evden eve nakliyat
DOLAR 34,5759 0.26%
EURO 36,2175 -0.06%
ALTIN 2.986,620,85
BITCOIN 34152011,84%
Edirne
°

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

 Çizgi nedir ve Yaratıcı bir süreç olarak çizim

 Çizgi nedir ve Yaratıcı bir süreç olarak çizim

ABONE OL
25 Haziran 2024 14:57
 Çizgi nedir ve Yaratıcı bir süreç olarak çizim
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Görsel sanatlarda, Resim Sanatı başta olmak üzere çizgi en önemli Grafiksel bir anlatım öğesidir. Çizim araçları Kara kalem, Kömür kalem / Füzen, Rapido, Mürekkepli kalem, Tarama ucu, Tükenmez, Pastel, Renkli boya kalemleri, Sangin vb gibi yüzey üzerinde biçimlendirmeye dayalı çizgi olarak nitelediğimiz izler oluşur. Ence dar derinliği olmayan ancak boyca uzunluğu olan bir eleman olarak tarif edebileceğimiz çizginin doğada karşılığı yoktur. Bizimde içinde bulunduğumuz fiziki dış ortamda, tabiatta olmayan çizgi aynı zamanda geometrik bir elemandır. Çizgi; nokta, leke, renk gibi temel biçimlendirme unsurudur. Çizgi (İng. Line), Çizgisel ( İng. Linear) tek çizgi doğrultusunda, iç be dış kontur/ çevrel çizgi yardımı ile betileri yüzeye taşımda önemli bir enstrümandır . Çizim (İng. Drawing) bir düzlem, yüzey üzerinde birden çok yan yana, üst üste ve belli yöne doğru tarama yada grenli yüzeyden de yararlanarak sürtme ile dokusal alanlar oluşturarak ve hacimleri de öne çıkararak resmetme şeklinde özetlene bilecek bir tanımını yapabiliriz.

Kendi kütlesi ve hacmi olan her varlık uzayda belirlenmiş bir alanda uzamsal olarak ve yer kürede bir mekan içinde yer kaplayan her cismin Resimsel olarak bir yüzey üzerinde imgesinin betimlenmesi aşamasında çizgi birincil enstrüman olarak karşımıza çıkar. Peki bu çizgi yüzey üzerine somut yada soyut anlamda biçimlendirme unsuru olarak ne menem bir şeydir. Onu şöyle izah edebiliriz. Bakan gözden çıktığını farzettiğimiz sonsuz sayıda görme ışınlarını tevcih ettiğimiz/ yönlendirdiğimiz nesne yada canlı varlığın, o bakış noktasına ve açısına göre silüetinin en dış kenar noktalarından ( Doğada kenar yoktur, bizim konumumuza göre varlığın dönen yüzeyini yalayıp geçen görme ışınları) teğet geçtiği noktaların yan yana birleşmesi ile oluşur. Bu dış çevrel çizgiye Kontur diyoruz. Konturu kağıt, tuval yada duvar gibi yüzey üzerinde çizgiyle göstermiş oluyoruz. Bu anlamıyla dolayısıyla soyut bir öğe olan çizgi çizim teknikleri ile bir varlığın yüzey üzerinde betimlenmesi aşamasında somut bir varlığa dönüşür.

       Konumuz çizgi olması nedeniyle özellikle resim sanatında biçimleri yüzey üzerine taşırken perspektifin kuralları ile üç boyutlu bir yanılsamayı hacimsel ve mekânsal bir düzenleme ile bir kavramı görselleştirmiş oluruz. Yaptığımız şey her ne ise, resim iki boyutlu düzlem / yüzey üzerinde gerçekleştiği için soyut bir çalışmadır. Tamamen illüzyona göz aldanmasına dayanır. Bir resmi 90 derece karşıdan bakıldığında tam olarak algılarız. Bir tuval yada çerçeveye kenarında sıfır açıyla baktığımızda, tuvalin kenarını ve çerçeveyi görürüz. Heykel sanatı ise, Amorf biçimsiz bir biçimin yontusunu yapmış olsak dahi yapılan bu soyut çalışmaya rağmen heykelin kendisi soyut değil somut bir eylemselliktir. Çünkü; üç boyutlu hacimsel kütlesi olan elle tutulur bir nesne söz konusudur. Constantin BRANCUŞİ nin Kadın konulu Mermer Yontusu, bu bağlamda bir örnek oluşturuyor. İlişki kurmak anlamında deniz kıyısında dalgaların birbirine çarparak pahladığı hiçbir şekle benzemeyen oval taşlara bakın. Taş olarak somut bir varlık, ancak Amorf/şekilsiz bir yapıya sahiptir. Nesnel anlamda Heykel somut, Resim soyut bir çalışmadır.

       Doğada çizgi yoksa, bir varlığın yada nesnenin en dış konturunu bakış noktamıza göre algılayabiliyorsak, bu konturu aslında varlığın yada nesnenin kenarı olarak kabul ederiz. Peki, bir hacimsel varlığın kenarı varmıdır? Uzayda ve uzamda yer kaplayan hiçbir varlığın kenarı da yoktur. Bir nesnenin veya canlı varlığın 360 derece etrafında döndüğümüzde her açıdan bakıldığında kontur yada resimsel anlamda kenarı değişir. Yani çevrel çizgi – kontur her açıdan bakıldığında yeniden oluşur. Sadece dış kontur değil iç konturlarda oluşur.

        Söylemek istediğimiz şudur. Doğada çizgi yoktur. İki boyutlu düzlem – yüzey sanatı olan resimde, eğer figüratif resim anlamında dış gerçekliğe oldukça yakın göndermelerde bulunuyorsak varlıkların betimlenmesi için yüzeye imgelerinin yansıtılması işleminde çizgi çok önemli bir elemandır.

       Çizgi Görsel bir Algıdır.

       Çizginin tanımına dair yinelersek ‘’ Ence dar boyca uzun iz’’ demektir. Karayollarında trafik çizgilerini örnek verecek olursak kesik kesik yada kesintisiz yol çizgileri aslında belli bir kalınlığa sahiptir. Yüzey de yer kapladığı için çizgiden çok Lekeyi andırır. Ancak boyca uzun olduğu için çizgi olarak adlandırırız ve algılarız.

Yine 10 katlı yada daha yüksek binalarda çatıların derelerine bağlı su olukları yukardan aşağıya doğru karşıdan bakıldığında çizgi gibi bir etki yaratır. Tokyo da Mimar Kenzo TANGE nin ‘’ Alasaka Prince Oteli’’ Baktığınız da koca cam pencereler yatayda yan yana dizildiğinde bir çizgi oluşturur.

Bir başka örnek ise bir yolun sağında ve solunda sıralanmış ağaçlarda belli bir mesafede ardı ardına dizilimiyle bir çizgi oluşturur. Tabi bu örnekleri çoğaltabiliriz. Kavram olarakda her alanda karşımıza çıkar. Bir insanın yaşam tarzı ve giyim kuşamı da o kişinin çizgisini belirler. Bu anlamda Metaforik bir tanımlamanın içine girmiş oluyoruz. Örneğin Mimar Le CORUSİER nin 1960 lara damgasını vuran çizgisi, ‘’Villa Savoye’’ yapısıdır. Mimari tasarım olarak karşımıza çıkmaktadır.

     Psikolojinin de konusu olan yansıtma kavramı içinde algı, benzeşme, yakınlık, süreklilik ve çevreleme gibi kümeleme ilkeleri, simgesel anlamlarını dikkate alın yada almayın görsel algı harekete geçer. En soyut örgeleri bile düzenlemekte bize yardımcı olur. İmgelemimiz gördüğümüz her şeyde sürekli bir anlam arayışı içinde olduğundan çizgi ve biçimleri de tanıdık imgeler olarak kümeleme eğilimini ortaya çıkarır. Şekilsizliği açıkça görülen bir örgeye  (diyelim bulutlara ) yalnızca bakmak bile bazen özel bir imgeyi çağrıştırabilir.  Bir şeylere benzetebiliriz. Tabi burada Gestalt (Geştalt) kuramına da atıf yapmış olalım. Organik bir bütün, yapı, genel görünüş, biçim gibi anlamlara gelen Almanca bir terim olarak tanımlanabilir. Görsel Algı ile ilgili bilgilerimiz Gestalt Psikolojisine dayanır. Kuramcıları; bütün, parçaların matematik toplamından daha fazla bir şeydir. Özne ( Sujet ) bütünü parçalara ayırarak değil bütünlük içinde algılar görüşünü savunurlar. Biz Resim sanatında Bunu şöyle tamamlıyoruz. Resim alanı, kadrajı içine giren bir nesneye ait bir parça, kısım, daha önce o nesne tanımlanmış ve hafızamızda yer etmişse, göz bütüncül anlamda tamamını algılar. Şekiller ve biçimler, çizim olarak resmedildiğinde de gözümüzde canlanır. Varlıkların İmgesi önemlidir. Çizgi ile çizerek Volümetrik olarak hacimlerle yada Planimetrik olarak lekesel de olsa göz seçer ve tamamlar. Pozitif ve Negatif alanlar olarak yüzey üzerinde nesneye ait alanı ve dışındaki alanı yada tersini nesneye ait olmayan negatif alanı çalışırken de göz tamamlar. Şimdi şekil 7.a da daireler içinde beyaz bir üçgen görüyorsunuz. Burada özellikle bir beyaz üçgen çizilmemiştir. Yanılsama kavramı içinde bu beyaz üçgen bir illüzyondur. Şekil 7.b de isen Kara kalem ile tarama yöntemiyle bir kolçaklı iskemle çizimi içinde, çizilmemesine rağmen boş bırakılan negatif beyaz alan içinde bir masanın köşesini algılıyoruz. Aslında Geştalt a göre de bu masanın tamamını algılamış oluyoruz. Neden?. Çünkü biz masanın tanımlanmış bilgisine sahibiz.

       Çizginin eğitimdeki yeri.

       Aynı zamanda çizgi Geometrik bir elemandır. Noktaların yan yana gelmesiyle çizgi oluşur. Boşluk içinde değil bir zemin  üzerinde çizerek somutlaya biliriz. Ünlü sanatçı Paul KLEE ye göre, sanat eğitsel bir tanımlama ile, ‘’ Çizgi, yürüyüşe çıkmış noktadır.’’ İfadesini kullanmıştır. Okullarda Pedagojik olarak yetişeğin ( Öğrencinin ) kavrama yetisine hitap edebilmek için oyun içinde eğitim kavramını her eğitimci düstur edinmiştir / edinmelidir. Oyun içinde Matematik eğitimi, oyun içinde Türkçe öğretimi gibi. Sanat eğitiminde de oyun içinde dramatize ederek gerçekleştiririz. Örneğin sınıfın içinde bir öğrenciyi çağırırız.  Önceden hazırladığımız içinde tebeşir tozu olan bir kaba yavaşça etrafa toz saçmadan basmasını isteriz. Sonra adımlayarak yürümesini söyleriz. Adımlama çocukluğumuzda oynadığımız futbol maçlarında  adam seçmek için kullandığımız bir yöntemdir. Karşılıklı adım atarak en son adımı atan karşısındaki arkadaşının ayağına basarsa oyuncu seçme hakkını elde ederdi. Aynı yöntemle adımlayan çocuk, tebeşir tozlu ayakkabısı ile adımlarken her adımı nokta gibi   yan yana gelerek yerde adımlarından bir çizgi oluşur. Böylece oyun oynayarak çizgiyi öğretmiş oluruz. Tabi her uygulama sonra sınıfın temizliğine de dikkat edeceğiz. Çizgi çeşitlerini öğretirken de, doğrusal düz çizgi, kırık çizgi, eğri çizgi için oyun oynarız. İki öğrenciyi çağırırız ve bir uçurtma ipini veririz. İpi iki öğrenci kendilerine doğru çeker ve bunun düz çizgi olduğunu söyleriz. Üçüncü ve dördüncü öğrenciyi çağırırız. Onlardan gerilmiş ipi ortasından sağa ve sola çekmelerini isteriz. Bakın çocuklar biz buna kırık çizgi diyoruz deriz. Sonra ipi elimizde toplayıp havaya atarız. İp yere düşünce gelişi güzel kıvrımlar oluşturur. Çocuklar bakın buna da eğri çizgi diyoruz diyerek oyun oynayarak anlatmış oluruz. Çizgi madem ki iki boyutlu yüzey üzerinde çizerek oluşuyor. Bizde sınıfta üç boyutlu çizgi oluşturabilirmiyiz diye sorarız. Yumuşak bükülebilir galvaniz tel getirip belli bir şekil olsun ya da olmasın bükerek soyut olarak (emprovize / doğaçlama) bir şekil olacak biçimde eğip bükerek telden birbiri içine geçirerek heykel formunda şekillendirerek bir biçim oluştururuz. Yumuşak ince telde ence dar boyca uzun çizgiyi andırmıyormu?. Dolayısıyla çizgiyi oyunlaştırarak çok daha güzel kavrata biliyoruz. Tel de çizgi imgesine ulaşabiliyoruz Çizgi imgesi, telde vücut bulmuş ve böylece somut elle tutulur bir görünüme kavuşmuş oluyor. 

     Desen türleri nedir 

     Formu biçimlendirirken çizgi yardımı ile desenini elde etmiş oluruz.  Biraz önce yukarda açıkladığımız gibi düz, kırık ve eğri gibi çizgileri kullanırız. Tabi her sanatçının imzası gibi kendine özgü geliştirdiği bir çizgi tekniğine sahip/kavuşmuş olması önemlidir. Deseni katı kurallara bağlamak olmaz. Yine, desen türlerini de kesin çizgilerle ayıramıyoruz. Ancak, desen kavramı içinde uygulama açısından türlerinin belirlenmesinde de yarar vardır. Bu açıdan bakıldığında iki başlık altında ele alabiliriz.

      A.   Nitelik açısından Desen türleri.

      B.   Öğeleri açısından Desen türleri.

      A.   Nitelikleri açısından Desen Türleri.

İki temel ayrılık söz konusudur. Dikkat çekici olan, bazı desenlerde bireysel üslup ve

sanatsal değer etkindir. Yada Akademik desen de olduğu gibi, bazı kurallara bağlı, bilgiye tabi, bilgilerin etkin olduğu desen türüdür.

  1. Artistik desen

      Çizgi, tamamen özgür ve kuralların ötesinde doğa karşısında edilgen değil etkin konuma ulaşmış olup izlenimler ağır basmaktadır. Burada Eskiz diye nitelenen ayrıntıya girmeden bütünü ilk heyecanla formu ya da figürü karakteristik özelliğini yakalayarak çizginin kendisinin öne çıktığı, çizginin bir formu biçimlendirirken ikinci planda kalmadığı salt çizginin konuştuğu desen türüdür. Duygulara ve yaşantıya bağlıdır. Güzellik düşüncesi Foto Gerçekçi anlamda yansıtmacı değildir ve ifadeci bir karaktere bağlıdır. Taze, canlı ve aktif çizgilerin yer aldığı çizim tekniği ve şeklidir. Çizgi ile özgün ve yaratıcı anlatım desene egemendir.

      2.   Akademik Desen

       Perspektif, mekan, anatomi gibi bilgilere ve kurallara dayanır. Yaratıcı özgür çizgilere ve atraksiyonlara gerek duyulmaz. Öğrenilmiş bilgilere ve akla dayalı olarak çalışılır. İki boyutlu yüzey üzerinde üçüncü boyut, derinlik ve hacimler etkindir. Nesne ve Figürün yapısal özelliği çok iyi bir gözleme dayalı olarak yansıtılmaya çalışılır. Etüt edilmiş form bilgisi geçerlidir. Işık ve Gölge ana unsuru oluşturur.  Gölge ve düşen gölgeler gerçekçi olarak ele alınır. Akademik desen, tasvir sanatının ana yapısını oluşturur.   

       B.   Öğeleri açısından Desen Türleri.,

       Görsel anlamda deseni oluştururken farklılıklar bulunabilir. Artistik ve Akademik desen ayrımı burada açıkca kendisini gösterir. Bazen salt çizgilerle oluşturulabileceği gibi bazen de ışık – gölge değerleri ile üç boyutlu derinlik, hacimlerle de çalışılabilir. Görsel öğeler açısından Üç grupta ele alınır. 1. Çizgisel 2. Lekesel ve 3. Hacimsel Desen.

  1. Çizgisel Desen.

         Salt çizgiyle çalışılan ilk izlenimle elde edilen taze ve hareketli desen türüdür. Artistik demek, sanatsal olan demektir. Tek çizgiyle olmasa bile, Çizi resim deyimiyle yüzey taramalarına girmeksizin, yalın çizgilerle oluşturulan desen türüdür. Sanata, sanatçıya özgü olan anlamında kullanılan bir terimdir. H. Matisse e göre, ‘’şeyleri ifade etmenin iki yolu vardır. Biri kabaca gösterir, diğeri ise artistik biçimde çağrıştırmaktır’’. Buradan Akademik olanın kötü ve kaba olduğu anlamını çıkarmak çok yanlış olur. Söylemek istediği sanatçının kendine özgü geliştirdiği serbest çizgilerdir. Bu tür çizgiler Sketch – Kroki şeklinde ifade ettiğimiz Eskiz – taslak çizimleri de bir anlamda Artistik desen türü içinde yer alırlar. Bu desen türünde üçüncü boyut ve hacim birinci derece önem taşımaz. Dinamik çizgilerle hacim duygusu verilebilir. Fırça ile yapılan çizgisel desen çalışmalarında fırçanın kalın ve ince sürüşü ile bu etki verilebilir. William BLAKE, sınırlayan çizgi ne kadar temiz, keskin ve akıcı ise sanat eseri de o denli mükemmeldir. Çizgi nerede kuvvetini keskinliğini kaybederse orada hayal kırıklığı, beceriksizlik ortaya çıkar ifadelerini kullanmıştır. Artistik çizim ve Eskiz çalışmalarına karşılaştırarak bakılması önem taşımaktadır. Dolayısıyla çizgi en yalın ve soyut desen öğesidir. Hareketi, kütleyi, ritmi güçlü ve etkileyici bir şekilde verebilir. Konuyu en özlü ve yalın göstermenin yolu tek ve sade çizgi ile ifade etmek demektir. Her çizgi aktif ve etkendir. Çizgi ile çizgisel desen ayrımı da buradan gelir. Tarama yolu ile yan yana gelen çizgiler ile yüzeyde doku ve hacimlemeye giden Çizi resim çalışmalarının karşıtı bir konumda olan deseni ihtiva eder.

3 bölüm

         2.    Lekesel Desen.

         Yukardaki çizgisel desende, üç boyutlu hacim etkisi de verilebilir ifadesine yer vermek mümkündür. Fırça ile ince ve kalın çizgi izlerinden söz edebiliriz. Fırça ile kalın çizgiler, Lekesel çizginin de tanımına girer. Fırça ile ayrıntılara girmeden konu bütünü ile yansıtılır. Hem çizgi hem de leke birlikte de kullanılabilir. Ancak Leke desene hakimdir. Lekesel dendiğinde burada da hacim ve üç boyut yanılsanmasına girilmez. Lekesel desen, ayrıntıları ayıklayan soyutlamaya giden iki boyutlu bir çalışma biçimidir. Sulu boya, renkli mürekkep ve çini mürekkebi ile bu tür çalışmalara girebiliriz. Lavi olarak adlandırılan, Tek renkle ( Mono Krom)

Uygulamaları da bu kapsamda ele alabiliriz.

         3.   Hacimsel Desen.

 Nitelikleri açısından Akademik Desen aynı zamanda hacimsel desendir. Konunun Işık

Gölge ile hacimsel, üç boyutlu ve etüt e dayalı bir çalışma tarzına dayanır. Çizgisel ve Lekesel değildir. Etüt etmek herhangi bir konuda yapılan inceleme, gözlem ve araştırma demektir. Modelin ya da varlıkların bir mekan içinde derinliği ve ayrıntılarıyla verebilmek önemlidir. Bu çalışma türünde tek tek çizgiye dayalı Lineer olmayan Çizi resim olarak tanımlanan birden çok çizgilerle ve tarama yada sürtme şeklinde yüzey üzerinde dokusal alanlar oluşturarak kağıdın beyazını ışıklı alan kabul eden, çalışılan kısmı kara kalem veya renkli kalemler ile koyu ve gölgelerin verildiği  modleci  (Modülasyon ) formu döndürmeye dayalı bir çalışma türüdür. Kütlelerin hacimselliğini verebilme esasına dayanır. Rönesans ve Barok sanat anlayışı bu çerçeve içinde yer alır. Tasvir sanatı doğrultusunda Empresyonizme kadar bu anlayış içinde gelmiştir. Proporsiyonlar, oran ve orantı temel unsurdur. Deformasyon ve stilize, yani belli bir amaç doğrultusunda karakteristik grafiksel illüstrasyon ve yalınlaştırma söz konusu değildir. 

      Yaratıcı bir süreç olarak çizim

      Burada yazımızı Francıs D. K. CHING ın ‘’Mimarlık ve Sanatta Yaratıcı bir Süreç. ÇİZİM’’ adlı kitabının önsözünü alıntı yaparak noktalayalım.

     ‘’Tüm görsel sanatlar içinde, çizimin, tarih boyunca olayları belgelemek, uygarlığımızda düşüncelerin gelişmesine katkıda bulunmak gibi kökü çok eskilere dayanan bir rolü vardır. Genelde, özel yetenekle donanmış az sayıda kişinin becerisini gereksinen bir etkinlik olduğu düşünülse de, gerçekte çizmek, doğal, çoğunlukla içten gelen insani bir tepkidir. Her yaştan insan, bir başka işle uğraşırken, içgüdüsel olarak önündeki kağıda bir şeyler karalar. Küçük çocuklar bile kağıt veya duvarları renkli kalem veya boyalarıyla bezerken, sezgisel olarak gördüklerini tanımlamak, bildiklerini göstermek ve duygularını dile getirmek çabasındadırlar.

Bu kitapta amaçlanan, özde yaşama ilişkin yaratıcı bir süreç olan çizme eylemini herkesin erişebileceği, tat alabileceği, üretken bir etkinlik olarak betimlemektir.

      Desen çizmek, bir yüzey üzerine çizgiler çizerek bir şeyin benzerini veya simgesini üretmek olarak tanımlana gelmiştir. Bundan çıkarılacak sonuç, desen çizmenin resim yapma ve yüzeylerin renklendirme eyleminden farklı olduğudur. Çizim, doğası gereği genelde çizgisel olsa da, çizgi gibi etki edebilen nokta   veya fırça darbeleri türünden başka resimsel öğeleri de içerebilir. Nasıl bir biçim alırsa alsın, temelde çizim, bir görüş ve ifade aracıdır.

       Çizebilmek, berrak bir görüş ve kavrayışı oluşturacak düşünceyi gerektirir. Çizim yapmak, simgelenmeye çalışılan konunun temel doğasını görme ve üzerinde düşünme eyleminden soyutlanamaz. Gerçek yaşamdan yapılan çizimlerle kazanılan bilgi ve anlayış, doğrudan doğruya imgelemden çizim yapma yeteneğimizi artıracaktır. Düşünce nasıl sözcüklerle ifade buluyorsa, bir çizimde de görsel düşünceyi harekete geçirmek ve imgelemimizi daha da uyarmak üzere, fikirler görünür kılınabilir. Görülen veya imgelenen şey, bir kez bir çizim içinde görünür kılınınca imgenin artık kendi öz yaşamı başlamış, grafik bir iletişime geçmiştir. İster özenle olsun, tüm çizimlerin sözü gözleredir.

      ….öncelik çizim yapma sürecinin ve kullanım amaçlarının anlatımına verilmiştir. Çizgi algılarımızın biçimlenmesinde ve çizimlerimizin yapılanmasında en önemli rolü oynayan çizim öğesidir. Çizgiler, görsel alanımıza imgeler olarak yerleşen resimsel formlar olan biçimleri betimler. Gördüklerimizi bu biçimler aracılığı ile tanımlar ve bir düzene sokarız. Gerçek yaşamda ki deneyimlerimizle algıladığımız üç boyutluluğu aktarabilmek için iki boyutlu bir yüzeyde derinlik yanılsamasını etkin olarak yaratan teknikleri kavramamız gerekir.  Tasarladığımız fikir veya kavramları ortaya çıkararak, henüz imgelemimizden başka hiçbir yerde var olmayan şeyleri daha etkin bir biçimde tasarlayabilir ve planlayabiliriz….gerçek bir tasarım süreci olan çizim yapma eyleminin, bir kurgulama olarak görülebileceği söylenebilir. ….Tıpkı yazmayı yazarak öğrenmek gibi, serbest elle çizim yapma becerisi d, çizerek kazanılır ve geliştirilir.… Gereken, yalnızca zaman, sabır, çalışma istenci ve azimdir. Önemli olan, çizim yaparken izlenen yaratıcı süreçte , algısal görüşle, görsel düşüncenin nasıl bir araya geldiğini anlayabilmektir. ‘’

     CHING ın bu düşünceleri sanatsal anlamda çizim üzerinden geneli de bağlayan önemli bir yorum olmuş. İmgenin resmedilişi üzerinden görsel düşüncenin imgelemimizde var olan ve tasarladığımız şekliyle betimlenmesinin formlar, biçimler ve renkler kadar çizginin de ayırd edici özelliği çok güzel izah etmektedir. Sanatçının kendi üslubu tarzı doğrultusunda sebatla, azimle çalışarak geliştirdiği çizgisinin imzası olduğu gerçeğini de çok güzel özetlemiş olduğunu öğrenmiş oluyoruz. Çizgi ve çizginin görsel ve algısal boyutta ki açıklamaları keyifle okuyacağınızı ümit ederim .

      Sevgi ve saygılarımla

   16 Haziran 2024 

M. Enis ŞENSEVER

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP