DOLAR 32,2123 0.02%
EURO 35,1066 0.24%
ALTIN 2.529,801,18
BITCOIN 2161049-0,13%
Edirne
17°

KAPALI

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Şehir, Medeniyet ve İnsan!

Şehir, Medeniyet ve İnsan!

ABONE OL
28 Şubat 2024 12:20
Şehir, Medeniyet ve İnsan!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Recep Çınar 

Şehirler,  İnsanların bir arada, her türlü ihtiyaçlarını karşılayabilecek şekilde yaşamalarını sağlayacakları yerleşim merkezleridir.Medeniyet,  “şehirlilik, şehre has yaşam” tarzını ifade eden bir kavram olarak tarif edilir. Medeniyet, Arapça “şehir” anlamındaki “Medine” kelimesinden türetilmiştir. Şehircilik bir başka ifade ile “Medeniyet, yaşama ve yaşatma” sanatıdır. Osmanlı medeniyeti bu temel üzerine kurulmuştur. Çünkü temelinde İslâm vardı. Aslında “Avrupa medeniyeti diye bir şey yok” demek daha doğru olur. Çünkü Avrupa medeniyeti tarih boyunca “yok etme” sanatını gerçekleştirmiştir. Bunu zaten günümüzde de net bir şekilde görüyoruz.Her girdiği ülkeyi tarumar ediyorlar, zenginliklerini sömürüyorlar. Ama bizim medeniyetimiz buna asla müsaade etmez.  

İnsan ise , “yaratılmışların en şereflisi olan varlıktır.” Kendisine mukaddes bir emanet tevdi edilmiştir. Rabbimiz, En’am Suresi 165. Ayette: ”O sizi yeryüzünün halifeleri (kendisi adına vekil) kıldı ve size verdikleriyle sizi denemek için kiminizi kiminize göre derecelerle yükseltti. Şüphesiz senin Rabbin, sonuçlandırması pek çabuk olandır ve şüphesiz O, bağışlayandır, esirgeyendir” derken, Araf Suresi 10. Ayette ise: “Andolsun, sizi yeryüzünde yerleşik kıldık ve orada size geçimlikler yarattık. Ne az şükrediyorsunuz?” diye ikaz eder!

Yani insanın görevi: yeryüzünü ihtiyaca göre “imar” edici, “İfsat” edici (bozguncu) değil; “Islah” edici (düzenleyici) olmaktır. Yaşadığı şehir, kasaba, köy… İnsanların ihtiyaçlarını gidererek insanca yaşayabileceği yerler haline getirilerek huzur, barış, kardeşlik ve adaleti tesis etmektir.

Zaten Rabbimizin, diğer yaratıklardan farklı olarak insana verdiği meziyetler; Doğruyu Yanlıştan /Güzeli Çirkinden / İyiyi Kötüden /Faydalıyı Zararlıdan / Adaleti Zulümden ayırma yeteneğidir. Buna karşılık da sorumluluklar yüklemiştir. O sorumluluk; Allah’a kul olmak, emirlerine uymak! Kendisine verilen bu yetenekleri yerli yerinde kullanan insan, hem diğer insanların takdirini hem de Rabbinin rızasını kazanmış olur. Aksi halde şu fani dünya hayatında maddeyi ön planda tutup “rant” ile, “adam kayırmak” ile, “işi ehline vermemekle” ömür tüketirse, ne dünyada ne de ahrette huzur ve kurtuluşa eremez. Müslümanlar olarak inanıyoruz ki,  ölüm var, ahret var ve de hesap var! Bu dünyada her yaptığımızın şeyin hesabını ahrette vereceğiz. Verdiğimiz, vermediğimiz, kime verdiğimiz “oy”un dahi! 

Yerel seçimler yaklaşırken şunu da unutmayalım ki buradaki görev, günümüzde birçok vasıfları kaybettirilmiş olan şehirler için çözümler üretmektir. Tabii ki lafla değil! Bizim Medeniyetimizin (İslam) kendine has, insan fıtratına uygun özellikleri vardır. Bunların en önemlilerinden biri, kötülüklerin içinden çıkılarak kötülükleri defedip, iyilik ve güzellikleri hâkim kılmaktır. Bunun için de hedef, menfaat değil fazilet (lütuf ve ihsan) olmalıdır. Osmanlının kullandığı lisanda “Mesken” dediğimiz evlerimizin adı bugün “konut” oldu! Ancak “Mesken”, çok farklı bir anlam ifade eder.  “Mesken”, “sükûnet bulunan yer” anlamı taşır. Acaba toplum bu günkü “konut”larda ne kadar sükûnet bulabilmektedir?

Bir zamanlar “Şehirler Sultanı” olarak anılan şehrimiz Edirne, günümüzde çarpık imarlaşma, alt yapı, üst yapısı bozukluğu/yetersizliği ile  düzensiz bir hale getirildi. Pislik, (çöp – çamur – çukur)’ten geçilmiyor! Peygamberimiz (sav); “Allah temizdir, temiz olanları sever” diyor! Yolundan kaldırımına, trafik sorunlarından, yeşil alan yetersizliğine… hemen her konuda adeta “ray”dan çıkarıldı!  “Başka medeniyetlerden bir şey almayalım mı? “ sorusu akla gelebilir. İyi, güzel, faydalı olan nerede ve kimde olursa olsun bir bakıma insanlığın ortak değerleridir, elbette alınır. Ama günümüzde o bile yapılmıyor!

Şehirleri İnsanlar Kurar, Ama İnsanları Şehirler Şekillendirir!  Osmanlı Medeniyeti, ayni zamanda bir  “Vakıf Medeniyeti” idi. Osmanlı’nın şehirleri de vakıf şehirleri idi.  Şehirleri insanlar kurar ama insanları şehirler şekillendirir. Dolayısıyla şehirler insan şahsiyetini etkiler. Bunun için günümüzde insanımızın şehircilik bilincinin geliştirilmesine de ihtiyaç var! Yani şehri sevmek ve her yönüyle korumak ve sahip çıkma duygusu verilmelidir. Şehrin yönetimini üstlenenler de buna göre plan – program yapmalıdır.

Evet, toplum olarak şehrimizde gerçekten huzur ve saadet içinde bir yaşam sürmek istiyorsak önce kaybettiğimiz değerlere sahip çıkmamız gerekiyor. Bu da eğitimle olur, liyakatli ve dürüst yöneticileri iş başına getirmemizle olur.  Yerel seçimler yaklaşırken yukarıda anlatmaya çalıştığım ölçüleri göz önünde bulundurarak oyumuzu kullanalım. Göreve talip adayları iyi ölçüp tartalım! Kabiliyet ve karakterlerini iyi anlamaya çalışalım! Yoksa güzel Edirne’mizin “devranı” böyle döner gider! Edirne’ye tekrar “Şehirler Sultanı” unvanını kazandırmak istiyorsak bu, “Milli Görüş ruhu, Belediyecilik anlayışı” ile olur!

Dostça kalın…         

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP