AÇIK
İMSAK'A KALAN SÜRE
Ahmet Acaroğlu
İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif ERSOY’un bütün şiirleri, ibretlik mısralarla doludur. M. Akif insanlık ve İslamlık konusunda açık ve net mesajlar verir, silkeler uyuşuk ve miskin gönülleri. Yazarken yaşar yazdıklarını, dualarında samimi, yakarışlarında yakıcıdır. Onun şiirlerini okurken bir volkan patlar içinizde, ruhunuzda kıvılcımlar uçuşur. O sanatın değil, hakikatin peşindedir. Hakikat ölmez çünkü.
Biz bir medeniyetin vârisleriyiz. Anadolu toprakları, kadim kültürlerin birbirine karıştığı, tarihin akışında kavimlerin kıyasıya vuruştuğu, kıtaların birbiriyle itiştiği netameli bir coğrafya. Bu toprakların ezelde belki ilk sahibiydik, inşallah ebediyete kadar da son sahibi olarak kalacağız. Şüphesiz bu, bizim kendi varlık değerlerimizi yeniden hatırlayıp, TÜRKLÜK bilincini yeniden diriltmek ve yeni nesilleri KIZIL ELMA heyecanıyla yeniden ayağa kaldırmakla mümkün olacaktır.
O kadar kolay değil bu iş biliyorum. Dün en zor zamanlarda Tanrı’nın bize bahşettiği bir Atatürk’le başardık bunu. Ama bugün her Türk’ün bir ATATÜRK olması gerekmektedir. Çünkü şairin diliyle söyleyelim: “Tâlih zebun, düşman(lar) kavi.” Üstelik düşmanlar içimizde kol geziyor ve en az dışardakiler kadar tehlikeliler. Ve daha da önemlisi, kültür kolonları birer birer kesilen, direnci her gün biraz daha zayıflatılan halkımızın olan bitenden habersiz oluşudur.
Bunun için kendimize dönmemiz, köklerimize sarılmamız ve kendimize güvenmemiz önemlidir. Buna mecburuz dostlar. Küresel emperyalizmin elinde oyuncak olmaktan kurtulmanın başka bir yolu da yoktur.
Tanzimattan beri batı medeniyeti hülyasıyla yaşadık. Çünkü biz akıl ve bilimden kopmuştuk. Oysa onlar kilisenin skolastik bağnazlıklarından akıl, felsefe ve bilimi rehber edinerek kurtulmuş, rönesansı gerçekleştirmişlerdi. Bilim ve akıl onları uçurmuş, aramızdaki mesafe açılmıştı.
Her toplum gibi Batı medeniyeti bizim de gözlerimizi kamaştırıyordu. Aydınlarımızın kıblesi artık batı olmuştu. Batı, yani Avrupa, sonra Amerika işte. Batı demek; bilim, teknoloji, üretim, para, silah ve güç demekti. Belki özenmek, imrenmek bu gerekçelerle mübah sayılabilirdi. Üstelik hümanizm gibi sihirli bir sözcük kazandırmışlardı lugatlara. Hümanizm, yani insan sevgisi ihraç ediyorlardı iliğine kadar sömürdükleri Afrika’nın derileri gibi bahtları da kara çocuklarına. Amerika, kıtanın yerlilerine soy kırım uyguladı, Kızılderililer’i yok etti bu hümanistler.
Bugün çocuk, yaşlı, hasta, kadın demeden okul, ibadethane, hastane ayırımı yapmadan 40.000 masumu katletti siyonist katiller. Acımasızca öldürmeye de devam ediyorlar. Hamas’ın akıl almaz saldırısını asla kabullenmiyorum. Fakat bunun bedeli binlerce insanın katli olabilir mi? Ne hümanizmi yahu, bunlar sadece Filistinliler’in değil, tüm insanlığın düşmanıdırlar ve kıyametin işaret fişeğidirler. Yazıklar olsun. Yaptıklarının Hitler ve Stalin zulmünden farkı var mıdır?
Fakat içimi acıtan asıl ahlaksızlık, binlerce insanı katleden İsrail Başbakanı Netanyahu denilen eşkıyanın konuşmasına müsaade edilmesi ve defalarca ayakta alkışlanmasıdır. Bu artık insanlığın iflasıdır. Batı medeniyetinin gerçek yüzü bir defa daha ortaya çıkmış, hümanizm maskesi yırtılmıştır. Batı medeniyeti kendi değerlerini kusmuş, kendini inkar etmeye başlamıştır. Şurası kesindir ki biz Türkler yeniden bir medeniyet tasavvuru geliştirmek zorundayız. Dünyaya insanın bir de ruh tarafı olduğunu, insani değerlerin ancak maneviyatla yüceltilebileceğini ve yaşatılabileceğini bir kere daha göstermemiz lazım. Çünkü Batı medeniyeti madde planında ulaşılmaz zirveleri yakalamışken, maalesef ruh planında insanı ihmal etmiş, bütün insani değerleri yerle bir etmiştir.
Mehmet Akif’in “TÜKÜRÜN” başlıklı bir şiiri vardır. Milli mücadele yıllarında yurdumuzun işgali üzerine yazdığı bir isyan şiiridir. Akif; hem batılıların iki yüzlülüğüne, hem de Batı’nın değerlerini herhangi bir kültür ve maneviyat süzgecinden geçirmeden kabul eden köksüz, imansız inançsız sahte aydınlara isyan eder. Milli şairimiz M. Akif, okumayan, düşünmeyen, iradesiz, kimliksiz, değerlerinden habersiz, miskinleşmiş, aksiyonsuz, cehaletin esiri olmuş insanlarımıza isyan ettiği kadar, Batılılar’ın alçaklıklarına da isyan etmektedir. Bugün değişen bir şey var mıdır?
Dün Nazi barbarlığına karşı Yahudilere kucak açmıştık, bugün Yahudiler’e karşı vatanlarını savunan Filistinliler’e, Gazzeliler’e sahip çıkmak benim insanlık görevimdir. O kan revan içindeki küçücük çocuklara, hasta yaşlılara, içecek bir damla suya hasret üzerine bomba yağdırılan kadınlara acımayan vicdanlar taş olsun, ağlamayan gözler kurusun, kör olsun.
Mehmet Akif’le başladık, onun şiirinden seçtiğim bazı dizelerle bitirmek istiyorum.
TÜKÜRÜN
Gitme ey yolcu, beraber oturup ağlaşalım:
Elemim bir yüreğin kârı değil paylaşalım.
Bu ne hicran-ı müebbed, bu ne hüsran-ı mübin
Ezilir ruh-ı sema, parçalanır kalb-i zemin!
Azıcık kurcala toprakları, seyret ne çıkar:
Dipçik altında ezilmiş, parçalanmış kafalar!
Bembeyaz saçları katranlara batmış dedeler!
Göğsü baltayla kırılmış memesiz vâlideler!
Teki binlerce kesik gözdeye âid kümeler:
Saç, kulak, el, çene, parmak Bütün enkaz-ı beşer!
Medeniyet denilen maskara mahluku görün
Tükürün maskeli vicdanına tükürün!
Sanmayın, şevk-i şehadetle coşan bir kan var
Bizde leşten daha hissiz, daha kokmuş can var!
Bakmayın, hem tükürün çehre-i murdarımıza!
Tükürün, belki biraz duygu gelir ârımıza!
Tükürün Ehl-i Salibin hayasız yüzüne!
Tükürün onların asla güvenilmez sözüne!
Bana VAHDET gibi bir yâr-ı musaid lazım
Artık ey yolcu bırak, ben yalnız ağlayayım.
GÜNDEM
22 gün önceGÜNDEM
03 Ocak 2025GÜNDEM
03 Ocak 2025GÜNDEM
03 Ocak 2025GÜNDEM
03 Ocak 2025GÜNDEM
03 Ocak 2025EKONOMİ
03 Ocak 2025