Eğitim-İş Edirne Şubesi Örgütlenme Sekreteri Reyhan Kaplan, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’ni imzalayan ilk ülke olmasına karşın 2021 yılında sözleşmeden çekilmesinin kadınların yasal ve sosyal güvencelerini ciddi şekilde zayıflattığını belirtti. Kaplan, “Toplumun her alanında kadın-erkek eşitliğinin sağlanması, kadına yönelik şiddetin ve cinayetlerin son bulması için derhal İstanbul Sözleşmesi’ne dönülmelidir” dedi.
Eğitim-İş Edirne Şubesi Örgütlenme Sekreteri Reyhan Kaplan, “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma Günü” ile ilgili yaptığı açıklamada, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’ne geri dönmesi gerektiğini belirtti. Kaplan, yaptığı yazılı basın açıklamasında şunları kaydetti:
“25 Kasım 1960, Dominik Cumhuriyeti’nde faşist Trujillo Hükümeti’ne karşı mücadele veren Mirabel kardeşlerin vahşice katledildiği karanlık bir gün olarak tarihe geçmiştir. Birleşmiş Milletler, bu acı olayı unutturmamak ve kadın hakları mücadelesine dikkat çekmek amacıyla 1999 yılında bugünü “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma Günü” ilan etmiştir.
Kadına yönelik şiddetle mücadele, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ve Birleşmiş Milletler kararları doğrultusunda, devletin birincil sorumluluklarından biridir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 17. maddesi, “kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığını” güvence altına alırken, hiçbir bireyin “insan onuruyla bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamayacağını” açıkça belirtmektedir. Ancak kadına yönelik şiddetin artışı, bu anayasal güvencelerin kâğıt üzerinde kaldığını göstermektedir. OECD ülkeleri arasında Türkiye, kadınların erkekler tarafından en fazla şiddete maruz kaldığı ülkedir. Buna rağmen herhangi bir yasal düzenlemenin yapılmaması ya da var olan yasal düzenlemelerin etkin biçimde uygulanmaması kadına yönelik şiddetin her geçen gün katlanarak artmasını beraberinde getirmektedir.
‘İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDEN ÇIKILMASI CİNAYETLERİNİN ARTIŞINA ZEMİN HAZIRLADI’
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre 2025 yılının ilk 10 ayında Türkiye’de 235 kadın öldürülmüştür. Bu tablo, iktidarın kadınları değersizleştiren, cinsiyet eşitliğini hedef alan ve kadını ikinci cinsiyet olarak gören politikaların doğrudan sonucudur.
Türkiye, 2011’de İstanbul’da imzaya açılan İstanbul Sözleşmesi’ni imzalayan ilk ülke olmasına rağmen 2021 yılında sözleşmeden çekilerek, kadınların yasal ve sosyal güvencelerini ciddi biçimde zayıflatmıştır. İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddeti önlemede uluslararası bir rehber niteliğindeyken ve devletlere bağlayıcı yükümlülükler getirirken, bu sözleşmeden çıkılması, şiddet gören kadınların başvurabileceği mekanizmaları etkisizleştirmiş, kadın cinayetlerinin artışına zemin hazırlamıştır. Bu adım, kadınların can güvenliğini hiçe sayan bir anlayışın yansımasıdır ve toplumsal eşitlik mücadelesine vurulmuş bir darbedir.
Bugün Türkiye’de kadınlar; evde, sokakta, iş hayatında, kampüslerde ve toplumsal hayatın her alanında şiddetin, tacizin, mobbingin ve ayrımcılığın çeşitli biçimleriyle karşı karşıyadır. Bu durum açıkça bir insan hakları ihlalidir ve devletin birincil sorumluluğunu ihmal ettiğinin açık göstergesidir.
‘SUÇLULAR CAYDIRICI CEZALAR ALMALI’
Eğitim-İş olarak taleplerimiz nettir. Toplumun her alanında kadın-erkek eşitliğinin sağlanması, kadına yönelik şiddetin ve cinayetlerin son bulması için derhal İstanbul Sözleşmesi’ne dönülmelidir. sayılı kanun tavizsiz ve etkin şekilde uygulanmalıdır. Çalışma yaşamında psikolojik ve fiziksel şiddetin önlenmesi için ILO C190 sözleşmesi imzalanmalıdır. Biliyoruz ki şiddeti durdurmanın yolu suçluların caydırıcı cezalar alması ve mağdurların korunmasıdır. Bu da ancak etkin hukuki düzenlemeler ve uygulamalar ile mümkündür.” Haber Merkezi
GÜNDEM
21 gün önceGÜNDEM
26 Kasım 2025GÜNDEM
26 Kasım 2025GÜNDEM
26 Kasım 2025GÜNDEM
26 Kasım 2025GÜNDEM
26 Kasım 2025GÜNDEM
26 Kasım 2025