Recep Çınar
Günümüzde yaygın olan manevi hastalıklardan biri de söz verip onu yerine getirmemek! Yüce dinimiz İslam, verilen söze uyulmasına büyük özen göstermiş ve bu konu pek çok ayet ve hadislerde belirtilmiştir.
İnsan bir işi yapmaya söz verdimi, ne pahasına olursa olsun o işi yapmalı, verdiği sözü yerine getirmelidir. Müslüman, kesinlikle sözüne ve anlaşmalarına dikkat etmeli, söz ve sözleşmelerini önemseyerek İslam’ın emirlerine karşı duyarlı olmalıdır.
Günlük hayatımızda çeşitli vesilelerle birbirimize söz veririz; ama bazen, hatta bazılarımız çoğu zaman verdiğimiz sözü yerine getirmede gereken hassasiyeti göstermeyiz! Mesela siyasette öyleleri var ki, seçimler öncesi meydanlara çıkar bir sürü vaatlerde bulunurlar. Amiyane tabiriyle konuşurken mangalda kül bırakmazlar! Ama iş icraata gelince verilen sözlerden çok azının yerine getirildiğini görürsünüz. İsterseniz son yapılan seçimlerde dağıtılan seçim broşürlerini inceleyin, konuştuklarının kasetlerini dinleyin. Bakalım ne söz verilmiş, ne kadarı yerine getirilmiş! Söz verme, ister bir kişiye olsun isterse bir topluma olsun fark etmez. Yerine getirilmesi gerekir. Ancak meşru bir mazeret söz konusu olursa o durumda muhataba bilgi verilir.
Söz verip yerine getirmeme elbette sadece siyasi alanda değil, her konuda geçerlidir.
Mesela Almanya’da bir insan her hangi bir konuda sizden beli bir gün ve saatte görüşme sözü/randevu aldı. Günü gelince, saati de yaklaşınca yola çıkar. Gideceği mesafe (araç ile) 20-30 dakikadır. Yolda giderken bir trafik yoğunluğu olduğunda, 5-10 dakika gecikme ihtimali vardır. Hemen size telefon eder ve “yolda trafik yoğunluğu var, 5-10 dakika gecikebilirim) diye haber verir! Bizde böyle uygulama var mı? Varsa da kaç kişi!
“Söz verme” konusunda pek çok deyimler vardır. Mesela; “Söz vardır kaynağı yürektir, menşei kalptir, gönülden süzülür gelir. Söz vardır kaynağı dil ucudur, kalp ve gönülle irtibatı yoktur.
Söz vardır, güzel insanlar nezdinde namus değerindedir. Toplumumuzda yaygın olarak kullanılan, “söz namustur” ifadesi bu anlayıştan neşet eder/doğar. Söz vardır, hasleti (yaradılıştan gelen özellik) kötü insanlar nezdinde kıl kadar değeri yoktur. Böyle insanlar burada söz verirler, şurada unutur giderler. Ağızdan çıkan söz, bir kıymet ifade etmez onlar için… “Söz vardır, yerine getirmek için gerekirse can verilir. Söz vardır, hafızadan anında silinir ve hatırlanılmaz bir daha…”
Söz verme konusu, insanın yaradılışından önce başlar! İşte ayet;
“Hani Rabbin Âdemoğullarının bellerinden zürriyetlerini aldı. Onları ‘Rabbiniz değil miyim?’ diye kendi nefislerine şahit yaptı. Onlar da ‘Evet, Rabbimizsin, buna şahit olduk (söz veriyoruz)’ dedi.” (A’raf Suresi; 172)
Rab, Allah’ın yüce sıfatlarından biridir. Allah, tüm varlıkların yaratıcısı, düzenleyicisi ve yöneticisidir.
Bir diğer ifade ile; Her şeyi yaratan, kanun-kural koyan, mızıklandıran ve yaşatandır…
Elest Bezminde, Kur’an-ı Kerim’e göre, Allah, dünyaya gelecek olan bütün insanların ruhlarını topladı ve onlara; (Elestü Bü Rabbiküm) “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” diye sordu. Ruhlar da; “Evet, sen bizim Rabbimizsin” diye cevap/söz verdiler!
Bezm-i Elest, İslam inancına göre Allah’ın, Adem’den kıyamete kadar gelecek olan bütün insanların ruhlarının rableri olduğunu kabul ve itiraf ettikleri meclis anlamına gelir.
Sevgili Peygamberimiz (sav), Konu İle İlgili Bir Hadis-i Şeriflerinde;
“ Vaat, söz vermek borçtur. Sözünde durmayana yazıklar olsun” demek suretiyle konunun önemine dikkat çekmektir.
Söz vermek basit bir olay değildir. Söz, kişinin karakteristik özelliğini ölçen en önemli bir ölçek, dahası bir inanç göstergesi ve imanın tezahürüdür. Söz vermenin ne anlama geldiğini anlamak için, Allah Rasûlü’nün söz verip yerine getirilmemesini münafıklık alameti sayan Hadis’i Şerif’ine bakmak yeterlidir!
Allah Rasûlü (sav) : “Dört huy vardır ki bunlar kimde bulunursa o kişi tam münafık olur. Kimde de bu huylardan biri bulunursa, onu terk edinceye kadar o kişide münafıklıktan bir sıfat bulunmuş olur” der. Bunlar:
1.Kendisine bir şey emanet edildiği zaman ona ihanet eder.
2. Konuştuğunda yalan söyler.
3.Söz verince sözünden durmaz/döner.
4.Düşmanlıkta haddi aşar, haksızlık yapar.”
Yüce Rabbimiz Kur’an Kerimin Saf Suresi 2. Ayetinde;
“Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyi niçin söylersiniz?” şeklinde uyarır. Aynı Surenin 3. Ayetinde ise; “Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir nefretle karşılanır” haberi verilmektedir!
Ancak söz vermenin önemini daha da iyi anlamak için, Yüce Allah’ın, Yüce Kitab’ında buyurduğu şu ayete bakalım! “Verilen sözü de yerine getirin, çünkü verilen söz sorumluluk gerektirir.” (İsra / 34)
Verdiği sözün arkasında duranlar; güzel ahlak sahibi, maneviyatları yüksek, söz verdiği kişilere değer veren, vefalı, samimi, sağlam karakterli, adam gibi adamlardır. Yerine getirmek için değil, zevahiri kurtarmak için söz verip de anında unutanlar ve sözü şahsi, indi menfaatleri için kullananlar ise; samimiyetsiz, ahde vefası olmayan, gösteriş budalası, karakteri ve tıyneti bozuk kişilerdir. Bu manevi hastalıktan kurtulmanın tek yolu; Dinimizi öğrenmek ve onun emirlerine göre hayatımızı tanzim etmektir. Aksi halde (Allah göstermesin) Dünyamız da Ahretimiz de berbat olur! Rabbim, tüm Müslümanları bu ve benzeri manevi hastalıklardan korusun.
Dostça kalın…
GÜNDEM
12 Aralık 2025GÜNDEM
12 Aralık 2025GÜNDEM
12 Aralık 2025GÜNDEM
12 Aralık 2025GÜNDEM
12 Aralık 2025GÜNDEM
12 Aralık 2025GÜNDEM
12 Aralık 2025Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.