Recep Çınar
Geçtiğimiz hafta (11 Kasım 2024) tarihli yazımın ikinci paragrafında; “Ülkemizde her şey gün be gün pahalılaşıyor, ucuzlayan ise insan kanı ve canı!” diye yazmıştım. Bu yazımdan hemen bir gün sonra İzmir’in Selçuk ilçesinde yaşanan bir yangın faciasında, (yaşları: 1-2-3-4-5), 5 kardeş çocuk evlerinde (gecekondu) kullanılan elektrikli sobanın devrilmesi sonucu çıkan yangında hayatlarını kaybetti. Babalarının hapiste, annelerinin ise akşam vakti hurda toplamaya gittiği çocuklar evde yalnız bulundukları sırada ısınmak amacıyla kullanılan elektrikli sobanın devrilmesi sonucu yangın çıkıyor ve yürekleri yakan facia meydana geliyor, 5’i birden henüz tanıyamadıkları hayata veda ediyorlar!
Zaman zaman insan haklarından söz edilir. İnsan hakları konusunda yazılarım oldu. Bu yazımda bizim, Müslüman Türk toplumu olarak bin yıllık medeniyet değerlerimizin ortaya koyduğu “İnsan Hakları”ndan bir kez daha söz etmek istiyorum.
Dinimiz, çocuklarımızın eğitim ve istikballerinden birinci derecede aileyi sorumlu tutmuştur. Allah Teâlâ’nın “Ey iman edenler, kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten (cehennem) koruyun…” (Tahrim Suresi:6) buyruğunun nasıl yerine getirileceğini Peygamberimiz (sav), ümmetine öğretmek üzere hem kendi ailesinde uygulama örnekleri vermiş, hem de değeri kıyamete kadar geçerli sözler söylemiştir.
Mesela; “Hepiniz çobansınız ve hepiniz sürüsünden mesuldür. Yönetici çobandır. (Ülkeyi yönetenler bütün toplumdan sorumludur!) Aile Reisi erkek, ailesinin çobanıdır. Kadın ise evin ve çocukların çobanıdır… Hasılı hepiniz çobansınız ve sürünüzden mesulsünüz” diyor. (Buhari, Nikah,90).
Devlet, toplumda yaşayan, Irk ve Dini ne olursa olsun Allah’ın (cc) doğuştan tüm insanlara verdiği Can, Mal, Akıl, Nesil ve Din/İnanç hürriyetlerini korumakla yükümlüdür!
İnsan haklarını şu kuruluş, bu kuruluş veya şu yönetim bu yönetim değil; doğuşta bütün insanlara kâinatın yaratıcısı Allah (cc) vermiştir. Bunları geri almaya veya değiştirmeye de kimsenin hakkı yoktur. Devletlerin/yönetimlerin görevleri bunları korumaktır. Toplum, Dünya ve Ahiret saadetine ancak böyle erişebilir.
Binlerce odadan oluşan saraylarda yaşamakla, Onlarca uçak. Sayıları belirsiz araçlar kullanmakla toplum huzur ve refaha kavuşturulamaz! Sadece “Sarayın” günlük harcamaları 46 milyon TL! 12.500 TL alan emekli emekleyerek, 17.000 TL alan asgari ücretli de sürünerek hayatını devam ettirsin! Bu mu adalet?
Bir gün biri, Halife Hz. Ömer’e süt ile bal ikram eder. Ömer sorar; “bunları buranın insanları yiyebiliyor mu? Adam; “yalnız zenginler yiyor” deyince, Hz Ömer; “hemen alın bunu önümden” diyerek sinirlenir. “Bir yönetici halkın yediğini yemez, giydiğini giymezse zalimdir” dedi ve gitti!
Merkezi ve yerel yönetimleri ile bu kötü gidişata son vermek için ele ele vererek bu girdaptan çıkma projeleri üretilmelidir. Bunun çözümü ise “Önce ahlak ve maneviyat” diyerek “Adil bir Düzen” kurmaktır. Aksi halde bu günah daha ne kadar taşınabilir?
Rabbimiz (cc), “Şüphesiz ki Allah insanlara hiçbir şekilde zulmetmez, fakat insanlar kendilerine zulmederler diyor”(Yunus Suresi:44. Ayet).
Açıklamasında ise; “Allah insanlara, gerçeği bulmaları ve inanmaları için fıtri kabiliyetler vermiş ve Peygamberler de göndermiştir. Şu halde Allah onların sezme, anlama ve kavrama melekelerini ellerinden çekip aldığı için değil, onlar iradelerini kötüye kullandıkları için Hak yoldan çıkmışlar, Peygamberi kabul etmemişler ve cezaya müstahak olmuşlar. Dolayısıyla kendi kendilerine zulmetmişlerdir” diyor!
Dostça kalın…
GÜNDEM
21 Kasım 2024GÜNDEM
21 Kasım 2024GÜNDEM
21 Kasım 2024GÜNDEM
21 Kasım 2024GÜNDEM
21 Kasım 2024EKONOMİ
21 Kasım 2024GÜNDEM
21 Kasım 2024