Heinrich Karl Bukowski, Amerikalı yazar ve şairdi. 1920 yılında Almanya’da doğmuş, 1994’te Amerika’da vefat etmiştir. Yoksul Amerikalıların sosyal, kültürel ve ekonomik ortamından etkilenmiştir. Etkilenme sonuçlarını farklı anlatımlarla okurlarına sunmuştur. Dönemin Amerika’sında yoksul tabakanın içine düştüğü yaşam zorluğunu ve eğilimi sosyolojik olarak öne çıkardığını görürüz. Afrikalılar, ezilmiş sınıflar, yaşamın bataklığında boğuşan kadınlar yazılarına konu olmuştur.
Bunlardan biri de hayat kadınları ve Çingenelerdir. Bukowski, sosyolojik eğilimle, “Hayat kadınlarını ve Çingeneleri severim, biri namuslu numarası yapmaz, diğeri milliyetçilik ayağına yatmaz.” biçiminde yorumlar. Yazarın hayat kadınlarını ve Çingeneleri aşağılamak gibi bir düşüncesi olmadığı açıktır. Yazar, farklı iki sosyal kimlik için gerçekçi bir yaklaşımın içindeki ruh halini yansıtır. Dürüst ve samimiyetin vurgusunu öne çıkarır. “Diğeri milliyetçi ayağına yatmaz” demekle, yüzyıllardır yaftalanan, toplumun ötekileştirdiği Çingenelerde milliyetçi duyguların güçlü olmadığına vurgu yapmıştır. Esasen yaşam kültürü, toplumda kabul görülmeme, milliyetçi düşünceye set örmüştür. Tabi ki bu söylem ve anlatım dili dönemin Amerika’sında olmuştur.
Günümüz de bu söylem, Türkiye’de yaşayan Roman vatandaşlar için ifade edilemez. Türkiye’de yaşayan Roman/Çingeneler Cumhuriyet’le bağdaşık ve Atatürk ile barışıktır. “Her türlü milliyetçiliği ayaklar altına aldık!” söylemini defalarca duyduk. Hatta bu sözü bir dönem önceki Roman kökenli İzmir Milletvekili Cemal Bekle, katıldığı bir resmi toplantıda iştahla söylemişti. Romanlar bağlamında, milliyetçilik kavramı Atatürk Milliyetçiliğidir. Romanlar kültürel bağlamda eleştirilebilir, ancak Türklük, Atatürk ve Cumhuriyet birliği konusunda tek bir olumsuz söz edilemez.
Ülkemizde kimlikleri ayırmak, sınıflandırmak veya siyasi ideoloji savunucusu yaratmak hiçbir ülkemiz insanının hayrına olmayacaktır. Cumhuriyet tarihimizde ne yazık ki, zaman zaman farklı dini örgütlenmeler veya yoksul toplumsal sınıflar üzerinden siyasi rant kazanımı siyasi tarihimizde hiç eksilmemiştir. Romanlarda bu duruma dâhildir. Cumhuriyet Çingeneleri tarihsel kodları sebebiyle yaşamın merkezinden uzak tutmasına rağmen yaşam haklarını her zaman korumuştur.
-Avrupa’da yaşayan Çingene topluluklar sürekli farklı yerleşim alanlarına sürgün edildiler.
-Toplumsal şiddete ve katliamlara maruz kaldılar.
-İsteyen beğenmediği bir Çingeneyi hemen ağaca asması normaldi, cezası da yoktu.
-Çingene kadınlar kısırlaştırıldı.
-Çingeneler köle olarak kullanıldı.
Bunların hiçbiri Cumhuriyet’te yaşanmadı. Bu nedenle, Çingeneler Atatürk’e ve Cumhuriyet’e çok şeyler borçludur. Maalesef günümüz siyasetinin arka yüzü, Roman vatandaşları Cumhuriyet’e ve Atatürk’e yönelik karşı pozisyon aldırmaya çalışıyor (1934 İskân Yasası’na bağlı olarak). Peki, Roman vatandaşlarımız buna boyun eğer mi? Yakında çıkacak olan yeni kitabımdan küçük bir ayrıntı vereyim:
“Tarih çoğu zaman kendi içinde bulanık kalmışsa da kesin olan; padişahlar Çingene çocuklarından hiçbirini Devşirme Sistemi’ne tabi tutmadı. Çünkü Çingenelerin genetik kodlarında biat kültürü oluşmamış, kula kul etme anlayışı gelişmemiştir.”
Turan ŞALLI
GÜNDEM
30 Temmuz 2025GÜNDEM
30 Temmuz 2025GÜNDEM
30 Temmuz 2025GÜNDEM
30 Temmuz 2025GÜNDEM
30 Temmuz 2025GÜNDEM
30 Temmuz 2025GÜNDEM
30 Temmuz 2025