eşya depolama
hoşgeldin bonusu yeni bonus veren siteler casino siteleri
bandstanddiaries.com
Recep Çınar

Recep Çınar

19 Mayıs 2025 Pazartesi

TEMİZLİK!

TEMİZLİK!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Temizlik Nedir? Nasıl olmalı?

İnsanların daha temiz bir ortamda yaşayabilmesi için temizlik yapması gerekir. Temizlik, hijyen bakımından oldukça önemlidir. Temiz olmayan ortamlarda her zaman bakteri ve mikrop oluşmasından dolayı insan sağlığı için oldukça önemlidir.  

Uzmanlar,”insan sağlığını riske atan bu durumlar temizlik yapılarak ortadan kaldırılabiliyor. Kişiler yaptığı kişisel veya ev temizlikleriyle bu bakterileri etkisiz hale getirebiliyor. Kişiler yapacağı tüm bu işlemlerle birçok sağlık sorununu da engellemiş oluyor” diyorlar.

Dinimiz İslâm, ferdin ahiret kadar dünya hayatında da her yönden mutlu ve huzurlu olmasını arzu ettiği, müslümanların sağlıklı ve güvenli bir toplum oluşturmasını dinî hayat için âdeta ön şart mesabesinde gerekli gördüğü için, başta beden temizliği olmak üzere maddî temizliği de dinî mükellefiyet kapsamında görmüş, bu konuda ferde bir dizi ödev ve sorumluluk yüklemiştir. İslâm kültüründe genel anlamdaki temizlik ile ibadet amaçlı temizlik birbirini tamamlar ve birlikte bir anlam ifade eder.

Maddi Temizlik;

Maddî şeylerle kirlenen bir vücudu, bir elbiseyi, bir mekânı (yeri), çevreyi ve diğer şeyleri su ile temizlemektir.  Bu temizleme işlemi, temizlenecek şeyin durumuna göre değişir.
Mesela, sigara içen biri izmaritini, boşalan sigara paketini veya herhangi bir çöpü sokağa atmamalı.

Bir çocuk evinden çıkıp okula giderken veya okuldan çıkıp eve giderken çantasından çıkardığı şekerin/çikolatanın ambalajını sokağa atmamalı! Bütün bunların önüne geçmek evde başlayan eğitiminin, okulda da devam ettirilmesi ile sağlanır. Gelişmiş ülkelerde bu tür şeylere pek az rastlanır. Çocuk sokakta giderken yiyeceği şeker veya çikolatasının ambalajını atacak çöp kutusu göremezse cebine koyar! Bu ise evde, kreşte ve ilkokulda öğretilmekle oluyor. Bunu Gayri Müslim topluluklar yapıyor da Müslümanlar niye yapamıyor? Eskiden ilkokul karnesinde “Temizlik, Hal ve gidiş, Adab-ı muaşeret… “ gibi dersler vardı! Niye kaldırıldı? Kaldırıldı da iyi mi oldu?

Kur’an-ı Kerim’in birçok ayetinde, Hz. Peygamber’in hadislerinde ve O’nun örnek hayatında temizliğin önemi ve gerekliliği üzerinde ısrarla durulmuş, genel anlamda temizlik ve ibadet amaçlı temizlikle ilgili birtakım ilke ve ölçüler getirilmiş ve temizlik bazı ibadetler için ön şart sayılmıştır.

 Manevi Temizlik İse;

İslâm dini, beden ve elbise, çevre temizliğini emrettiği gibi, kalp ve gönül temizliğini de emretmiştir. Dinimizin, üzerinde daha önem ve titizlikle durduğu temizlik ise kalp ve gönül (iç) temizliğidir. Kalbin temizliği, dünyevî ilişkiler boyutunda, insanın hemcinslerine karşı kötülük, kin ve haset gibi olumsuz duygulara kalbinde yer vermemesi, aksine iyilik ve hoşgörüyü ilke edinmesi anlamına geldiği gibi, tasavvufî boyutta, kalbin mâsivâdan (alemden) arınması anlamına gelir ki her iki boyutuyla kalbin temizlenmesi, “gerçek” bir temizliktir. Bununla birlikte kalpten giderilen şey duyularla algılanır bir kir olmadığı için bu temizlik, maddî olmayan anlamında “mânevî” temizlik olarak nitelendirilmiştir. İslâm dini gerek maddî, gerekse mânevî temizliği önemle ve ısrarla emrettiğinden, bu iki tür temizlik için en genel anlamda “dinî temizlik” nitelemesini yapmak da mümkündür. Üçüncü bir temizlik çeşidi ise, özellikle namaz ibadeti için öngörülen ve fıkıh kitaplarında “hadesten tahâret” olarak isimlendirilen “ibadet amaçlı temizlik”tir.

Bir diğer ifade ile Dinimiz İslâm’da temizlik, insanın günahlardan, haramlardan uzak durması ve yaşadığı yeri, bedenini, elbisesini temiz tutması anlamına gelir.

Peki, İslam’da Temizlik Neden Önemlidir?

Kur’ân-ı Kerîm’in birçok ayetinde, Hz. Peygamber’in hadislerinde ve örnek hayatında temizliğin önemi ve gerekliliği üzerinde ısrarla durulmuş, genel anlamda temizlik ve ibadet amaçlı temizlikle ilgili birtakım ilke ve ölçüler getirilmiş ve temizlik bazı ibadetler için ön şart sayılmıştır. Bu, “İslâm dininin dünya hayatına hem âhirete uzanan bir köprü olması hem de insanın yaratılışından beklenen ulvî gaye ve hikmetlerin gerçekleşme alanı olması cihetleriyle önem vermesinin, insan hayatını maddî ve mânevî yönleriyle bir bütün halinde ele almasının ve neticede bu hayatı düzene koymada ferde yardımcı olmasının tabii bir sonucu” olarak belirtilir. Çünkü din, özü itibariyle mânevî kirlerden arınma, Allah’ı tanıma, O’na itaat ve ibadet etmeden ibaret gibi görünse de ruhun yücelişi ve insanın böyle manevi bir bağlantı ortamına geçebilmesi için insanı çevreleyen fiziki şartların da buna uygun olması gerekir.

Bu sebeple İslâm bilginleri temizliği maddî temizlikhükmî temizlik ve mânevî temizlik şeklinde üç safhalı bir faaliyet olarak görmüşlerdir.  Müslüman’ın kademe kademe arınması ve temizlenmesi, Allah’ın huzuruna böyle bir safiyet ve arılıkla çıkması öğütlenir.

 Temizlik konusundaki zafiyetimiz, bu konudaki eğitim eksikliği ki bu, İlkokulda başlamalı! Diğer bir husus ta Belediye’nin eksik ve hataları, kuralları gereği gibi uygulamamasıdır!

Geçtiğimiz günlerde Ulusal basında yer alan bir haber, “Fransa’da, aralarında Massy’nin de yer aldığı 19 şehirde çevreye duyarlı Müslümanlar, temizliğin önemine dikkati çekmek için sokaklarda çöp topladı” şeklinde idi!

* Resûlüllah Efendimiz (sav) Hadislerinde; “Allah temizdir, temizleri sever” diyor!

 * “Temizlik imanın yarısıdır.” (Müslim)
* “Müslümanlık temizlik dinidir. Temiz olun! Cennete ancak temiz olan girer. (Deylemi) 

* “Yemekten önce ve sonra el yıkamak, zenginliğe yol açar, fakirliği giderir.” (Ebuşşeyh” Temizlik ile ilgili bazı ayetler ise: 

* “Allah, üzerinize gökten yağmur indiriyor; onunla sizi pisliklerden temizlesin, diye.” (el-Enfâl, 11). 

* “Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz ve helâl olanlarından yiyin! Eğer yalnız Allah’a kulluk ediyorsanız O’na şükredin!” (Bakara / 172)* “O Allah ki, yeryüzünü sizin için yaşamaya müsait bir mekân, göğü de emniyet kalkanı gibi bir kubbe yaptı. Size sûret verdi, sûretlerinizi de en güzel şekle koydu. Sizi temiz ve helâl nimetlerle rızıklandırdı. İşte Rabbiniz olan Allah budur. Âlemlerin Rabbi olan Allah yüceler yücesidir, bütün nimet, feyiz ve bereketlerin kaynağıdır.” (Mü’min: 64) * “Nefsini maddî ve mânevî kirlerden temizleyen kesinlikle kurtuluşa erecektir.” (Şems:9)  (Kaynak: İslam İlmihali 1, TDV Yayınları) 

Dostça kalın…

Devamını Oku

Aileyi Korumak!

Aileyi Korumak!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Recep Çınar
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından alınan kararla; toplumları ayakta tutan ailelere dikkat çekmek ve aile kavramı üzerinde daha fazla değer üretilerek ailenin korunması ve güçlendirilmesi amacıyla, 1994 yılından itibaren her yılın 15 Mayıs tarihi Aile Günü, bu günün içinde yer aldığı hafta ise Aile Haftası olarak kutlanmaktadır.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Göktaş ise, içinde bulunduğumuz bu yılı “Aile Yılı” olarak ilan ederek 81 ildeki Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlükleri tarafından “Aile Yılı” etkinlikleri yapılacağını duyurdu.

Aile, toplumun en küçük kurumsal yapısıdır. Aile fertlerinin birbirine karşı görev ve sorumlulukları vardır. Aile kurumu karşılıksız saygı, sevgi demektir. Oradaki samimiyet ve sıcaklığı hiçbir yerde bulamazsınız. Aile yuvasında mutlu olamayanlar, başka yerde mutluluk aramasınlar. Çünkü yoktur. En tabiî ve en içten huzur ve mutluluk aile ortamındadır. Dünyanın imrendiği aile yapımızı güçlendirmek, manevi sıcaklığını korumak zorundayız. Aileyi korumak, ülkeyi korumaktır.

Bir ülkeyi yıkmak isteyenler ise, önce aileyi hedef alırlar. Sömürgeci güçler aile huzurunu bozmak için astronomik harcamalar yapıyor. Toplum yabancılaştırılarak, inanç, fikir, kültür ve aile yapısı dejenere ediliyor.

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş bir paneldeki konuşmasında, ailenin toplumsal değişimden en fazla etkilenen bir kurum olduğunu anlatarak, yabancıların aileyi sosyal ve psikolojik sıkıntılara soktuğunu söyleyerek, “Aile çökerse, toplum çöker, Aile neslimizin korunmasını sağlar. Allah Resulü (sav) aile hayatımız için de ideal örektir” diyerek İslami değerlere sahip çıkmaya çağırmıştı.

Aslında, dinimiz İslam’ın 5 temel gayesi; canı, malı, aklı, dini ve nesli korumaktır. Bu gayeler korunmazsa toplumda birçok noksanlar ortaya çıkar. Aile toplumun huzur vesilesi olduğu için İslâm onu, onunla da nesli korumak ister.
Aile ise; evdeki ibadet hayatının korunması, eşlerin birbirine iyilikle yaklaşması, iffetin elden bırakılmaması, karşılıklı olarak iltifatın ve güzel sözün esirgenmemesi ile ayakta kalabilir. Eşler birbirini kusurlarına rağmen sevmeyi öğrenmelidir.
-Mevlânâ hazretlerinin Mesnevi’sinde gül ve dikenin hikâyesinde şöyle anlatılır:
“Gül o güzel kokuyu diken ile hoş geçindiği için kazandı. Bu hakikati gülden de işit, bak o ne diyor: ‘Dikenle beraber bulunduğum için neden gama düşeyim? Neden kendimi kedere salayım? Ben ki gülmeyi kötü huylu dikenin beraberliğine katlandığım için elde ettim. Onun vesilesiyle âleme güzellikler ve hoş kokular sunma imkânına kavuştum.'”
Gül gibi bir insan olmak isteyen, diken gibi rahatsız edici bazı şeylere sabır göstermelidir. Bu rahatsız edici durumlar, bazen insanın eşinden ileri gelen durumlar olsa bile…

İnsanın görevi,  sevgi odaklı bir ilişkiler dünyası oluşturmasıdır.

Kur’ân-ı Kerîm’de de işaret edildiği gibi (er-Rûm Suresi 21); “Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.”

Aile, anne. baba ve çocuklardan oluşan en küçük toplum birimidir. Bu bakımdan aile toplumun temel taşı sayılmıştır. İlk toplumlardan günümüze kadar, bütün toplumlarda aile vardır.

Aile kurumu kıskançlıkları, dolayısıyla çatışmaları önleyerek toplumsal düzenin sağlıklı işleyişine de katkıda bulunur. Aile kurumu ve onun çevresinde oluşturulmuş kurallar, kadın-erkek ilişkisine biyolojik tatminlerin ötesinde değer ve anlamlar katar. İslâmiyet’in bir yandan zinayı ağır yaptırımlarla yasaklarken bir yandan evlenmeyi teşvik etmesinin sebebi de budur.

Erdemli ve mükemmel bir toplum yapısı gerçekleştirmenin en önemli şartı olan hak ve sorumluluk bilinci, toplumun çekirdek birimi olan aile için de vazgeçilmez bir önem taşır. Nitekim Hz. Peygamber (sav), aile bireylerinin haklarını ihmal etmek pahasına nafile namaz kılmaya, oruç tutmaya vb. ibadetler yapmaya bile izin vermemiştir. (Buhârî, “Savm”, 55). Devletin görevlerinden biri de “nesli” (ırzı, namusu) korumaktır.

İslâm ahlâkçıları, kural olarak diğer bütün insanların ve Müslümanların birbirleriyle ilişkilerinde söz konusu olan hak ve yükümlülüklerden aile bireylerinin de birbirlerine karşı sorumlu olduklarını belirtmişler; ayrıca onların kendi aralarında aile kurumuna özgü hak ve sorumluluklarının da bulunduğunu ifade etmişlerdir. 

 (Alıntı: İslam İlmihali 2, TDV Yayınları) 

Böyle bir Din’e mensup toplumda,  her türlü sapkınlığı meşru hale getiren “İstanbul Sözleşmesi” gibi sapkınlıkların yeri olmamalı! “Önce Ahlak ve Maneviyat” diyerek,  bin yıllık medeniyet değerlerimize sahip çıkarak,

 “Aile Yılı”mız da, “Aile Hafta”mız  da kutlu olsun.

Dostça kalın…

Devamını Oku

Gazzeliler Açlıktan Ölmeli!

Gazzeliler Açlıktan Ölmeli!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Recep Çınar

Yazının başlığı şaşırttı mı, yoksa merak mı ettiniz? “Böyle bir söz söylenir mi?” diyenleriniz de olabilir! Başlıktaki  sözün sahibi, İsrail Kabinesinin en azılı Siyonistlerinden İslam düşmanı olan Miras Bakanı Amichal Eliyahu. .

Bu zalim, Gazzeli Filistinliler için “Açlıktan ölmeleri gerekiyor. Eğer hayatlarından endişe eden siviller varsa göç planını uygulamalı” diyor!

Filistin’de İsrail Devleti’nin kuruluşundan (1948) beri Müslümanlara zulüm ediliyor. Son 14 Aydır ise Gazze’de devam eden ve insanlık tarihinde eşi ve benzeri görülmemiş bir zulüm var. 2.3 milyon Müslüman Gazze’de, genelde 8 milyarlık dünya insanlığının, özelde 2 milyar Müslüman dünyasının seyri altında 14 ayda 52 bin Müslüman katledildi. Şu anda açlık ve susuzluk ise hat safhada! Dünya’da ise büyük bir sessizlik hâkim. Bu sessizliği bozacak ülkelerin başında Türkiye olması gerekirken bir türlü somut adımlar atılmadı, atılmıyor! Neden?

İsrail’in Refah Sınır Kapısı’nı kapalı tutmasından dolayı gıda girişi sağlanamıyor. Bu durum sadece Müslümanların değil, tüm insanlığın sorumluluğudur. İsrail pervasızca insanlık suçu işlemeye devam ediyor. İnsani yardım koridorlarının açılması için herkesin elini taşın altına koyması gerekmez mi?

Başta Türkiye olmak üzere tüm İslam âlemi pansuman tedbirlerle, yöntemlerle günü geçirmekle meşgul. Bu durum ise ancak Siyonizm’in güçlenmesine katkı sağlar! Peki, bu gidişata kim dur diyecek? Elbette önce biz! Bu bizim temel insanlık vazifemizdir. Eğer insanım, Müslüman’ım diyorsak bunu yapmak bizim sorumluluğumuzdur, yarın ahrette bu bizden sorulacak! Gazze bizim asırlarca bir parçamız idi. Kıyamete kadar da kutsal topraklarımız! Şunu unutmayalım ki Gazze düşerse Kıbrıs da düşer. Ve sıra Türkiye’ye gelir! Siyonistlerin planı böyle! Üçyüz yıl boyunca bir Hıristiyan hareketi olarak faaliyetlerini sürdüren Evangelizm,  sonrasında Yahudi – Hristiyan ortaklığına dönüşmüştür. Yani, Siyonizm’in bir kolu! Biz ise ABD Başkanı Evangelist, Dünya’yı karıştırmaya çalışan Trump’ı “dost” ilan ediyoruz!

Maide Suresi 51. Ayette Rabbimiz (cc); “Ey İnananlar! Yahudileri ve Hıristiyanları dost olarak benimsemeyin, onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onlara dost olursa o da onlardandır. Allah zulmeden kimseleri doğru yola eriştirmez” diye uyarır! 

Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro bile terör devleti Siyonist İsrail’in Gazze’de devam eden saldırıları nedeniyle uluslararası topluma sert tepki göstererek, “Filistin halkına karşı bir imha savaşı yürütülüyor. Tüm aile bireylerini hedef alan bu yıkım karşısında sessiz kalan herkes, tarihe kaydedilmiş en ağır suçlardan birinin ebedi suç ortağı olacaktır” diyor,

Gazze’de süregelen soykırım karşısında Türkiye’nin tutumu ise İsrail’e silah ve mühimmat sevkiyatında Türk limanlarının kullandırılmasına hala devam ediliyor. İsrail’le ticaret son bulmalı. Soykırıma tedarik sağlayan MAERSK ve ZIM gemilerinin Türk limanlarını kullanması asla kabul edilemez. Dünyanın en büyük deniz taşımacılığı şirketlerinden MAERSK’in, soykırıma destek veren ABD ve Batı ülkelerinden silah ve mühimmatı İsrail limanlarına taşıyor. Ama Gazzelilere yiyecek, içecek yasak! Bu nasıl insanlık, bu ne zulüm! Son günlerde ise bunca İslam ülkesi tarafından yalnız bırakılan Gazze’de “zorunlu tecrit kampları” kurma planlandığı ortaya çıktı.

İsrail Başbakanı katil Netanyahu, Gazze’deki Filistinlilerin başka ülkelere sürgün edilmesini içeren ABD Başkanı Donald Trump’ın planını devam ettiriyor. Gazze’yi tatil köyü yapmak istiyorlar. Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak görüyor. Amerikan ve İsrail tarihinde ilk kez Trump, “Kudüs İsrail’in başkentidir” dedi! Meksika Körfezinin adını Amerikan Körfezi olarak değiştiren Turmp’ın daha başka projeleri de var! Panama kanalının ABD’ye ait olduğunu iddia ediyor! Kanada’yı 51. Eyalet yapmak istiyor! Grönland adasını satın alma kampanyası kapsamında adaya yönelik istihbarat faaliyetlerini artırdı.

Müslümanlar ne zaman bir araya gelecek?  Ne Zaman Kurulacak İslam Birliği? Merhum Erbakan Hoca’nın  kurduğu D-8 projesi ruhuna uygun olarak ne zaman hayata geçirilecek? 60’a yakın İslam ülkesi başta savunma ve teknoloji alanı olmak üzere diğer sahalarda da ne zaman somut adımlar atacaklar? 

Terörist İsrail Başbakanı’nın ise sürgün edilecek Filistinlilerin kabul edilmesi konusunda çok sayıda ülkeyle görüşmelerine devam ettiği belirtiliyor. Uyan ey Müslüman Dünyası, uyan! Biz bu “zehir”i kurutmazsak, yarın o bizi kurutur! 

Acilen yapılması gereken,  İslam ülkeleri yöneticileri bir araya gelip bu konuyu enine boyuna ele alıp bir güç oluşturmalı ve İsrail’in zulmüne son verdirilmelidir! Gerekirse İsrail’in kafasına çökmeli! Zalimler “güç”ten anlar!  Bunun en güzel örneğini 24 Temmuz 1974’te  Kıbrıs’ta yaşadık! CHP – MSP (Ecevit-Erbakan) Koalisyon Hükümeti görevde idi. Başbakan Ecevit Londra’ya garantör devletler toplantısına gittiğinde, Başbakanlık görevini vekâleten yürütün Milli Görüş Lideri merhum Necmettin Erbakan, Ordumuzu Kıbrıs’a çıkararak tarihe geçen “Kıbrıs Barış Harekâtı”nı gerçekleştirdi. İşte bu, “Milli Görüş” farkı!  20 Temmuz Kıbrıs Türklerinin yeniden doğuşu olarak tarihe geçti. “Gazze” de ancak böyle kurtulur!  Zalim İsrail açlıkla değil ama Müslümanların hep birlikte Allah’ın ipine sarılmasıyla ölür, yok olur!

Dostça kalın…

Devamını Oku

Hıdırellez ve Kakava!

Hıdırellez ve Kakava!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Recep Çınar

Nisan ve Mayıs ayları bayram ve kutlama günleri ile dopdolu aylar. Hemen her gün, kutlama günü var. Bu konuda belki de Dünya’da önde gelen ülkelerden biriyiz! Bu kutlama günlerine bir de “Hıdrellez/Kakava” resmileştirilerek katıldı!

Peki, HIDIRELLEZ nedir?

Hızır ve İlyas (a.s)’ın her bahar başlangıcında buluştuklarına inanılan milâdi 6 Mayıs, (Rumî 23 Nisan)’a rastlayan güne verilen isim. Söz konusu günde Hızır ve İlyas (a.s) buluşarak sohbet ederler ve bu günlerde vakitlerini Allah yolunda olmanın ve birlikteliklerinin verdiği sevinçle kuvvet bulurlardı. Hızır (a.s)’ın Allah’ın lütfu ile dolaştığı yerde yeşillikler çıkar ve çorak yerler çiçeklere bezenirdi. İşte bu olaya dayanarak, halk zamanla bu günlerde buluşup Hızır ve İlyas (a.s) ın geleneğini sürdürmek amacıyla özel anda ve dua günleri tertip eder olmuşlar. Ancak bu, zamanla aslî hüviyetinden çıkarılarak günümüzde olan şekliyle Hıdırellez adını almıştır. Günümüzde manası ise; İnsanların kıştan kurutuluşlarının bir işareti ve bahar güneşinden faydalanma, piknik yapma, stres atma, eğlenme, nişan, düğün, sünnet törenleri tertip etme, uğursuzlukları giderme, adak adama, dilekte bulunma… gibi düşünceleri gerçekleştirme amacıyla gelenekselleşen “bahar bayramı” inancıdır ki, tam bir “bid’at” (Sonradan ortaya çıkarılan şey)!
İslâm âlimlerinin çoğuna göre Kur’ân-ı Kerîm’in Kehf sûresinde geçen Salih adam kıssasından Hızır (a.s)’ın anlaşıldığı ve onun Peygamber olduğu görüşü müfessirlerin bazılarının tercih ettiği bir görüştür (İbn Kesîr, Tefsir, V,179; el-Kehf,18/65). Ancak bazı âlimler tarafından da Nebî değil Velî olduğu görüşü ileri sürülmektedir (Tecridî Sarîh tercümesi, IX, 145).
İlyas (a.s) İsrailoğulları Peygamberlerinden olup Kur’ân-ı Kerîm’de ismi geçen ve Tevrat’ta “Elia” diye zikrolunan Peygamberdir. M.Ö. IX. asırda yaşadığı ve daha sonra zamanın hükümdarları ile çok mücadele ettiği, çoğu zaman mağaralarda yaşadığı kaydedilmektedir.
İlyas (a.s)’ın İsrailoğullarından ayrılması Hızır (a.s) ile buluşması gerçekleşti. Bu buluşmanın adı, “Hızır-İlyas” iken sonradan Hıdrellez şeklinde değiştirilmiştir.
Halk inançlarında HIDRELLEZ:
İslam âlimleri, “Hızır’da darda kalanlara yardımcı olma, bereket getirme ve gelecekte dilekleri gerçekleştirme vasıflarını görmek mümkündür. Geceden gül dallarına gümüş kuruşlar, çeyrekler, kırmızı bezler bağlanır, gül dibine genç kızlar yüzük atar, mani söyler, içki sofraları hazırlanır, davullar eşliğinde oyunlar oynanır, su kenarlarında, yeşilliklerde eğlenilir, ateşten atlanılırsa ev sahibi olacağına inanılır; öküzü arabaya koşmama… vb. gibi İslâm’la çelişen ve din ile ilgisi olmayan inançlara rastlanmaktadır. Aynı şekilde Hıristiyan inancına göre Saint Georges yortusu da bizim halk geleneklerimizle paralellik arz eder ve Hıdrellezle aynı günde kutlanmaktadır. Görüldüğü üzere İslâm’ın Tevhid bilinçliğinden uzak, sahte mitolojik dürtülerin ve Şamanist kalıntılarını, uzantılarını yansıtan günümüz Hıdrellez anlayışıyla, Hıristiyan Saint Yortusunun paralelliği de göstermektedir ki İslâm dışı her şeye yakınlık duyma ama İslâm’ın gerçek kimliğine karşı çıkma düşüncesinin neticelerini gözler önüne sermektedir” şeklinde açıklamada bulunurlar. KAKAVA  ise;Kökenlerini Mısır ve Ön Asya’dan alır. Kakava, Mısır ve Ön Asya kökenli bir inanç olarak kabul edilir. İlkbaharı karşılamak için yapılan eğlencelerden biri olan Kakava Şenlikleri ve Hıdrellez Kutlamaları her yıl Mayıs ayının 5. ve 6. günlerinde (şimdi; 3-6 Mayıs) düzenlenmektedir. Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi’ndeki araştırmada Nazif Karaçam’a göre Kakava, “Tencere Bayramı” anlamına gelmektedir. Bir diğer araştırmacı İ. Hakkı Soyyanmaz’a göre ise Ka’kava kelimesi hem “millî bayram” hem de “silah ve savaş gürültüsü” anlamlarına gelmektedir. Halk arasındaysa kokulu hava ya da kahkaha kelimelerinin bozulmalarıyla kakava kelimesinin oluşturulduğu da söylenir.  Edirne’de her yıl coşkuyla karşılanan baharın habercisi Kakava ve Hıdırellez 2017 yılında(Belediye Başkanı Gürkan döneminde) UNESCO tarafından Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’ne alındı. Kutlamalar 3,4,5 ve 6 Mayıs olmak üzere 4 gün sürüyor. İlk 2 gün çarşı Pazar dolaşılıp davullar, aşırı sesli müzikler çalınıyor, göbekler atılıyor!  

5 Mayıs Pazartesigünüşenliklerin en görkemli anı saat 16.00’da geleneksel Kakava ateşi yakılıyor. Bu kutsal ateş etrafında Roman dans toplulukları sahne alıp, gecenin ilerleyen saatlerine kadar eğleniliyor.

6 Mayıs sabahının erken saatlerinde ise binlerce kişi dileklerini Tunca Nehri’ne bırakıyor. Sabah 06.00’daprotokol üyeleriyle birlikte gül dallarına asılan dilekler suya bırakılarak Hıdrellez’in kutsal ritüeli tamamlanıyor.

Hıdrellez Ritüelleri:  “1. Dilek tutma, 2. Ateşten atlama, 3. Baht açma törenleri, 4. Kırk uçurma, 5. Doğaya çıkma ve piknik, 6. Şifalı su uygulamaları, 7. Ev temizliği ve yenileme” olarak yapılır.

Hıdrellez ve Kakava’yı neden yazı konusu yaptım?

Biz dinimizle, inancımızla çelişmeyen kutlamaları, eğlenmeleri usulü çerçevesinde tabii ki yapacağız. Ama gel gelelim ki, son yıllarda UNESCO tarafından Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’ne aldırılan Hıdrellez ve Kakava çok farklı mecralara taşındı!

Şehir merkezinde cadde-sokak dolaşan, hemen her dükkânın önünde hatta lokantaların dış kısmında yemek yiyen insanların karşısında davul çalarak, göbek atarak rahatsızlık verilmesi ne ile izah edilebilir? Bu da yetmedi, namaz vakti (öğle) Eski Caminin kapısı önünde toplanıp ayni şekilde davul çalma, göbek atma hareketleri bizim medeniyet değerlerimizle, geleneklerimizle bağdaşır mı? Esnafın çoğu bu durumdan rahatsız! Bu tür hareketler Edirne’nin altında yatan yüz binlerce şehidimizi de rahatsız eder! Sadece 20 bin şehidimiz Saray içi  mevkiinde yatıyor. Orada yapılan hareketler, yangına sebep olacak dev ateşler onların da ruhlarını rahatsız etmez mi? Bu tür kutlamalar/eğlenceler yapılacaksa şehir dışında (uygun olan, halkı rahatsız etmeyecek boş meydanlarda) yapılmalı. İnançlarımızla uyum sağlamayan ve halkı rahatsız eden hareketlere şehir içinde müsaade edilmemeli. Hem ahlaki bakımından hem de kadim şehir Edirne’nin geçmiş kültürü bakımından bu tür etkinlikler asla tasvip edilemez. Umarız bu yanlışlar tekrar etmez! Buna öncülük eden Belediye, bu tür hareketlere verdiği önemi Tarihi Kırkpınar Güreşlerine, Şehrimizin alt yapısının, üst yapısının düzenlenmesine vermesi gerekir! Şehir hizmetlerini gereği gibi yapmayan Belediye, bu tür etkinliklere destek vererek günü kurtarmaya çalışıyor. Müftülüğümüzden Cami önünde yapılan bu tür programları ilgili makamlara şikâyette bulunan oldu mu acaba? Hangi mantıkla Cami önlerinde davul çalıp göbek atılır! Bir taraftan ezan okunsun, bir taraftan da davul eşliğinde göbek atılsın! Bunu hangi inanç, hangi mantık kabul eder! Şunu unutmayalım ki bir kişinin özgürlüğü, başka birisinin özgürlüğünün başladığı yerde biter! Kimsenin kimseyi rahatsız etme hakkı da yoktur!

Dostça kalın…

Devamını Oku

Dünya’yı yöneten Merkez!

Dünya’yı yöneten Merkez!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Recep Çınar

25.04.2025 tarihli Milli Gazete’de yayınlanan bir yazı başlığı; “Yeraltında gizli şehir! Dünyayı idare eden merkez! Pasifik’teki yeminliler!” şeklinde idi.

Rockefeller ailesini deşifre eden Milli Görüş Lideri Merhum Erbakan Hoca, aileye ait bir yeraltı şehrinin olduğunu yıllar önce söylemişti. Özellikle Saadet Partili milletvekillerinin açıklamaları ve sivil toplum kuruluşlarının tepkileri üzerine bir daha görüşülmek üzere geçtiğimiz Şubat ayında TBMM’de komisyona havale edilen İklim Kanunu’nun en çok Rockefeller Ailesi’ne yarayacağı belirtilmişti. Neticede birkaç sene önce imzaladığımız Paris İklim Anlaşması’nın bir uzantısı İklim Kanunu. Ama halen bu anlaşmaya dünyayı en fazla kirleten ABD, Rusya ve Çin gibi ülkeler imza atmaktan imtina ediyor! Bu yönüyle de gelişmekte olan ülkeleri bir bakıma ‘şamar oğlanı’ gibi kullanmak istiyorlar.

Bu, Rockefeller ailesini deşifre eden Erbakan Hoca’dan, aileye ait bir yeraltı şehrinin olduğu açıklamasını akla getiriyor!

Şöyle ki;

* Rockefeller ailesinin ve bu ailenin reisi olan John D. III ROCKEFELLER’in GDD’yi (Gizli Dünya Devleti) yönetmek üzere ikamet ettiği New York’taki POCOTICO Hilst’teki bu yarımada takriben 3.000 hektar büyüklüğünde olup GDD’nin idare merkezi Rockefeller ailesinin efsanevi zenginliği hakkında bir fikir edinmeye yeter.

* Bu yarımadaya giriş-çıkış yasaktır. Son derece kontrollüdür. Bu yarımadayı 1930’da Peder J. D.Rockefeller inşa etmiştir.

* O gün bu arazinin değeri 50 milyon dolardı. Basın ise bu gizli yarımadaya ancak 1959 yılında Nelson’un oğlu Stewen’in düğününde ilk kez girebilmek imkânını elde etmiştir.

* Buraya girildiği zaman görüldü ki, bu arazinin içerisinde 112 km uzunluğunda özel yol vardır. Arazinin altında ayrıca bir yeraltı şehri bulunmaktadır. Burada Rockefeller ailesinin bütün gizli evrakları muhafaza edilmektedir.

* Arazinin üzerinde 75 tane saray tipi bina mevcuttur. Bu 75 binada 100 aile yaşamaktadır. Bu saray tipi binaların ve bahçelerin bakımı için 500 tam mesaili personel; hizmetçi, bekçi, bahçıvan ve şoför çalışmaktadır.

* Rockefeller, Gizli Dünya Devleti (GDD) içinde dünyanın her yanına yayılan teşkilatlar desteği ve vasıtasıyla bütün dünyayı yönetiyor.

* Bu Trilateral=üç ayaklı teşkilatın: 1. Bir ayağı ABD, Rockefeller’in direkt yönetiminde, 2. Diğer bir ayağı Avrupa’da yine Rockefeller’in kontrolü ve Trilateral’e mensup Yeminlilerin kontrolünde, 3. Diğer bir ayağı ise Japonya’da yine Rockefeller’in ve Trilateral’e mensup Yeminlilerin kontrolünde.

Rockefeller Nasıl Zengin Oldu?

* Rockefeller ailesi dünyanın en zengin ailesi olarak biliniyor.

* New York’un sayılı milyarderlerinden biriydi, David Rockefeller.

* Amerikan İç Savaşı’nda savaş gelirleriyle büyük mal varlığı elde etti.

* Rusya’daki Bolşevik Devrim’ini finanse etmişti.

* Standard Oil Company Şirketinin kurucusu. Chase Bank’ın eski başkanı.

* David Rockefeller, Rockefeller şirketler grubunun kurucusu John D. Rockefeller’in büyük oğlu olup, bankanın uzantısı olan “JP Morgan Chase”in ortaklarındandı.

* Rockefeller şirketler grubunun üyesi olan Abby’nin beş kardeşi var.

* Aile, 2008 yılında Harvard Üniversitesi’ne 100.000.000 $ bağışta bulundu.

* Öğrencilere gelecek vaat eden binlerce gence verilen ünlü Rockefeller öğrenim bursu ülkelerin siyasetinde önemli rol oynadı, oynuyor.

* David Rockefeller, ailesi adına CFR’nin de onursal başkanıydı.

Tüm bu gerçekleri gördükten sonra, dünyada dönen dolapların farkına vardıkça insanın ‘vay be’ diyesi geliyor.

Öyle değil mi?

2023 yılı itibarıyla Rockefeller ailesinin servetinin yaklaşık 100 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor. Bu servet, ailenin çeşitli holdingleri, yatırımları ve hayır kurumlarından geliyor.

Bu gizli Dünya Devletini tanımadan Dünyada olup bitenleri anlayamayız!

Merhum Erbakan Hoca, yıllarca Haim Nahum planını boşuna mı anlattı? Ne vardı o planda?   

1.Anadolu insanını işsiz bırakacağız, 2. Aç bırakacağız, 3. Borca esir edeceğiz, 4. Dininden uzaklaştıracağız, 5. Böleceğiz, 6. Böldüklerimizi birbiri ile çarpıştıracağız, 7. Kolay lokma haline getirip yutacağız!

Herhalde planın sonuna yaklaşıldı!

Erbakan Hoca, D-8 İslam Birliğini boşuna mı kurdu? Müslümanları kendi medeniyet değerlerinde birleştirerek Siyonizm’e kul –  köle olmaktan kurtarmak için kurmuştu. Biz ne yaptık? ABD’ye, AB’ye sığındık, BOP (Büyük Orta Doğu Projesi)  Eş Başkanı olduk! Neticede ülkemizin de, İslam âleminin de ne hale getirildiğini acı acı seyrediyoruz!

Çözüm mü? İslam ülkeleri önce bağımlılıktan kurtulup bir birlik oluşturarak Adil Düzen’i kurmaktadır. Bunda başı çekmesi gereken ise Türkiye’dir.  BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) değil, D-8 (İslam Birliği) ile!

Dostça kalın…

Devamını Oku

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.

Marsbahis
deneme bonusu veren siteler