‘Selimiye’deki kalemişi nakışları özgün değil’

Selimiye Camii’nde devam eden restorasyon çalışmaları kapsamında ana kubbe kalemişleri üzerinde planlanan müdahaleye Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi (ICOMOS) Türkiye Milli Komitesi, yapının statüsünü riske sokabileceği gerekçesiyle itirazda bulundu. 'Yaşayan İnsan Hazinesi' ödüllü mimar ve nakkaş M. Semih İrteş ise Selimiye Camii’nin kubbe kalemişi nakışlarının özgün olmadığını açıkladı. İrteş, “Kubbenin restitüsyonunun yapılması doğru bir karardır” dedi.

UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde yer alan tarihi Selimiye Camii'ndeki kapsamlı restorasyon devam ederken, ICOMOS Türkiye Milli Komitesi, Caminin ana kubbesindeki kalemişleri üzerinde planlanan müdahalenin uluslararası ve ulusal koruma belgeleri ile çeliştiğini açıklayarak uyarıda bulunmuştu. Açıklamada, “UNESCO Dünya Miras Listesi çerçevesinde Üstün Evrensel Değer’e zarar verecek müdahaleler varlığın statüsünü riske sokabilir” ifadelerine yer verilmişti.

'Kalem işi' alanında, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 'Yaşayan İnsan Hazinesi' ödülüne layık görülen mimar ve nakkaş M. Semih İrteş, ICOMOS Türkiye Milli Komitesi’nin uyarısının ardından yaptığı açıklamada Selimiye Camii’nin kubbe kalemişi nakışlarının özgün olmadığını belirtti.

İrteş, yaptığı yazılı açıklamada, Selimiye Camii’nin Osmanlı dönemindeki son onarımının 19. Yüzyıl (1839-1861) Abdülmecid döneminde yapıldığını belirterek, şunları kaydetti:

 “Bu devir içinde başta ana kubbe olmak üzere tüm satıhlarda özgün nakışların bazılarının sıvanarak veya kazınıp yeni sıvalar üzerine barok üslupta nakışlar yapılmıştır.

Selimiye Camii ana kubbe nakışları 1983 onarımında kopyaları alınarak tüm alandaki nakışlar kazınmıştır. Kubbenin sıvaları bu tarihte orijinale uymayan çimento harçlı sıvalar ile kaplanmış ve kopyaları alınmış üslupsuz nakışlar yeniden yapılmıştır. Dolayısıyla dönem ekinin özgün hali kalmamıştır.

 Koca Sinan’ın üç büyük eseri olan Şehzade Mehmet Camii, Süleymaniye Camii ve Selimiye Camii’nin kubbe kalemişi nakışları maalesef özgün değildir. Medeniyetimizin sembolü olan eserlerimizi yanlış ve eksik bilgiler ile yapılan onarımlarla gerçek kimliğinden uzaklaştırmaktayız.

Sonuç itibariyle elimizde bu kadar kesin örneklerin var olmasının yanı sıra, Selimiye’de yarım kubbelerdeki özgün nakışların da halen mevcut bulunması ana kubbenin bu çerçevede düzenlenmesini gerektirmektedir. Sinan Camilerinin hatta sonrasında 17. Yüzyıl erken dönemleri de dahil bütün camilerde ana kubbe ve yarım kubbe nakışlarının aynı biçimde olduğu bilinir. Bu bilgiler doğrultusunda Selimiye Camii’nin ana kubbe nakışlarını caminin özgün eksedra kubbelerindeki nakışlarını taşıyarak kubbenin restitüsyonunun yapılması doğru bir karardır. Restorasyonun en temel amacı yapının zamanla bozulmuş, değiştirilmiş veya tahrip olmuş özgün halini mümkün olan en bilimsel ve doğru yöntemlerle yeniden ortaya çıkarmaktır. Barok tezyinat 16. Yüzyıl Osmanlı klasik dönem mimarisi ve süsleme sanatının ruhuna ve estetiğine ait değildir.

Mimar Sinan’ın Selimiye’si Osmanlı klasik dönemin zirvesini temsil eder. Yapının her detayı, bu dönemin sanatsal ve teknik dehasını yansıtır. Sonradan eklenen farklı üsluplardaki unsurlar, bu tarihsel bütünlüğü bozar ve eserin orijinal anlatımını zayıflatır. Eserin kendi dönemiyle tutarlı bir sanatsal dili olmalıdır.”  Haber Seyide Esen