Kıymetli Okurlarım! En kalbi duygularımla Muhabbetle saygı ile özlemle sizleri selamlıyorum, Cumanız Mübarek olsun. Cuma Günü Gazetemizin köşesinden sizlere seslenmek sizlerle beraber olmak güzel bir duygu güzel bir haslet.
Önce hayır ve şer kelimelerinin manasına bir bakalım.
HAYIR: “Dinin ve salim aklın beğenip sevdiği, yapılmasını istediği ve Allah’ın rızasını kazanmaya vesile kabul ettiği her türlü şeyler ve işlerdir.”
ŞER:” Dini ilmi ve ahlaki kurallara aykırı düşen iradeli iş ve davranışların tümü diye tanımlanır.”
Hayır ve şerrin tanımını kısaca belirttikten sonra, Müslüman olarak şunu da iyi bilmemiz lazım. Hayır ve şer Yüce Yaratan Rabbimizin bizlere gösterdiği iki yoldur. Bunları sınav için tayin etmiştir. Bundan dolayı bu yolların hangisini tercih etmesi gerektiğini, yarattığı kullarına bırakmıştır ama, insanlara iyiyi kötüden ayırt edebilecek akıl nimeti vermiş, Kur-an’ı Kerim ve Rasül-ü Ekrem s.a.v.’ le hangi yolun doğru hangi yolun yanlış olduğunu da, hiç şüphe getirmeyecek derece beyan etmiştir.
Kuran-ı Kerime baktığımızda, her bir şeyin yalnızca yaratanı Allah c.c olduğunu, dolayısıyla hayır ve şerrinde O’nun tarafından kullarına sınav için yaratıldığını algılamış oluyoruz. Zümer süresi 62. Ayeti kerimede Rabbimiz bizlere şöyle buyuruyor.
“Allah, her şeyin yaratıcısıdır. Her şey üzerine vekil de O’dur.”
Bu sınav karşısında Müslüman uyanık olup, hangi yol onu Allaha ulaştırır, muhasebesini iyi yapmalıdır. Yüce Yaratan nasıl bir Müslüman profili istiyor yine Kuran’a sorarak bakmalı, kimler hesap gününde kurtuluşa erecek bu işin şuurunda olmalıdır.
“İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa eren onlardır.”” (Al-i İmran-104. Ayet.)
Bu ayetten anlaşılan, Müslüman öyle olmalı ki; adeta iyilik semboli gibi, hayatı boyunca hep iyilik yapan, hep iyiliğe sebep olan, kötülüğe yanaşmayan ve aynı zamanda set olan bir kimliğe sahip bir şahsiyet olmalı. Rahman kitabında iyiliğe talip olan kullarını nasılda övüyor:
“”İşte onlar, iyiliklere koşuşurlar ve iyilik için yarışırlar.”” (Mü’minun- 61. ayet)
Allah c.c nun Kitab’ında gördüğümüz gibi, Yaratanın istediği bir Müslüman tarzı var. Mü’mine yakışan kendini bu kalıba uydurmaya çalışmasıdır. Yüce yaratan bizleri hesaba çekerken Kur-anı Kerime ve sünneti seniyye ye hayatımız uygun mu yoksa zıt bir tarz mı var diye hesaba çekecek. Yoksa bizim kendi hesaplarımıza göre hesaba çekilmeyeceğiz.
Yine Efendimiz s.a.v in hadislerine bakıyoruz, buyuruyorki:
İnsanın her bir eklemi için her Allah’ın günü bir sadaka vermek gerekir.
İki kişinin arasını bulman sadakadır.
Bir kimseye binegine binerken, yardımcı olman veya yükünü hayvanına yüklemesine yardım etmen sadakadır.
Namaza giderken attığın her adıma bir sadaka sevabı vardır.
Gelip geçenleri rahatsız eden bir şeyi yoldan alıp atman bir sadakadır Buhari, sulh, 11
Yine Efendimiz s.a.v. buyuruyor ki:
”Kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin. Şayet eliyle değiştirmeye güç yetiremezse, diliyle değiştirsin. Şayet diliyle de değiştiremezse, kalbiyle düzeltme cihetine gitsin ki , buda imanın en zayıf derecesidir.
Bu iki Hadisi Şerife baktığımızda Müslüman nasıl olmalı anlıyoruz. Yaratanın bir Müslüman dan beklentileri var. Yani Müslüman bir taraftan hayatını nasıl iyilik yaparım günümü nasıl iyiliğe dönüştürebilirim diye muhasebe edecek. Efendimizin tarif ettiği iyilikler hayat tarzı olacak. Bir taraftan da kötülüklere gücü nispetinde engel olacak. Kişi kendi nefsinden başlayarak, tüm kötülükleri terk ederek örnek şahsiyet olmaya çalışacak. Sonra aile efradını, çoluk çocuğunu eliyle islamı bir kimlik kazandırarak İslami bir değişimine sebep olacak. Çevresine, arkadaşlarına, komşularına da diliyle anlatarak İslami kimliklerine vesile olmaya çalışacak. Diğer tarafta gücü yetmediği meselelere de en azından kalbiyle destek vermeyecek, dua ve temennileriyle İslam’a uygun bir ortamı Yüce Yaratan dan dileyecektir.
Şimdi bakalım tüm Müslümanlar iyiliğe anahtar olup, kötülüğe de kilit olsa, o zaman toplum iyiliğe gark olur. Kötülüğe de engel olsa neme lazım demese kötülükler azalır. Ortaya Sahabe dönemi gibi sanki cennet ehli bir toplum oluşur. Çünkü Sahabe-i Kiram cennetin atmosferini teneffüs ediyordu. Onlara cennet ehlinin yaşantısı hoş geliyordu, fıtratlarına safi olduğu için İslam’ı yaşamak uygundu ve yaşadılar. Tabi karşılık olarak da cennet gibi tatlı bir hayatı daha dünyada yaşamaya başladılar.
Fakat Müslümanlık, iyiliği yaşayıp aynı zamanda vesile olarak, kötülüğü terk edip, engel olmaya çalışarak, safi fıtratını korumaya özen göstermese, o zaman insanlar bozuk fıtrattan lezzet almaya başlar. Yüce Yaratan korusun buda İslam’ı iyiliklerin yok olmasına, haliyle de kötülüklerin normal hayat tarzına dönüşmesine sebep olur.
Allah’ımız c.c o kadar merhametli ki, iyiliğe sebep olmayı bile aynı şekilde, iyiliği yapmış gibi ödüllendiriyor. Böyle bir fırsatı da kullar çok iyi değerlendirmeli, iyilik yapmak veya en azından gücü yetmezse iyiliğe vesile olmak yol haritası olmalıdır.
Yine Kuran-a ve Hadise bakalım iyiliğe vesile olmak konusunda Halık-ı Azimuş Şan ne buyuruyor:
” Kim güzel bir (işte) aracılık ederse, ona o işin sevabından bir pay vardır. Kim de kötü bir (işte) aracılık ederse, ona da o kötülükten bir pay vardır. Allah’ın her şeye gücü yeter.”” Nisa süresi-85.ayet
Peygamberimiz s.a.v de buyuruyor ki:
Hz. Ebu Hüreyre (r.a) anlatıyor: “Resûlullah (a.s) buyurdular ki:
“Kim bir hidayete davette bulunursa, buna uyanların sevaplarının bir misli ona gelir ve bu durum, onların ücretlerinden hiçbir şey eksiltmez.
Kim bir dalâlete çağrıda bulunursa, buna uyanların günahlarından bir misli de ona gelir ve bu onların günahlarından hiçbir eksiltme yapmaz.” (Müslim, İlm 16.)
Ayet ve Hadisleri gözden geçirdiğimizde anlıyoruz ki, iyiliği sadece yapmak değil vesile olmak bile Allah c.c katında aynı değerde yer almaktadır. Bu sebeple insan güç yetiremediği birçok sahada bile sadece vesile olarak sevap elde edebilecektir. Mesela fakir bir Müslüman Allah c.c yolunda tasattuk etmek isteyip, durumu müsait olmadığı için buna güç yetiremeyebilir. Fakat Yüce Mevla’mız bu kulunun mahzun olmasını istemiyor. O durumda olan kullarımda yapılan bir hayra vesile olsun, parası yoksa aklıyla öncülük etsin ona da aynı ücreti vereyim diyor. Yani iyilik kapılarını çok geniş tutuyor ki, her kul istifade edecek bir saha bulabilsin ve faydalanabilsin.
Şimdi maide süresi 2. Ayetine kulak verip Müslüman Allah c.c katında nasıl olmalı anlamaya çalışarak konumuzu noktalıyoruz. Yüce Rahman buyuruyor ki:
“…İyilik ve takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) üzere yardımlaşın. Ama günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın. Allah’a karşı gelmekten sakının. Çünkü Allah’ın cezası çok şiddetlidir.”
Demek ki Yaratan, kullarından hep hayra koşan, hayır üzere olan, hayırda yardımlaşıp yarışan bunun yanında şerden kaçan, vesile olmaktan bile kaçınan, bulunduğu yerde mümkünse Allah c.c isyandan söz bile edilemeyen bir karakterde olmasını talep ediyor.
Öyle ise kula yaraşan, her şeyini borçlu olduğu yaratanın rızasına ulaşabilmek için, O’nun bizden beklediği hayat tarzı üzere yaşamamız, O’nun Peygamberi gibi yaşayan bir Kuran olmaya çalışmamız en büyük hedefimiz olmalıdır.
GÜNDEM
10 Ekim 2025GÜNDEM
10 Ekim 2025GÜNDEM
10 Ekim 2025GÜNDEM
10 Ekim 2025GÜNDEM
10 Ekim 2025GÜNDEM
10 Ekim 2025GÜNDEM
10 Ekim 2025Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.