Recep Çınar
Dünyada her yıl 10 Aralık günü başlayan ve bir hafta devam eden “insan hakları” günü/haftası kutlanır. Kutlanır da ne değişir? Değişen, İnsan hakları ihlalleri, sömürü, zulüm… her geçen yıl artarak devam eder. Sömüren bir avuç azınlık, sömürülen ise milyarlarca mazlum! Bunların çoğunluğunu da Müslümanlar oluşturuyor. Dünyanın neresine giderseniz gidin insan haklarının en çok ihlal edildiği yerlerin Müslümanların bulunduğu ülkeler olduğunu görürsünüz. Peki, biz neyi ve niçin kutluyoruz?
Günümüzde birçok konuda olduğu gibi “insan hakları” konusunda da her zihniyet kendine göre açıklamalar, yorumlar yapar. Şunu unutmayalım ki, insan olarak kimsenin “insan hakları” ölçülerini koymaya ve hak dağıtmaya hakkı yoktur!
Peygamberlerin insanlara öğrettiği hakiki hak anlayışına göre hak, dört sebepten doğar. Başka hiçbir sebepten dolayı hak doğmaz! Bunlar;
Bunlar, Cenab-ı Hakk’ın bütün insanlara doğuştan eşit olarak verdiği “Temel İnsan Haklarıdır”. Bu 5 temel insan hakları, hangi inançtan, hangi soydan olursa olsun değişmez! Bunlar; “Can, Akıl, Mal, Nesil ve Din/inanç”ın korunmasıdır.
e-1) İfade hürriyeti: “Ben böyle inanıyorum” diye insan inancını açıklayabilmelidir.
e-2) Öğrenim hürriyeti: İnancını öğrenebilmeli ve öğretebilmelidir. Engeller kaldırılmalıdır.
e-3) Örgütlenme hürriyeti: Ayni şekilde inanan insanlar bir araya gelip inançlarına hizmet hususunda örgütlenebilmelidirler.
e-4) İnandığı gibi yaşama ve ibadet hürriyeti: İnsan, inandığı gibi yaşamalı, ibadetlerini yapabilmelidir.
Bu hürriyetlerde bir noksanlık varsa, o ülkede insan haklarından söz edilemez! Bunlardan başka hiçbir sebepten dolayı hak doğmaz. Doğru hak anlayışı budur.
Allah (cc), bu temel değerlerin (insan hakları) yalnızca korunmasını emretmekle kalmamış, nasıl kazanılıp korunacaklarını da açıklamıştır. Emek bir hak sebebidir. Emeğin karşılığının ödenmesi gerekir. Bugün ülkemizdeki asgari ücret veya emekliye verilen ücret uygulamasıyla emeğin karşılığı nasıl ödenir? 4 kişilik bir ailenin insanca yaşaması için ayda en az 50 bin TL eline geçmesi lazım. Bu olur mu? Oldu bile! 54. Refahyol Hükümeti Başbakanı merhum Necmettin Erbakan Hoca bir yılda toplam yüzde yüz otuz zam yapmıştı! Hem de borçlanmadan, yeni vergiler koymadan, bütçe açığı da vermeden. Bu nasıl oldu? Belli bir kısma döşenmiş borular kesildi, halka bağlandı! İşte, Hak – Adalet böyle sağlanır. Bu güne kadar böyle babayiğit bir iktidar görüldü mü?!
ÖNCE ŞUNU İYİ BİLMEMİZ LAZIM!
Güç/Yönetim, hakkı, Adil Düzeni uygulayanların elinde olursa adalet, barış, huzur ve refah sağlanır.
Güç/Yönetim, batıl düzeni uygulayanların elinde olursa zulüm yaşanır, günümüzde olduğu gibi! Bunlar, Rabbimizin şaşmayan ölçülerdir.
Bilindiği gibi Peygamberimizin (sav) veda hutbesi, ilk insan hakları evrensel beyannamesidir.
İnsan, kâinattaki yaratıkların en üstünüdür. Allah insana zekâ, muhakeme kabiliyeti, inanma, düşünme, irade ve ünsiyet (diğer insanlarla birlikte yaşama) yeteneklerini vermiştir. Bu yeteneklerden kaynaklanan ihtiyaçları karşılamak için de insanı, yukarıda saydığımız doğumla elde edilen “doğal haklarla” donatmıştır. Hayatını koruma, girişim ve mülk edinme, düşünme ve düşündüğünü ifade etme, soyunu/neslini koruma ve hasiyetini savunma, inanma ve inandığını yaşama hakları gibi temel haklar doğal haklardır. Bu hakları veren Allah’dır. Müslüman, İlah olarak sadece Allah’a inanır. O’na kul olur.
İslam’a girişin temel şartı olan “Tevhid”; kâinatı yaratan, kanun ve kural koyan, rızıklandıran, yöneten, doğal hakları veren tek İlah’ın Allah(cc) olduğuna inanmaktır.
Bütün Peygamberler insanları bu Tevhid inancına (tek Allah’a) davet etmişlerdir. İnsanların doğal haklarının ihlali bir tür “şirk”tir (Allah’a ortak koşmaktır). Bu temel insan haklarının korunmasından sorumlu, başta toplumu yönetenlerdir! Evreni yaratan (Allah cc) Evrensel Kuralları da koymuştur. İnsanlara düşen o kurallara göre hayatı tanzim etmek, düzenlemektir!
Demeokrasi, Birçok şekilde tarif edilse de, bu tabir Latince bir tabirdir. Diktatör demek, baskı yapan adam demektir. Diktatörlükle yönetilen bir rejimin adı Latince’de ‘Diktatur’ olarak ifade edilir. Demokrasi, halkın kendi kendisini idare etmesi olarak söylense de ne kadar?
Bir de Demakratur var! Bu da “Halkın yönetime alet edilmesi” demek! Demakratur kelimesi ilk defa yıllar önce Alman bir Papaz tarafından kullanılmış ve “halkın yönetime alet edilmesi” olarak söylenmişti! Yani Halk, “yönetime ortak oluyorum” zannı ile hareket ederken, ırkçı emperyalizm yönetimine alet ediliyor! Halk böyle narkozlanır ve ben seçtim zanneder! Hâlbuki başkaları tarafından tamamen narkozlanmıştır, etkilenmiştir ve o başkası ona istediğini seçtiriyor. Seçilen kişiler ise ‘biz kendi marifetimizle seçildik’ zannederler. İşte bunun adı ‘Demokratur’dur. Demokrasi değil!”
Unutmayalım ki, EVRENİ yaratan, Evrensel kuralları da koymuştur! Başkalarının koyduğu kurallarla saadete erişilemez. Hala, hangi insan haklarını ve nasıl kutluyoruz?
17.000 TL Emekli maaşı alan, veya 22.100 TL aylık ücretle çalışan bir insan, gerçek insan haklarına nasıl sahip olur?
Çözüm; ADİL DÜZEN!
Dostça kalın.
GÜNDEM
20 Aralık 2025GÜNDEM
20 Aralık 2025GÜNDEM
20 Aralık 2025GÜNDEM
20 Aralık 2025GÜNDEM
20 Aralık 2025GÜNDEM
20 Aralık 2025GÜNDEM
20 Aralık 2025