eşya depolama
romabet romabet romabet
deneme bonusu veren siteler
bandstanddiaries.com
İstanbul’un Fethi, Fatih ve Biz!

İstanbul’un Fethi, Fatih ve Biz!

ABONE OL
21 Mayıs 2025 11:35
İstanbul’un Fethi, Fatih ve Biz!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Recep Çınar

29 Mayıs İstanbul’un fetih günü. “Fetih” deyince akla, emperyalist ülkelerin yayılmacı ve istilacı amaçlarla diğer ülkelere karşı yaptığı savaş hareketleri akla gelmemeli! İslam’daki “Fetih” farklı bir olay.  “Fetih”, Arapçada anahtar anlamındaki Miftah  isminden gelir. İftah ise açmak demektir. Fetih;  insanların Allah’a kul olma yolunda önündeki engelleri kaldırma, açma anlamında kullanılır. Fetih kavramıyla bir yere adalet, merhamet ve güzel ahlak taşımak amaçlanır. Bir bakıma Allah’ın son dini İslam’ın tüm insanlara tebliğini yapmadır. İslam, ikna dinidir zorlamayı kabul etmez.  İstanbul fethedilince, orada yaşayan Gayrimüslim halkın Can, Mal, Akıl, Nesil ve Din hürriyeti haklarına hiçbir halel/bozulma gelmemiş, bu temel insan hakları gereği gibi korunmuştur.

Evet, Bu hafta İnsanlık tarihinde çağ açıp çağ kapayan bir olay olan İstanbul’un fethinin 572. Yıldönümünü kutluyoruz. Ne yazık ki günümüzde, Ecdadı Osmanlı’yı anlamayan, birçoğu Fatih’i tanımayan, davasının ne olduğunu bazı bilmeyenler oluştu! Neyse ki, Milli Görüş Lideri merhum Erbakan’ın gayretleriyle yetişmiş tarihine, ecdadına, milli ve manevi değerlerine sahip çıkan Milli Görüş Gençliğimiz AGD (Anadolu Gençlik Derneği) var. Bu gençlik, “İstanbul’un Fethi Edirne’den başlar” diyerek yıllar önce bu özel günü kutlamayı başlatıp bu günlere kadar devam ettirmiştir.Bu yıl ise Sayın Valimiz şehirde birçok konuyu ele aldığı gibi bu konuya da el atmış ve 23 ve 24 Mayıs tarihlerinde yapılacak “İstanbul’un fethi Edirne’den başlar”  programını çok daha görkemli ve geniş kapsamlı bir şekilde düzenletmiştir. İstanbul’un fethi olayı kitaplara sığmayacak kadar maddi ve manevi zenginliği ve de fedakârlığı içeren tarihi bir olaydır. Hatta fetihler için fedakârlık da yetmiyor, “adanmışlık” gerekirmiş!  Onun için bu emanetlere sahip çıkmak hepimizin görevidir, sorumluluğudur. Bu programda  inşallah, 7’den 70’e tüm Edirne birlikte olacak!

Burada, bir yerde okuduğum İstanbul’un fethinden bir sahneyi/olayı  paylaşmak istiyorum;  “Senelerdir beklediği anı yakalayan ve arzuladığı emri alan Fatih’in askerlerinden Uluabatlı Hasan isimli küçük rütbeli ve genç bir asker veya subay, maiyetindeki 30 askerle beraber, Osmanlı bayrağını surlara dikmişlerdir. Ulubatlı Hasan, “Fetih Sûresi”nden ayetler okuyarak surlara doğru koşuyordu. Kalelerden oklar, mızraklar yağıyor; yukarıdan atılan taş, yağlı paçavra ve kızgın yağ Hasan’ın sinesine çarpıyordu. Vücudu delik deşik olsa da surlara çıkmış; elindeki mukaddes emaneti (sancağı) layık olduğu en yüksek burca dikmişti.  Şanlı sancak müjdeli şehrin semasında nazlı nazlı dalgalanırken Ulubatlı Hasan da son nefeslerini alıp veriyor; kendisine uzatılan şahadet kâsesini dudaklarına götürüyordu. O halinde bile sancağın düşmemesi için tedbir alıyor; onu kale duvarıyla kendi vücudu arasına sıkıştırmaya çalışıyordu.

Bir rivayete göre; çok geçmeden, Fatih Sultan Mehmet de surlara tırmanmıştı. O, kazanılan zaferi adeta unutmuş; çok sevdiği Hasan’ını arıyordu. Sancağın olduğu yere koşuyor… Her yanı yara bere içinde kalan bu yiğidini o halde görünce dizleri üzerine yığılıveriyor… O’nu omuzlarından kavrayıp alnına bir bûse/öpücük kondururken ancak bir dostun söyleyebileceği sözü hıçkırıklar eşliğinde söylüyordu: “Hasanım, İstanbul sana değer miydi?”

Bunun üzerine Hasan, dostu ve Sultanının hüznünü azaltmak için şunu söylüyor: “Sultanım, Sen bana emir verince sancağı alıp koştum. Ben ilerlemeye çalışırken üzerime ok, mızrak ve kızgın yağ yağıyordu. Pek çok yerimden yara almıştım. Surlara yaklaşmıştım ama takatim de kesilmişti. Hele bir aralık ayağımın altından bir taş da kayınca düşüverecek gibi oldum. Uçuruma yuvarlanacağım o sırada “Efendim” diye Hz. Muhammed aleyhisselama sığındım. Birden bana doğru iki el uzandı. Beni düşmekten koruyan o iki el, Rasûlullah’ın elleriydi” diyor ve son bir gayretle doğrulup az ileriyi gösteriyor; “Baksana Sultanım, İstanbul’un surlarında Hz. Muhammed dolaşıyor. O’nun dolaştığı surlar için değil bir Hasan, binlerce Hasan feda olsun” sözleriyle ötelere kanatlanıyordu.

Bizim dinimiz İslam, insan hayatını kuşatan bir düzen/sistem! Rabbimiz (cc) Bakara Suresi 30. Ayette; “Hani Rabbin meleklere: “Muhakkak ben yeryüzünde (benim emirlerimi tebliğ ve infaza me’mur) bir halîfe (bir insan, âdem) yaratacağım” demişti. (Melekler) de: “Biz seni hamdinle tesbîh ve seni takdis (ayıblardan, eş koşmakdan, eksikliklerden tenzîh) edib dururken (yerde) orada bozgunculuk edecek, kanlar dökecek kimse mi yaratacaksın?” demişlerdi. Allah (da) : “Sizin bilemeyeceğinizi her halde ben bilirim” demişti.”

Dünya hayatı, insan için bir imtihan yeridir! Bu imtihan, yeryüzünü ıslah etmek, Allah’ın düzenini/sistemini hâkim kılarak adaleti, huzur ve barışı sağlamaktır. Ecdadımız 623 yıl bunun mücadelesini verdi! Şunu unutmayalım ki, “Cennet ucuz değilCehennem dahi lüzumsuz değil!

“Mü’min Cennete lâyık ve kâfir Cehenneme muvafık bir mahiyet kesb eder.” (Sözler, Altıncı Söz). 

Yani cennete gitmek için iman lazım, ibadet lazım, fedakârlık (mal ve can) lazım, nefis ve şeytan ile mücadele lazımdır. Lakin cehenneme gitmek için bunları terk etmek, yani amel/yapmaya teşebbüs etmemek kâfidir! 

Bu sebeple insanların ekserisi kolay olan cehenneme koşuyor! (Mektubat, Hakikat Çekirdekleri).

27 Mart 1994 yerel seçimlerinde İBB seçilen Sayın R.T. Erdoğan ne demişti?

“İstanbul’a girişler için vize uygulaması getirilmeli”! İktidara gelince ne oldu da İstanbul birçok ülke nüfusundan daha kalabalık hale getirildi! Nereden nereye? Bir ecdadımızın yaptıklarına bakalım, bir de bizimkilere!

Dostça kalın…

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.

Marsbahis
deneme bonusu veren siteler