eşya depolama
DOLAR 35,2042 -0.06%
EURO 36,7644 0.09%
ALTIN 2.975,880,45
BITCOIN 3357769-2,99%
Edirne

HAFİF YAĞMUR

02:00

İMSAK'A KALAN SÜRE

GIRNATA’YA VARIŞ, YOKSA BURSA’YA MI GELDİK?  (8)

GIRNATA’YA VARIŞ, YOKSA BURSA’YA MI GELDİK?  (8)

ABONE OL
26 Ekim 2024 11:43
GIRNATA’YA VARIŞ, YOKSA BURSA’YA MI GELDİK?  (8)
3

BEĞENDİM

ABONE OL

Şehre yaklaşınca, şehir öncesi tırmandığımız dağlardan inişe başladık. Şehre yaklaştıkça bir an kendimizi Uludağ’ın eteklerinde Bursa’ya iniyoruz zannettik! Benzerlik ancak bu kadar olur. Gırnata, Akdeniz sahillerinden 50-60 Km. kadar içerde vadi ve tepeler üzerine kurulmuş bir şehir. Akdeniz ile Gırnata şehri arasındaki Sierra Nevada dağları, İspanya’da kış sporlarının yapıldığı meşhur bir yer.

Gırnata şehrinin merkezine inip kendimize otel ve arabamıza da emin bir yer bulunca saat 24.00 oldu. Şehir bize yabancı, biz şehre yabancı! Onlar bizim dilimizden anlamaz biz de onların dillerinden anlamayız. Yorgunluğumuzu unutmuş, sabahın olmasını iple çekiyorduk. Sabah namazı için uyandığımızda güneşin doğmasına yarım saat kadar zaman vardı. Acele abdestlerimizi alıp, namazlarımızı kıldıktan sonra otelden ayrılıp “Gırnata kazan, biz kepçe” misali dolaşmaya başladık.

Tarihi eserleri gösteren levhaların da yardımıyla meşhur tarihi El-Hamra Sarayına yakın bir yere geldik. Güneş, birkaç mızrak boyu yükselmiş, ısı gittikçe artıyordu. İki gün önce Almanya’dan yola çıkarken pardesü giyme ihtiyacı duyarken, iki gün sonra İspanya’nın Gırnata şehrinde yazlık giysilerle dolaşıyorduk! Zira gündüzleri ısı 25 dereceyi aşıyordu. Hafta sonu olması hasebiyle (Cumartesi) gerek yerli, gerekse yabancı turistlerin çokluğundan arabamızı park edecek yer bulamadık. Bunun için de park yapılması yasak olan bir yerde arabamızı kısa bir süre için park etmek zorunda kaldık. Ancak her ihtimale karşı ben arabanın yanında nöbet tuttum,  arkadaşım Eşref ise sağa sola bir bakayım diyerek ayrıldı.

Kul sıkışmayınca Hızır yetişmezmiş!

Yüz yıllarca Müslümanların yaşadığı Gırnata ve Kurtuba gibi iki önemli yerleşim merkezinde az da olsa Müslümanlar olduğunu duyardık. Etrafı dolaşmak için ayrılan arkadaşım Eşref, bir süre sonra geri geldi. Filistinli bir Arap Müslüman’la karşılaştığını, onun vasıtasıyla da bir Müslüman İspanyol’la tanıştığını ve az ileride küçük bir mescidin olduğunu söyledi.  Cenab-ı Mevla kullarına nasıl da yardım ediyordu. Hani derler ya; “Kul sıkışmayınca Hızır yetişmezmiş”. Gerçekten de öyle oldu.

Vakit öğle olmuştu, hemen İspanyol Müslüman Abdülkerim’in az ilerideki dükkânına gittik. Abdülkerim, bir başka İspanyol Müslüman’ın tebliği neticesinde 12 yıl kadar önce Müslüman olmuş ve elektronik eşya ticareti yapıyordu.  İhlâslı bir Müslüman. Ayrı ırktan da olsak, ayrı dili de konuşsak, Allah’ın selamı (Selamun aleyküm) diyerek selamlaştık. Böylece kalpler hemen birbirine bağlanıyor ve İslam kardeşliği perçinleniyor.

O da henüz öğle namazını kılmadığını belirterek hemen dükkânını kapatıp birlikte az ileride arka sokaktaki mescide gittik.  İki katlı bir binadan mescitleri altlı üstlü toplam 120 metre kareden oluşuyor. “Mescid-i Takva” adını verdikleri bu mescide Gırnata’da yaşayan bir avuç Müslüman vakit ve Cuma namazlarını kıldıkları gibi, 2 Moritanyalı Müslüman (Hoca) ile bir süre Arabistan’da dini eğitim görmüş İspanyol bir Müslüman’ın yardımıyla zaman zaman hem Kur’an okuma, hem de dini bilgileri öğrenmeye çalışıyorlar.

Endülüs Bir Zamanlar Medeniyetin Merkeziydi!

Takva Mescidi’nde öğle namazımızı eda ettikten sonra İspanyol Müslüman Abdülkerim bizi hemen 200 metre ilerdeki bir başka Müslüman’la tanıştırmak üzere oraya götürdü.

Meğerse tanışmak üzere gittiğimiz şahıs bir Alman Müslüman’mış! 35 yaşlarındaki bu kardeşimiz, 10 yıl kadar önce Almanya’nın Hannover şehrinden İspanya’ya gelmiş ve İspanyol bir bayanla evlenerek Gırnata şehrine yerleşmişler. İspanyolcayı da güzel konuşabilen Müslüman Alman Abdurrahman ve eşi de diğerleri gibi bazı Müslümanların kendilerine İslam’ı tebliğ etmeleri neticesi hidayete ermişler. Abdurrahman ile tanışmamız bizi çok memnun etti ve rahatlattı. Çünkü artık İspanya’da konuşup anlaşabileceğimiz birini bulmuştuk. İslam’da, imanda birleşmek ne güzel şey. Kendi nefsin kadar kardeşinin nefsini de düşünmek. Bunu bir başka dinde bulmak mümkün mü? Vakit öğle ile ikindi arası idi. Abdurrahman, “Siz misafirsiniz, vakit de ilerliyor. Öğle yemeğini yememişsinizdir, önce Allah ne verdiyse yemeğimizi yiyelim ve gezmeye sonra çıkarız” dedi.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP