MUHALEFET PUPA YELKEN…
Nihayet seçimler bitti. Seçim bitse de tartışmalar devam edecek gibi görünüyor. Sandık sonuçlarına yapılan itirazlar bazı yerlerde mazbata törenlerinin gecikmesine, belediye hizmetlerinin aksamasına neden oldu. Bu arada bazı itirazların zaman kazanmak amaçlı olduğu ve kaybeden başkanların yasal ve etik olmayan usulsüz ödemeler yaptıkları medyada yer almaya başladı.
Tartışılan tek konu mazbata değil elbette. Mesela YSK, iktidar ittifakının taleplerine daha olumlu yaklaşırken, muhalefet partilerine ait itirazları genellikle reddetmektedir. “Hak, hukuk, adalet” gibi kavramların kutsiyetini kaybettiği toplumlarda bu tür tercihler olağan hale geliyor maalesef. Haklı olanın yerine güçlü olan ikame ediliyor.
İktidar güç demek. Ama kontrolsüz gücün ne kadar tehlikeli sonuçları olabileceğini de yaşayarak görüyoruz hep birlikte. İhtilal yapmış ve aynı zamanda ihtilale maruz kalmış Alpaslan Türkeş’in en özlü sözlerinden birisi şudur; “En kötü demokrasi, en iyi ihtilalden daha iyidir.” Laik demokrasilerin en önemli özelliği, özgür bireyler yetiştirme hedefidir. Nitelikleri tartışılsa bile kula kulluktan kurtarılmaya çalışılan ve Tanrı’nın verdiği aklı kullanmaya başlayan insanların sayısı arttıkça, gelişmiş modern toplum olma yolculuğu da hız kazanır.
Tartışılan konulardan birisi de seçim sürecindeki adaletsizlikti. Muhalefet partilerinin adayları adeta devletle yarıştılar. Partili Cumhurbaşkanına da eyvallah, ama bu kadar partizanlığı kabullenemiyor insan. Bizdeki gibi bir uygulama dünyanın hangi ülkesinde vardır acaba? Cumhurbaşkanı yemin metnini bir kere daha okuyun istersiniz. Hani tarafsızlık ve eşitlik?
O nedenle “ucube sistem” diyorlar buna. AKP’li Erdoğan yine Cumhurbaşkanı olsun, ama AKP Genel Başkanlığını başkasına bırakmalıdır. Defalarca yazdım, gene altını çiziyorum, o makamda oturan kişi hepimizi kucaklamalı, herkesin Cumhurbaşkanı olmalıdır. Böyle olmuyor. Evet ekonomi berbat, emekliler perişan, EYT’liler mağdur, orta direk çökmüş, verilen sözler unutulmuş, doğrudur ama AKP’ye seçimi kaybettiren en önemli nedenlerden biri de budur. Millet ötekileştirilmekten bıktı.
Seçimden önce yazdığım makalelerde düşünce ve analizlerimi ortaya koymuştum. Yazılarımı oluştururken nasıl hassas olduğumu, gözlemlere duyumlardan daha fazla önem verdiğimi, analizlerimde politik olmaktansa pragmatik olmayı yeğlediğimi, ideolojik bağnazlık yerine sağduyuyu öncelediğimi okurlarım bilirler. Eleştirel bir üslubum olduğu doğrudur. Gerektiğinde geçmişimle hesaplaşmaktan ve kendimi de eleştirmekten, eleştirilmekten çekinmem. Bir de “haklı çıktım” demekten pek hoşlanmam. Çünkü haklı çıkmak yerine, bir yanlışın düzeltilmesine katkı sunmak mutlu eder beni.
Edirne il ve ilçeleriyle ilgili yaptığım değerlendirmeler gibi, ülke siyasetine ait öngörülerimin de doğru çıkması kalemimin enerjisidir değerli dostlar. Amigoluk veya holiganlık yapmadığınız zaman doğrulara ulaşmanız zor olmuyor. Klavyenin başına geçmeden yazdıklarımı bir defa daha gözden geçirdim. Partilerde seçim sonrası olası gelişmelerin nerelere evrilebileceğini yazmışım. Gerçekleşiyor birer birer.
İYİ Parti seçimlere ittifaksız ve “özü başına” girerek boyunun ölçüsünü görmek istiyordu, maalesef de gördü. CHP’den 40 milletvekili koparan ve kendilerini dev aynasında görmeye başlayan küçük partilerin ise seçmen nezdinde yok hükmünde oldukları anlaşıldı. Bundan sonra bazı yeni oluşumlarla karşılaşacağız. AKP sarkacı, salınımında zirveyi gördükten sonra artık yavaşlama ve duraklama dönemine girmiş bulunmakta ve içten içe kaynamaktadır. AKP’nin vatandaşlara yeni bir söylemi ve verebileceği yeni bir umut yoktur. AKP ilk defa bir seçimi kaybetmiştir.Son seçimin tek galibi CHP’dir. Ve CHP bunu ittifaksız başarabilmiştir.
Muhalefet artık vatandaşın yeni umududur. CHP seçim sonuçlarını doğru okumalıdır. Bu oyların tamamı CHP’nin değildir. Ona verilmiş emanet oylardır ve AKP’den umudunu kesmiş yığınların reaksiyon davranışıdır. CHP tutarlı ve dengeli bir siyaset izlemeyi başarabilirse bu oyların bir kısmı kalıcı da olabilir. Kazanan belediye başkanlarının gösterecekleri performanslar muhalefetin yelkenlerine daha güçlü rüzgar taşıyabilir.
Kabul edelim ki; Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş bir sonraki seçimin iki rakip Cumhurbaşkanı adayıdır ve siyaset onların etrafında şekillenecektir.