Recep Çınar
Bu gün yılın dördüncü ayına, yani Nisan ayına girdik. Onun için bugünkü konum da 1 NİSAN!
1 Nisan, bilindiği gibi çeşitli ve ilginç şakaların yapıldığı bir gün olarak bilinir.
Aslında 1 Nisan şakasının “kanlı bir hile/aldatma günü” olduğunu söylesek abartmış olmayız! Hem bu günün öyle ‘gülünecek’ bir yanı olmadığını, ama Hıristiyanlar arasında “Hile (aldatma-sahtekârlık) katliam günü” olarak kutlandığını söyleyebiliriz.
NASIL MI? Kısaca anlatayım:
Yıl 1492. Haçlı ordusu Endülüs’te (İspanya) Müslümanlarının son kalesi “Gırnata”yı kuşatır. Uzun süren bir kuşatma olmasına rağmen, kış aylarının da çetin geçmesiyle kale korunabilmektedir. Durumun zorluğunu anlayan Haçlı ordusunun komutanı değişik hileler düşünmektedir.
En sonunda öyle bir hile bulur ki, Müslümanları ancak bu şekilde ‘alt’ edeceğine inanır. 31 Mart’ı 1 Nisan’a bağlayan gece kalenin önüne giderek bir elinde Kur’an bir elinde İncil şöyle seslenir:
“Şu iki kitap üzerine yemin ederim ki, teslim olursanız bu akşam size bir şey yapmayacağım” der.
Gerekli görüşmelerden sonra canlarının kurtarılması karşılığında Müslümanlar kaleyi teslim ederler. Ancak… Ertesi sabah, yani 1 Nisan sabahı, Haçlı ordusu komutanı bütün Müslümanların öldürülmesi için emir verir.
Bunun üzerine Müslümanlar, “Kutsal kitaplar üzerine yemin etmiştiniz, bize söz vermiştiniz” dediklerinde Haçlı ordusu komutanı, “Benim sözüm size dün akşam içindi, bu gün için size bir sözüm yoktur” diye cevap verir ve bütün Müslümanları oracıkta katlederek şehit ederler.İşte o gün bu gündür 1 Nisan, Hıristiyanlar arasında “Hile (aldatma-sahtekârlık) günü” olarak kutlanmaktadır.
İslam tarihinde bildirildiğine göre, Müslümanlar ilk olarak Târık bin Ziyâd emrindeki dört gemi ve yedi bin mücahit ile 711 yılında Endülüs’e hareket ettiler ve İspanya’nın güneyindeki Buheyra denilen yerden karaya çıktılar. Peygamber (Sav)’dan aldığı müjde ile fethi kesin gören Târık bin Ziyâd, askerlerin geriye dönme ümidini kırmak için gemileri yaktı. (Kuzey Afrika’ya geri gönderdiği de rivayet edilmektedir.) Bölgede İslam’ı yayma çalışmaları yapan Tarık Bin Ziyad ve askerleri Müslüman bir toplum oluşturdu.
Daha sonra ise Şam Emevilerinden 1. Abdurrahman, Cebelitarık boğazından İspanya’ya geçerek oradaki Müslüman toplulukları örgütleyip 756 yılında “Endülüs İslam Devletini” kurmuştu. 275 yıl ayakta kalan bu devlet, 1031 yılından sonra ise şehir devletleri (Beylikler) şeklinde devam etmiş ve 1492 yılında Kastilya Krallığı tarafından çeşitli hile ve katliamlarla son verilmiştir. Muhteşem bir Medeniyet kurmuş olan Endülüs Müslümanlarının yaşadığı acı sonu, tarihte pek az topluluk yaşamıştır.
Birçok insanımızın maalesef Müslümanların tarihinde olup bitenlerden yeterince haberleri yok! Endülüs’ü üç defa ziyaret etme fırsatı buldum. Bir defasında İspanyol Prof.’ lardan bölgenin tarihi ile ilgili konularda bir konferans dinledim. Onların bazı bilim adamları bile bi gerçekleri söylüyor. Endülüs Müslümanlarının gerçekten ibret alınacak tarihleri ve acı bir sonları var. Ama insanlığa pek çok ilmi buluşlar miras bırakmışlar. Bu gün Avrupa ülkelerinde eğer bir nebze olsun Müslümanların medeniyetine yakın bazı uygulamalar varsa, onu da Endülüs Müslümanlarından aldılar. Paris’teki meşhur Versay Sarayı’nda 1768 yılına kadar tuvalet dahi yoktu!
Ziya Paşa öyle diyor; ”Ger Endülüs olmasa ziyadar, / Kim Avrupa’yı ederdi bidâr! (Eğer Endülüs ışık saçmasaydı, Avrupa’yı bilgisizlik uykusundan kim uyandırırdı?)
Bugün bazılarımızın özendiği Batı, Endülüs Müslümanlarının ilmi buluşlarından ele geçirdiği Teknik teknolojik güç ile insanlığın huzur ve saadeti için değil sömürü için kullanarak zulüm yapmaktadır.
Ne acıdır ki, günümüzde birçok Müslüman, geçmişte yüz binlerce Müslüman’ın katliam günü olan 1 Nisan’ları, bir şaka günü olarak bilinçsizce kutlamaktadır!
Dostça kalın…
News
