DOLAR 32,9949 -0.11%
EURO 35,8195 -0.26%
ALTIN 2.528,010,83
BITCOIN 22366412,75%
Edirne
30°

AÇIK

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

Ender Bilar

Ender Bilar

01 Temmuz 2024 Pazartesi

YAŞAYAN EFSANE KIRKPINAR’IN UNUTULAN DEĞERLERİ

YAŞAYAN EFSANE KIRKPINAR’IN UNUTULAN DEĞERLERİ
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Edirne’de Kültür ve Sanat/

Ender Bilar

Bitmeyen Güreşin devam eden efsanesi Kırkpınar Yağlı Güreş Festivali’nin 663’ncüsü 1-7 Temmuz 2024 tarihleri arasında Sarayiçi er meydanında güreş severlerle buluşuyor.

Cumhuriyet tarihinin 100’ncüsünün gerçekleşeceği Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri, Sarayiçi er meydanında bir asrı da geride bırakacaktır.

Ulusal kültürümüz ve sosyal yaşamımızın bir parçası olarak yüzyıllardır süregelen ve Yunanistan’ın sınırları içinde yer alan Samona (Semavine) da bundan 663 yıl önce kırk yiğit akıncının anısına düzenlenen “Kırkpınar Yağlı Güreşleri” her yıl şenlik havasında düzenlenerek sürdürülmektedir.

Kurtuluş Savaşının ardından Yunanistan toprakları içinde kalan “Kırkpınar Panayırı” alanı, Cumhuriyet döneminde tekrar başlatılması için altı arkadaş ön ayak olmuştur. Şevket Ödül, Ekrem Demiray, Tevfik Sülün, Nazım, Mehmet ve Şazi adlarındaki bu kişiler, Edirnelilerin mesire yerlerinden olan Sarayiçi’nde 18 Mayıs 1924 tarihinde yeniden Kırkpınar Yağlı Güreşleri’ni başlatmışlardır.

Bugün 663’ncüsünü gerçekleştirdiğimiz Kırkpınar Yağlı Güreşlerinin Cumhuriyet döneminde tekrar Edirne Sarayiçinde düzenlenmesini sağlayan bu güreş severlerin anısına hiçbir programın düzenlenmemiş olması çok üzücüdür.

Şevket Ödül, Ekrem Demiray ve diğer arkadaşlarının çok partili döneme kadarki süreçte Kırkpınar’da aldıkları rol ve Kırkpınar’ın Edirne’de yaşaması için yaptıkları mücadele gazete, kitap ve dergi yaprakları arasında yer almaktadır. Aslında gerek Kırkpınar Yağlı Güreş Festivali’nin Sayısallaştırılması Projesinde gerekse Belediye Başkanlığı yayınlarından çıkan Almanak da bu konuları detaylarıyla yazmıştım. Ancak okuma kültürünün olmadığı toplumlarda işler kulaktan kulağa dolaşan söylemlerle yapıldığı için bu tür eksiklikler her zaman olabilmektedir.

Kırkpınar’ın bu kahramanlarının bu yıl anılması, onların anısına bir heykelin Sarayiçine dikilmesi ne güzel vefa örneği olurdu değil mi? Eğer bu kişiler 18 Mayıs 1924’de Kırkpınar yağlı güreşlerini tekrar başlatmasıyla ve Edirne’de yaşaması için mücadele etmeseydi acaba biz bugün Edirne’de bunları görebilecek miydik?

Aslında yaşanılan vefasızlık örneği sadece bu değil ki!

Kırkpınar Yağlı Güreşleri tarihinde ilk kemer geleneği Kurtdereli Mehmet Pehlivan’ın vefatı üzerine 1939 yılında Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü tarafından başlatılmıştı. Bu kemer altın değildi. Ancak Kırkpınar tarihinin ilk kemer uygulaması olması açısından çok değerliydi. 1939, 1940 ve 1941 yıllarında başpehlivan olan Tekirdağlı Hüseyin Alkaya bu kemerin sahibi olmuştu.

Kırkpınar tarihinde ilk altın kemer uygulaması 1960 yılında Edirne Belediye Başkanlığınca başlatılmıştı. Üç yıl üst üstte başpehlivan olan altın kemerin de ebedi sahibi olmaktadır.  

Altın kemer, ilk defa 1960 yılı başpehlivanı İbrahim Karabacak’a takılmıştır. Bu kemerin ilk ebedi sahibi de 1966, 1967 ve 1968 yılları başpehlivanı Ordulu Mustafa Bük olmuştur. 1976 1977, 1978 yılları başpehlivanı Karamürselli Aydın Demir; 1982, 1983, 1984 yılları başpehlivanı Denizlili Hüseyin Çokal da kemerin edebi sahibidir. Karamürselli Başpehlivan Ahmet Taşçı da; 1990, 1991 ve 1992 ile 1995, 1996 ve 1997 yılları arasında iki dönem, Türkiye’nin Başpehlivanı unvanını alarak altın kemerin iki defa daimi sahibi olmuştur.

Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri’nde üst üste 3 kez altın kemer kazanarak daimi sahibi olanlara 2019 yılında “Devlet Sporcusu” unvanı verilmesi kararlaştırılmış ve hayatta olan Aydın Demir, Hüseyin Çokal ve Ahmet Taşçı’ya “Devlet Sporcusu” unvanı verilmişti.

Başpehlivan Mustafa Bük hayatta olmadığından bu unvan kendisine verilmemişti. Edirne Belediye Başkanlığı da devlet sporcusu unvanı alan Aydın Demir ve Hüseyin Çokal’ın da heykellerini yaptırarak 2021 yılında Sarayiçinde belirlenen yerlerine düzenlenen törenle konulmasını sağlamıştı. Ahmet Taşçı’nın da heykeli daha önceki yıllarda yine Sarayiçindeki alana dikilmişti. Ancak Kırkpınar Yağlı Güreş tarihinde ilk altın kemerin ebedi sahibi olan Başpehlivan Mustafa Bük’ün heykelinin yapılması unutulmuş ve yaptırılmamıştı. Bu konu ile ilgili bilgileri sözlü ve yazılı olarak gerekli bilgilendirmeleri yapmıştım. Ancak görülen o ki, 663. Kırkpınar Yağlı Güreşlerinde de Mustafa Bük’ün heykeli Sarayiçindeki alana dikilmeyecektir. Çünkü heykel yaptırılmamıştır.

Kırkpınar tarihinde uygulanan ilk altın kemerin ebedi sahibi olan ve 1966-1967-1968 yıllarının başpehlivanı Mustafa Bük’ün heykelinin yapımı 2021 yılından bugüne gerçekleştirilememiştir. Edirne Valiliği, Edirne Belediyesi, Türkiye Geleneksel Güreşler Federasyonu ve Kırkpınar Ağası buna seyirci kalmayı sürdürmektedir. Bilgi eksikliği mi? Yoksa vefasızlık mı? Yoksa bütçe yetersizliği mi? adını koyamıyorum ama yaşanılan gerçekten çok üzücü ve acı bir vefasızlık örneği değil midir? Biz böyle mi UNESCO’nun İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası olan Kırkpınar’ı tanıtacağız ve geleceğe taşıyacağız.

663, Kırkpınar Yağlı Güreş Festivalinde böylesi durumlar yaşanırken 2024 yılı Kırkpınar’ı bir ilke imza atacaktır. Türkiye Geleneksel Güreşler Federasyonu, 2023 yılında Kırkpınar’da format değişikliğine giderek 7 etaptan oluşan lig usulünü başlatmıştı. Bu değişiklik ile 2024 yılı 663. Kırkpınar Yağlı Güreşlerinde 40 başpehlivan er meydanında güreş tutacaktır. Sarayiçinde kol bağlayacak toplam pehlivan sayısı 852’dir.

2023 yılında gerçekleştirilen CW Enerji Türkiye Yağlı Güreş Ligi’nde pehlivanların aldıkları puana göre ilk 32’e giren başpehlivanlar Kırkpınar Yağlı Güreşlerine direk olarak katılabilecektir. Geri kalan 8 başpehlivan da 4 Temmuz 2024 Perşembe günü Sarayiçi er meydanında yapılacak olan eleme turundan gelecek pehlivanlardan oluşacaktır. 

Edirne Efsanesi, Yaşayan Kültür Mirası Kırkpınar’ın kültürel değerleri ile gelenek ve göreneklerinin korunması, dualı çayırda ter akıtan pehlivan, cazgır ve diğer görevlilerin unutulmadan yaşatılması ve gelecek kuşaklara tanıtılması en büyük amacımız olmalıdır.  

9 Temmuz 2023 günü Sarayiçinde yapılan 663. Kırkpınar Yağlı Güreşleri Ağalığı ihalesini kazanmasıyla Cumhuriyet döneminde 14 kez Kırkpınar Yağlı Güreş Festivalinin Ağası olma onuruna erişen Seyfettin Selim’in geleneksel ağa kıyafetini 2019 yılından itibaren giymemesi, kendi tasarladığı bir kıyafetle Kırkpınar Ağalığını temsil etmesine sessiz kalınması düşündürücü değil midir? Sermaye geleneksel kültür mirasının önüne geçmemelidir.”

Kırkpınar sadece bir spor etkinliği değil, aynı zamanda Türk kültürünün canlı bir parçasıdır. Mirasımızı yaşatmak ve gelecek kuşaklara aktarmak için gelenek ve göreneklerini, kültürel kimliklerini koruyarak doğru adımlar atmaya devam etmeliyiz.

Tüm pehlivanlara başarılar diliyor, emeği geçenleri kutluyor, aramızda olmayanları da rahmet ve minnetle anıyorum.

Cumhuriyet döneminde Kırkpınar’ın tekrar başlatılması için öncülük edenler-Ayaktakiler Soldan Sağa-Müze Müdürü Necmi İye, Dava Memuru Halil Kuruoğlu, Lalapaşalı Tevfik Sülün, Keresteci Rasim Çavuş. Oturanlar Soldan Sağa-Defterdarlık Murakıbı Hafız Rasim Ertür, Ekrem Demiray

1968 Yılı 607. Kırkpınar Yağlı Güreş Başpehlivanı Mustafa Bük Altın Kemeriyle Kürsüde

Devamını Oku

Edirne’de Kültür ve Sanat/

Edirne’de Kültür ve Sanat/
0

BEĞENDİM

ABONE OL


EDİRNE TARİHİNDE İNGİLİZ MİSYONERLİĞİ VE OKULU

Kuruluşunda bölge üniversitesi olan Trakya Üniversitesi, Çanakkale, Tekirdağ ve Kırklareli Üniversitelerinin de kuruluşlarının temel taşı olmuş, günümüzde de Balkan coğrafyasında misyonunu sürdürmektedir.

2023-2024 eğitim-öğretim döneminde yabancı uyruklu öğrencileriyle birlikte toplam 48.135 öğrenci sayısına ulaşan üniversite, bölgenin önemli bir eğitim-öğretim kurumu olmakla birlikte aynı zamanda kentin kültür ve sanat yaşamını da canlandıran, ekonomisini ayakta tutan kurumların başında gelmektedir.

Geçtiğimiz ay içerisinde gerçekleştirilen Edirne Gülü ile ilgili “Gül ve Gülcülük Paneli”, Balkan Ülkeleri Kütüphaneleri arası işbirliği Sempozyumu ile Edirne başlıklı Sempozyumlar kentin bilim, kültür ve sanat yaşamına önemli katkılar sağlamıştır.

İstanbul Üniversitesi işbirliğiyle sürdürülen “Edirne Araştırmaları Sempozyumu” da kentimizin tarih ve kültür değerlerinin bilim insanlarımız tarafından araştırılıp ortaya çıkartılması açısından önem taşımaktadır. Sunulan bazı bildiriler tekrardan öteye geçemese de yeni araştırmaların da içinde olması sempozyumu öne çıkarmaktadır.

4. Edirne Araştırmaları Sempozyumu, 16-17 Mayıs 2024 tarihleri arasında Balkan Kongre Merkezinde gerçekleşti. Sempozyum programını inceleyerek izlemem gereken toplantıları seçmiştim. Bunlardan birisi de, Edirne’nin eğitim tarihi açısından önemli bir sunumdu. Aslında sunumu yapacak akademisyen Dr.Öğr.Üyesi  Mustafa Kaan Sağ, 2019 yılında Belleten Dergisinin 83’üncü cildinin 296 sayısında yayımladığı “Edirne’de Bir İngiliz Misyonerlik Cemiyeti: Evangelikalizm, Milenyalizm ve Yahudiler” başlıklı makalesinde bu konuya yayımlamıştı.  Bu sempozyumda da “Edirne İngiliz Okulu’nun Mimarisi ve lokasyonu Üzerine Bir Araştırma” başlığını taşıyordu.

Sayın Sağ’ın yapmış olduğu araştırması Yahudileri Hıristiyanlığa döndürmek amacıyla 1842’de Londra’da kurulmuş olan British Society for the Propagation of the Gospel among the Jews (BSPGJ) adlı bir İngiliz misyonerlik Cemiyeti’nin  19. yüzyılın ikinci yarısında Avrupa ve Kuzey Afrika’da açtığı merkezlere 1865’te Edirne’yi de eklemesiyle Edirne’de yapılan çalışmaları kapsamaktaydı.

Değerli hocamız Dr.Ratip Kazancıgil’in önderliğinde Öğr. Gör. Nilüfer Gökçe ile birlikte 2006 yılında Edirne Valiliği yayınları altında yayımlanan “Edirne’nin Eğitim Tarihi” kitabı için yaptığımız çalışmalar da Edirne’de bir İngiliz Okulu’nun varlığını tespit edememiştik. Edirne’nin eğitim tarihinde bir İngiliz okulunun da var olması ve bu okulun açılış nedeninin de misyonerlik çalışmalarını Edirne’de yaymak amacını taşıması da Edirne’nin siyasi tarihi açısından da önem taşımaktadır.

Bu İngiliz Cemiyeti’nin Edirne’yi seçmesi rastlantı değildir. Edirne’de Yahudi nüfusu M.S. 70 döneminden itibaren oluşmaya başlamış 1492’de İspanya’dan sürülen Sefarad Yahudilerinin II. Bayezit tarafından Osmanlı Devleti’ne kabul etmesiyle artmıştır. Hatta Edirne Yahudileri 16. yüzyılın başında o dönem İstanbul’daki Yahudi nüfusunu geçmiştir.

Yahudi nüfusunun yoğun olduğu Edirne’ye gönderilen ilk İngiliz misyoner olan Dr. Zuckercandl,  1865 yılında Edirne’ye tıp misyoner olarak gelmiştir. G. Neumann ve eşi de Edirne’de okul kurmak üzere Edirne Misyonunu 1865-1872 yılları arasında sürdürmüştür. Misyoner Leopold Rosenberg de 1866 yılında Edirne’ye gelerek Neuman’a çalışmalarında destek vererek misyonun Edirne’de gelişmesine katkı sağlamıştır. Rossenberg çifti önce evlerinde Fransızca ve İncil dersleri vermeye başlamış ve bir süre sonra öğrenciler eve sığmaz hale gelmiştir. Bu çalışmalarla birçok öğrencinin Hristiyan olduğu görülmüştür.

Bu bağlam da, misyoner Cemiyeti Edirne’de faaliyetlerini sürdüren Protestan Cemaati (Ermeni, Bulgar, Rum) ile de işbirliği yaparak dini etkinlikler düzenlemişlerdir. İngiliz Cemiyetinin öğrenci sayısı artarken cemiyet, Yahudi öğrencilerine İspanyolca, İbranice, Ladino, Almanca, İngilizce, çizim, aritmetik, coğrafya dersleri de vermeye başlamıştır.

Papaz L. Rosenberg’in 1905 yılında vefat etmesiyle çalışmalar 1905-1910 yılları arasında duraklama dönemine girmiştir. Rosenberg 1865’ten itibaren toplam kırk sene boyunca Edirne’de görev yapmıştır. 1874’ten sonra ağırlıklı olarak tıbbi nitelikte misyonerlik faaliyetlerine ağırlık veren Rosenberg, eşiyle birlikte Yahudi ve diğer tüm Osmanlı milletlerinden ihtiyaç sahiplerine ücretsiz sağlık desteği ve ilaç vermiştir. Bunun yanı sıra Yahudi ve diğer milletlerden ilgilenenleri vaaz ve ev ziyaretleri aracılığıyla Hristiyanlık hakkında bilgilendirmeye devam etmiştir. 

Rosenberg’in ölümüyle Edirne’ye 1910 yılında Paul Dressler gönderilmiştir. Yahudi öğrencilerinin bu yoğunluğu sonunda cemiyetin okul arayışları artırmıştır.  Dressler, Edirne’nin Kaleiçi semtinde bir bina bulmuştur. Bulunan bina, Edirne İngiliz Okulu adıyla 8 Aralık 1911 tarihinde açılışı yapılarak eğitim-öğretim çalışmalarına başlamıştır. Törene Edirne Garnizon Başkomutanı Abuk Ahmet Paşa ve 31 kişilik askeri bando ekibi ile dönemin Edirne Valisi Abdülkerim Bey, Edirne Konsolosu L.L.R. Samson katılmıştır. Açılışı yapılan okula Edirne Valisi ve komutanın, dönemin Milli Eğitim Müdürü Namık Bey ile birlikte yerel yöneticilerin destek vermesi dikkat çekici olsa gerek.

Okul binası günümüze erişmemiştir. Yayımlanan bir ilandan binanın Kaleiçi semtinde yer alan Manyas Kapı da Reşadiye Bahçesi yanında olduğu anlaşılmıştır.

Akademisyen Sağ çalışmasının sonuç bölümüne önemli notlar düşmüştür;

“…20. yüzyılın başında Edirne İngiliz Okulu şeklini alan BSPGJ faaliyetlerinin Osmanlı yetkilileri tarafından tüm katmanlarıyla irdelenmemiş olduğunu düşündürmektedir. Edirne İngiliz Okulu ve benzeri kurumları irdelemek Orta Doğu, Anadolu ve Avrupa şehirlerinde eş zamanlı olarak yürütülmüş benzeri misyonerlik hareketlerinin dayandığı ortak inanç anlayışının son bir kaç yüzyıl içerisinde global siyaset üzerindeki etkilerini derinlemesine analiz etmeyi gerektirmektedir.”

Bu araştırmada da görüldüğü gibi Edirne, geçmişte de günümüzde de konumu itibariyle dış güçler tarafından her zaman önemli bir kent olmuştur. Bunu iyi okumamız gerekmektedir.

Edirne tarih, kültür ve sanat değerleriyle Balkanların kültür merkezi olmakla birlikte siyasi açıdan da önemli bir kenttir. Önemli olan bu kentin değerlerini koruyarak geleceğe taşımaktır. Bunun içinde halkımızda kent kültürü ve bilincinin gelişmesine katkı sağlanmalı, bu alanda yapılan projelere destek olunmalıdır.

Devamını Oku

EDİRNE TARİHİNDE İNGİLİZ MİSYONERLİĞİ VE OKULU

EDİRNE TARİHİNDE İNGİLİZ MİSYONERLİĞİ VE OKULU
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Edirne’de Kültür ve Sanat/

Ender Bilar

Kuruluşunda bölge üniversitesi olan Trakya Üniversitesi, Çanakkale, Tekirdağ ve Kırklareli Üniversitelerinin de kuruluşlarının temel taşı olmuş, günümüzde de Balkan coğrafyasında misyonunu sürdürmektedir.

2023-2024 eğitim-öğretim döneminde yabancı uyruklu öğrencileriyle birlikte toplam 48.135 öğrenci sayısına ulaşan üniversite, bölgenin önemli bir eğitim-öğretim kurumu olmakla birlikte aynı zamanda kentin kültür ve sanat yaşamını da canlandıran, ekonomisini ayakta tutan kurumların başında gelmektedir.

Geçtiğimiz ay içerisinde gerçekleştirilen Edirne Gülü ile ilgili “Gül ve Gülcülük Paneli”, Balkan Ülkeleri Kütüphaneleri arası işbirliği Sempozyumu ile Edirne başlıklı Sempozyumlar kentin bilim, kültür ve sanat yaşamına önemli katkılar sağlamıştır.

İstanbul Üniversitesi işbirliğiyle sürdürülen “Edirne Araştırmaları Sempozyumu” da kentimizin tarih ve kültür değerlerinin bilim insanlarımız tarafından araştırılıp ortaya çıkartılması açısından önem taşımaktadır. Sunulan bazı bildiriler tekrardan öteye geçemese de yeni araştırmaların da içinde olması sempozyumu öne çıkarmaktadır.

4. Edirne Araştırmaları Sempozyumu, 16-17 Mayıs 2024 tarihleri arasında Balkan Kongre Merkezinde gerçekleşti. Sempozyum programını inceleyerek izlemem gereken toplantıları seçmiştim. Bunlardan birisi de, Edirne’nin eğitim tarihi açısından önemli bir sunumdu. Aslında sunumu yapacak akademisyen Dr.Öğr.Üyesi  Mustafa Kaan Sağ, 2019 yılında Belleten Dergisinin 83’üncü cildinin 296 sayısında yayımladığı “Edirne’de Bir İngiliz Misyonerlik Cemiyeti: Evangelikalizm, Milenyalizm ve Yahudiler” başlıklı makalesinde bu konuya yayımlamıştı.  Bu sempozyumda da “Edirne İngiliz Okulu’nun Mimarisi ve lokasyonu Üzerine Bir Araştırma” başlığını taşıyordu.

Sayın Sağ’ın yapmış olduğu araştırması Yahudileri Hıristiyanlığa döndürmek amacıyla 1842’de Londra’da kurulmuş olan British Society for the Propagation of the Gospel among the Jews (BSPGJ) adlı bir İngiliz misyonerlik Cemiyeti’nin  19. yüzyılın ikinci yarısında Avrupa ve Kuzey Afrika’da açtığı merkezlere 1865’te Edirne’yi de eklemesiyle Edirne’de yapılan çalışmaları kapsamaktaydı.

Değerli hocamız Dr.Ratip Kazancıgil’in önderliğinde Öğr. Gör. Nilüfer Gökçe ile birlikte 2006 yılında Edirne Valiliği yayınları altında yayımlanan “Edirne’nin Eğitim Tarihi” kitabı için yaptığımız çalışmalar da Edirne’de bir İngiliz Okulu’nun varlığını tespit edememiştik. Edirne’nin eğitim tarihinde bir İngiliz okulunun da var olması ve bu okulun açılış nedeninin de misyonerlik çalışmalarını Edirne’de yaymak amacını taşıması da Edirne’nin siyasi tarihi açısından da önem taşımaktadır.

Bu İngiliz Cemiyeti’nin Edirne’yi seçmesi rastlantı değildir. Edirne’de Yahudi nüfusu M.S. 70 döneminden itibaren oluşmaya başlamış 1492’de İspanya’dan sürülen Sefarad Yahudilerinin II. Bayezit tarafından Osmanlı Devleti’ne kabul etmesiyle artmıştır. Hatta Edirne Yahudileri 16. yüzyılın başında o dönem İstanbul’daki Yahudi nüfusunu geçmiştir.

Yahudi nüfusunun yoğun olduğu Edirne’ye gönderilen ilk İngiliz misyoner olan Dr. Zuckercandl,  1865 yılında Edirne’ye tıp misyoner olarak gelmiştir. G. Neumann ve eşi de Edirne’de okul kurmak üzere Edirne Misyonunu 1865-1872 yılları arasında sürdürmüştür. Misyoner Leopold Rosenberg de 1866 yılında Edirne’ye gelerek Neuman’a çalışmalarında destek vererek misyonun Edirne’de gelişmesine katkı sağlamıştır. Rossenberg çifti önce evlerinde Fransızca ve İncil dersleri vermeye başlamış ve bir süre sonra öğrenciler eve sığmaz hale gelmiştir. Bu çalışmalarla birçok öğrencinin Hristiyan olduğu görülmüştür.

Bu bağlam da, misyoner Cemiyeti Edirne’de faaliyetlerini sürdüren Protestan Cemaati (Ermeni, Bulgar, Rum) ile de işbirliği yaparak dini etkinlikler düzenlemişlerdir. İngiliz Cemiyetinin öğrenci sayısı artarken cemiyet, Yahudi öğrencilerine İspanyolca, İbranice, Ladino, Almanca, İngilizce, çizim, aritmetik, coğrafya dersleri de vermeye başlamıştır.

Papaz L. Rosenberg’in 1905 yılında vefat etmesiyle çalışmalar 1905-1910 yılları arasında duraklama dönemine girmiştir. Rosenberg 1865’ten itibaren toplam kırk sene boyunca Edirne’de görev yapmıştır. 1874’ten sonra ağırlıklı olarak tıbbi nitelikte misyonerlik faaliyetlerine ağırlık veren Rosenberg, eşiyle birlikte Yahudi ve diğer tüm Osmanlı milletlerinden ihtiyaç sahiplerine ücretsiz sağlık desteği ve ilaç vermiştir. Bunun yanı sıra Yahudi ve diğer milletlerden ilgilenenleri vaaz ve ev ziyaretleri aracılığıyla Hristiyanlık hakkında bilgilendirmeye devam etmiştir. 

Rosenberg’in ölümüyle Edirne’ye 1910 yılında Paul Dressler gönderilmiştir. Yahudi öğrencilerinin bu yoğunluğu sonunda cemiyetin okul arayışları artırmıştır.  Dressler, Edirne’nin Kaleiçi semtinde bir bina bulmuştur. Bulunan bina, Edirne İngiliz Okulu adıyla 8 Aralık 1911 tarihinde açılışı yapılarak eğitim-öğretim çalışmalarına başlamıştır. Törene Edirne Garnizon Başkomutanı Abuk Ahmet Paşa ve 31 kişilik askeri bando ekibi ile dönemin Edirne Valisi Abdülkerim Bey, Edirne Konsolosu L.L.R. Samson katılmıştır. Açılışı yapılan okula Edirne Valisi ve komutanın, dönemin Milli Eğitim Müdürü Namık Bey ile birlikte yerel yöneticilerin destek vermesi dikkat çekici olsa gerek.

Okul binası günümüze erişmemiştir. Yayımlanan bir ilandan binanın Kaleiçi semtinde yer alan Manyas Kapı da Reşadiye Bahçesi yanında olduğu anlaşılmıştır.

Akademisyen Sağ çalışmasının sonuç bölümüne önemli notlar düşmüştür;

“…20. yüzyılın başında Edirne İngiliz Okulu şeklini alan BSPGJ faaliyetlerinin Osmanlı yetkilileri tarafından tüm katmanlarıyla irdelenmemiş olduğunu düşündürmektedir. Edirne İngiliz Okulu ve benzeri kurumları irdelemek Orta Doğu, Anadolu ve Avrupa şehirlerinde eş zamanlı olarak yürütülmüş benzeri misyonerlik hareketlerinin dayandığı ortak inanç anlayışının son bir kaç yüzyıl içerisinde global siyaset üzerindeki etkilerini derinlemesine analiz etmeyi gerektirmektedir.”

Bu araştırmada da görüldüğü gibi Edirne, geçmişte de günümüzde de konumu itibariyle dış güçler tarafından her zaman önemli bir kent olmuştur. Bunu iyi okumamız gerekmektedir.

Edirne tarih, kültür ve sanat değerleriyle Balkanların kültür merkezi olmakla birlikte siyasi açıdan da önemli bir kenttir. Önemli olan bu kentin değerlerini koruyarak geleceğe taşımaktır. Bunun içinde halkımızda kent kültürü ve bilincinin gelişmesine katkı sağlanmalı, bu alanda yapılan projelere destek olunmalıdır.

Devamını Oku

“BİLGİ VE VEFA KÖPRÜSÜ: DR. RATİP KAZANCIGİL KÜLTÜR EVİ PROJESİ”

“BİLGİ VE VEFA KÖPRÜSÜ: DR. RATİP KAZANCIGİL KÜLTÜR EVİ PROJESİ”
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Edirne’de Kültür ve Sanat/

Ender Bilar

İnsanı diğer canlılardan farklı kılan aklını kullanarak, düşünebilen öğrenebilen ve öğrendiğinden analiz yapabilme becerisidir. İnsandaki bu gücü yaratan da “Bilgi”dir. Bilgi; insanı insan yapan nesnedir.

Geçmişten günümüze insanoğlu ürettiği kültür ve sanatsal ürünlerini kentlerin yaşamına kazandırırken geleceğe de miras bırakmıştır.

Geçmişten günümüze kentin tarih yapraklarında bıraktıkları eserleriyle isimlerini yazdıran değerlerimiz; kentin kimliğini ve ruhunu şekillendiren, onu diğerlerinden ayıran en önemli unsurlardır. Bu değerler, sadece mimari eserler değil, aynı zamanda edebi eserler, sanatsal yapıtlar, bilimsel çalışmalar, felsefi düşünceler ve daha pek çok alanda ortaya koydukları eserler ile kentin kültürel mirasını oluşturmuşlardır.

Bu değerlerimizden birisi de Dr. Ratip Kazancıgil’dir. Kazancıgil, 1950 yılında Bölge Sıtma Başkanı olarak geldiği Edirne’de Sağlık Müdürü görevini yürütürken dönemler içinde İl Kültür ve Turizm Müdürü,  İl Gençlik Spor Müdürü, Belediye Başkanı ve Vali Vekillikleri görevlerini yürütmüş, kentimizin birçok sivil toplum kuruluşunda kurucu olarak görev almıştır.  

Trakya Üniversitesi öğretim üyesi kimliğiyle de otuzun üzerinde kitap yayımlamış, II. Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi ile Medresesi’nin müzeye dönüştürülmesinde emek vermiştir.

Kazancıgil 12 Ağustos 2017 günü sabahı saat 06.30 da hayatını kaybetmiştir. Yaşamının yaklaşık 35 yılını geçirdiği evinin “Dr. Ratip Kazancıgil Kültür Evi veya Bilgi Merkezi”, daha doğrusu Müze-Kütüphaneye dönüştürme çabaları yaklaşık üç yıldır sürdürülmektedir.

Amacım kentin tarihinde iz bırakan bir kent sevdalısının ismini yaşadığı evde yaşatmak, gelecek kuşaklara tanıtmak ve bina da kurulacak olan kütüphaneyle de mahalle sakinlerinin bilgiyle, kitapla buluşmasını sağlamaktır. Bilgiye erişim belki interaktif ortamdan kolay olmakla birlikte güvenilebilir her türlü bilgiye interaktif ortamdan erişilemediği de bir gerçektir. Zaten kurmuş olduğum www.edirnekultur.com sitesi üzerinden Edirne ile ilgili bilgiler paylaşılmaktadır. Bu sitenin “Edirne Ansiklopedisi” olma yolundaki çalışmaları da hızla ilerlemektedir.

Edirne’de fark yaratmak, çocuk ve gençlerimizi aydınlığın yolu bilgiyle buluşturmak ve kentimizin her bir mahallesinde bilgiye erişimi kolaylaştırmak amacıyla bir proje geliştirilmiş ve bu proje kapsamında kentimizin tarihinde iz bırakan değerlerimizin isimlerini kentimizin 28 mahallesinde kurulacak bilgi merkezlerimizde yaşatarak,  halkımızın bilgiyle buluşması hedeflenmiştir.

Bu hayali gerçekleştirmek için Dr. Ratip Kazancıgil’in yaşadığı evde çalışmalara Aralık 2021 günü başladım. Proje kapsamında dairenin her bir odası ayrı seksiyonlarla işlevlendirildi. Binanın girişinde Atatürk’ün Edirne Ziyaretleri, Edirne Şehir Tarihçileri ile Şevket Süreyya Aydemir bölümünden oluşmuştur. Odalar da; “Edirne Odası”, Dr. Ratip Kazancıgil Odası, “Sergi Odası” ve bir oda da “Ender Bilar Kütüphanesi” olarak isimlendirilmiştir.

Binanın girişine heykeltraş Müslüm Özcan tarafından yapılan Dr. Ratip Kazancıgil’in büstü konulmuştur. Görsel tasarımlar da Enver Şengül tarafından yapılmıştır.

“Ender Bilar Kütüphanesi” yaklaşık 2400 kitaptan oluşmaktadır. Bu kitapların 11 adedi Kazancıgil’in koleksiyonundan yer almıştır. Diğer yayınlar kendi koleksiyonumdan oluşmuştur.

Dr. Ratip Kazancıgil, tüm kitaplarını T.Ü. Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Deontoloji Ana Bilim Dalına bağışlamıştır. Bağışladığı kitaplar ile adına bölümde bir kütüphane kurulmuş ancak ölümünden sonra kütüphanesi ortadan kaldırılıp kitapları merkez kütüphaneye devredilmiştir. İsmi de “Tıp Fakültesi Dr. Ratip Kazancıgil Derslik Binası”nda yaşatılmaktadır.  

Dr.Ratip Kazancıgil Kültür Evi veya Bilgi Merkezi olarak projelendirilen örnek çalışmayı kentimiz yöneticilerine yerinde göstererek tanıtmak, halkımızı da bu çalışmalarımızla buluşturmak amacıyla hocamızın doğum günü olan 12 Mayıs günü bir program düzenlenmiştir. Düzenlenen bu programda hocamızın 104. yaş günü kutlanmıştır. Törende heykeltraş Müslüm Özcan’ın yaptığı Dr.Ratip Kazancıgil’in büstünün de açılışı gerçekleştirilmiştir. Ayrıca kentimizin unutulan kış gecesi eğlencelerinin vazgeçilmezi olan Helva Sohbetlerinde yapılan “İrmik Helvası”da katılımcılara ikram edilmiştir.

Yapılan törene kentimiz yöneticilerinin katılmaması ne kadar üzücü olsa da kent halkını bilgiyle buluşturacak olan projemizi gerçekleştirmemize engel değildir. Çocuk ve gençlerimiz kentimizde ders çalışacak mekan sıkıntısından kafeterya köşelerinde sıkışmakta, bilgiye ulaşmakta zorluk çekmektedir. Kentimizin ilk kadın belediye başkanı Sayın Av. Filiz Gencan Akın’ı kent halkının bilgi yolunda yürümesini sağlayacak olan bu projeyle tanıştırmak ve bilgilendirme heyecanımız bitmiş değildir. Atatürk’ün “Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir.” sözü yol göstericimizdir.

Aslında bu proje bir vefa örneğidir. Nasıl ki, bu kişileri yaşarken baş tacı yaparak saygı gösteriyorsak, öldükten sonra da onların emanetlerine, hatıralarının anısına yapılan çalışmalara saygı duyup değer göstermek gerekir. Bu kadirşinaslık örneği değil midir? Hele bir de bu yapılan çalışmalar gönüllülükle yapılıyorsa!

Bugün bu projeye başta ebeveynler ile muhtarlarımızın sahip çıkması gerekmez mi? Çocuklarımızın, gençlerimizin başarı oranı, kitap okuma alışkanlığı ve süreleriyle orantılı değil midir? Bilimsel araştırmalar bunu göstermiyor mu?

İşte bu projeyle kentimizin 28 mahallesindeki çocuklarımıza okuma alışkanlığı kazandırılarak başarı oranlarının artması da hedeflenmiştir.

Bu Proje sergi salonunun düzenlenmesi ve kütüphane otomasyon programına kayıtlı koleksiyonun okuyucuyla buluşması için gerekli WEB arayüzünün hizmete girmesiyle tamamlanacaktır.

Yürütülen projeyle kentimizde izler bırakan Kazancıgil gibi değerlerimizin hatıraları yaşayacak, Edirne’nin tarih ve kültürüne katkıda bulunulacak, kentin her mahallesinde bilgiye erişim daha da kolaylaşacaktır.

Proje için yardımlarını esirgemeyen Müslüm Özcan, Enver Şengül, Cenk Ergut, Bilal Sarıgül, Harun Özen, Dr. Ertuğrul Tekçe, Dr. Binay Vatansever, Dr. Mustafa Şen, Dr. Ahmet Hekim, Yordam BT, Yenigün Gazetesi ile Edirne Kent Kültürü ve Bilinci Geliştirme Merkezi Derneği Yönetim Kurulu ve Üyelerine minnettarım.

Yapmış olduğumuz toplantıya katılan tüm katılımcılar ile toplantıyı basın yayın organlarına taşıyan değerli basın mensuplarına teşekkür ediyorum.

Hadi sizde katılın, destek olun, kentimizin her bir mahallesinde bilgiye erişimi sağlayalım.

Bilgi Güçtür; Bilgi Uygarlığı, Kültür Kentleri Aydınlatır.

Devamını Oku

BALKAN ÜNİVERSİTELERİ BİRLİĞİ’NİN TEMEL TAŞI: BALKAN KÜTÜPHANELER BİRLİĞİ

BALKAN ÜNİVERSİTELERİ BİRLİĞİ’NİN TEMEL TAŞI: BALKAN KÜTÜPHANELER BİRLİĞİ
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Ender Bilar

Edirne’de Kültür ve Sanat/

Stratejik ve jeopolitik konumu itibariyle 19. Yüzyıla kadar Balkanlar ve Avrupa’nın geniş coğrafyasında Türk’ün varlığında önemli görevler üstlenen Edirne, Balkanların Başkenti olmuştur.

21. yüzyıl ile birlikte gelişen Balkan Ülkelerindeki değişim, özgürlük ve bağımsızlık mücadelesi beraberinde ülke sayılarını da artırmış, sınırların yeniden çizilmesini sağlamıştır.

Bu değişim devletlerin politikasını da etkilemiş ülkelerarası ekonomik, kültürel, eğitim ve spor alanındaki işbirliğinin de gelişmesini sağlamıştır.

Çalışma hayatımda gerek Türk Kütüphaneciler Derneği Edirne Şubesi gerekse Trakya Üniversitesi Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanlığı görevlerimde kurmuş olduğum hayallerimden biri de “Balkan Ülkeleri Kütüphaneleri” alanında bir toplantının ve “Balkan Ülkeleri Kütüphaneler Birliği”nin kurulmasını gerçekleştirmekti.

Bu hayalimi gerçekleştirmek için ilk girişimim 1994 yılında olmuştu. 1994 yılında başkanlığını yaptığım Türk Kütüphaneciler Derneği Edirne Şubesi tarafından “Balkan Ülkeleri Kütüphaneleri Sempozyumu” düzenlenmesi fikri ortaya çıkmış ancak uygulamaya geçememiştir. Çünkü T.C. Kültür Bakanlığı önce toplantı fikrini kabul etmiş ancak tasarruf tedbirlerinden toplantının iptal edilmesini talep etmişti.

Edirne İl Halk Kütüphanesi Müdürlüğünde görevli iken yapmış olduğum bu projenin olumsuzlukla sonuçlanmasına rağmen hayallerimi Trakya Üniversitesi Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanlığında sürdürerek gerçeğe dönüştürme çabalarım sürmüştü.

Nitekim 2007 yılı içinde yapmış olduğumuz yoğun çalışmalar dönemin Rektörü Sayın Prof. Dr. Enver Duran önderliğinde meyvesini almıştı. “Uluslararası Balkan Ülkeleri Kütüphaneler Arası Bilgi-Belge Yönetimi ve İşbirliği Sempozyumu” 5-7 Haziran 2008 tarihleri arasında yoğun katılım ile gerçekleşmişti.

Sempozyumun sonuç bildirgesinde Balkan Kütüphaneleri Birliğinin kurulması kararlaştırılmıştı. Bu sonuç bildirgesi maddesi Rektörlük Makamınca da uygun görülmesiyle “Balkan Kütüphaneler Birliği’nin Çalışma Esasları” yazılmış ve Yükseköğretim Kuruluna 30.12.2008 tarihinde gönderilmişti. 

Yükseköğretim Kurulu Trakya Üniversitesi Rektörlüğü’ne gönderdiği 20.03.2009 tarihli yazı ile “Balkan Kütüphaneler Birliği”nin kurulmasının Dış İşleri Bakanlığının da olumlu görüşüyle uygun görüldüğü belirtilmiştir.

Bu yazının ardından Birliğin kurulması ile ilgili çalışmalara hız verilmiş, birliğin logosu, flaması ve bayrağı yaptırılmıştır.

Hayalsiz hiçbir büyük bir şey yapılamaz gerçeğinden yola çıkarak 1994 yılında kurmuş olduğum bir hayalimin de gerçekleşmesinin önünde hiçbir engel kalmamıştı. Balkan Kütüphaneler Birliği (BLU) 29 Temmuz 2009 tarihinde kuruluşunu gerçekleştirmiş ve Merkez Kütüphane bahçesinde bulunan Türk ve Üniversite Bayrağının yanına dikilen bayrak direğine de BLU bayrağı dönemin Vali ve Rektörü, kurucu üyelerin temsilcileriyle birlikte çekilmişti.

Altı Balkan ülkesinden on kütüphanenin katılımıyla kurulan birliğin birinci genel kurulunun yine bir uluslararası sempozyum ile taçlandırılması için çalışmalar başlatılmıştı.

Bu defa da 21-23 Ekim 2010 tarihleri arasında “Uluslararası Balkan Ülkeleri Arşiv Kaynaklarında Edirne” başlıklı bir sempozyum gerçekleştirilmişti. Sempozyumun son günü yapılan genel kurul sonucunda Ender Bilar tekrar Balkan Ülkeleri Kütüphaneler Birliği Başkanlığına seçilmiş ve yönetim kurulu üyeleri belirlenmişti.

Yapılan genel kurulda, çalışma grupları oluşturulmuş ve her bir çalışma grubu değişik balkan ülkelerinin temsilcilerinden oluşturulmuştu. Çalışma gruplarını belirli aralıklarla toplantılar yaparak raporlar hazırlamaları kararlaştırılmıştı.

Ayrıca genel kurul da alınan karar gereği de birliğin belirli periyodiklerle bir süreli yayının çıkarılması konusunda karar alınmış ve dergini adı belirlenmişti.

Balkan Kütüphaneler Birliğinin kurulması Yükseköğretim Kurulu Başkanlığında takdir görmüş ve TÜBİTAK destekli Avrasya Kütüphaneler Birliğinin kurulması için çalışmalar başlatılmıştı. Dönemin Devlet Bakanı tarafından Balkan Kütüphaneler Birliği’nin kuruluşu hakkında bilgi vermek üzere düzenlenen toplantıya davetli tek konuşmacı olarak katılmış ve yol haritasını belirtmiştim. 

Dönemin Rektörü Sayın Prof. Dr. Enver Duran, Genel Sekreteri Sayın Recep Gürkan ve Üniversite Daire Başkanları ile Personelimin büyük emekleri ile kurulan Balkan Kütüphaneler Birliği (BLU), Şubat 2011 tarihinde emekliye ayrılmamdan sonra çalışma esaslarında belirlenen hükümler doğrultusunda çalışmalarını sürdürememiştir. 27-28 Ekim 2013 tarihinde Kırklareli Üniversitesi ev sahipliğinde bir genel kurul daha yapılmış ancak birlik işlevselliğini sürdürememiştir. Sadece Balkan Ülkeleri gezilerinde unvanı kullanılmış ve gelişme sağlayamamıştır. Hatta dönemin Edirne Valisi, Rektörü ve Balkan Ülkelerinden gelen konuk rektör ve yöneticileriyle çekilen BLU bayrağı dahi direkten indirilmiştir. Bu BLU bayrağı üniversitenin vizyonunu temsil etmiyor muydu ki, bayrak oradan neden indirildi bilinmez…

Üniversitelerin laboratuvarı, belleği olan kütüphanelerin, Balkan Ülkeleri Üniversiteleri arasındaki bilimsel ve akademik işbirliği ve yönetiminin de temel taşı olduğu bilinmelidir. Nitekim Balkan Kütüphaneler Birliği’nin kurulması Yükseköğretim Kurulu nezdinde de büyük takdir ve ilgi görmesiyle Balkan Üniversiteler Birliği’nin kurulmasının önünü açmıştır. Nitekim 2009 yılında Prof. Dr. Enver Duran, Dünya Üniversiteler Birliğince (İUA) Balkan Üniversiteler Network ağının kurulması için görevlendirilmişti. 30-31 Mart 2018 tarihleri arasında Tetova Üniversitesinde düzenlenen 4. Balkan Üniversiteler Birliği Toplantısında da Enver Duran Balkan Üniversiteler Birliği’nin Onursal Başkanı olarak kabul edilmişti.

Balkan Üniversiteler Birliği, Trakya Üniversitesi’nin öncülüğünde 21 Nisan 2014 tarihinde kurulmuştur. Bugün Üniversite Merkez Kütüphanesinde “Balkan Kütüphaneler Birliği”nin kuruluşu ile ilgili hiçbir bir bilgi tabelası yoktur ama “Balkan Üniversiteler Birliği”nin kuruluşu ile ilgili bir bilgi tabelası vardır.

Üniversite’nin Karaağaç Yerleşkesinde 8 Mayıs 2024 tarihinde açılan Balkan Üniversiteler Birliği Müzesi, Balkan Kütüphaneler Birliği’nin kurulmasının getirdiği vizyonun bir devamı değil midir? Balkan Kütüphaneler Birliği, Edirne’den Balkanlara açılan Bilgi Köprüsüdür.

Bugün çok mutluyum çünkü, Trakya Üniversitesi Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanı Sayın Prof. Dr. Nurten Çetin’in çabalarıyla 2008 yılında birincisi yapılan ve Balkan Kütüphaneler Birliği’nin temel taşını oluşturan “Uluslararası Balkan Ülkeleri Kütüphaneleri Arası Bilgi-Belge Yönetimi ve İşbirliği Sempozyumu”nun ikincisi 9-11 Mayıs 2024 tarihleri arasında yapılıyor. Umut ediyorum ki, bugün 9 Balkan Ülkesinden 53 üyenin var olduğu Balkan Kütüphaneler Birliği’nin tekrar ayağa kaldırılması, bayrağın üniversitemiz de dalgalanmasıdır.

2008 yılında düzenlediğimiz sempozyumun 16 yıl sonra tekrar gerçekleşmesini sağlayan Rektör Sayın Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu ve Daire Başkan Vekili Prof. Dr. Nurten Çetin ile değerli personelini içtenlikle kutluyorum. Oturum Başkanı olarak görev yapacağım sempozyuma katılan tüm katılımcılara başarılar diliyorum.

Şimdi, Yeni hayallerimi hayata gerçekleştirme zamanı, tarih 12 Mayıs…

Devamını Oku

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.