eşya depolama
romabet romabet romabet
deneme bonusu veren siteler
bandstanddiaries.com
sakarya escort belek escort adana escort antalya escort ankara escort aydın escort bursa escort gaziantep escort istanbul escort samsun escort balıkesir escort mersin escort konya escort eskişehir escort izmir escort sınav analizi denizli vip transfer kocaeli escort malatya escortmaltepe escort muğla escort manisa escort sivas escort tekirdağ escort tokat escort uşak escort yalova escort yozgat escort trabzon escort afyon escort aksaray escort amasya escort ardahan escort artvin escort bartın escort bayburt escort bolu escort burdur escort çanakkale escort çankırı escort çorum escort edirne escort elazığ escort erzurum escort erzincan escort kırşehir escort van escort zonguldak escort giresun escort gümüşhane escort hakkari escort ığdır escort ısparta escort kahramanmaraş escort karabük escort karaman escort kars escort kastamonu escort kırklareli escort kütahya escort nevşehir escort niğde escort ordu escort osmaniye escort rize escort şanlıurfa escort siirt escort sinop escort şırnak escort tunceli escort yozgat escort tokat escort tekirdağ escort kütahya escort balıkesir escort aydın escort edirne escort sivas escort uşak escort adana escort adana escort adana escort adana escort adana escort adana escort adana escort vergi konseyi görüntülü sohbet urla siyaset haberleri ankara magazin istanbul magazin yalova magazin kütahya magazin elazığ magazin adıyaman magazin tokat magazin sivas magazin batman magazin erzurum magazin afyon magazin malatya magazin ordu magazin trabzon magazin mardin magazin eskişehir magazin denizli magazin muğla magazin van magazin aydın magazin tekirdağ escort balıkesir magazin samsun magazin kayseri magazin manisa magazin hatay magazin diyarbakır magazin mersin magazin kocaeli magazin gaziantep magazin konya magazin sakarya magazin antalya magazin bursa magazin izmir magazin istanbul otomobil fiyatları istanbul ekonomi istanbul eğitim istanbul seyahat istanbul gezi rehberi antalya alışveriş merkezleri antalya ticaret
Ender Bilar

Ender Bilar

25 Kasım 2025 Salı

EDİRNE’NİN KURTULUŞU VE ATATÜRK’ÜN KURTULUŞ MESAJI

EDİRNE’NİN KURTULUŞU VE ATATÜRK’ÜN KURTULUŞ MESAJI
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Serhad kent Edirne, tarihi süreç içinde stratejik ve jeopolitik önemiyle Balkanların en önemli şehri, Osmanlının da ikinci başkenti olmuştur. Edirne Bizans döneminde İstanbul’u koruyan kent konumunda iken Osmanlı döneminde de İstanbul’u feth eden kent olmuştur.

Çağdaş Cumhuriyetin aydınlık yüzü olan bu kent dört kez işgal görmüştür. Gördüğü bu işgaller sonucunda kent halkı birçok göçlere, zulüm ve işkencelere tanıklık etmiştir.

Bugün düşman işgalinden kurtuluşunun 103. yıl dönümünü kutlayan Serhat Kenti Edirne, 25 Kasım 1922 günü Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının ülkemizi düşman işgalinden kurtarmak için yaktığı kurtuluş meşalesiyle tekrar bağımsız ve özgürlüğüne kavuşmuştur.

19 Mayıs 1919 da M. Kemal Atatürk’ün Samsun’a çıkmasıyla başlayan bu hareket ülke sathına yayılmış, birçok cephede verilen mücadeleler sonunda kazanılmıştır.

Bu zaferlerin ardından 11 Ekim 1922 tarihinde Birleşik Krallık ile Ankara hükûmeti arasında Mudanya’da imzalanan ateşkes antlaşması üç gün sonra 14 – 15 Ekim 1922 günü gece yarısı yürürlüğe girmiştir. Sözleşmenin yürürlüğe girmesiyle 15 gün içinde Yunan ordusunun Meriç’in batısına çekilmesi ve bir ay sonra da Doğu Trakya’nın tamamen BMM Hükûmeti’ne teslimine karar verilmiştir. Trakya’yı teslim almak üzere İzmir Mebusu Refet Paşa görevlendirilmiştir.1 

Mudanya antlaşması gereği de  Yunanlı askerlerinin tamamı şehrin teslim tutanağının imzalandığı 25 Kasım 1922’nin dört beş gün öncesinde şehri tahliye etmişti. Ant-laşma gereği de Fransız polisi Yunan askerlerinin geçeceği caddelerde gerekli tedbirleri almıştı.

Ancak Yunanlılar çekilince yönetimi üstlenecek kimse kalmadığından, birçok tehlikeyi göze alarak tahliyeden önce şehre giren Lütfi Arif Bey Edirne’deki bazı kişilerin katılımıyla geçici bir hükûmet kurmuş ve Türk ordusu şehre girinceye kadar yönetimi üstlenmişti.

Bu geçici hükûmet askerleri karşılamak için hazırlıklar yapmış, gelecek heyetlere yer hazırlamış ve güvenliğin teminine çalışmıştı. Yunanlılar şehirde kırmızı kumaş bırakmadıklarından Lütfi Arif Bey ve arkadaşlarının yardımıyla bazı çarşaflar ve patiskalar kırmızıya boyanarak yeterli derecede bayrak hazırlanmış ve her tarafa zafer takları dikilmişti.2 

Fransız mıntıkasında bulunan Edirne’nin devir ve teslimi için hazırlanan heyet, 22 Kasım sabahı saat 08.10’da Bahriye Mektebi Bando ekibinin çaldığı “Ey Gaziler” türküsü ve alkışlar arasında trenle Sirkeci’den hareket etti. Heyet Edirne’ye götürmek üzere “İstanbul’un Edirne’ye Hediyesi” ibaresini içeren ve 5 metre uzunluğundaki ipekten yapılmış şanlı bir sancağı yanlarına almıştı.

24 Kasım 1922 Cuma sabahı dönemin Edirne Valisi Şakir Kesebir ve Edirne milletvekilleri Şeref Aykut ile Faik Kaltakkıran ile birlikte diğer heyette bulunan kişiler şehre giriş yaparak hükümet binası önünde kurulan takın önüne gitmişlerdir.

Burada düzenlenen törende de Türk Bayrağı göndere çekilmiştir. 25 Kasım’da imzalanan tesellüm tutanağıyla da şehir geri alınmıştı. Kazanılan bu özgürlüğün coşkusunu halkımız her yıl 25 Kasım günü kutlayarak tarih yapraklarında izler bırakmıştır.

Bir asrı aşkın süren Edirne’nin Kurtuluş günü kutlamaları kentin ve ülkemizin yerel ve ulusal belleği olan gazetelerin tozlu sayfalarında  yer almaktadır.

Bunları incelediğimizde çok ilginç bilgiler karşımıza çıkmaktadır;

Edirne’nin düşman işgalinden kurtuluşunun birinci yıldönümü kutlamaları 25 Kasım 1923 günü yapılmıştır. Edirne’nin kurtuluşunun birinci yıldönümü nedeniyle Ankara’dan gelen  Fethi Bey Başkanlığındaki Türkiye Büyük Millet Meclisi Heyeti, 24 Kasım 1923 akşamı Edirne’ye ulaşmıştır. 

Heyet, 25 Kasım sabahı Edirne Belediye Binası balkonundan yapılan konuşmaların ardından Selimiye Camii önünde elli bin kişinin katılımıyla düzenlenen törende Edirne Belediye Başkanı İbrahim Bey ve Ankara’dan gelen heyet başkanı Fethi Bey, Kazım Karabekir ile birlikte protokol konuşmaları yapılmıştır.

Türkiye Reis-i Cumhuru Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Ankara’dan Edirne’ye gelen Türkiye Büyük Millet Meclisi Heyet Başkanı Fethi Bey ile törende okunmak üzere bir kutlama mesajı göndermiştir.

Dönemin Belediye Başkanı İbrahim Zağra Bey, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün Edirne’ye gelen heyet ile gönderdiği kutlama mesajını okumak için kürsüye çıkarak Edirne halkına şu mesajı iletmiştir;

“Edirne Belediye Riyaset-i Âliyesine Davetnamenizi memnuniyet-i mahsusa ile aldım.

Düşman elinde bulunduğu felaketli günlerde elem ve hüznü candan ve derinden hissettiğimiz sevgili Edirne’mizin halas gününe tesadüf eden yevm-i mesudda aranızda bulunmayı cidden arzu ederdim.

Hasbelmazere bu şereften mahrumiyetimden dolayı pek müteessirim. Meclis-i Millimizden izam buyurulan Heyet-i Mebusenin reisi Fethi Beyefendinin benim de vekilim olarak kabul buyurulmasını rica eder ve güzel şehrinizin muhterem ahalisi için ebedi refah ve saadet temenni eylerim efendim.

Türkiye Reis-i Cumhuru Gazi Mustafa Kemal”

Şehrin değişik yerlerinde kurulan takların halkımıza verdiği ayrı heyecan ve coşkuyla Edirne’nin düşman işgalinden kurtuluşunun birinci yıl dönümü üç gün kutlanmıştır. Kutlamalar amacıyla kentimize gelen TBMM Heyeti de 27 Kasım sabahı Edirne’den törenle uğurlanarak ayrılmıştır.3 

Yaptığım araştırmalar da, savaşın etkilerini henüz bütünüyle üzerinden atamamış olan kentin ilk kurtuluş kutlamalarının 1923 yılında üç gün süreyle gerçekleştirilirken diğer yıllarda ise kutlama süresinin bir haftaya çıkarıldığı görülmektedir.

Günümüzde ise kutlamaların yalnızca bir günle sınırlandırıldığı görülmektedir. Bu bağlamda son yıllarda kentimizde düzenlenen etkinliklerin zaman içerisinde kültürel erozyona uğraması, tarihî, kültürel ve sanatsal kimliğiyle öne çıkan serhat kenti Edirne’nin özgün kültürel dokusu, kimliği ve değerleriyle örtüşmemektedir.

 İşte M. Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının kurmuş olduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin üzerinde doğan güneşin ışığı, cumhuriyetin değer ve devrimleriyle yüz yılı aşkın ülkemizi aydınlatmayı sürdürmektedir.

Bizlere bu vatanı emanet eden başta M. Kemal Atatürk ve Arkadaşları ile tüm şehitlerimizi, rahmet ve minnetle anıyoruz.

Kentimizin düşman işgalinden kurtuluşunun 103. Yılı kutlu olsun.

Kaynaklar

1- Çetin, Nurten (2023) Milli Mücadele Döneminde Edirne, Milli Mücadele’nin Yerel tarihleri 1923-2023, Cilt:10 kitabı içinde (s.1-103).- Ankara: Türkiye Bilimler Akademisi Bölüm Sayfaları: 29/(10.Cilt)

2- Tuna, Serkan (2021) Edirne’nin ilk kurtuluş yıldönümü töreni ve TBMM Heyeti, Troyacademy, 6 (2), 620-642.

3- Tuna, Serkan (2021) Edirne’nin ilk kurtuluş yıldönümü töreni ve TBMM Heyeti, Troyacademy, 6 (2), 620-642

Devamını Oku

EDİRNESPOR: KENT KİMLİĞİNİN KAYBOLAN RENKLERİ

EDİRNESPOR: KENT KİMLİĞİNİN KAYBOLAN RENKLERİ
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Kentlerin kültürel kimliğini şekillendiren önemli öğelerinden biri de spor kulüpleri ve onların etrafında birleşen topluluklardır.

Spor kulüpleri yalnızca sportif başarı için mücadele eden yapılar değil, aynı zamanda toplumsal dayanışmayı pekiştiren, farklı kesimleri ortak bir amaç etrafında buluşturan kurumlar olarak kent kimliğinin inşasında kritik bir rol üstlenmektedir.

Kentimizde de bu kritik rolü üstlenen kulüplerin başında Edirnespor gelmektedir. Ne var ki kulüp, 2025-2026 sezonuna da plansız ve hazırlıksız bir kadroyla girerek bu beklentiyi yine karşılayamıyor.

Kentimizin güzide kulübü olan Edirnespor’un tarihi, renkli ve inişli-çıkışlıdır. Kentimizin amatör kulüplerinden Edirne, Meriç ve Su Sporun birleşmesiyle 1966 yılında mavi-beyaz renkleriyle kurulmuş olup daha sonra da sarı-kırmızı renkleriyle jimnastik, atletizm, futbol vd. spor dallarında mücadele ederken kentin gençlerinin hayallerini süslemiştir.  

Kulüp kurulduğu günden bugüne ekonomik sürdürebilirliğini sağlayacak bir projeyi üretip hayata geçiremediği, kurumsal bir kimliğe sahip olamadığından sürekli kişi veya kurum ve kuruluşların bağışlarıyla sürdürülebilirliğini sağlamaya çalışmıştır.

Geçtiğimiz sezon başarısız bir dönem geçiren kulübün yönetim kurulu yeni sezonda bu başarısızlığa son vermek amacıyla 8 Haziran 2025 günü olağanüstü genel kurula gitmiş çoğunluk sağlanamadığından toplantı 15 Haziran’a ertelenmiş ancak aday çıkmadığından dolayı da yönetim devam kararı almıştı.

Devam kararının ardından kulübe gerekli desteği bulamayan yönetim, bu defa da kulübü kayyuma devredeceğini açıklasa da devam etmiştir.

Yönetimin bu kararsızlığı transfer sezonuna hazırlıklarını yapmasını engellemiş, transfer tahtasını açmak için yeterli parayı da yatıramadığından anlaştığı sporcuların lisanslarını zamanında çıkartamamıştır. Edirne Valisi Sayın Yunus Sezer’in son andaki desteğiyle transfer tahtası açılmış ve yapılması gereken transferler sağlanarak lig mücadelesine başlamıştır. Ancak Türkiye Kupası maçında yaşanılan skandal kentin spor tarihine geçerken bugüne kadar oynadığı beş maçta da galibiyetle tanışamamıştır.

Aslında Edirnespor kuruluşundan bugüne inişli çıkışlı dönemler geçirmiştir. 1966 yılında rahmetli Rahmi Akıncan’ın başkanlığında 2.ligde mücadeleye başlayan kulüp, 1968-1969 sezonunda 3. Lige düşmüştür. 

Geçen süre içinde kentimizin iş insanı Niyazi Aydınlık’ın başkanlığında 1977-1978 döneminde ikinci lige çıkma başarısını göstermiştir. 11 yıl ikinci ligde mücadele eden Edirne Spor, 1989-1990 döneminde tekrar 3. Lige düşmüştür. Belediye Başkanı Hamdi Sedefçi’nin kulüp başkanı olduğu 1993-1994 döneminde tekrar 2. Lige yükselmiştir.

1998-1999 sezonunda mali ve teknik sorunlardan dolayı tekrar 3. Lig’e düşen Edirnespor, 2002-2003 sezonunda ise tarihinde ilk kez amatör Lig’e düşmüştür.

Dolayısıyla Edirnespor tarihsel süreçte kimi dönemlerde siyasilerin desteğiyle yükselmiş, kimi dönemlerde ise aynı dinamikler nedeniyle gerilemiştir.

Uzun süre amatör kulüpte mücadele eden Edirnespor, yine dönemin Belediye Başkanı Hamdi Sedefçi’nin Ayşekadın Sporun kendisini fesh etmesiyle “Edirnespor Gençlik” adlı bir takımın kurulmasına öncülük etmiş ve kulüp başkanlığına da oğlunu getirerek BAL liginde mücadele etmeye başlamıştı. Edirne Belediye Başkanlığından her türlü destek sağlanmasına rağmen takım bir türlü 3. lige çıkmayı başaramamıştı. 2014 yılında Tekirdağ’da düzenlenen yükselme maçında yalnız kalan kulübe bu sefer Edirne Belediye Başkanlığına gelen Recep Gürkan sahip çıkmıştır. Kulübün borçları ödenmiş, önce Hasan Yürek sonrasında da Savaş Üner’in başkanlığında oluşturulan yönetim ile tekrar profesyonel lige çıkma çabası gösterilmiştir.

TFF Yönetim Kurulu, Temmuz 2020’de aldığı kararla BAL Ligi’nde şampiyon olan veya liderle puan farkı en fazla üç puan olan 9 takımı doğrudan TFF 3. Lig’e kabul etmesiyle 2002-2003 sezonundan itibaren 3. Lig hasreti çeken Edirne spor, 18 yıl sonra yeniden profesyonel lige kavuşmuştur.

Edirnespor 59 yıllık tarihinde kurumsal kimliğe kavuşamamıştır. Bugüne kadar tesisleşme ve alt yapıya yönelik yeterli çalışmalar gerçekleştirilememiştir. Erkan Even’in başkanlığında yürütülen beş yıllık çalışma programı kapsamında Arda Denizeri, Adnan Yıldız ve Esen Gökbilen hocaların yönetiminde 80 futbolcu grubuyla başlatılan çalışmalar meyvesini 2006 yılında vermiştir. Edirnespor U 19 takımı Türkiye üçüncüsü olma başarısını göstermiştir. Bu da gösteriyor ki, alt yapıya gerekli önem verildiği ve gerekli destek sağlandığında başarı gelmektedir.

Ancak bu başarının devamı gelmemiştir. Kentte faaliyet gösteren kurum ve kuruluşlar ile iş insanları ve halkın bağışlarıyla kulübün giderleri karşılanmaya çalışılmıştır. Bu sistemde de şeffaf yönetim anlayışını benimseyen yönetimler halkın güvenini kazanarak destek görürken şeffaf bir yönetim göstermeyen yönetimler de halkın güvenini kazanamadığından da gerekli desteği görememiştir. 

Bu bağlamda Edirnespor’un ekonomik özgürlüğüne kavuşması adına dile getirilen Kapıkule’den destek sağlanması süreci bile eski yıllarda denenmiş yine başarı getirmemiştir. Halk arasında birçok spekülasyonunda doğmasına neden olmuştur.  

Bugünkü yönetimin en önemli talihsizliği kent halkında ve spor kamuoyunda güvenini yitirmesidir. Yönetimin Edirnespor’a katkı sağlamak amacıyla düzenlemiş olduğu “Gastronomi Künefe Kebap ve Yöresel Ürünler Festivali” ile “Gaziantep ve Hatay Yöresel Ürünler Festivali” adlı festivaller ise kentte şaşkınlık yaratmıştır. Şu iyi bilinmelidir ki; Kişiler, doğdukları kente olan özlemlerini içlerinde taşırken, yaşadıkları kentin kültürel kimliğini yansıtan değerlere de sahip çıkarak o kentin bir parçası olmalıdır.

Böylesi zor şartlarda sağlanan ekonomik kaynakların doğru kullanılması, transfer edilecek sporcuların takımın ihtiyaçları doğrultusunda ve devamlılık sağlayacak şekilde belirlenerek yapılması önemlidir. Bu sezon yapılan transferlerle kurulan takım gösteriyor ki, yöneticiler biletleri ücretsiz yapsa da sporseverleri tribünlere çekememektedir. Oysa tribünleri dolduracak olan, sadece bilet değil; güven, heyecan ve aidiyettir.

Bu bağlamda rahmetli Muammer Şener döneminde başlayan tesisleşme çalışmaları geliştirilememiştir. Edirnespor’un öncelikle tesisleşmesi için bir spor kompleksi oluşturulmalı, alt yapıya da önem verilerek üniversite işbirliğiyle çalışmalar yürütülmelidir. Kentte başta DSİ olmak üzere amatör spora destek veren kurumların sayısının artması, amatör sporun gelişmesine katkı sağlayarak Edirnespor’un alt yapısının güçlenmesine de zemin hazırlayacaktır.

Kulübün kurumsallaşması sağlanarak, kentin kurum, kuruluş ve sivil toplum örgütlerinin de desteğiyle kurumsal gelir kaynakları yaratacak projeler üretilmelidir. Kulüp ortak akıl ve şeffaf bir yönetim anlayışıyla yönetilerek başarı hedeflenmelidir.

Şu iyi bilinmelidir ki; Edirnespor’un başarısı, yalnızca sahadaki skorlara değil; kentin kurumlarının, iş insanlarının ve halkının ortak akılla oluşturacağı sürdürülebilir bir destek yapısına bağlıdır.

Edirnespor’a kuruluşundan bugüne emeği geçen, bugün aramızda olmayan başkan ve yöneticileri ile teknik ekip ve sporcularını rahmetle, yaşayanları da saygıyla anıyorum.

Devamını Oku

SELİMİYE’NİN GÖLGESİNDE TARİHİ KENTLER BULUŞUYOR

SELİMİYE’NİN GÖLGESİNDE TARİHİ KENTLER BULUŞUYOR
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Tarihi mirasın korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması adına yerel yönetimlerin en önemli buluşma noktalarından biri olan Tarihi Kentler Birliği Meclisi’nin 2025 yılı II. Olağan Meclis Toplantısı, 30 Eylül – 2 Ekim 2025 tarihleri arasında Edirne Belediye Başkanlığımızın ev sahipliğinde kentimizde gerçekleştiriliyor.

Kentlerin kültürel kimliğini güçlendirmeyi, koruma bilincini yaygınlaştırmayı ve yerel yönetimlerin bu alandaki işbirliğini artırmayı amaçlayan toplantı, ülkemizin dört bir yanından belediyeleri, uzmanları ve karar vericileri bir araya getirmesi bakımından büyük önem taşıyor.

Tarihi Kentler Birliği, 22 Temmuz 2000 tarihinde Bursa’da 52 tarihi kent belediyesi tarafından kabul edilen birlik tüzüğü ve yayımlanan “Kuruluş Bildirgesi”yle kurulmuştur.

Birliğin kuruluş amacı ise, ülkemiz ve kentlerimizde kültürel mirasın korunmasına yönelik çalışmaların niteliğini artırmaktır. Uzmanlar ile yerel yönetimleri bir araya getirerek, üye tarihi kentlerin kültür öncelikli koruma politikaları geliştirmesini teşvik etmeyi hedeflemiştir. 2025 yılı itibariyle 470 üyeye sahip olan Tarihi Kentler Birliği, 2001 yılında Avrupa Tarihi Kentler Birliği’nin 12. üyesi olmuştur.

Birlik, kuruluş amacını gerçekleştirmek üzere bütüncül koruma yaklaşımıyla hareket ederek güncel ve bilimsel bilgiler ışığında kent, havza, bölge ve ülke ölçeğinde stratejik planlar hazırlayarak rapor ve yayınlar üretmektedir. Ayrıca belediyelerdeki ilgili kadroların yetkinliğini artırmak için de eğitim programları geliştirerek uygulamasını gerçekleştirmektedir.

Tarihi Kentler Birliği, üye belediyelerin sahip olduğu kültürel mirası koruma, yaşatma ve gelecek kuşaklara aktarma çalışmalarını desteklemek amacıyla 2005 yılında proje yardımını hayata geçirmiştir. Belirlenen hedeflere ulaşılmasının verdiği güçle, Türkiye Belediyeler Birliği ile imzalanan protokol kapsamında “Bin Günde Bin Eser” adıyla hibe proje desteği uygulamaya konulmuştur.

Aynı yıl alınan bir kararla ise belediyelerin koruma çalışmalarında mimari proje giderlerini karşılamalarına yardımcı olmak amacıyla “200 Ortak 200 Eser Programı” başlatılmıştır. Bu kapsamda, 2005-2009 yılları arasında 149 belediyenin 246 projesine toplam 7.950.000 TL destek sağlanmıştır. 14.05.2011 tarih ve 13 sayılı kararıyla hibe yardımlarının “3 Yılda 300 Eser” adıyla devam etmesine karar vermiştir. Program Türkiye Belediyeler Birliği tarafından desteklenmektedir.

Edirne Belediye Başkanlığı bugüne kadar Tarihi Kentler Birliği’nin başlatmış olduğu bu hibe yardımlarından bir destek aldı mı bilmiyorum. Ancak birliğin her yıl yapmış olduğu yarışmalarda belediyemizin yapmış olduğu çalışmalarla ödüller kazandığı bilinmektedir.

Tarihi Kentler Birliği, kültürel mirasın korunmasında eğitimin kritik rolünü gözeterek her yıl farklı bölgelerde çeşitli programlar düzenlemektedir. “Kültürel ve Kentsel Koruma Eğitimleri”, “Kentler ve Müzeleri – Kurulumdan İşletmeye Eğitimleri”, “UNESCO Dünya Mirası ve Yerel Yönetimler Eğitimleri”, “Kültürel Miras ve Turizm Eğitimleri” ile “Alan Yönetimi Eğitimleri” bu kapsamda yürütülen çalışmalar arasında yer almaktadır. Bu eğitimlerle, belirlenen alanlarda etkin ve sürdürülebilir uygulamaları hayata geçirebilecek donanımlı ekiplerin oluşturulması hedeflenmektedir.

Tarihi Kentler Birliği’nin kurulmasına öncülük eden ve bu sürecin hayata geçmesini sağlayan rahmetli hocamız Prof. Dr. Metin Sözen, yalnızca Edirne sevdalısı bir bilim insanı olmakla kalmamış, kentlerin kültür miraslarının korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması için görev aldığı tüm akademik ve sivil toplum kuruluşlarında çok değerli çalışmalara imza atmıştır. Kentimiz hemşerisi olan Metin Sözen’e, 25 Kasım 2016’da düzenlenen Edirne’nin Kurtuluş Balosu’nda dönemin belediye başkanı Recep Gürkan tarafından hemşerilik beratı takdim edilmiştir.

Daha önceki yıllarda Tarihi Kentler Birliği, rahmetli Prof. Dr. Metin Sözen’in de katılımıyla Edirne’de değişik programlarla buluşmuştu. İlk toplantı 13-15 Eylül 2002 tarihinde “Tarihi Kentler Birliği Edirne Buluşması” başlığı ve “Doğal ve Kültürel Mirası Geleceğe Taşıyan Güçbirliği” temasıyla dönemin Cumhurbaşkanı Necdet Sezer’in katılımıyla Halk Eğitim Merkezinde gerçekleşmişti. Daha sonraki toplantılarda seminer düzeyinde olup biri 21-22 Kasım 2014 tarihleri arasında “Kültürün Sınır Tanımayan Gücü: Ortak Miras İçin Her Ölçekte İşbirliği ve Süreklilik” diğeri de 28 Mayıs – 1 Haziran 2016 tarihleri arasında “Trakya Kültür Öncelikli Yol Haritası Işığında Rotalara Bağlı Bölgesel İşbirliği” başlığıyla düzenlenmiştir.

Dönemin Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan, Edirne Kent Müzesi’nin kurulmasına yönelik müze projesi hazırlanması konusunda başkan danışmanı olarak beni görevlendirmişti. Hafız Ağa Konağı’nın Kent Müzesi’ne dönüştürülmesi çalışmalarında hazırladığım projeyi, ÇEKÜL Vakfı Başkanı ve Tarihi Kentler Birliği Danışma Kurulu Başkanı Prof. Dr. Metin Sözen ve çalışma ekibine sunmak üzere İstanbul’daki ÇEKÜL binasına götürdük.

Metin hocamızın başkanlığındaki heyete projeyi sunduktan sonra bilgi alışverişi başladı. Proje olumlu karşılanmış, ancak hızlı bir şekilde hayata geçirilmesi için yaklaşık iki ay gibi kısa bir süre gerektiğini belirtmiştim. Süre konusuna itiraz edenlere konu ile ilgili açıklama yapmak için ayağa kalkmak istediğimde hocam elimi tutarak beni oturttu. Kendisi ayağa kalkarak; “Siz Ender Bilar’ı tanır mısınız? O, bugünlere çalışarak, tırnaklarıyla kazıyarak bu yerlere geldi. Bu projeye de çalışarak ve büyük bir emekle gelmiş. Başkanı onu bu işle görevlendirdi ve kalkınma ajansına başvuru için son tarihin belli olduğunu özellikle vurguluyor. Bizim yapacağımız iş, bu görevi üstlenip gerekli çalışmaları yürütmektir.” diyerek toplantıyı sonlandırdı. Odasına geçtiğimizde ise telaşlanmamı gerektiren bir durum olmadığını, sürecin planlandığı şekilde yürütüleceğini iletti. Nitekim proje Trakya Kalkınma Ajansına sunulmuş ve gerekli destek alınarak proje hayata geçirilmişti.

Rahmetli hocamız, hem ülkemiz hem de kentimiz için çok değerli bir bilim insanı ve Edirne aşığıydı. Özellikle gençlere değer verir, ellerinden tutar ve tutkuyla projelere bağlanmalarını sağlardı. Mekanı cennet olsun.

Bugün kentimiz Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı ve Tarihi Kentler Birliği Başkanı Mansur Yavaş’ın katılımıyla önemli konukları ağırlayacak. Edirne Belediyesi ve Belediye Başkanı Filiz Gencan’ın ev sahipliğinde gerçekleştirilecek olan “Tarihi Kentler Birliği II. Olağan Meclis Toplantısı”nın, tanıtım afişinde Selimiye Camii fotoğrafının yer almasıyla dikkat çekiyor.

Toplantının UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Selimiye Camii ve Külliyesi’nin kubbe süslemeleriyle ilgili tartışmaların gölgesinde gerçekleşmesi, toplantının önemini bir kat daha artırıyor.

Toplantı sırasında bu konuda bir değerlendirme olacak mı? Veya konuyla ilgili sonuç bildirgesi yayımlanıp yayımlanmayacağı ise merak konusu! Rahmetli Metin Sözen hoca sağ olsaydı kesin Selimiye Cami önünde tüm katılımcıları toplayıp sonuç bildirgesini okurdu..

Toplantının başarılı geçmesi dileğiyle, emeği geçenleri kutluyorum.

Devamını Oku

EDİRNE’NİN UNUTULAN KAHRAMANI: KARAAĞAÇ

EDİRNE’NİN UNUTULAN KAHRAMANI: KARAAĞAÇ
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Edirne, yalnızca tarih, kültür ve sanat kenti değil, aynı zamanda şehit kanlarıyla yoğrulmuş kutsal bir vatan toprağıdır.

Bu kadim kentin her mahallesi, bağımsızlık uğruna verilen mücadelenin izlerini taşır. İşte bu mahallelerden biri de Meriç’in bereketli kıyısında konumlanan Karaağaç’tır.

Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan stratejik konumu, Balkan Savaşları’ndan Kurtuluş Savaşı’na uzanan direniş hatıraları ve kültürel zenginliğiyle birlikte verimli topraklarıyla Karaağaç Mahallesi, Edirne’nin hem tarihî hem de manevi kimliğinin yaşayan tanığı olarak varlığını sürdürmektedir.

Ancak Karaağaç’ın kimler tarafından ne zaman yerleşim yeri olarak kullanılmaya başlanıldığına dair bilgiler sınırlıdır. Bazı kaynaklarda antik Orestiada kentinin kalıntıları üzerine kurulmuş olduğunu belirtilse de böyle bir antik kentin varlığına bugüne kadar rastlanılmamıştır.

Geçmişte “Maraş” ya da “Eski Maraş” adı ile anılan yerleşim, 16. yüzyılda “Karaağaç” adını almıştır. Karaağaç adının da Karaağaç ormanlarından aldığı belirtilmektedir.

17. yüzyılda Karaağaç’ın bir Rum Köyü olduğu, Edirnelilerin yazlık evlerinin burada bulunduğu ve Edirne için mesirelik bir alan olduğu belirtilmektedir.

Tarihi süreçte Karaağaç, planlı geniş caddeleri ve rengârenk müstakil evleriyle, Balkanların eğlence merkezi sayılan çok kültürlü bir yaşamın izlerini taşır. Bu özelliğiyle bir dönem “Küçük Paris” olarak da adlandırılmıştır.

Osmanlı dönemindeki siyasal çalkantılardan Karaağaç’ta payını almıştır. Osmanlı-Rus savaşlarının ardından, 1912–1913 Balkan Savaşları sırasında Bulgar işgaline uğramıştır. Bu süreçte pek çok kahramanlık öyküsüne tanıklık etmiştir. O günlerin direniş ve fedakârlık hikâyeleri, bugün hem sözlü hem de yazılı kültürün canlı belgeleri olarak yaşamaktadır. Karaağaç, bu yönüyle adeta bir şehitlik abidesi niteliğindedir; Lozan Caddesi’nde yükselen “Jandarma Şehitliği Anıtı” ise bu kahramanlık destanının somut bir nişanesidir.

1913 senesi Martının 24. Pazartesi günü sabahı, on gün süren derin bir sessizlikten sonra şiddetli ve devamlı top ve silah sesleriyle uyanan Edirneliler, altı aylık kuşatılmanın, hiçbirine benzemeyen bir günü yaşamıştı. Genel Karargâhın bulunduğu Hıdırlık Tepesindeki telsiz telgraf direğine beyaz teslim bayrağı çekilmiş ve Bulgar askerleri Karaağaç’a gelmeye başlamıştı. Hıdırlık Tepesinde bulunan birliğinden ağır yaralı asker ve subayları hastaneye götüren bir doktor Jandarma Karakolu (Bugün ONDO’nun Karaağaç Şubesi olarak hizmet veren bina) önünde yaralılara su almak için durduğundan nöbet tutan askerlere kalenin düştüğünü, Bulgarların Karaağaç’a gelmekte olduklarını ve burada durmanın tehlikeli olacağını söylemesi üzerine, Jandarma takımının onbaşısı; 

“Bize bu sözü subayımız söylemeli. Buraya onun emriyle geldik. Gerekiyorsa onun emriyle ayrılırız” diyerek, savaş tarihimizde yazılmaya değer bir cevap vermiştir. Bu kahramanlar, şoseden şehre doğru ilerlemek isteyen Bulgar erlerine ateş açarak önemli bir kısmını alıkoymuşlar ancak malzemeleri de kalmadığından şehit oluncaya kadar yerlerinden ayrılmamışlardır.

Ülkemizin ve Edirne’nin ünlü ressamı ve Erkek Sanat Okulu Müdürü Hasan Rıza’da bir dönem Karaağaç’ta yaşamıştır. Ressam Hasan Rıza Bey, Balkan Savaşında Edirne’nin teslimi günü Karaağaç semtinde Altınalmaz Miltiyadi’nin un değirmeni arkasındaki korulukta evinden eserlerini almak için giderken Bulgar askerlerince şehit edilmiştir.

Vali Hacı Adil Bey, bu heyecanlı kahramanlık hikâyesini öğrenmiş ve Jandarmaların şehit oldukları yere, eski kalelerin mazgallı burcuna benzeyen bir anıt yaptırmıştır. Bu anıtın projesi de Fransız mühendis “Depre” tarafından hazırlanmıştır. Bugün bu şehitlikte Hasan Rıza’nın nişan taşı ve Edirne Valisi Emin Akıncı’nın mezarı ile birlikte Sırp Sındığı Nahiye Müdürü İsmail Alpagut, Sırp Sındığı Nahiyesi Ahı Köyü Azası Osman Kanal, Ahı Köyü Muhtarı Osman Karakuş, Yüzbaşı Mehmet Tekin, Çavuş Hamdi Karakaya, Em. Müfettişliği Memuru A. Necip kaskatı, 22.03.1913 günü şehit olan Binbaşı Hafız Rıfat Bicioğlu ve Fuat Dağdeviren, 26.03.1913 günü şehit olan Yüzbaşı Samsunlu İrfan, 3 Ağustos 1920’de şehit olan Edirneli üst teğmen Reşat Koruyucu, şehit jandarma Eri Mehmet Barçın, Er Şevki Şeker’in mezarları da bulunmaktadır.

1920 yılında Karaağaç’ın Yunanlılar tarafından işgali ile birlikte Karaağaç adının Oristiada olarak değiştirildiği ve halk arasında da “Adrianopolis’in Kitissiası” (Edirne’nin kenar yerleşimi) olarak anıldığı bilinmektedir.

19. yüzyılda İstanbul’u Avrupa’ya bağlayan demiryolu hattının Edirne Garı için Karaağaç’a ulaşması, bölgedeki yapılaşmayı hızlandırmıştır. Türk Kurtuluş Savaşı sürecinde de Karaağaç stratejik önem taşımıştır. Mondros Mütarekesi’nden (30 Ekim 1918) başlayarak Sevr, Mudanya ve Lozan Antlaşmalarına uzanan süreçte Karaağaç, batılı devletlerle yaşanan anlaşmazlıkların odağında yer almıştır. Lozan Barış Konferansı’ndaki görüşmeler sonucunda “savaş tazminatı” olarak Türkiye’ye bırakılan Karaağaç, bu nedenle Edirne’nin genel kurtuluş tarihinden farklı bir kurtuluş gününe sahiptir.

Yapılan antlaşmalar gereğince Karaağaç’ın askeri açıdan teslim alınmasına yönelik plan ve programlar yapılmış 15 Eylül 1923 günü sabah saat 08.00 de Meriç Köprüsü Albay Hüseyin Hüsnü Bey’in Başkanlığı’nda Fransızlardan teslim alınarak Türk karakolları oluşturulmuştur.

Edirne Valisi Abdullah Naci Akbay’ın başkanlığında oluşturulan kortej 15.9.1923 günü saat 12.00’de Edirne Valiliği önünden hareket etmiştir. Heyet Jandarma Şehitliği önüne geldiğinde şehitlerimiz için saygı duruşunda bulunmuştur. Sonra Karaağaç Köprüsü’nü geçince solda bulunan Belediye Binası (Bina bugün için yoktur) önüne gelmiştir. Burada düzenlenen törenle Yunan Bayrağı gönderden indirilip yerine Türk Bayrağı çekilerek 15 Eylül 1923 günü Karaağaç düşmandan kurtarılmıştır. Karaağaç’ın alınışının birinci yılında, 15.9.1924 Pazartesi günü Vali, Belediye Başkanı ve Milletvekili’nin de katıldığı ilk “Kurtuluş Bayramı” coşkuyla kutlanmıştır. Karaağaç’ın kurtuluş günü bir süre kutlanmış olsa da ne yazık ki, günümüzde kutlanmaz olmuştur.

Karaağaç Mahallesi’nin tarihinde yaşanmış birçok hikaye arşivlerde yer almaktadır. Yaptığım bir çalışmada bulduğum 6 Eylül 1917 tarihli belgede de düşman tayyareleri tarafından Karaağaç Maraş Köprüsü’nün bombalandığı yazmaktadır. I. Dünya Savaşında gerçekleşen bu olayın değişik boyutuyla II. Dünya Savaşında da gerçekleştiğini öğreniyorum. Almanların Yunanistan’ı ele geçirmesinin ardından Alman Komutan Maraş Köprüsünün havaya uçurulmasını ister. Müfreze komutanı Ahmet Teğmen köprüyü kendisi bombalatmak zorunda kalır. Böylelikle Alman ordusu geriye döner. Daha sonra da Almanya savaş tazminatı olarak Maraş köprüsünü tekrar yapar. Ahmet Teğmen yıllarca Pazarkule yolu üzerindeki birliğe gelerek bu köprünün altında ağlayarak o günleri anmıştır.

Kentimizin bugün de parlayan yüzü olan Karaağaç, tarih, kültür ve sanat kimliğinin yanı sıra verimli topraklarıyla da kentin ekonomisine yön veren önemli semtlerden biri olmuştur.

Her yıl 15 Eylül’de kurtuluş gününü kutlamayı unuttuğumuz Karaağaç, aslında Edirne’nin hafızası ve kimliğinin canlı bir parçasıdır. Bu topraklar yalnızca bir mahallenin değil; direnişin, özgürlüğün, yeniden doğuşun ve üretkenliğin de sembolüdür.

Karaağaç’ın hikâyesini yaşatmak, bu kentin onurunu, belleğini ve sorumluluğunu gelecek kuşaklara aktarmak demektir.

Çünkü Karaağaç’a sahip çıkmak, geçmişimize, kültürümüze ve yarınlarımıza sahip çıkmaktır.

Devamını Oku

TARİHİN UYARISI, BUGÜNÜN SINAVI: SELİMİYE CAMİİ

TARİHİN UYARISI, BUGÜNÜN SINAVI: SELİMİYE CAMİİ
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Mimar Sinan’ın “ustalık eserim” diyerek Edirne’ye armağan ettiği Selimiye Camii, 16. yüzyılın mimari dehasını yansıtan eşsiz bir başyapıt ve kentin en güçlü kültürel kimliğidir.

29 Haziran 2011 tarihinde UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine girerek insanlığın ortak değeri olarak tescillenen bu miras, bugün bilimsel dayanağı tartışmalı bir restitüsyon projesi ve buna eşlik eden kurumsal sessizlik nedeniyle geleceğini tehdit altında bulunduruyor.

Edirne Selimiye Camii bilindiği gibi Kasım 2021 tarihinde restorasyon sürecine alınmış olup caminin kalemişi hat ve tezyinat alanlarındaki faaliyetleri; bilimsel bilgi ve tarihi belgeler ışığında yürütüldüğü düzenlenen raporlarda belirtilmektedir. Bu bağlamda bu çalışmalar Edirne Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 19.06.2023 tarihinde verdiği onay doğrultusunda başlanılarak ana kubbe hat ve tezyinat uygulamaları da Aralık 2024´de tamamlanmıştır.

Tarihi süreçten gelen Selimiye Cami’nin yazı-tezyinat alanlarının ve bilhassa ana kubbe tezyinatının değiştirilmesine yönelik bir grup hattat, nakkaş ve mimar bir araya gelmiş ve yeni bir kalemişi restitüsyon projesi öne sürmüştür. Bu proje yaklaşık iki yıldır süren tartışmaları da beraberinde getirmiştir.

Dolayısıyla öne sürülen yeni proje mevcut restorasyon çalışmalarının da durmasına sebep olmuştur. Hazırlanan yeni proje onay almak için Edirne Koruma Bölge Kuruluna üç kez sunulmuş ancak yeterli bilgi ve belgeye dayanmadığından kurul tarafından reddedilmiştir.

Kurul tarafından üç defa reddedilen yeni restitüsyon projesi 29.07.2025 tarihindeki Bilim Kurulu kararıyla onaylanmış ve resmî yazıyla bildirilmiştir.

Yeni projenin savunucularından olan Muammer Semih İRTEŞ konuyla ilgili olarak 2023 yılında “Edirne Selimiye Camii Kalemişleri ve Restorasyonu Üzerine Bir Değerlendirme” başlıklı makalesini “Nigarhane” adlı dergide yayımlamıştır.

ICOMOS da yayımlamış olduğu raporunda “Selimiye Camii’nde 16. yüzyıla ait olduğu kesin biçimde belgelenmiş bütüncül hiçbir kalemişi desenine ulaşılamamıştır. Mevcut gravür ve arşiv belgeleri bütüncül ve yeterli veri sunmamaktadır. Hazırlanan kalemişi rekonstrüksiyon önerisi bilimsel güvenilirlikten yoksundur. Ayrıca 16. yüzyılda Mimar Sinan’ın hassa başmimarı olduğu döneme (1538-1588) ait kubbelerde tek ve değişmez bir kalem işi süsleme şemasının..” bulunmadığını önemle vurgulamaktadır.

Gerek Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi (ICOMOS) Türkiye Milli Komitesi’nin konuyla ilgili raporu gerekse bu konuyla ilgili bilim insanlarının Selimiye Camii kubbe kalemişleriyle ilgili uygulanmak istenen yeni projenin bilimsel hiçbir veriye dayanmadığını belirtmektedir.

Aslında bu durumun doğmasına sebep olan birinci sebep Selimiye Cami’nin 1752 yılında yaşanılan depremde büyük hasar alması ve kubbenin de bu depremden etkilenmesidir.

Selimiye Cami değişik dönemlerde restorasyon süreçlerinden geçmiştir. Oysa böylesi bir kültür mirasının en temel teknik belgesi olan rölöve çalışmalarına ancak 2012 yılında başlanabilmesi, Selimiye gibi dünya ölçeğinde değer taşıyan bir yapının korunmasında ciddi bir ihmaldir. Rölöve, yapıdaki özgün detayların bilimsel biçimde kayda alınmasını ve her türlü restorasyon kararının sağlam verilerle desteklenmesini sağlamaktadır.

Bu bağlamda yapmış olduğum araştırmalarla edindiğim Sultan II. Abdülhamid devrinde yayımlanan 1883/1300 tarihli belgede de görüldüğü gibi Selimiye Cami’nin onarımı hakkında yayımlanan fermanda Selimiye Cami’nin onarımına yönelik şu sözler sanki bugünkü yöneticileri ve ilgili kişileri uyarı niteliğindedir;

“… Bunun gibi kadim eserlerin şeref ve itibarının devamı, mimarinin barındırdığı güzel sanat unsurlarının değiştirilmeden yok edilmeden muhafazasına bağlı bulunduğundan, adı geçen kubbelerin tamiri esnasında, vali paşanın da bizzat nezareti temin edilerek, kadim halini bozacak bir değişikliğe sebebiyet verilmemesi ve içinde bulunan mevcut eserlerin en güzel şekilde korunmasına imkan sağlayacak şartların teminine azami özem ve titizliğin gösterilmesi hususunda Edirne Vilayetine gerekli tebligatın yapılması için Dahaliye Nezaret-i Celalisine… emir ve ferman.”

Bu belgeden de anlıyoruz ki, ne o dönemdeki ferman ne bu dönemde alınan kurul kararları hiçe sayılmakta dolayısıyla hiçbir bilgi ve belgeye dayandırılmayan bir proje, insanlığın kültür mirası olmuş bir yapıya uygulanmaya çalışılmaktadır.

Edirne tarih, kültür ve sanat kenti olarak bir açık hava müzesidir. Kentin cadde ve sokaklarını taçlandıran kültür mirasları kentin kültürel kimliğini oluşturmakla birlikte kentin kültür turizminin de önemli öğeleridir.

Böylesi bir proje iki yıldır ortada dolaşırken Edirne’nin konu ile ilgili sivil toplum örgütlerinin sessiz kalması bir o kadar da üzücüdür. Bu olay kentin sivil toplum kuruluşlarıyla ilgili kurum ve yöneticilerini ilgilendirmez mi? Kentin en önemli kültürel kimliği olan Selimiye Cami’nin UNESCO Dünya Kültür Mirasından çıkması kentimizin kültür turizmini etkilemeyecek mi? Ne yazık ki, duyarsız bir toplum olmanın sorumsuzluğu kentimizi de etkilemiştir. Ancak tarihçi ve bilim insanı İlber Ortaylı’nın konuyla ilgili demeci biraz da olsa bu sessizliği bozmuştur.

Aslında kentimizde daha önce de tarihi Kaleiçi semtini böyle yok etmedik mi? Kentin cumhuriyet dönemi mimari eserlerinden olan Elektrik Fabrikası önüne konulan Balaban Paşa Mescidi de böyle bir sessizlik içinde gerçekleştirilmemiş miydi? Selimiye Camii ve Çevresi Kentsel Tasarım Projesi de yıllarca bekletilmedi mi?…

Sonuç olarak; UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde yer alan eserler, belirlenen normlar, kurallar ve ülkelerin taraf olduğu kararlar doğrultusunda korunmadığında, öncelikle tehdit altındaki dünya mirası olarak kabul edilmekte ve gerekirse listeden çıkarılmaktadır.

UNESCO Dünya Miras Komitesi, Haziran 2009 tarihinde kültürel peyzajın merkezine dört şeritli bir köprü inşa edilmesi nedeniyle Almanya’nın Dresden Elbe Vadisi’ni “Dünya Mirası” listesinden çıkarmıştır. 2021 yılında da İngiltere’nin Liverpool kentinde yapılan Everton FC stadyumu ve alan üzerinde yapılan gelişmeler nedeniyle Liverpool’u, alanların “olağanüstü evrensel değerini” koruyamamasından ve tarihi dokuda “ciddi bozulmalar” oluşmasından dolayı Dünya Mirası statüsünden çıkarmıştır.

Bugün Selimiye’de yaşanan süreç, 1883 tarihli fermanın uyarılarını ve UNESCO’nun Dresden ile Liverpool kararlarının hatırlattığı sorumlulukları yeniden gündeme getiriyor. Bilimsel temelden yoksun bir restitüsyon ısrarı, yalnızca kubbenin desenlerini değil, Edirne’nin kültürel hafızasını ve dünya mirası statüsünü de riske atıyor.

Kentin sivil toplum kuruluşları, yerel yöneticileri ve kültür kurumları bu gidişata sessiz kalmamalıdır. Selimiye’yi UNESCO’ya taşıyan dosyada kültürel mirasa sahip çıkan Edirne Belediyesi, bugün tavan süslemelerindeki tartışmalı değişim karşısında da aynı duyarlılığı göstermelidir. Aksi hâlde bir zamanlar “Elbe Vadisi” ve “Liverpool”un yaşadığı kaybın benzerini Selimiye için de yaşanılması kaçınılmaz olur.

Edirne’nin kültür miraslarını ve kimliğini korumak, bugün atılacak ortak ve kararlı adımlarla mümkün; yarın çok geç olabilir.

Devamını Oku

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.

Marsbahis
deneme bonusu veren siteler