Recep Çınar
Mademki Müslüman’ız, yapacağımız her işte kendi medeniyet değerlerimiz ölçü alınmalıdır! Kur’an-ı Kerim’in ihtiva ettiği ayetler ve İslamiyet’in mahiyeti, insanların birbirleri ile olan münasebetlerini ve dünya hayatının tanzimini de gerekli kılar.
Hz. Peygamber (sav), Medine’de teşekkül ettirdiği İslam toplumunu yönetecek esasları koyarak bizzat tatbik etmiş ve Medine’de hicretten itibaren varlık kazanan İslam Devletinin ilk Başkanı olmuştu. Tâbilerini kendisine kayıtsız şartsız bağlama imkânına rağmen, Peygamber Efendimiz (sav), Devlet yönetiminde cahiliye döneminin aksine, tebaası üzerinde tahakküm kurma cihetine gitmemiş; bu bakımdan, yönetimde ve yönetim anlayışında bir inkılâp gerçekleştirmiştir.
İnsan hayatını tümünü kapsayan İslam Dini/Düzeni, yöneticilerde bulunması gereken özellikleri şöyle belirler;
* Akl-ı Selim Sahibi Olmak: Aklıselimin alameti, kişinin, Allah’ın razı olacağı ameller yapması, Allah’ın gazap edeceği, gazabını celbedeceği kötülüklerden sakınmasıdır.
* Kabiliyet: İdarecilik ve yöneticilik çok üstün bir kabiliyet ister. Kabiliyeti olmayan kişilerin böyle bir işe talip olmaması gerekir…
* İlim:Yöneticiler öncelikle yapacağı işi, dini ilimleri, tarihi, toplumun örf ve adetlerini, fert ve toplum psikolojisini, sosyolojiyi, içinde yaşadığı çağın siyasî, iktisadî, sosyal, kültürel yapısını, dünyada meydana gelen olayları çok iyi bilmeli ve değerlendirebilmelidir. Bir yönetici olarak, kendi durumunu, yönettiği kurum ve kuruluşun dini, iktisadî, hukukî, kültürel yapısını çok iyi bilmeli, çok iyi değerlendirmeli ve ona göre gecikmeden, tam zamanında etkin tedbirler almalıdır.
* Adalet: Adil olmayanlar, yöneticiliğe asla layık değillerdir! Adaletin icrasında ırk, akrabalık, zenginlik, fakirlik gibi hususlar etkili olamaz. Hangi inançtan, hangi ırktan, hangi kesimden olursa olsun haklı olanın hakkı, zalimden alınıp kendisine iade olunmalıdır. İdareci hem adil olacak, hem de adaletin icra edilmesine yardımcı olacak, bu hususta asla tavizkâr davranmayacaktır.
* Cesaret: Yönetici cesur olacaktır. Gerektiğinde risk altına girmekten asla çekinmeyecektir. Ancak tehevvür, yani aşırılıklar, taşkınlıklar cesaret ile karıştırılmamalıdır.
* Basiret-Feraset: Yöneticiler basiret ve feraset sahibi olmalıdır. Bön ve ahmaktan yönetici olmaz. İdareci, muhatabının beden dilini çok iyi anlamalıdır. Kelimelerle ifade edilemeyen, ya da kelimelerin arkasına gizlenen pek çok gerçekler, azaların sergilediği tavırlardan okunur ve anlaşılır.
* Dürüstlük: Yalancı, sahtekâr, insanlara karşı dürüst davranmayan, sürekli aldatan, boş vaatler veren kişilerin iş başına gelmesi, o millet için büyük bir felakettir! Doğruluk, dürüstlük; kalpte niyetin, dilde sözün, azalarda amelin aynı olması demektir.
* Sabır-Sebat: Yöneticilik çok büyük sabır isteyen bir iştir. Aceleci, istikrarsız kişiler böyle ağır işlerin, ağır yüklerin altından kalkamazlar. Sabır, bir kararlılık ve dayanıklılıktır. Kararlı ve dayanıklı olmayan kişiler sabredemez, doğrular üzerinde, hak üzerinde sebat gösteremez.
* Affetmek: Affetmek çok büyük bir ahlaktır. O bakımdan yöneticiler gerektiği zaman affetmesini bilmelidirler. Özellikle şahıslarına karşı yapılan bir hatayı, hakareti affetmesi, büyük bir fazilet ve meziyettir.
* İstişare: Yöneticiler istişareye ne kadar önem verirler ve ehli ile istişare ederlerse, yönetimlerinde, kararlarında, icraatlarında o kadar isabetli olurlar.
Seçmenler olarak çarşıda pazarda sebze – meyve alırken bile çürüğü çarığı olmasın diye iyiden iyiye inceleriz! Ülke yönetimimizi teslim edeceğimiz insanlarda yukarıda yazılı vasıfların olup olmadığını acaba kaçımız araştırıyor? Onlara yetki vermekle günahlarına da sevaplarına da ortak olmuyor muyuz? Her iki sorunun da cevabı “elbette oluyoruz!”
O halde sebze – meyve alırken gösterdiğimiz titizliği böyle mesuliyetli bir konuda da göstermemiz gerekmez mi?
İSLAM FIKHINDA AMELLER 2 TÜRLÜDÜR;
1. Lâzım Ameller:Zaman ve miktarı belli. Lazım amelleri yerine getirmekle Rabbimizin emrini yerine getirmiş oluruz. Başkasına faydası yok! (Namaz, Oruç, Hac…) gibi. Müslüman olarak bunlar olmazsa olmazlarımız! Ama bunlar ferdin kendisini ilgilendirir!
2. Müteaddi Ameller:
Bu amellerde zaman ve miktar söz konusu değil! Müteaddi amelleri yerine getirmekle hem Rabbimizin emrini yerine getirmiş oluruz, hem de topluma/insanlığa faydamız olur.
Peki, Allah’ın bu emirlerini yerine getirmek için gereken önemi vermez, üzerimize düşeni yapmazsak ne olur? Dünyada da, Ahrette de karşılaşacağımız sonuçlarına katlanmayı göze almamız gerekir!
Rabbimiz (cc) Tevbe Suresi 24. Ayette; “De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah’tan, Resûlünden ve Allah yolunda cihad/mücadele etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fâsıklar (Allah’ın emirlerine riayet etmeyen) topluluğunu hidayete erdirmez.”
Dostça kalın…
GÜNDEM
7 gün önceGÜNDEM
14 Nisan 2025GÜNDEM
14 Nisan 2025GÜNDEM
14 Nisan 2025GÜNDEM
14 Nisan 2025GÜNDEM
14 Nisan 2025GÜNDEM
14 Nisan 2025