Partiler Belediye Başkanı, Belediye Meclisi ve İl Genel Meclisi adaylarını belirlediler. Aday belirleme süreçlerinde partilerde yaşanan gerginlikleri inşallah başka bir yazıda ele alacağım. YSK’nın belirlediği seçim takvimi saat gibi işlemeye başladı. Şimdi acil olarak afiş ve tanıtım broşürleri bastırılacak, reklam amaçlı hediyeliklerin siparişi verilecek, sayısız araç giydirmesi yaptırılacak, seçim için ayırdıkları bütçe kapsamında adaylar şehrin farklı noktalarında seçim ofisleri ayarlamaya ve açmaya çalışacaklardır. Nihayet pazar yerleri dolaşılacak, düğünlere, asker uğurlama törenlerine katılım sağlanacak, kahvehaneler ziyaret edilerek vaatlerin anlatıldığı propaganda konuşmalarıyla halkın oylarına talip olacaklardır.
Seçimler, zahmetli ve maliyeti yüksek bir organizasyondur. Cadde ve sokaklar adayların dev posterleri ve partilerin bayraklarıyla bir karnaval manzarasına büründü bile. Seçmenler üzerinde bir miktar psikolojik etkisi olsa da halkın tercihlerini büyük oranda değiştirmez bunlar. O nedenle yapılan ultra lüks harcamalar bence büyük ölçüde israftır. Ama neylersin ki oyun böyle kurgulanmakta, yıllardır da böyle oynanmaktadır.
Dijital teknolojinin ve sosyal medyanın henüz yaygınlaşmadığı yıllarda, özellikle yerel seçimlerde bu tür organizasyonlar daha önemliydi. Dolayısıyla seçim maratonu için önemli bir bütçe ayırmak gerekiyordu. İktidar partileri veya yerelde belediyeyi elinde bulunduran partilerin finans sıkıntıları olmazdı. Onlar diğer partilerin adaylarına göre çok şanslıdırlar. Çünkü herkes gücün yanında olmayı akıl edecek kadar kurnazdır. O nedenle bir çok iş adamı veya esnaf, “Kaz gelecek yerden tavuğu esirgemez.” Dün öyleydi, bugün de bu tavrın değiştiğini düşünmüyorum.
Oysa diğer partilerin adayları,(eğer kallavi bir varlık sahibi değilse) bir iki gönüllü hayırseverin fisebilillah ve dava aşkıyla yaptığı yardımın dışında kısıtlı bir bütçeyle yetinmek zorundadır. Sıkıntı bununla da bitmez. Siz, imkansızı başarabilir, farklı ve unutulmaz hizmetlere imza atabilir miyim, halkımın gönlüne girebilir, partimin bayrağını tutan elleri çoğaltabilir miyim hesapları yapar, onun heyecanıyla yola çıkarken, etrafınızdaki samimiyetsizlikleri görür kahrolursunuz. Umutsuz olmak moral bozucudur ama kazanma azmi ve inancı olmayan kişiler, koşarken ayağınıza takılmış bir prangadır. İyi bir Belediye Meclisi üye listesi planlarsınız ama hayal kırıklığı yaşarsınız. Teklif götürdüğünüz kişiler sizi överken yere göğe koyamaz, ama garanti görmedikleri bir seçimde listenizde yer almayı, işlerinin yoğunluğunu gerekçe göstererek(!) nazikçe geri çevirirler.
Halbuki kentin doğru yönetilmesi ve kaynakların yerinde ve verimli kullanılabilmesi için meclis üyelerinin liyakatli ve işinin ehli insanlardan seçilmesi hayati önemdedir ve donanımlı kişilerden oluşan bir meclis Başkan’ın elini de rahatlatır. Oysa bizde partinin emektarları ön plandadır ve genellikle popüler isimler revaçtadır. Seçimlerin kazanılmasında şüphesiz o isimlerin katkısı da göz ardı edilemez. Sonuçta; şehri bir kader gibi benimseyip, ona hizmeti bir ibadet gibi düşündüğümüzde, taşın altına elimizi koymamız soylu bir davranıştır. Kazanır veya kaybedersiniz hiç önemli değildir. Önemli olan, yaşadığınız kent için hizmete talip olmak, sorumluluk bilinciyle çözümler üretmek, “ Biz varız ve en iyi hizmeti biz yaparız!” iddiasını ortaya koyabilmektir. Ben adaylara bu gözle bakarım ve parti ayrımı yapmadan hepsine saygı duyarım.
Her aday, halk buluşmalarında projelerini anlatacak, meclis adaylarını tanıtacak ve seçmenlerden yetki isteyecektir. Demokrasilerde halk ne derse o olur. Halkın tercihi beklentimize uygun olmasa bile sonuca razı olmamız gerekir. Adaylar da kampanyalarını bu bilinçle sürdürmeli, birbirlerine karşı nezaketi, efendiliği ve centilmenliği elden bırakmamalıdır. Çünkü iktidarlar değişir, seçimler geçer ama arkadaşlıklar, dostluklar bakidir. O nedenle seçim sürecini çirkinleştirmeyelim der, tüm adaylara başarılar dilerim.
News
