DÜNYA BU KATLİAMA SESSİZ KALDI!
* BM soykırım bile diyemedi…
* Binaenaleyh onlar için Müslüman coğrafyasında akan kan ve dökülen gözyaşının bir değeri yoktu.
* Ama sessiz kalmayan biri vardı; Milli Görüş lideri, eski Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan..
Tüm aleyhteki tezvirata rağmen merhum Erbakan Hoca Boşnaklara yardımdan hiç geri durmadı.
* Merhum Aliya İzzetbegoviç, Erbakan hocamızın en yakın dostlarından oldu. Muhabbet dairesinden hiç çıkmadı.
* Şunu söylemeliyiz ki; yıllarca Osmanlı Devletinin idaresinde kalan Boşnaklar, bizden biri.
* İslam ahlakı, Anadolu misafirperverliği ve saygı tüm iyi hasletler üzerlerinde.
* Bosna Hersek adeta, Avrupa’nın ortasında kalan bir vaha misali…
* Srebrenitsa’nın hesabı elbet bir gün sorulacaktır!
1992-1995 yılları arasındaki savaşta Uluslararası Kızılhaç Örgütü verilerine göre Bosna-Hersek‘te 312.000 kişi ölmüştür. Bir GAZZE’miz de BOSNA!
GERİ DÖNÜŞE BAŞLADIK, MOSTAR ZİYARETİMİZ !
Gradacaçtaki görüşmemizi de tamamladıktan sonra sağa sola takılmadan gittiğimiz güzergahtan tekrar geri dönüşe geçtik. Gidişte transit geçtiğimiz Mostar’a geri gelince bir gün boyunca şehri gezdik, bazı resmi makamları ziyaret ettik.Mostar denince akla ilk gelen Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle, Mimar Sinan’ın öğrencisi Mimar Hayrettin tarafından 1566 yılında şehrin orsatından akan “Neretva” nehri üzerine inşa edilen tarihi Mostar Köprüsü gelir. Onu ziyaret etmemek, Bosna ziyaretimizin yarım kalması demekti. Ziyaret ettik. Ettik, etmesine de Mostar Köprüsü insanlara sanki hüzünle bakıyordu! Onu öyle görünce biz de üzüldük. 427 yıl ayakta kalmış, Mostar şehrinde adeta bir kayadan diğerine atılmış gökkuşağı manzarası içeren eşsiz köprü 1993 yılında Hırvatlar tarafından bilinçli olarak bombalanarak yıkılmıştı. Savaş sonrası 2000’li yılların başlarında Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 10 ülkenin desteğiyle tarihi kesme taşlar kullanılarak köprü aslına uygun bir biçimde onarılarak tekrar hizmete açıldı, çokşükür. Mostar’da Boşnak’ı Hırvat’a, Doğu’yu Batıya bağlayan dünyanın tek kemerli en muhteşem köprüsü. Bosna’ya ikinci kez gittiğimde yeni hali ile Mostar köprüsünü görünce hem mutlu olmuş, hem de duygulanmıştım. Böylece dönüşteki son noktamız olan Mostar’daki ziyaretimizi de tamamladıktan sonra arabamızla Hırvatistan, Slovenya, Avusturya üzeri tekrar Almanya’ya döndük.
Ecdadımız, Romanya, Bulgaristan, Macaristan, Batı Trakya, Makedonya, Kosova, Sancak ve Bosna-Hersek’i ile Balkanlarda 5 asırdan fazla bir zaman kalmışlar ve Balkanları bir baştan bir başa ihya etmişler. Son yıllarda yapılan araştırmalarda Balkanlar’da Osmanlı’nın bıraktığı eser sayısı (Cami, Mektep, Medrese, Han, Hamam, Köprü …vb)
30 binden fazla. İşte medeniyet bu! Batı medeniyeti her gittiği yeri yakar, yıkar ve sömürür. Osmanlı ise imar eder ve ayırım yapmaksızın Müslümanıyla gayri müslimiyle insanca yaşama ortamını sağlar.
İşte böyle… Balkanlar zaman zaman “bal” olmuş tadından yenmemiş, zaman zaman da “kan” olmuş dereler kırmızı akmış, yaşanmaz hale gelmiş! Balkanlar’ın Osmanlı idaresinde bulunguğu dönem balların balı olmuş. Ne yazık ki Osmanlı ecdadımızı günümüz birçok insanı gereği gibi tanımıyor!
ALİYA İZZETBEGOVİÇ’İN VASİYETIİ!
Bosna’nın bilge lideri ve kahramanı Aliya İzzetbegoviç’in nasihatında şunlar yazılı idi; “Beni şehitlerin yanına gömün. Beni putlaştırmayın. İslam’dan taviz vermeyin. Size yapılanları unutmayın. Düşmana kin beslemeyin. Bosna’yı Allah’a ve size emanet ediyorum.”
VE 3. BOSNA ZİYARETİM (9-10 Mayıs 2014)
Müslümanların bulundukları ülkelerde yardıma muhtaç olanlara Kurban Kampanyası, Gıda , Sosyal tesis kurma… gibi çeşitli insani yardımlarda bulunan Avrupa’nın en büyük Türk sivil toplum kuruluşu MILLI GÖRÜŞ TEŞKİLATI, 9 Mayıs 2014 tarihinde Bosna Hersek’in Başkenti Sareyova’da sosyal bir tesisin açılışını yaptı. Eski bir yöneticisi olarak beni ve beraberimde Edirne’den birkaç arkadaşı daha davet ettiler. Mustafa iriş, Şaban Kaya, Kadir İriş , Mehmet Akif İriş ve ben, 5 kişilik bir grup8 Mayıs Perşembe sabahı arabamızla yola çıktık ve aynı gün akşamı Sarayova’ya vardık. Ertesi gün Cuma namazını müteakip hizmet binasının açılış yapıldı. Şehrin merkezinde ve 3 kat toplam 750 metrekarelik oldukça güzel bir bina idi açılışı yapılan. Mutfağından çalışma ofislerine ve de misafirhanesine kadar son derece güzel donanımlı bir tesis. Burada günlük 500 ihtiyaç sahibi insana yemek çıkarılıyor, sosyal faaliyetler yapılıyor. Açılışa başta Sarayova Belediye Başkanı olmak üzere birçok davetli katıldı.
Açılıştan sonra topluca, tesisin yakınındaki Kovakçı şehitliğinde medfun Ali İzzetbegoviç ve diğer şehitler ziyaret edilerek dualar okundu. Günü böylece tamamlamış olduk.
SARI SALTUK TEKKESİNDEYİZ!
Önce uzaktan yakına doğru ziyarete başladık. Ve Mostar-Blagay’daki Sarı Saltuk Tekkesi’ne gittik. Bu tekkenin en büyük özelliği Buguna Suyu’nun (nehir) hemen yanında olmasıdır. Su, tekkenin yanındaki dağın altından çıkıyor. Koyu yeşil rengiyle davetkar görünen nehir 10 derece soğuklukta bulunuyor. Bu suyun dünyanın en hızlı akan kaynaklarından biri olduğu ifade ediliyor.
Tekkenin yanında bir de türbe bulunuyor. Sarı Saltuk ve Tekkenin uzun süre şeyhliğini yapan zatların sandukaları da burada bulunuyor.
Peki, Sari Saltuk Kimdir, Ne Zaman Yaşamiş Ve Neler Yapmiştir ?
Sarı Saltuk, 13. yy.da yaşadığı rivayet edilen, Anadolu ve Balkanlar’ın müslümanlaşmasındaki etkisiyle adı etrafında menkıbeler oluşmuş bir alperen. Kaynaklarda “mücahid-gazi, gazi-derviş, alp-eren, mübarek zat, ermiş” gibi sıfatlarla anılır. Sarı Saltuk, Anadolu ve Rumeli’nin fethi esnasında gazalara katılan, kahramanlığı ve velayeti ile daha yaşarken efsanevî bir şahsiyet haline gelen bir Türk kahramanıdır.. Anadolu’dan Bosna’ya bir çok yerde kabri bulunan Sarı Saltuk’un bununla, Müslüman Türklerin fethedeceği yerleri gösterdiği de rivayet edilir.
Her yıl 10 Mayıs günü Bosnalı Müslümanlar burada Mevlüt/Kur’an okutarak Sarı Saltuk’u anarlar. O günkü programa biz de denk gelip katıldık. Kırda yapılan anma programına 20 bin civrında insan katılmıştı.
BOSNA; HER ŞEYİ İLE ADETA BİR DÜNYA CENNETİ!
Dönüşte Mostar’ı da ziyaret ettikten sonra tekrar Sarayova’ya geldik ve geceyi orada geçirdikten sonra sabah Vişegrad üzeri Sırbistan ve Bulgaristan’ı geçerek gece Edirne’ye vardık. Vişegrad’tan geçen Drina nehri üzerinde 1556 yılında Sokullu Mehmet Paşa tarafından yaptırılan Drine köprüsü büyük acılara şahit olmuş bir köprü. Zira Sırplar burada katlettikleri Boşnak Müslümanları hep nehre atmışlar ve suyu günlerce kırmızı akmış.
Yazımın sonunda şunu da eklemezsem eksik olur! Bosna’nın Osmanlı’dan koparılışının üzerinden yaklaşık 147 yıl geçti. Bu zaman zarfında Bosna Müslümanları pekçok badireler atlattı. İstilaya, kıyıma, sürgüne uğradılar. Ama buna rağmen tarihi miraslarına sahip çıktılar, hem de bizden daha iyi! Sadece Sarayova’da 200 kadar Cami – Mescid var. Savaşlarda, istilalarda bu cami ve tarihi eserlerin birçoğu yakıldı yıkıldı. Ama onlar bıkmadan usanmadan onları yeniden ayağa diktiler. Bosnalı Müslümanlar tarihi ve kültür varlıklarını da imar durumunu da korumuşlar ve bugün şehirleriyle, nehirleriyle tertemiz bir ülkeye sahipler ve Osmanlı Medeniyet eselerini yaşatmaya çalışıyorlar.
Edirne, 350’si cami ve mescit olmak üzere bin’e yakın tarihi esere sahipti. Sonuç; çoğu yokoldu! Çünkü savaş ve istilalarda yıkılanlar, hasar görenler tamir edileceği yerde, bilakis yıkılarak arsaları sudan ucuz fiyata satıldı.
Evet, Bosna ile ilgili özet bilgi ve hatıralarımı anlatmaya çalıştım. Bosna dağları, yaylaları, ova ve nehirleri ile adeta bir Dünya Cenneti. Kuzu çevirmesi ve Boşnak Böreği de meşhur! Tabi bu anlattıklarım denizden bir damla su misali! Bir de Balkanların genelini ele alıp düşünün! Osmanlı Balkanlara bunca maddi ve manevi yatırımı boşuna yapmamış!
Netice itibariyle GAZZE’de bizim, BOSNA’da! Ecdad Osmanlı’nın emaneti olan bu yerlere sahip çıkmak her Müslüman’ın görevidir!
Edebiyatçı ve Ressem Ahmet Yozgat, “Osmanlı Milletinin son temsilcileri Boşnaklar” başlıklı yazısında özetle şunları yazıyor; “Altı yüz küsur yıllık Tarih-i Osmani’de bir eşi daha yok, Hersekzade Ahmet Paşa’nın. İkinci Bayezid ve Yavuz Selim devirlerinde toplam beş kere Sadrazamlığa getirilerek bir rekorun sahibi de olmuş. Hersekzade’nin dışında ‘Dersaadet’ bürokrasisinde görev alan Hersekli ve Bosnalıların en meşhuru Sokollu Mehmet Paşa’dır. Meşhuriyetinin yanında belki de Osmanlı’nın en güçlü Başbakanı da odur; meşhurluğu da oradan mülhem olsa gerek. Ve o, Devleti Aliyye tarihinde Yükseliş Dönemi’nin zirve yıllarının lideridir. Bunun gibi Başbakanlık seviyesine ulaşmış bir başka Bosnalı da Lala Mustafa Paşa’dır ve onun vezareti, Üçüncü Murat zamanındadır. Birinci Ahmet Dönemi Sadrazamlarından Derviş Mehmet Paşa, ‘Boşnak’ lakabıyla anılan bir başka Bosnalıdır. Dördüncü Mehmet’in Boşnak Sadrazamı da Sarı Süleyman Paşa’dır. Bir başka Sadrazam da Nevesinli Salih Paşa olup o da Sultan İbrahim’e Başbakanlık yapmıştır. Yukarıda sözü edilen Sokollu’nun oğlu Lala Mustafa Paşa’da devlet ricalinden. Sokolluzade olarak anılan Mustafa Paşa ‘Estergon Fatihi’ olarak meşhur olmuştu. Dördüncü Murat döneminin Boşnak Sadrazamı ise Topal Recep Paşa olarak görülüyor. Osmanlı’nın Bosna Hersek’ten ödünç aldığı devlet adamları yukarıda adı geçenlerle sınırlı değil elbette! Binlerce bürokrat, on binlerce asker, Müslüman hatta Turkuvaz olarak yeni devletine hizmette kusur etmemiş. Onların evlatları günümüzde de ‘Türkleşmiş’ olarak, özellikte İstanbul’da yaşamaya ve ülkesine hizmete devam ediyor.
Dostça kalın…
GÜNDEM
30 gün önceGÜNDEM
25 Temmuz 2025GÜNDEM
25 Temmuz 2025GÜNDEM
25 Temmuz 2025GÜNDEM
25 Temmuz 2025GÜNDEM
25 Temmuz 2025GÜNDEM
25 Temmuz 2025