Zafer Partisi Edirne Merkez İlçe Başkanı Arda Meriç, dört kişilik bir ailenin açlık sınırının 26 bin TL, yoksulluk sınırının ise 81 bin TL’yi geçtiğine dikkat çekerek, emeklilerin açlık sınırının altında yaşam mücadelesi verdiğini belirtti. Meriç, “Yıllarca çalışarak ülkeye hizmet eden yurttaşlar, çalışmalarının karşılıklarını almaları gereken dönemde, borçla, dışlanmışlıkla baş başa bırakılmışlardır” dedi.
Zafer Partisi Edirne Merkez İlçe Başkanı Arda Meriç, yaptığı yazılı basın açıklamasında emeklilerin yaşadığı gelir eşitsizliğine dikkat çekti. Meriç, açıklamasında şunları kaydetti:
“Temmuz 2025 itibarıyla dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 26 bin lirayı, yoksulluk sınırı ise 81 bin lirayı aşmış durumdadır. Buna karşılık, en düşük emekli aylığı halen 16 bin lira seviyesindedir. Bu fark, yalnızca bir gelir eşitsizliğin değil, aynı zamanda emeklilerin insan onuruna yakışır bir yaşam sürmesinin hükümet eliyle engellendiğinin göstergesidir. Anayasamızın 2. maddesi Türkiye Cumhuriyeti’ni “sosyal bir hukuk devleti” olarak tanımlar. Ancak emeklilerin bugün yaşadığı koşullar, bu ilkenin yalnızca metinlerde kaldığını, uygulamada ise ciddi biçimde ihlal edildiğini göstermektedir. Yıllarca çalışarak ülkeye hizmet eden yurttaşlar, çalışmalarının karşılıklarını almaları gereken dönemde, borçla, dışlanmışlıkla baş başa bırakılmışlardır.
‘EMEKLİLER TEMEL İHTİYAÇLARINI BİLE KARŞILAYAMAZ HALDE’
Buna ek olarak, geçtiğimiz günlerde Resmî Gazete’de yayımlanan ve bankaların emekli maaşlarına haciz koymasının önünü açan düzenlemeler, sosyal devlet ilkesiyle açıkça çelişmektedir. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na ve İcra İflas Hukuku Kanunu’na göre emekli maaşlarına haciz konulması ancak emeklinin rızasıyla mümkündür. Ancak uygulamada bu rıza, banka kredisi kullandırılırken önceden alınan genel muvafakatnameler yoluyla şeklen sağlanmakta, çoğu emekli bu şartı farkında olmadan kabul etmektedir. Bu durumda emekliler, bir yandan temel yaşam ihtiyaçlarını karşılayamazken, diğer yandan da borç ve haciz tehdidiyle psikolojik olarak baskı altına alınmaktadırlar. Kamu bankalarının dahi bu uygulamayı yaygın biçimde sürdürmesi, devleti kendi yurttaşına karşı bir alacaklı gibi konumlandırmakta, kamusal güveni zedelemektedir.
Emekli maaşı, bir borç teminatı değil; geçmişin emeğinin, yaşlı güvenliğinin ve insanlık onurunun teminatıdır. Devletin asli görevi, emeklilerin yaşamlarını asgari insan onuru çerçevesinde sürdürmesini garanti altına almak; bankaların, özellikle de kamu eliyle faaliyet yürütenlerin, bu kırılgan gruplar üzerinde baskı kurmasını engellemektir. Bugün emekliye reva görülen bu tablo, sadece ekonomik değil, aynı zamanda ahlaki bir çöküşe de işaret etmektedir. Devletin yeniden kamucu, halktan yana bir çizgiye dönmesi ve emeklilere yönelik bu uygulamalara son vermesi artık bir tercih değil, anayasal bir zorunluluktur.” Haber Merkezi
GÜNDEM
26 gün önceGÜNDEM
21 Temmuz 2025GÜNDEM
21 Temmuz 2025GÜNDEM
21 Temmuz 2025GÜNDEM
21 Temmuz 2025GÜNDEM
21 Temmuz 2025GÜNDEM
21 Temmuz 2025