazen kurtarıcı olmayı bazen ise kurban olmayı öğreniriz.
Kurban rolü, kişinin ilişkilerde kendini sürekli zor durumda, mağdur, şanssız, güçsüz veya çaresiz hissetmesi olarak karşımıza çıkar. Bu rolü üstlenen birisi, yaşamda olanları kendi kontrolü dışında görme eğilimindedir. Çoğunlukla sorumluluk dışarıya atılır ve değişim için adım atmayarak dışarıdan yardım beklemeyi tercih eder. Dışarıdan bakıldığında sakin, fedakâr veya duygusal görünebilir, fakat içten içe “Kimse beni anlamıyor, hep ben mağdurum” duygusu hakimdir.
Kurban rolünü fark etmek için davranışsal, duygusal ve düşünce biçimlerine bakabiliriz. Davranışsal işaretlerde; sorumluluk almamak, çözüm yerine şikayetçi olmak, destek beklemek ama geldiğinde kabul etmemek, umut yerine karamsarlığı seçmek, kendi gücünü ve kaynaklarını küçümsemek varken, duygusal işaretlerde; yoğun çaresizlik, sürekli kırgınlık ve içerleme, gizli öfke, terk edilme ve yalnızlık duygusu ön plandadır.
Kurban rolünün düşünce biçimlerinden bazıları; “Benim kaderim böyle”, “Ne yaparsam yapayım olmuyor”, “Hep yalnızım”, “Beni hep kurban ederler” gibi cümlelerdir. Kurban rolündeki kişi çoğu zaman bunların farkında değildir çünkü bu durum tanıdık ve güvenli gelir.
Bu rolün kökeni tıpkı diğer roller gibi çocukluktur. Çocuklukta öğrenilmiş çaresizlik ve sessinin duyulmaması ile başlayabilir. Çocuklukta duygularının ciddiye alınmaması, çabaların takdir edilmemesi, problemlerle baş etmede tek başına bırakılma, ailede mağdur rol modellerinin bulunması, aşırı otoriter veya cezalandırıcı ebeveynler, kaygılı veya kaotik aile ortamı gibi olası deneyimler, kurban rolü için kaynak olabilir.
Buna benzer deneyimler, ben güçsüzüm, değersizim, kendi başıma yapamam gibi inançlar geliştirir. Bunlara inanan çocuk yetişkin olduğunda, aynı dinamikleri ilişkilerinde tekrar eder.
Kurban rolü ilişkilerde, partneri suçlama, hesap sorma, beklentilerini dile getirmeyip kırılganlık biriktirme, sürekli yakınma ve destek bekleme, çözüm önerilerini reddetme ve partneri duygusal olarak yorma şeklinde görülebilir. Sonuç olarak, ilişki dengesizleşir, partner kurtarıcı veya kontrolcü role kayabilir ve kurban kendi gücünü daha da kaybeder.
Kurban rolündeki kişi bu rolü fark edip rolden çıkmak isterse, öncelikle kendi gücünü kazanması önerilir. “Ben şu anda neyi değiştirebilirim?” sorusu ile değişime başlayacaktır. Küçük ama gerçekçi adımlar koyabilmek burada önemli. Sorunu değil ihtiyacı konuşma yani şikâyet etmek yerine duyguyu ifade eden iletişim şekli seçilebilir. Destek istemek için yardım istemeyi öğrenmekle sürece devam edilebilir. Yardım istemek zayıflık değildir hatta bunu bir fırsat olarak görmek bir güç olabilir. Öfkeyi biriktirmek yerine yazarak, konuşarak bazen bir uzman desteği alarak yönetilmesi önerilir. Bu süreçte kendi içsel konuşmamızı dönüştürmek fark yaratacaktır. “Ben yapamam” yerine “deneyebilirim” demek güç verir. Son olarak, kurban rolü genellikle sınır eksikliğinden beslenir. Bu nedenle sınırlar çok kıymetlidir.
Gücü dışarıda aramak yerine kendi iç kaynaklarımızı fark ettiğimizde roller de değişir. Şikâyet etmeyi bırakıp sorumluluk aldığımızda, hayat değişmeye başlayacak. Böylece gücünü geri alabileceksin. Kurban olmak zorunda değilsin.
GÜNDEM
27 gün önceGÜNDEM
02 Aralık 2025GÜNDEM
02 Aralık 2025GÜNDEM
02 Aralık 2025GÜNDEM
02 Aralık 2025GÜNDEM
02 Aralık 2025GÜNDEM
02 Aralık 2025Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.