26 Şubat 2025 Çarşamba
Edirne’de Kültür ve Sanat/
Ülkemizin tıp tarihi başta olmak üzere kentlerin şehir tarihinde de izler bırakan Ord.Prof.Dr.Ahmet Süheyl Ünver, 17 Şubat 1898 tarihinde İstanbul Haseki’de dünyaya gelmiştir. Edirne’nin çıkmaz sokaklarına kadar gezen ve kent halkıyla ilişki kurarak kentin ruhunu özümseyen Süheyl Ünver, Edirne sevdalıları arasına girerek kentin tarih ve kültür değerlerini koruma ve geleceğe taşıma sorumluluğunu üstlenmiştir.
Ord.Prof.Dr.A.Süheyl Ünver’in Edirne ile olan ilişkisi 1923 yılında Dr. Rifat Osman Bey ile tanışmalarıyla başlamıştır. Dr. Rifat Osman Bey ile Süheyl Ünver Bey ilk defa ressam Ali Rıza Bey’in yanında tanışmışlardır. Dr. Rifat Osman Bey, 1926 yılında Süheyl Ünver’i Edirne’ye davet etmiştir. Bu davet sonucunda Süheyl Ünver, “Edirne çok uzun derin bir tetebbu mevzuudur” düşüncesiyle İstanbul’a dönmüştür. Yıllar sonra Dr. Rifat Osman’ın vefatının ardından Edirne’ye bir konferans için gelen Ünver;
“Ey beni bu hale sokan, artık beni bundan sonra Edirnemiz için yaşatan aziz Dr. Rifat Osman! Ruhun şad olsun. Edirne’yi, sarayını, ev ve konaklarını sen resimlerinle bugünümüze aktardın. Üç gündür davetli olarak Edirne’de, birlikte senin usulünce sokak sokak ruhuna ithafen dolaşıyorum.” diyerek dinleyicilerine seslenmiştir.
Ünver konferansında “…eğer Rifat Osman Bey burada 25 sene yaşamasaydı, bugün Edirne’nin şu önümüze serilen güzel hatıralarını öğrenemeyecektik. Ve bulamayacaktık. Ben de burada tabi konuşamayacaktım. Eğer rahmetli hayatta olsaydı onun konuşması icap ederdi. Şimdi ben onun heyecanına ve bu çalışmalarına yer verebilirsem kendimi bahtiyar sayarım. Çünkü söyleyeceğim her şeyi ne yazık ki benim ağzımdan dinleyeceksiniz. Fakat mevzuun tamamen Dr. Rifat Osman tarafından olgunlaştırıldığını da hatırlatmak isterim. Ne söylüyorsam onun malıdır. Rifat Osman Bey doktordur. Doktorlar biliyorsunuz aşı da yaparlar. Ama hepimizin birbirimize kültür aşısı yapmamız icap eder. Bana Dr. Rifat Osman Bey çiçek aşısı yapmadı. Edirne’nin Kültürünü aşıladı. Ve öyle tuttu ki 1957 senesinde Üniversite haftası burada olmuştu. Bana da söz verdiler ve ben de artık Edirne için yaşıyorum dedim. Yani Rifat Osman Bey’in benim üzerimde yaptığı aşının tesirine bakın. Bu öyle bir aşı ki her sene daha azıyor diyebilirim. Ve Edirne’yi eserlerini Edirne’nin ruhunu aşıladı. Bu Edirne’nin aşıladığı ruh ile çok severek ve hepinizde birer koleksiyon bulunduğunu tahmin ederek 600 üncü yıl pullarını yine Rifat Osman’dan aldığım ilham ile yaptım.” demiştir.
Edirne’yi, “Batı dünyasına açılan bir penceremiz ve bütün milli hasletlerimizi barındıran mübarek bir şehir” olarak adlandıran Ünver, Edirne’nin korunmasının bir mecburiyet olduğunu gözönünde bulundurmanın önemini ısrarla vurgulamıştır. Bu konudaki duyarlılığını da şöyle ifade etmiştir: “Şehirlerimiz arasında seviyece mühim bir mevkide gördüğüm Edirne ve eserleri beni çok sarmıştır. Bundan sonra bakımsız Edirne için yaşayacağım, diyebilirim. Bu arada ben nasıl ki artık Edirne için yaşıyorsam, Edirne’de bulunanların da bu konularla yakından ilgilenmelerinin çok yararlı olacağına işaret ederim” demiştir.
Ünver kentin sadece tarih ve kültür miraslarıyla ilgilenmemiştir. Kentin kültür miraslarını resm etmiştir. Kentin ulaşım sorunu ve gastronomi kültürü, festivaller ve esnafın davranışlarıyla ilgili de gözlemlerini ulusal gazetelerde köşe yazılarına taşımıştır. 12.10.1953 tarihli Vatan Gazetesinde yayımlanan “Edirne’den Geliyorum 1” başlıklı yazısında; Edirne-İstanbul seyahati ve kentin lokanta ve otellerinde yaşadığı sorunları şöyle anlatmıştır;
“…Yakınlığından kinaye olacak herhalde Edirne için daima “Burnumuzun dibinde” der dururuz. Ama bir defa yola çıkın da bir görün. Beş saatlik yolu, trenle 12 saatte tamamlayamazsınız. Yine de trenle yolculuk etmekten vazgeçemezsiniz. Çünkü Trakya ve Edirne’ye işleyen otobüslerin derbeder, perişan, elem verici hali; sizi bu çeşit bir yolculuktan vazgeçirebilir. Edirne’de yemek yenecek yerler, otelci ile lokantacının tek gayesi, ne pahasına ve ne türlü bir rahatsızlık mukabili olursa olsun para kazanmaktır. «Bu işi ileri götürelim, daha mükemmel yapalım da iki misli kazanalım» demezler. Tenkitte biraz ileri gidecek olsanız, kalbinizin kırılması mümkündür, Susar geçersiniz. Mümkün mertebe az ve makul şeyler yersiniz.” demiştir.
Nisan 1970 yılında da Edirne’ye yine konferanslar vermek için gelen Ünver, 17 Nisan 1970 tarihli Edirne Gazetesi’nde yayımlanan röportajında;
“… Edirne suyu akmayan bir çeşmedir. Selimiye’yi korumak iş değildir onu herkes korur bizde yıkılılık ruhu vardır bundan bir türlü vazgeçemeyiz. Bence asıl iş Selimiye gibi büyük eserleri değil küçük parçaları muhafaza etmektir. Bu küçük parçalardan birinin yıkılması bizi Edirne’den bir adım daha uzaklaştırır” demiştir.
Süheyl Ünver Dr.Rifat Osman’ın kendisine aşıladığı “Edirne Kültür Aşısı”nın etkisiyle Edirne sevdalısı olmuştur. Ünver’in Dr. Ratip Kazancıgil’e yaptığı “Kültür Aşısı” da tutmuş ve birlikte Edirne’nin hizmet yolunda yürümüşlerdir.
A. Süheyl Ünver Bey’in “Her Şey Biter, Edirne Bitmez” ve slogan niteliğindeki, “Ben Artık Edirne İçin Yaşıyorum” deyişleri kent yöneticilerimizin de söylevleri arasında yer almıştır.
14 Şubat 1986’da İstanbul’da vefat eden Süheyl Ünver’in bugün vefatının 39. yıl dönümüdür. T.C. Cumhurbaşkanlığı 2016 Yılı Kültür ve Sanat Büyük Ödül’üne layık görülen Ünver, kentimizde bir üniversite kurulmasını başarmak için çaba harcamanın yanında kentin birçok kültür mirasının korunması ve ayakta kalmasını sağlarken kültür hayatımıza kazandırdığı araştırmalarıyla da Edirne’yi bizlere öğretmiş, “Edirne Kültür Aşısı”nı bizlere aşılamak için gayret göstermiştir. Ancak biz ne yazık ki, bu Edirne Sevdalısı kültür insanına “Edirne Hemşehrilik Beratı” ile onurlandırmayı başaramadık. O bizleri Edirne’nin kültür yolunda bilgiyle yürümemizi sağladı. Ancak bugüne kadar hiçbir belediye başkanı bu hemşehrililik beratı ile kendisini onurlandırmayı önerilerimize rağmen düşünemedi.
Rahmetli A.Süheyl Ünver’in Edirne ile ilgili araştırmalarını geleceğe taşımak ve çalışmalarını bir kitapta toplamak amacıyla “Ord.Prof.Dr.A.Süheyl Ünver’in Kaleminden Edirne” adıyla bir kitabı hazırlayarak hiperyayın tarafından kültür hayatımıza kazandırılmasını sağladım. Dergi ve kitaplarındaki Edirne ile ilgili satırları kentin ruhunu yaşayarak okurken, kah heyecanlandım, kah duygulandım…
Vefatının ölüm yıl dönümünde dileğim odur ki; kendisi adına kızına “Edirne’nin Hemşehrilik Beratı”nın verilmesi üniversitemizde adına bir kürsü kurulmasıdır.
Mekanı cennet olsun, ışıklar içinde uyusun…