Recep Çınar
Her yıl 24 Ekim tarihinde “Birleşmiş Milletler Günü” kutlanır.
Peki, Birleşmiş Milletler günü hangi amaçla kuruldu?
Bu konuda Milli Görüş lideri, Refah-Yol Hükümeti Başbakanı merhum Prof. Dr. Necmettin Erbakan, 1995’de TBMM’de Refah Partisi’nin bir grup toplantısının basına açık bölümünde konuyla ilgili son derece önemli bir konuşma yapmıştı. Konuşmanın konusu “Birleşmiş Milletler”!
Erbakan Hoca, kuruluş yıldönümü vesilesiyle Birleşmiş Milletler teşkilatını anlattı ve bu konuşmasında; “Birleşmiş Milletler ne amaçla kuruldu”, bu amacı şu cümlelerle ifade etti;
“Birleşmiş Milletler projesi aslında dünya Siyonizm’inin bir aksiyonudur. Bunu yüz sene evvel İsrail’i kurabilmek için icat ettiler. O tarihte Sultan Abdülhamit Han Osmanlı Devleti’nin başkanıydı. Bu projeyi ne maksatla ortaya attıklarını bildiği için ‘Kesinlikle ben böyle bir oyuna müsaade etmem’ demişti. ‘Çünkü siz Birleşmiş Milletler’ adı altında benim karşıma Fransa temsilcisi diye orayı temsil eden bir Siyonist’i getirip koyacaksınız. İngiltere temsilcisi diye bir başka Siyonist’i getirip koyacaksınız. ‘Efendim dünya böyle istiyor’ oyunuyla sözde İsrail’i kurmaya kalkışacaksınız. Böyle bir haksızlığa böyle bir oyuna asla müsaade etmem” demiş idi. İşte bu, Erbakan Hocanın unutulmaz BM konuşması! Peki, Birleşmiş Milletler neden gereksiz? İslam Birleşmiş Milletleri şart!
BM Siyonizm’in bir aparatıdır. Milli Görüş Lideri Merhum Erbakan Hoca 30 yıl önce bu uyarıyı yapmıştı. Her yıl Birleşmiş Milletler Gününü kutlarız da elimize ne geçiyor? Başta Filistin olmak üzere işte İslam âleminin hali! Birleşmiş Milletler İsrail’in Gazze’de yaptığı soy kırımına ne yaptı? Onu bırakalım İslam âlemi ne yaptı ki, lafla kınamaktan başka! Gayri Müslimler bu birliği oluşturuyor da Müslüman ülkeler niye oluşturamıyor? Allah (cc) bizi; “Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. İhtilâfınızdan (ayrılığınızdan) istifade ederek size düşman olanların hoşuna gidecek bir duruma düşmeyin…” (Ali İmran Suresi 103. Ayet) diyerek ikaz etmiyor mu? Erbakan Hoca’nın 15 Haziran 1997’de kurduğu D-8 İslam Birliği’ne sahip çıkılıp işlerlik kazandırılsaydı bugün başta Filistin/ Gazze, Doğu Türkisten ve diğerleri bu zulümlere maruz kalır mıydı? Merhum Erbakan Hoca bu ve benzeri konuların üzerinde yıllarca durdu. Ama ne sağcısı, ne de solcusu bunları kale almadı! 60’a yakın İslam ülkesi yöneticileri, Gazze’ye zamanında sahip çıksalardı bu zulüm yaşanır mıydı? Birleşmiş Milletler 24 Ekim 1945 yılında Amerika’da kuruldu. Kurucular ise Siyonist veya Siyonist yanlısı! Bu kuruluşun bugün İslam ülkelerine ne faydası oldu? Fayda bir tarafa Müslümanlara yapılan zulümleri bile önlemede bir aksiyon gösterdiler mi?
Bu gün İslam dünyası darmadağınık! Her kafadan bir ses geliyor! Adeta ölü toprağı serili İslam ülkeleri üzerinde!
Filistin, D. Türkistan, Irak, Afganistan, Libya, Suriye…
Ve sırada İran ile Türkiye!
Vadedilmiş Topraklar (Arz-ı Mev’ud) hedefi ile İslam coğrafyasını kana ve gözyaşına boğan, Gazze’de iki yıldır soykırım uygulayan İsrail tehlikesinin sınırımıza kadar dayandığı en üst seviyede dile getirilmedi mi?
O halde İslam ülkeleri gerçek manada somut olarak iş birliği yapmıyor, yapamıyor! Çünkü baş yok! Altı asır İslam âlemine ağabeylik yapan Osmanlı’nın devamı Türkiye nerede?
Erbakan Hocamızın kurduğu D-8 (İslam Birliği) projesi ruhuna uygun olarak ne zaman hayata geçirilecek?
60’a yakın İslam ülkesi ne zaman somut adımlar atacaklar? “Birleşmiş Milletler Günü” yerine “İslam Birliği Günü”nü ne zaman kutlayacağız?
Bugün İslam Âleminin durumu, Sarı öküzün ibretlik hikâyesine benziyor!
Okuyanlarınız olmuştur. Bu hassasiyetle ilgili çok anlatılan bir öykü var. Hikâye Şöyle;
“Zamanın birinde bir otlakta öküz sürüsü yaşarmış. Ama civardaki aslanlar bir türlü rahat bırakmazlarmış onları. Hemen her gün saldırırlarmış bu sürüye. Öküz dediğin öyle yabana atılır bir hayvan değil ki! Bir araya toplandılar mı kolayca defetmesini bilirlermiş o koca aslanları.
Gün geçtikçe aslanları almış bir kaygı! “Herhalde bize bu otlağı terk etmek düşüyor!” demiş aslanlardan birisi.
“Nereye gideriz” diye düşünürlerken. “Bir dakika” diye bir ses duymuşlar. Sürünün en çelimsiz, ama kurnaz mı kurnaz bir ferdi olan topal aslanmış söze atılan. “Hayır” demiş, “Hiçbir yere gitmiyoruz. Siz bana bırakın, ben hallederim bu işi.” Topal aslan, elinde beyaz bayrak, gitmiş öküzlerin yanına.
Topal aslan, “Saygıdeğer öküz efendiler!” diye başlamış söze;”Bugün buraya sizden özür dilemek için geldik. Evet, size defalarca saldırdık, ama niye biliyor musunuz? Hep o sizin aranızdaki sarı öküz yüzünden.Verin onu bize, siz de kurtulun, biz de barış içinde yaşayalım!..” Boz öküz, diğer önde gelenlerle görüşmek üzere geri çekilmiş.Hepsi de sıcak bakmışlar bu teklife.Bir tek yaşlı benekli öküz, “Olmaz” demiş ama kimseye dinletememiş sözünü.Zavallı sarı öküz teslim edilmiş aslanlara. Bütün sürünün selameti için bir öküz.Gerçekten de günlerce sürüye saldıran olmamış.Ama aslan milleti bu, ne kadar sabreder ki? Hele öküz etinin tadını aldıktan sonra.”Acıktık” demişler!
Yine o topal aslan, yine boz öküzün yanına giderek “Selam” diye girmiş söze;
“Gördünüz ya biz aslanlar ne denli uysal milletiz. Ama büyük bir problemimiz var!..” “Nedir?” demiş boz öküz… “Şu sizin uzun kuyruklu öküz” demiş ve devam etmiş:
“Gelin verin onu bize, bu mevzuyu burada kapatalım. Eskisi gibi barış ve huzur içinde iki taraf da hayatını sürdürsün.”Boz öküz yine istişare yapmış sürünün ulularıyla. Yine sadece benekli öküz olmuş karşı çıkan!
Hepsi de “Verelim gitsin!” demişler. Tekrar tekrar yinelenmiş bu olanlar. Her geçen gün aslanlar daha da güçlenmişler. Öküzlerse her geçen gün daha da zayıflamışlar, Aslanlar ise küstahlaştıkça küstahlaşıyorlarmış. Artık bir sebep bile söyleme gereği duymuyorlarmış. “Verin bize şu öküzü sonra karışmayız!” derlermiş sadece. Zavallı öküzlerin “Hayır!” diyebilecek güçleri kalmamış. Boz öküz de aralarında olmak üzere birkaçı kalmış en sona!
“Ne oldu bize ne zaman kaybettik bu savaşı aslanlara karşı? Oysa ne kadar da güçlüydük!” diye sormuş biri boz öküze. “Biz” demiş boz öküz, gözleri nemli ve sesi pişmanlıkla titreyerek, Sarı öküzü verdiğimiz gün kaybettik bu savaşı!..”
İslam âlemi bu hikâyeye benzer bir durumu günümüzde canlı yaşıyor! Biz bugün, “Birleşmiş Milletler Günü” değil “İslam Birliği Günü”nü kutlamalı değil miydik?
Dostça kalın…
GÜNDEM
25 Ekim 2025GÜNDEM
25 Ekim 2025GÜNDEM
25 Ekim 2025GÜNDEM
25 Ekim 2025GÜNDEM
25 Ekim 2025GÜNDEM
25 Ekim 2025GÜNDEM
25 Ekim 2025