0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Recep Çınar

Bugün çıkmaza girdiğimiz durum 28 Şubat post modern darbesiyle başladı! Şubat 1997’de Türkiye’de gerçekleşen post-modern darbe, ülkenin siyasi ve toplumsal yapısında derin izler bırakan önemli bir dönüm noktasıdır. Askeri müdahale olmadan gerçekleşen bu darbe, Milli Güvenlik Kurulu toplantısı sonucunda alınan kararlarla Refah-Yol Hükümeti’ni istifaya zorlamıştır. Peki, 28 Şubat 1997’de neler oldu ve hangi kararlar alındı?

LAİKLİK VE DİNİ FAALİYETLERLE İLGİLİ KARARLAR:

* Başörtüsü Yasağı: Kamu kurumlarında ve eğitim kurumlarında başörtüsü kullanımının yasaklanması kararı alındı.

Bu karar, üniversitelerde ve diğer eğitim kurumlarında başörtüsünün yasaklanmasını içeriyordu.

* Tarikat ve Cemaatlerin Faaliyetleri: Tarikat ve cemaatlerin faaliyetlerinin sınırlandırılması, unların denetlenmesi kararlaştırıldı. Bu kapsamda, tarikat yurtlarının kapatılması ve cemaat okullarının denetim altına alınması da planlandı. 

* Dini Kıyafetlerin Kullanımı: Kamu kurum ve kuruluşlarında dini sembol ve kıyafetlerin kullanılmasının yasaklanması ve bu konuda denetimlerin arttırılması kararı alındı.

MEDYA VE KAMUOYU İLE İLGİLİ KARARLAR:

* Medyanın Duyarlılığı: Medyanın laiklik karşıtı faaliyetlere karşı duyarlılık göstermesi ve bu konuda kamuoyunu bilgilendirmeleri gerektiği belirtildi. Medyanın, laiklik ilkesinin korunması konusunda bilinçli yayın yapması istendi. 

* Toplumun Bilinçlendirilmesi: Laiklik ilkesine aykırı faaliyetlere karşı toplumun bilinçlendirilmesi ve bu konuda bilgilendirme kampanyalarının düzenlenmesi kararlaştırıldı.

DİĞER KARARLAR: 

* Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Güçlendirilmesi: Diyanet İşleri Başkanlığı’nın faaliyetlerinin desteklenmesi ve güçlendirilmesi, laiklik ilkesine uygun dini hizmetlerin sunulması kararı alındı. (İyi de, Müslüman, Allah’ın emirlerine teslim olan insandır. Bu karar, toplumu “Din” den uzaklaştırmaktır. Laiklik insan uydurması, beşeri ideolojik dinler, insanın heva ve heveslerine egemen ve iktidar vermektir. İslam ilahi nizam ise egemenlik ve iktidar yalnız Allah’ın iradesindedir ve kullarına hükmetme yetkisine sahip olan tek makam Allah’tır.)

* Sivil Toplum Kuruluşlarının Desteklenmesi: Laiklik ilkesini savunan sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerinin desteklenmesi ve bu kuruluşlarla işbirliği yapılması kararlaştırıldı. 

28 Şubat 1997’de alınan bu kararlar, Türkiye’de laiklik ilkesinin korunması ve laiklik karşıtı faaliyetlerin engellenmesi amacıyla hükümete yönelik ciddi uyarılar ve yaptırımlar içermekteydi. Bu kararlar, Refah-Yol Hükümetin üzerinde büyük bir baskı oluşturmuş ve nihayetinde hükümetin istifasına yol açmıştır. Neticede merhum Necmettin Erbakan’ın Başbakanlığındaki 54. Refah-Yol Hükümetine son verildi. Ardından 1955 – 2002 yılları arasında gerek sağ, gerekse sol parti koalisyon hükümetleri ile devam edildi. Bu arada daha önce Refah Partisi’nin İstanbul İl Başkanlığını, daha sonra da İstanbul Belediye Başkanlığını yapmış olan Recep Tayyip Erdoğan, Milli Görüş’ün Partisi Fazilet Patisinden ayrılarak,  Milli Göüş’ün partisini bölüp Adalet ve Kalkınma Partisi’ni (AKP) kurdu. 3 Kasım 2002 tarihinde yapılan genel seçimlerde tek başına iktidara geldi. Ve 23 yıldır iktidarda!

PEKİ, 23 YILDA NELER GELDİ, NELER GEÇTİ FELEKTEN!

* 28 Şubat olmuş, Refah Partisi kapatılmış, Fazilet Partisi kurulmuş, Erbakan Hoca sadece İktidardan değil Siyasetten de uzaklaştırılmıştı. Recep Tayyip Erdoğan, Milli Görüş Gömleğini çıkararak Abdullah Güln’in de desteği ile Fazilet Partisini ikiye böldü. Akılları sıra “Milli Görüş” çöpe atıldı!

* AKP, 3 Kasım 2002 tarihinde Türkiye genelinde yapılan erken genel seçimde oyların yüzde 34,3’ünü alarak kazandığı 363 milletvekilliği ile tek başına iktidar oldu. Oldu da ne oldu?

* Sınırda Mayın Temizleme! AKP iktidara gelir gelmez 2003 yılında sınır mayınlarını temizlemeyi öngören Ottowa anlaşmasını imzaladı. Suriye sınırındaki mayınlar temizlenirken 204 askerimiz öldü, 724 askerimiz de yaralandı! 2013’te temizlik bitti, sığınmacı akını başladı. Bu iş bu kadar planlıymış!

* Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç, “Biz eşleri barıştırmak yerine ayrılsın diye kanun çıkarmışız” demişti.

* Her yıl 50 ile 100 milyar dolar arası Dış Ticaret Açığı verildi!

* F-35 Satın alma konusu yılan hikâyesine döndü! ABD’den tam bir oyalamaca! Paramızın üzerine yattılar. Uçakları da vermiyorlar!

* İşgal ordularına gerek kalmadı! Dizileriyle evlerimizi, Paralarıyla ceplerimizi, Fikirleriyle zihinlerimizi, Gıdalarıyla midelerimizi, Kanunlarıyla yönetimimizi, İnternetleriyle neslimizi, Bankalarıyla topraklarımızı, İlaçlarıyla da bedenimizi işgal ediyorlar!

ROMA’DA İMZALANAN “PAPA HEYKELİ DOKTRİNİ”NDE ŞU MADDELER YER ALIYORDU; Eşcinsellik serbest olacak – Ateizm Dernekleri kurulacak – Allah katında tek din İslam olmayacak -Domuz eti serbest olacak – Terör propagandası serbest olacak – İslam Birliğinden vazgeçilecek,- Yabancılara toprak satışında sınır kalkacak – Devlet malları satılacak!

* AB istedi diye 1999 yılında ‘zina suç olmaktan çıkarılmıştı! 23 yılda Müslüman bir ülkede bu yasa nasıl kaldırılmaz?

* Ekonomiden sadece bir örnek ile yetineyim; Bugün ülkemizde bir asgari ücretle 22 Kg. et alınırken, Avrupa ülkelerinde ise ortalama 122 Kg. et alınabiliyor!                                                                                                                                                                     * Son zamanlarda Ekonomik sıkıntılar nedeniyle iş yerleri ya kapanıyor ya da işçi çıkartıyor. İşsizlik rakamları giderek daha da ürkütücü boyutlara ulaşıyor. Yılın ilk beş aylık döneminde en az 718 bin 49 kişi işinden oldu. Yılın her günü 4 bin 789 kişi işsiz kaldı.                                                                                                                                                                           * “Eskiden uyuşturucu güzergâhı olan ülkemiz bugün uyuşturucu pazarına dönmüş durumda. Aileler dağılıyor, eşler boşanıyor, anne babalar her gün çözüm arıyor. Fakat iktidar bugün; Uyuşturucu madde arz zincirine dair sınır güvenliği, gümrük denetimleri ve operasyonel mücadele süreçlerinin etkinliğinin araştırılması amacıyla sunulan Meclis Araştırması açılmasını reddediyor! 

* Yoksullukta Avrupa’da zirvedeyiz! Avrupa İstatistik Ofisi’nin (Eurostat) verilerine göre, Türkiye yoksullukta Avrupa’da, 18 milyon 675 bin kişinin yoksulluk riski altında olmasıyla yoksullukta zirveye gidiyor.

Öte yandan, yüzde 21,2 ile Türkiye, genç nüfusta yoksulluk riski açısından AB ve Euro Bölgesi ortalamalarının üzerinde yer aldı. Türkiye’de yoksulluk riski bulunan toplam genç nüfus ise 2 milyon 870 bin olarak açıklandı.

* Tasarruf havada kaldı! Harcamalar artmaya devam etti! İKAM tarafından hazırlanan Kamu Maliyesine Dair Kapsamlı Rapor açıklandı. Raporda, Türkiye’nin bütçe gerçekliği ve politika alanları masaya yatırıldı. İslam İktisadı Araştırma Merkezi (İKAM), Türkiye’nin kamu maliyesi uygulamalarını bütüncül bir bakış açısıyla değerlendirdiği Kamu Maliyesi Raporu 2025’i yayımladı. Rapor, harcama yapısından vergi politikalarına, kamu borcundan tasarruf tedbirlerine kadar birçok alanda güncel analizler sunuyor. Raporun takdimini İLKE Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Av. Ahmet Sait Öner yaparken, editörlüğünü ise Doç. Dr. Ömer Faruk Tekdoğan üstlendi. Rapor, iktisadi düşüncenin değer temelli bir zeminle nasıl yapılandırılabileceğine dair önemli öneriler de içeriyor.

RAPORDA ÖNE ÇIKAN BULGULAR ŞÖYLE; 

* Kamu harcamalarının %80’i “katı” ve tasarruf edilmesi zor kalemlerden oluşuyor. Bu durum, anlamlı bir bütçe tasarrufu için yapısal reformların gerekliliğine işaret ediyor. 

* 2024/7 Sayılı Tasarruf Genelgesi’nin kapsadığı kalemler, toplam bütçenin yalnızca %3,2’sine denk geliyor.

* Enerji ve su alımları, resmi taşıtlar ve temsil giderleri gibi kalemlerdeki kısıtlamaların etkisi sınırlı kalmış, bazı alanlarda harcamalar artmaya devam etmiştir. 

* Kamu gelirlerinin %63’ü dolaylı vergilerden oluşuyor. Bu oran, OECD ortalamasının yaklaşık iki katı seviyesinde ve vergi adaletine dair güçlü bir tartışma alanı yaratıyor. 

* Kamu borç stokunun GSYH’ye oranı %33,6 ile uluslararası ortalamaların altında. Ancak döviz kuruna duyarlılığı yüksek olan borç yapısı, dikkatle yönetilmesi gereken bir alan olarak öne çıkıyor. 

* Türkiye, kamu harcamalarında savunma, güvenlik ve borç yönetimine öncelik verirken; OECD ülkeleri sağlık, eğitim ve sosyal yardımlara daha fazla kaynak ayırıyor. 

* Bizdeki gibi kaç ülkede “Saray” var, makam araçları var?  Makam aracı sayımız 120 bin.  Almanya 9 bin. Fransa 8 bin. Japonya ise 10 bin.  Ne diyelim, “itibardan tasarruf olmazmış”! 

* Stratejimiz “Borcu borçla ödemek”! Faiz ödemeleri nedeniyle bütçe açık verirken, Hazine ve Maliye Bakanlığı açıkladığı “iç borç stratejisi” ile borçlanmaya tam gaz devam ediyor. Hazine, Temmuz-Eylül döneminde 906,1 milyar liralık iç borç ödemesi için, 1 trilyon 74,3 milyar liralık iç borçlanma yapacak!       *Geçtiğimiz hafta Partisinin Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’ye çağ atlattıklarını savundu! Halkın birçoğu ay’ı bile atlatamazken çağ nasıl atlıyorsak!     Geçtiğimiz günlerde Doğal Gaz’a yüzde 25 zam yapıldı! Emekli’ye yüzde 16! Emekliler emeklemeye devam! Açlık sınırı 26 bin, Yoksulluk sınırı ise 70 bin. Böyle mi çağ atlanır!

Bunlar, 23 yılda yaşananlardan bazı örnekler. Daha neler, neler!   İşte hal-i pür-melalimiz! BİR DE AKP İKTİDARI DÖNEMİNDE SATILANLAR VAR!

CB Sayın Erdoğan, Eylül 2022’de TESK Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada “İsraf ekonomisi değil, üretim ve verim ekonomisine geçiyoruz” demişti. Ancak Türkiye’nin elinde ‘üretim’ yapacak fabrika mı kaldı? AKP’nin 16 yıllık (2018’e göre) iktidarındaki özelleştirme ısrarı kamu kurumlarının elden çıkarılmasıyla sonuçlandı. CHP’li Haydar Akar, kamunun elinde sadece 71 kurum kaldığını söyleyerek “Üretimden vazgeçtiler. Ekonomik krizin ana sebebi bu” demişti. (Cumhuriyet Gazetesi: 17.09.2018 ).  Bu, 7 yıl önceki durum! Şimdi sorun daha da derinleşti! 

AKP’nin hızlı özelleştirme politikaları sonucu şu an devlete ait ya da devletin ortak olduğu yalnız 71 kurum kalmış! 1995’te Türkiye’de kamu işletmelerinin sayısı 278 idi. Özelleştirmelerle birlikte 2000’li yılların başında bu sayı 240’a, AKP döneminde ise devlete ait ya da devletin ortak olduğu yalnız 71 kurum kaldı!

Tabii ki bu dönemde Hava Limanları/Alanları, Köprüler, Hastaneler, Otobanlar… yapıldı. Yapıldı da, “yap-işlet-devret” modeliyle yapılan her yatırım için 1 yerine 5 – 10,  daha da fazla ödedik, ödemeye de devam ediyoruz! Ahlakın bozulması, Ekonomisi ile Eğitimi ile Dış politikası ile Sanayi ve üretimi ile Tarım ve Hayvancılığı ile hemen her sahada çıkmaza giren ülkemiz, borcun Faizini bile ödemekte zorlanır hale geldi. Daha neler neler!

İşte, 23 yılda neler gördük, yaşadık!  Kalk, kalkabilirsen bu yükün altından! 

Dostça kalın…