Ülkemiz maalesef tuhaf ve anlaşılması zor olaylarla karşı karşıya ….
Genel olarak belirtmek gerekirse, ahlaki erozyon toprak kayması gibi kayıp gidiyor. Tarlaya ayaklı fareler dadanmış, kamunun kaynaklarını kemirip duruyorlar. Toprak doyursun gözlerini.
Geçtiğimiz haftalarda milletvekili Turhan Çömez bir televizyon kanalında açıklamalarda bulundu. Çömez aynen şunları söylemişti: “Konya Cumra Toprak Mahsulleri Ofisi silolarından 7 bin 500 ton buğday çalındı. Bakın ben köy çocuğuyum, biz buğday hasatı olurdu. Rahmetli babamla giderdik falan bizim orda gezginler vardır. Romen(Roman) vatandaşlar ufak tefek gelir harmanlardan bir teneke, 2 teneke buğday alırlardı. Biz bunu çalma olarak nitelendirmezdik. Bir bereket olarak görürdük. İhtiyaçları vardı götürürlerdi. Yahu bu bir teneke değil, araba değil, tır değil, 7 bin 500 ton kaçtır biliyor musunuz 300 tır. Bir daha söylüyorum, bütün Türkiye’ye duysun! Bunun üzerine kalktım Bandırma’daki Toprak Mahsulleri Ofisine gittim, yetkililerle görüştüm. Dedik ki; Arkadaş burda işler nasıl çalışıyor, bir buğday kamyonu çıkması için hangi işler yapılıyor. Dediler ki; Bir önce tır gelir, buğday yüklenir, sonra kayıtlara girer tartılır.
TMO’ nın ofislerindeki bürolarda laboratuvar tetkikleri yapılır, laboratuvar sonuçları alınır. Ondan sonra muhasebe müdürü onay verir. En sonra TMO’ nun işletme müdürü onay verir. Tam altı tane kademeden geçer. Bütün bu kağıtlara teker teker belgelere bekçi bakar çıkışına izin verir. TMO silolarında yapılarak kaç tır çıkabilir. Arkadaş bir günde bütün işlemler maksimum 30 tane tır çıkabilir, dediler. 300 tır on gün boyunca bu ülkenin serveti, bu insanların devlete, emanet ettiği buğday nasıl çalınır?” diyerek yaşananlara isyan ediyor. Araya giren gazeteci saygı Öztürk: “Toprak Mahsulleri Ofisi bu duruma ne diyor? Diye sorması üzerine, ilgili milletvekili “demiyor bir şey,” diyerek konuyu özetlemiştir.
Turhan Çömez’in örnek verdiği Roman yoksulluğu bilinen bir gerçektir. Yoksul/ihtiyaç sabinin kendilerine yetecek kadar bir ürünü almanın (çalmanın) doğal olabileceğini ifade etmiştir. Ancak, 7 bin ton 500 kg buğdayın çalınmasına anlam veremediğini söylemesi tuhaf ve anlaşılması zor bir durumdur. Romanların aldığı velev ki çaldıkları buğday 10 teneke olsun. Mal sahibi tarafından helal edildiğini düşünebiliriz. İyi ama çalınan 7 bin 500 kg buğday şahsın malı değil, Türkiye halkının malıdır. Yoksullar pazarda atık sebze, meyve topluyor, kırk haramiler saltanat sürüyor.
Burada söylenecek tek söz, “Haram zıkkım olsun, topunu açık havada yıldırım çarpsın!” Bu benzeri durumu, “Yiyin efendiler, yiyin; bu han-ı iştiha sizin” dizeleriyle akıllara kazınan
“Han-ı Yağma” şiirini anımsatıyor. Şiirin yazarı Tevfik Fikret İttihat ve Terakki dönemindeki eleştirisel şiirini bir anımsayalım.
HAN-I YAĞMA ŞİİRİ (ORİJİNAL OSMANLICA TÜRKÇESİ)
Bu sofracık, efendiler, ki -iltikama muntazır
Huzurunuzda titriyor- şu milletin hayatıdır;
Şu milletin ki muztarib, şu milletin ki muhtazır,
Fakat sakın çekinmeyin, yiyin, yutun, hapır hapır.
Yiyin efendiler, yiyin; bu han-ı iştiha sizin;
Doyunca, tıksırınca, patlayıncaya kadar yiyin!
Efendiler! Pek açsınız, bu çehrenizde bellidir;
Yiyin, yemezseniz bugün, yarın kalır mı, kim bilir?
Şu nadi-i niam, bakın, kudumunuzla müftahir,
Bu hakkıdır gazanızın, evet, o hakk da elde bir!
Yiyin efendiler, yiyin; bu han-ı zi-safa sizin;
Doyunca, tıksırınca, patlayıncaya kadar yiyin!
Bütün bu nazlı beylerin, ne varsa ortalıkta say:
Haseb, neseb, şeref, şataf, oyun, düğün, konak, saray
Bütün sizin, efendiler, konak, saray, gelin, alay
Bütün sizin, bütün sizin, hazır hazır, kolay kolay
Yiyin efendiler, yiyin; bu han-ı iştiha sizin;
Doyunca, tıksırınca, patlayıncaya kadar yiyin!
Büyüklüğün biraz ağır da olsa hazmı, yok zarar,
Gurur-ı ihtişamı var, sürür-ı intikamı var.
Bu sofra iltifatınızdan işte ab u tab umar;
Sizin bu baş, beyin, ciğer, bütün şu kanlı lokmalar.
Yiyin efendiler, yiyin, bu han-ı can-feza sizin;
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
Verir zavallı memleket, verir ne varsa; malını
Vücüdunu, hayatını, ümidini, hayalini;
Bütün ferag-ı halini, olanca şevk-ı balini
Hemen yutun, düşünmeyin haramını, helalini.
Yiyin efendiler, yiyin; bu han-ı iştiha sizin;
Doyunca, tıksırınca, patlayıncaya kadar yiyin!
Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak:
Yarın bakarsınız söner, bugün çıtırdayan ocak;
Bugünkü miğdeler kavi bugünkü çorbalar sıcak,
Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak…
Yiyin efendiler, yiyin; bu han-ı pür-neva sizin;
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
GÜNDEM
22 Kasım 2024GÜNDEM
22 Kasım 2024GÜNDEM
22 Kasım 2024GÜNDEM
22 Kasım 2024GÜNDEM
22 Kasım 2024EKONOMİ
22 Kasım 2024GÜNDEM
22 Kasım 2024