evden eve nakliyat
DOLAR 34,1026 0.24%
EURO 38,1457 0.1%
ALTIN 2.877,591,73
BITCOIN 21449500,05%
Edirne
22°

KAPALI

05:17

İMSAK'A KALAN SÜRE

Günümüz Dünyasında Merhametsizlik Sorunu

Günümüz Dünyasında Merhametsizlik Sorunu

ABONE OL
19 Eylül 2024 10:55
Günümüz Dünyasında Merhametsizlik Sorunu
0

BEĞENDİM

ABONE OL

        Kıymetli Okurlarım !

En kalbi duygularımla  hasretle özlemle muhabbetle  sizleri selamlıyorum .Cumanız mübarek olsun.

Ayrıca iman edip birbirlerine sabrı ve merhameti öğütleyen kimseler var ya, işte onlar Ahiret mutluluğuna ereceklerdir. (Beled, 91/17-18)

Merhamet, insani özümüzü en çok besleyen ve gürleştiren değerlerin başında gelir. Öyle ki, insan olmakla merhametli olmak arasındaki ilişki denizle su arasındaki ilişki gibidir. Nasıl ki su olmadan denizin varlığından söz edilemezse, merhamet sahibi olmayan insanın da yaratılış amacına uygun bir hayat sürdüğünden bahsedilemez.

İnsan her şeyden çok içinde beraber yaşayacağı toplumun merhametine muhtaçtır. Merhamet duygusu olmadan insanların ve toplumların huzurlu bir şekilde yaşamaları mümkün değildir.

Merhametli bireylerden oluşan ailelerin yetiştireceği çocuklar da merhametli olacak. Merhametin eksik olduğu veya hiç olmadığı ortamlarda yetişen çocuklar ise, başta kendisi olmak üzere yakın ve uzak çevresindeki bireylerle ilişkilerinde mutluluk ve esenlik yerine huzursuzluğun, sevgi ve şefkat yerine kin ve nefretin habercisi, hatta hazırlayıcısı olacaktır.

Hem bir eğitim hem de bir yaptırım aracı olarak insanın doğasının disipline edilmesine ve merhamet duygularının oluşmasına en büyük katkıyı dinler sunarlar. 

Ruhlara, gönüllere ve vicdanlara hitap ederek vicdansızlık ve merhametsizliği önleyen, rahmet ve merhametin yaygınlaşmasını ve gönüllere yerleşmesini sağlayan en önemli etken de sahih dindir. 

Son peygamber Hz. Muhammed (sav)’in gönderilişi bütün zalimlik ve merhametsizliklere karşı bir meydan okumadır. Yüce Rabbimiz onu âlemlere rahmet olarak göndermiştir “(Ey Peygamber!) Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiyâ, 21/107)

Merhamet, Allah’ın insanların içine koyduğu bir iyilik aracı olup asıl amaç muhtaç ve çaresizlere yardım edip sıkıntılarını gidermektir. 

Büyük İslam mütefekkiri imamı Gazali, bir kimseye gerçek anlamda merhametli denilebilmesi, dolayısıyla acıma duygusunun ahlâkî bir değer taşıması için onun acıdığı kişinin ihtiyacını gücü ölçüsünde karşılaması, bunu da hür iradesiyle yapması gerektiğini belirtir (el-Maḳṣadü’l-esnâ, s. 38). 

Yine kuranı kerimde evlâtlara, yaşlı ana babalarının üzerine merhamet kanatlarını germeleri emredilmektedir:

Onlara merhametle ve alçak gönüllülükle kol kanat ger. “Rabbim! Onlar nasıl küçüklükte beni şefkatle eğitip yetiştirdilerse şimdi sen de onlara merhamet göster” diyerek dua et. (el-İsrâ 17/24)

İslam dinin ikici büyük kaynağı olan peygamber efendimiz Hz. Muhammet (a.s)’in hadislerinde de rahmet ve merhamet hem Allah’ın kullarına lütuf ve ihsanı hem de insanların birbirlerine ve diğer canlılara karşı şefkat, ilgi ve yardımları için kullanılmaktadır. 

Resûl-i Ekrem’in müminlere karşı engin merhametini ve düşkünlüğünü özetleyen ifadeler (et-Tevbe 9/128) aynı zamanda Müslümanlar için de bir ahlâk modeli ortaya koymaktadır. 

 “Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.”  (Müslim, Birr 66)

Hiçbir zaman çocuklarını öpmediklerini söyleyenlere, “Allah kalplerinizden merhamet duygusunu çekip almışsa ben ne yapabilirim?” diyerek üzüntüsünü belirtmiş (Buhârî, “Edeb”, 18), Müslümanların her alanda ilişkilerini sevgi, merhamet, yardımlaşma ve dayanışma yönünde geliştirmelerini, sıkıntılarını paylaşmalarını emretmiştir. (Buhârî, “Îmân”, 7).

Aynı duyarlılığı hayvanlar konusunda da göstererek zor durumdaki bir hayvanı kurtaran kişinin bu sayede cenneti hak ettiğini (Buhârî, “Meẓâlim”, 23,), bir hayvanı ölüme terk edenin de cehennemlik olduğunu (Buhârî, “Bedʾü’l-ḫalḳ”, 16,) bildirmiş, atış tâlimi yaparken canlı hayvanı hedef alanları lânetlemiştir. (Buhârî, “Ẕebâʾiḥ”, 25;) 

 “Allah’ın lütuf ve rahmeti sizin üzerinize olmasaydı ve Allah çok esirgeyici ve çok merhametli olmasaydı haliniz nice olurdu?” buyrulmuştur.

Acıma duygusunu yitirmiş bir kalbin ilk kurbanı kendi sahibidir. 

Böyle bir kalbi, dünyanın hiçbir maddi imkânı tatmin edemez, huzura kavuşturamaz. 

Bizim temel derdimiz kendimize acımayışımızdır. Nefse itaat ve isyanlarla, ruha hakkını veremeyip maddenin demir kafesine tıkılıp kalmakla kendimize karşı en büyük merhametsizliği işliyoruz. İstemesek de, kendimize reva gördüğümüz merhametsizlikten nesillerimiz de nasibini alıyor. 

Maalesef merhametsizliğin giderek arttığı bir dünyada yaşıyoruz.

Yaşanan bu acı tablo, şefkat ve merhameti yeniden kuşanmayı ve özümüzde var olan merhamet duygusunu tekrar ele almayı ve tabir yerindeyse bir

. Peygamberimiz Hz. Muhammet bu hususu bir hadise şeriflerinde şöyle ifade

“Sizden biri, kendi için sevdiğini kardeşi için de sevmedikçe gerçek imana eremez.” (İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi,: 2/248.)

Dinimize göre asıl olan şefkattir, merhamettir, yaşatmaktır. Allah’ın masum kıldığı cana kıymamak, zarar vermemektir. Nitekim Yüce Kitabımız Kur’an’da şöyle buyrulmaktadır:

 “Bir cana kıymaya veya yeryüzünde fesat çıkarmaya karşılık olması dışında, kim bir kimseyi öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir can kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur.” (Maide 32)

Şiddete yeltenmek bir yana, gönül kırmanın dahi Kâbe’yi yıkmaktan daha büyük bir vebal olduğunu asla unutmamaktır. 

Karıncayı dahi incitmekten sakınan bir medeniyetin mirasçısı olduğumuzu her daim hatırda tutmaktır.

Çağımızda hayatın günbegün şiddet ürettiği açıkça görülmektedir. Ruhun incelik kazanmasına yarayacak merhamet olmadıkça ortaya muhabbet ve sevginin çıkması beklenemez. 

Günümüzde insanın ruhi ve duygusal tarafı görmezden gelinmektedir. 

Sahih dinden uzaklaşma toplumları merhametten yana aç hâle getirmiş durumdadır. 

Merhametten yana aç olan toplumlarda ise temel öğenin şiddet olması kaçınılmazdır. 

İslami terbiye ile yoğrulan Hazreti Ömer’in bu merhameti, medeniyetimize yansımış, gönüller merhametle dolmuştur. 

Milletimiz İslam’dan aldığı bu merhamet eğitimiyle kuşların fırtınadan, yağmurdan, çamurdan, yakıcı güneşten korunmalarını sağlamak için kervansaray, cami, medrese, köşk gibi birçok yapıya kuş evleri eklemişlerdir.

Şiddetten ve merhametsizlikten bütün dünya mustarip, hepimiz şikâyetçiyiz, ancak şiddeti doğuran sebepleri hiçbirimiz umursamıyoruz. 

Merhametsizliğin doğal bir sonucu olan şiddet, âdeta bir eğitim aracı hâline geldi. Çocuk oyunlarından, televizyon film ve dizilerine kadar her yer ve her yönümüz şiddet sarmalında. Toplumu bu şiddet sarmalından kurtarmayı herkes dert edinmeli, kafa yormalı, buna nasıl bir çözüm üretilebilir diye çaba sarf etmelidir.

Kişiyi insani davranışlara sevk eden merhamet çok anlamlı ve önemlidir. 

Merhamet mutlak bir acıma duygusundan öte kişiyi harekete geçiren, motive eden, davranışa sevk eden duygu olmalıdır. 

Sâdece acıma manasında bir merhametin bir değeri yoktur. Hastayı görünce acıma duygusuna kapılıp seyretmek merhametten çok merhametsizliktir. 

Merhamet ise tedavi ve şifa bulması için ne yapabilirim derdine düşmek, elinden geleni yapmaktır.

Aç olanı görünce acıma duygusu yerine onunla lokmamızı paylaşabilmektir. 

Bugün aileden eğitim kurumlarına, iş yerlerinden sokak ve eğlence merkezlerine, ülkesini savunan insanlardan camide namaz kılanlara saldıranlara kadar her alanda yaygın şekilde gördüğümüz şiddet sahnelerinin temelinde merhametten yoksun cahillik ve merhametsizliğin olduğu aşikârdır

Mutlu ve huzur dolu bir dünyada yaşamak istiyorsak, merhametsizliğin kökünü kazıyarak tüm varlıklara, özümüzde var olan sevgi ve merhametle davranmalıyız. 

Dili, dini, ırkı, rengi, cinsiyeti ve kültürü gibi sebeplerle yargılanan, dışlanan, ötekileştirilen ve hatta ölüme sürüklenen hıçkırıklarını duymadığı çocukların, haykırışlarını duymadığı kadınların, kendisinden uzaklaştırdığı yaşlıların, kimsesiz, yetim ve muhtaçların nasıl bir çaresizlik yaşadıklarını yüreklerinde hissetmelidir. Kısacası insanlık, istikbali için mana dünyasını yeniden derin ve çok yönlü bir muhasebeye tabi tutmalıdır.

Merhametsiz gönülleri tedavi etmek barış, huzur ve kardeşliği yeniden inşa etmenin yolu; insanlığın benlik duygusundan sıyrılarak sevgi, şefkat ve merhamet duygusunu içine sindirmesinden ve merhameti yaşayan bir değere dönüştürmekten geçmektedir. 

Bugün insanlığın muhtaç olduğu merhamet Allah Rasulü’nün şu hadisinde gizlidir. “Bir gün bir adam Hz. Peygamber (sav)’in huzuruna gelerek kalbinin katılığından şikâyet eder. Peygamber Efendimiz ona şu tavsiyede bulunur: Kalbinin yumuşamasını istiyorsan, fakiri doyur, yetimin başını okşa! Şüphesiz acıma, merhamet duygusu Rahman’dan bir cüzdür.” (Buhari, Cenaiz,32)

Bugün asrın vicdanlarına merhameti yeniden aşılamalıyız. Asrın en büyük problemi olan merhametsizliği şefkat ve rahmete çevirmeliyiz. Rahmet ve merhameti topluma yaymalıyız. Bizim medeniyetimizin en temel değerlerinden biri adaletse diğeri merhamettir. Merhametsiz bir medeniyet olmaz. Dileğimiz ve duamız odur ki ülkemizde ve dünyada insani duyguları yaralayan şiddet kalmasın, onun yerine merhamet egemen olsun.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP