eşya depolama
DOLAR 35,3487 0.5%
EURO 36,7706 0.16%
ALTIN 2.956,260,01
BITCOIN 3250990-1,35%
Edirne

AÇIK

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Hayallerdeki ‘EDİRNE’! (1)

Hayallerdeki ‘EDİRNE’! (1)

ABONE OL
16 Mart 2024 13:50
Hayallerdeki ‘EDİRNE’! (1)
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Recep Çınar

Arapça kökenli olan “hayal” kelimesi,  ”Zihinde tasarlanan, canlandırılan ve gerçekleşmesi özlenen şey, imge, hülya“ olarak tarif edilir.

Hayal ile ilgili söylenmiş pek çok anlamlı sözler var. Mesela;“Hayatta mutlu olmayanlar için en tatlı mutluluk hazinesi, hayal kurmaktır“ der,  (Ziya Gökalp). ”İnsan dünyada, hayal ettiği müddetçe yaşar“ (Yahya Kemal Beyatlı).„Hayallerinizle ve arzularınızla geleceğinizin temellerini atıyorsunuz“ (Muhammed Bozdağ).“Düşlerin-hayallerin olmadan her yer sana uzaktır”  (Tayfun Topaloğlu).“İnsan dünyada, hayal ettiği müddetçe yaşar” (Yahya Kemal Beyatlı).

Milli Görüş Lideri, 54. Refahyol Hükümetinin Başbakanı merhum Necmettin Erbakan; “Her şey hayalle başlar, bunun temelinde inanç yatar, inanırsanız başarırsınız…”  diyordu. “Hayal” ile ilgili nice çok söylenmiş sözler var, biz bunlarla yetinelim ve konumuza gelelim!   

Şehirler Sultanı, (diğer bir ifade ile) Sultanlar şehri Edirne ile ilgili hayal edilenleri yazmazdan önce Edirne’nin geçmişine kısaca bakalım! Doğu’dan Batı’ya, Kuzey’den Güney’e 40 kadar “ülke” , yüzlerce “şehir” gezmiş birisi olarak Edirne’yi,  gezdiğim o ülkelerin şehirleriyle mukayese ettiğimde, Edirne’nin coğrafyası, tabiat güzellikleri, tarihi eserleri ile çoğundan güzel ve farklı bir kent olduğunu gördüm.  Elbette her ülkenin/şehrin kendine has güzellikleri ve özellikleri var. Önemli olan o özellik ve güzellikleri korumak ve gelecek nesillere devretmektir. Edirne, maalesef bu değerleri koruyamadı!

Bilindiği gibi Edirne şehri tarihte ilk olarak “Kaleiçi” denilen semtte kurulmuş ve etrafı surlar ile çevrilmiştir.

Tunca, Meriç ve arda nehirlerinin birleşme noktalarının doğusunda ve Trakya’nın en stratejik yerinde kurulmuş olan Edirne, (yeni ifade edildiği şekli ile “3 nehir 1 şehir”) Asya’yı Avrupa’ya bağlayan bir konumda olup “Traklar”dan “Osmanlı”ya birçok medeniyetlerin kurulduğu, 8 bin yıllık tarihe sahip. Osmanlı’ya 92 yıl başkentlik yapması ve de zengin bir tarihi mirasa sahip olması bakımından Dünya’da eşine ender rastlanan şehirlerden biri idi. Hala da öyle, ama sahip olduğu tarihi mirasın birçoğu şu veya bu şekilde yok edildi! Bu da ayrı bir konu!

Edirne 1700’lü yıllarda 350 bin nüfusu ile Avrupa’da 5 büyük şehirden biri idi.

Edirne, fetih tarihinden itibaren beşbuçuk asrı aşan bir zaman içinde kazandığı sağlam “Müslüman Türk”  hüviyetini, İkinci Meşrutiyet (1908) devrinden beri gittikçe artan bir hızla maalesef kaybetti!

Edirne’nin, 1826’dan beri dört büyük ev bark ocak yanmış düşman istilasından başka sekiz – dokuz muazzam yangın, iki de pek şiddetli zelzele geçirmiş. 1752yılı Ramazan ayındavuku bulan zelzele ile düşman istilaları, Edirne’yi en çok tahrip eden olaylar olduğunu yazıyor, merhum Rıfkı Melül Meriç, “Şehrin Hüznü” adlı kitabında.   Dünya’da eşine ender rastlanabilecek tarihi esere sahip Edirne’mize yıllardır gereken önem verilip tarihi eserler gereği gibi korunamadığı gibi, işgaller ve zelzeleler seebiyle zarar görenler de ayağa kaldırılarak aslına dönüştürülmedi. Bunlar yapılsaydı bugün Dünya’da başa güreşen tarihi eserlere sahip şehirlerin başında olurdu!

1892’den evvel 14’ü ‘selâtin’ (Sultanlar adına inşa edilen)  olmak üzere 314 sağlam ve cemaate açık, Cami ve Mescidi,  69 Tekke ve Zaviyesi, 47 Medrese ve Kütüphanesi, 48 Mektebi, 239 Sebil ve Çeşmesi, 9 İmareti, 37 Hamamı,  17 Kervansaray ve Hanı, 5 Çarşı, Bedestan ve Arastası, 100’ü aşkın Türbesi, 8 Muhteşem Taş Köprüsü… olan Edirne’deki Selatin (Sultanlar) Saray ve Köşklerden başka 350 kadar da irili – ufaklı Vüzera (Vezirler), rical ve eşraf (yüksek makamlı devlet adamları, etkili kişiler) Saray, Konak ve Yalıları vardı.

Ayrıca 10 Köprü, 60’tan fazla Han, 30’dan fazla Hamam, içinde yüzlerce dükkâna sahip çarşılar, 100’lerce çeşme ve sebiller, Sanayi Okulu, Mektebi Sultani, Darül Mualimin, Darül Malumat, Darül Eytam… gibi eğitim kurumları vardı.

Sultan II. Murat Han tarafından “Sarayiçi” denilen yerde Tunca sahilinde başlatılan ve II. Mustafa zamanında genişletilip süslenen Saray vardı, “Edirne Saray-ı Hümayunu”.

Gerek savaşlar ve işgaller, gerek yangınlar ve depremler ve gerekse acımasızca tahripler sonucu tarihi eserlerin pek çoğu maalesef yok edilmiştir. Bunlar, başta Rıfkı Melül Meriç’in yazdığı “Şehrin Hüznü” adlı kitabı olmak üzere Edirne ile ilgili yazılmış birçok kitaplarda detayları ile anlatılır. Bunlar hepsi geçmişte/tarihte kaldı, biz şimdi günümüze bakalım!

Edirne’de yapılacak o kadar çok iş var ki, insan nereden başlayacağını bilemiyor!

Siyasi erk, bildik bileli Edirne için hep, “Coğrafi konum itibariyle Edirne bir Tarım ve Hayvancılık bölgesidir” dediler ve bir asırlık Cumhuriyet döneminde sanayi ve kalkınma adına doğru dürüst bir çivi çakılmadı. 1970’li yılların ikinci yarısında hükümet ortağı olan Milli Görüş’ün o zamanki temsilcisi MSP (Milli Selamet Partisi) dışında!  O zaman Başbakan Yardımcısı olan ve Sanayi Bakanlığı kendilerinde olan merhum Prof. Necmettin Erbakan Hoca, Edirne/Lalapaşa’ya (Sinan Köy) Balkanların en büyük Çimento Fabrikasını kurdurmuştu. Ne yazık ki AKP iktidarı döneminde (2005) diğer birçok yatırımlar gibi O da özeleştirildi/satıldı!

Geçen zaman zarfında Tarım ve Hayvancılığın iflas noktasına getirildiği ülkemizde, üretim ve istihdama yönelik yatırımlar da olmayınca ülkemizin ve toplumumuzun durumunun ne hale getirildiğini hep birlikte acı acı seyrediyor ve yaşıyoruz. Son yıllarda bilhassa Bulgaristan’dan gelen turistlerin alış verişleri esnafı rahatlatıyor, ama nereye kadar? “Onlar gelmese esnafın yarısı kepenk kapar!” deniliyor.

Edirne’de şehircilik ile ilgili çok şey var, ama önce şunların üzerinde durmak lazım!                                

  1. Her şeyden önce geçmişi örnek alınarak Edirne’ye tarihi kimliği mümkün olduğu ölçüde yeniden kazandırılmalı. (Valimiz Sayın Yunus Sezer, Kaleiçi semti ile başlanacağının sözünü verdi!)
  2. Şehrimizde, birbirinin hakkına, hukukuna riayet eden, her yönü ile şehre sahip çıkan bir yönetim ve toplum haline gelinmesi sağlanmalı. Bu da eğitim ile olur. Eğitimde ahlak ve adalete ağırlık verilmeli.
  3. Edirne’ye ağır sanayi olmasa da ihtiyaç olan bazı küçük sanayi yatırımları kurulmalıdır.
  4. “Belediyecilikte Edirne bir asırdır sınıfta kalmıştır” desek apartmış olmayız!  Bugün Kapıkule’den dışarı çıkıp Atlas Okyanusuna kadar gitseniz, şehircilik konusunda Edirne’nin dünya standartlarına uygun (altyapı, üstyapı, imar, tertip – düzen, temizlik, trafik, otopark, WC, ağaçlandırma, yeşil alan…) konularında sınıfta kaldığını rahatça görürsünüz. Şu anda Edirne’ye 4 yönden girişler adeta utanç verici bir manzara oluşturuyor. ‘Çevre yolu’ diye yapılan yollar kısa zamanda bozuluyor. Çevredeki düzensizlik ayrı bir konu! Liyakat, konuşmakla olmuyor! Belediye’yi yönetenlere/yöneteceklere tavsiyemiz; “Edirne’nin Avrupa ülkelerindeki 7 kardeş şehirlerine heyet gönderip hangi sahada neyi nasıl yapmışlar” diye bir incelesinler ve örnek alsınlar!
  5. Mesela, Almanya’nın Köln şehri dokuz idari merkezden (Merkez ilçeleri) ve bunlara bağlı toplam 85 mahalleden oluşur. II. Dünya Savaşı sona erdiğinde Köln enkaz bir şehir haline gelmişti. % 80’i tahrip edilen şehirde geçmişten kalan çok az yapı ayakta. Bugün kentin birçok yerinde 1950’den sonra yapılan binalar hâkimdir. Köln büyük bir şehir (nüfusu 1 milyonu aşkın) olmasına rağmen bazı istisnalar dışında pek fazla gökdelen görülmez. Binalar genelde 3-5 kat arası. Edirne’de 1970’li yıllarda vahşi bir yıkımla (başta Kaleiçi) tarihi binaların çoğu yok edildi, 50 yıl sonra (bugün) ömrü tamamlanmak üzere olan saçma sapan binalar yapıldı. Bir başka yanlış ise tarıma müsait bazı yerler imara açıldı. Bazı yerlerde ise karmakarışık bir planlama ve gereksiz çok katlı binalar yapıldı. Almanya’nın yüzölçümü bizim yarımız kadar bile yok (nüfusu Türkiye ila aşağı yukarı ayni)  ama bizdeki gibi dikey yapılaşmaya pek önem vermedi, vermiyor.  

Edirne’de öncelikli olarak yapılması gerekenler (benim fikrim!);

  1. Başta Kaleiçi semti olmak üzere eski yerleşim semtlerinin alt ve üst yapılarında gün geçmiyor ki arıza oluşmasın!  Cadde ve kaldırımların dünya standartları ile bir benzerliği bile yok! Bunlar, bir an önce mümkün olduğunca tarihi dokuya ve standartlara uygun yapılmalı. Günümüzde bazı cadde ve sokaklarda kullanılan “kilit taşlar” hem sağlıksız hem de çirkin görüntülü!
  2. İlk yapılacak düzenlemelerden biri, Saraçlar caddesi/çarşısı ile Çilingirler çarşısı olmalı. Çilingirler caddesi dar olması hasebiyle, binalar (eskiye uygun) düzenlendikten sonra caddenin üstü gün ışığını alacak şekilde üstü kapatılmalı, böylece hoş bir manzara oluşur. İnsanlar kışın soğuk, kar ve yağmurdan, yazın da güneşten korunmuş olur! Bunun, Bursa, ve Sakarya… gibi bazı şehirlerde örnekleri var.
  3.  Eski yerleşim semtleri, tarihi hüviyetine kısmen de olsa kavuşabilmesi için “kentsel dönüşüm” yapılarak çoğu yıkılmış olsa da kalan tarihi binalar bir an önce aslına uygun restore edilmeli.
  4. Yatay mimariye önem verilmeli, dört katı geçmeyen binalar yapılmalı. Üç kat olursa daha da iyi olur. “İnsan topraktan yaratıldığı için topraktan uzaklaştıkça ruh sağlığı bozulur”, diyor bilim adamları!
  5. Otopark sorunu biran önce çözülmeli. Bunun için şehir içi park yapılanmasında bazı Avrupa şehirleri örnek alınmalı. Şehir merkezinde katlı otopark, uygun yerlere yer altı otoparkları yapılabilir. Mevcutların bazıları düzenlenerek şehre yakışır, günün şartlarına uygun hale getirilmeli.
  6. Bilhassa eski semtlerde (başta Kaleiçi) tek yönlü caddeler gidiş gelişli kullanılıyor! Yeterli trafik kontrolü  “yok” denecek derecede! Şehrin merkezinde trafik gereği gibi kontrol altına alınmalı. Dışarıdan gelen birçokları, “Edirne’de Temizlik, Tertip, Düzen ve Trafik dip yapmış” diyor! Bazıları da, “burada Belediye yok mu” diye soruyor!
  7. Şehri ikiye ayıran Atatürk Bulvarında birçokları adeta “yarış pistinde” sürercesine araç kullanıyorlar. Belli noktalara hız kontrol cihazları konulmalı.
  8. Şehirde yeniden ve komple bir trafik düzenlemesi yapılmalı. Önce Eski yerleşim semtleri olmak üzere şehir merkezindeki caddelerde park yapılmaya uygun olan kısımlar işaretlenmeli, yolların kesiştiği köşelere ise park yapılmasını engellemek için en az 2 metrelik mesafe bırakılarak kmöşelere demir kazıklar veya gemici taşları dikilerek park edilmesi engellenmelidir (Birçok ülkede, hatta ülkemizde bazı şehirlerde bu tatbik ediliyor). Trakfik sorunları konusunda Belediye’ye, Bölge Trafik Şube Müdürlüğüne ve de Şehir Trafik Komisyonuna görevler düşüyor! Dar cadde ve sokaklardan oluşan eski semtlerde (istisnalar hariç) tüm yollar tek yönlü olmalı, sürat 30 Km. ile sınırlandırılmalı ve uygun yerlere yolun malzemesinden hız kesiciler konmalı. Bu semtlere binek aracı dışında büyük taşıma araçları mümkün olduğunca sokulmamalı. Trafik kontrolü yapılmalı. Bilhassa merkezi eski semtlerin her birine mesai saatlerinde bir kontrol görevlisi görevlendirilmeli.

Deva mı… Perşembe’ye

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP