Sevginin Değil, Sahip Olmanın Hikâyesi
Metin Erksan’ın 1968 tarihli Kuyu filmi, sevginin değil sahip olmanın, arzunun değil tahakkümün hikâyesidir.
Gerçek bir olaydan uyarlanan bu film, kırsalın içgüdüsel dünyasıyla insan ruhunun karanlık kuyularına inmeye cesaret eder.
Kuyu, Erksan’ın yazıp yönettiği siyah-beyaz bir yapımdır.
1969 Adana Altın Koza Film Festivali’nde “En İyi Film”, “En İyi Yönetmen”, “En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu” (Aliye Rona) ve “En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu” (Hayati Hamzaoğlu) ödüllerini kazanmıştır.
Türk sinemasında mülkiyet ve aşk arasındaki karanlık ilişkiyi en sert biçimde işleyen filmlerden biridir.
Erksan bir röportajında mülkiyet kavramına ilgisini şöyle açıklar:
“Yılanların Öcü’nde toprağı, Susuz Yaz’da suyu, Kuyu’da ise insan üzerindeki mülkiyeti anlattım.”
Bu film, bir erkeğin kadın üzerindeki mülkiyet hakkını kurmaya çalışmasının trajedisidir.
Metin Erksan, Kuyu’nun hikâyesini bir gazete haberinden esinlenerek kaleme alır.
Film, “Kadınlara iyilikle davranın” ayetiyle açılır.
Köyün içine kapanık genci Osman (Hayati Hamzaoğlu), güzel Fatma’ya (Nil Göncü) körü körüne tutulur.
Bu tutku kısa sürede bir sevgi olmaktan çıkar, sahip olma arzusuna dönüşür.
Fatma’nın reddiyle birlikte Osman’ın içindeki kıskançlık büyür; şiddet ve denetim ihtiyacına evrilir.
Erksan, bireysel bir saplantıyı toplumsal bir eleştiriye dönüştürür:
Kadına, toprağa ve doğaya sahip olma dürtüsü, köy düzeninin görünmeyen temelidir.
Hayati Hamzaoğlu, Osman karakterinde Türk sinemasının en unutulmaz portrelerinden birini yaratır.
Nil Göncü’nün Fatma’sı hem masumiyetin hem direnişin simgesidir.
Aliye Rona ise her zamanki gibi olağanüstüdür; karakterine hem annelik hem de yargıçlık duygusu taşır.
Yan karakterler muhtar, imam, komşular, toplumun sessiz seyircileridir.
Erksan’ın kamerası, Susuz Yaz’ın gerçekçiliğiyle Sevmek Zamanı’nın şiirselliğini birleştirir.
Köy yalın, ışık serttir.
Geniş planlarda toprağın suskunluğu, yakın planlarda insanın karanlığı hissedilir.
Kuyu, yalnızca bir mekân değil, bilinçaltının metaforudur.
Her iniş, insan ruhunun derinliklerine bir bakıştır.
Gösterildiği yıllarda “aşırı” ve “karanlık” bulunmuş, Erksan karamsarlıkla suçlanmıştır.
Yıllar geçtikçe film, Türk sinemasının en dürüst aynalarından biri olarak yeniden keşfedilmiştir.
Bugün Kuyu, yalnızca bir köy hikâyesi değil; insanın içindeki şiddet, sahiplenme ve vicdan yoksunluğuna dair evrensel bir alegoridir.
“Kuyu” sevginin değil, tahakkümün hikâyesidir.
Ve bazen insan, kendi kazdığı kuyuda kaybolur.
GÜNDEM
27 Ekim 2025GÜNDEM
27 Ekim 2025GÜNDEM
27 Ekim 2025GÜNDEM
27 Ekim 2025GÜNDEM
27 Ekim 2025GÜNDEM
27 Ekim 2025GÜNDEM
27 Ekim 2025