26 Şubat 2025 Çarşamba
Edirne’de Kültür ve Sanat/
Edirne yaşamış olduğu istila ve savaşlar yoluyla birçok göç yaşamıştır. Dolayısıyla yaşanılan bu olaylar sonunda birçok aile yaşadığı kentleri terk etmek zorunda kalmıştır.
Bu göçlerden biri de 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşından hemen sonra gerçekleşmiştir. Türkiye’ye yerleşen yüzbinlerce göçmenden biri olan Abdullah oğlu Müderris Sait Hoca, Edirne’ye göç etmesinin ardından oğlu Kazım ve eşi Kamile Hanımla birlikte diğer aile fertleriyle yaşamış oldukları Bulgaristan’ın Karlıova şehrinden kaçak olarak Edirne’ye göç etmişlerdir.
Yaşamış oldukları coğrafya da elde ettikleri tüm taşınmaz mal ve eşyalarını bırakarak Edirne’ye gelen bu ailenin tek bir arzusu vardır. Özgürce yaşamak…
Sait Hoca, Edirne’de Eski Cami’nin medreselerinde hizmet ederken oğlu Kazım Bey’de Tunca nehrinin sol kenarında geniş bahçeli bir ev satın alarak yaşamını ailesi ile birlikte burada sürdürmeye başlamıştır
Kazım Bey’in (Gökpınar) Tunca Nehri’nin sol kenarında satın aldığı evin hemen yanında Evliya Kasım Paşa Camii yer almaktadır.
Sultan II. Murad ve Fatih’in vezirlerinden olan Kasım Paşa tarafından H:883-M:1478-1479 tarihinde yaptırılan cami, Tunca nehri kenarında cazip bir peyzaj içerisinde yontma taşlarla inşa edilmiştir. Tek kubbe ve minareden oluşan caminin önünde ahşaptan bir son cemaat yeri de bulunmaktadır. Caminin yakınında, cemaatin abdest almasını sağlamak için nehre on dört basamaklı bir taş merdiven de yapılmıştır. Cami’nin tamamlandığı yıl vefat eden Kasım Paşa da buraya gömülmüştür.
Caminin haziresinde Kasım Paşa’nın mezarıyla birlikte Kırkpınar Yağlı Güreşleri Başpehlivanı Adalı Halil’in de mezarı bulunmaktaydı. Dolayısıyla Kırkpınar Yağlı Güreşlerinin yapıldığı günlerde yurt içi ve dışından gelen ziyaretçiler tarafından mekan sıkça ziyaret edilirmiş. Böylesi bir tarihi mekanın yanında ev sahibi olan Kazım Bey’in 1908 yılında üçüncü çocuğu olur, adını Süleyman koyar. Ve Osmanlı topraklarında bir çocuğunun sevincini kırk gün kırk gece şenlikler düzenleyerek kutlar.
Kazım Bey ve ailesi Tunca nehrinin serinliği ve doğal manzarasının yanında seyrine doyum olmayan kıpkızıl gün batımının arasında gezinen ateş böceklerinin sesiyle sanki masal dünyasındaymış gibi yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Ancak Kazım Bey annesinin vefatıyla bu evden taşınma kararı alır ve annesinin Bostanpazarındaki evine yerleşirler. Aile Tunca nehri kenarındaki bu evi de çay bahçesine çevirme kararı alır.
Tarih ve doğal güzelliğiyle etkileyici olan bu mekan, kısa zamanda kentin özel mekanları arasında yer almayı başarmıştır. “Güllüsaraç” adını taşıyan bu mekan, gündüz rengarenk kelebeklerin uçuştuğu geceleri de yanan mumların arasında dolaşan kaplumbağlar ve gramofondan yükselen şarkılar eşliğinde nehrin akışını sağlayan su sesiyle birleşerek konukların ruhunu okşamakta, güzel vakit yaşatmaktadır.
Aslında çay bahçesine ismini veren güller de alanın her bir köşesinde değişik renkleriyle müşterilere kokularıyla huzur ve rahatlık verirken, bahçenin ortasında yer alan balıklı fıskiyeli havuzda ayrı bir seyir zevki vermektedir.
Artık Güllüsaraç çay bahçesi kent halkının yoğun ilgisiyle kentin vazgeçilmez sosyal alanlarından biri olmuştur. Çay bahçesine gelenler böylesi güzel bir mekanda kahve, çay, süt, ayran limonata gibi içeceklerini yudumlarken börek, baklava, peynir, sucuk vd. yiyeceklerini de yiyebilme fırsatı bulabilmektedir.
Aslında Kazım Bey Bulgaristan’ın Karlıova şehrinde ikamet ederken landon çalıştıran kayınbabasının mesleğinden esinlenerek Edirne’de de landonlarla çevreye seferler yaptırarak, ziyaretçileri Güllüsaraç’a taşıtmıştır.
O dönemde Tunca nehrinin taşkınlığı çevreye zarar verecek düzeyde olmayışı bu çay bahçesinin kent halkına hizmet vermesini sağlamıştır. Yıllar sonra değişen iklim koşullarıyla birlikte Edirne’nin üç nehri de kentin yaşam alanlarını tehdit etmeye başlamıştır. Nitekim bir ilkbahar akşamında Tunca’nın hayat kaynağı olan suyu aniden kabarmış ve taşarak “Güllüsaraç Çay Bahçesi”ne büyük zarar vermiştir.
Güllüsaraç haftalarca su ve çamur altında kalmıştır. Kazım Bey yok olan her bir şeyi tekrar ayağa kaldırmak için çok çaba harcamıştır. Bahçeyi tekrar açsa da Tunca nehrinin taşkın suları artık bu hizmetin sürdürebilirliğini imkansızlaştırmıştır. Zaten bu su baskınlarından dolayı da Tunca nehri kenarındaki Kasımpaşa Camii yanında harap halde bulunan Adalı Halil’in mezarı da 31 Mayıs 1946 günü Edirne Gençlik Kulübü tarafından yeniden anıt şeklinde yaptırılmıştır.
Kasım Paşa Camii yaşanılan bu taşkınlar neticesinde 1950 yılında ibadet ve ziyarete kapatılmıştır. Bu bağlamda 1956 yılında da Adalı Halil’in mezarı Pehlivanlar Mezarlığına taşınmıştır.
Edirnelileri sel baskınlarından korumak, taşkınlıkları önlemek amacıyla 1960-1974 yılları arasında ana seddeler ile birlikte diğer çalışmalar yapılmıştır. Osmanlı İmparatorluğuna başkentlik yapan kentin kültür miraslarından biri olan Kasım Paşa Camii, yapılan bu sedde çalışmalarında nehir kenarında bırakılmıştır. Dolayısıyla Camii ve Güllüsaraç mekanı da kaderine terk edilmiştir.
Yıllardır süren Kasım Paşa Cami’ni tekrar kentin yaşamına kazandırma hayalleri ve çabaları bir sonuç getirmemiştir. Ancak Yunus Sezer’in Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı görevinden 10 Ağustos 2023 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Atama Kararnamesiyle 21 Ağustos 2023 tarihinde Edirne Valiliği görevine atanmasıyla birlikte Edirne’nin kültür miraslarına duyarlı bir el uzanmış ve sahiplenilmiştir.
Yıllardır unutulan ve kaderine terk edilen Gazi Mihal Hamamı, Kasım Paşa Camii, Edirne Mevlevihanesi vd. kültür miraslarının kültür yaşamına kazandırılması projeleri kentte heyecan yaratmıştır. Edirne Sarayı’nın ayağa kaldırılması çalışmalarıyla birlikte Saraçlar Caddesi Sokak Sağlıklaştırma Projesi, Kaleiçi Evlerinin kentin kültür yaşamına kazandırmasının sevinç çığlığı kentin cadde ve sokaklarında yankılanmıştır.
Cami’nin tekrar kentin kültür ve sosyal yaşamına kazandırılması çalışmaları T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yürütülmektedir. Yürütülen projeyle caminin restorasyon çalışmalarının yanında cami haziresinin düzenlenmesi ve rıhtım alanının eski haline getirilmesi hedeflenmektedir.
Kasım Paşa Cami’nin çevre düzenlemesinde kentin sosyal yaşamında önemli yer tutan Güllüsaraç’ın da unutulmaması çevre düzenlemesi alanının “Edirne Gülleri” ve “Edirne Sümbülü” ile donatılarak “Güllüsaraç” çay bahçesinin, günümüz adıyla kafeteryasının hayata geçirmek güzel olmaz mı?
Güllüsaraç’ı ve yaşanılan bir göçün hikayesini Kazım Gökpınar’ın torunu ve Süleyman Gökpınar’ın kızı Hikmet Gökpınar Uğur, 2005 yılında yayımladığı “Güllüsaraç” adlı kitabıyla yaşamında biriktirdiği anılarıyla bizlere aktarmıştır. Kitabın her bir satırında eski Edirne’yi canlandıran bu eseri okumanızı öneririm.
2015 yılında vefat eden Hikmet Gökpınar Uğur ile kitaba konu olan aile büyüklerini, kentimizin tarihinde iz bırakanları rahmet ve minnetle anarken, yaşayanlara da şükran duygularımla uzun ömürler diliyorum.
Ressam Hasan Rıza’nın dediği gibi; “Edirne Memleket Değil, Tarih Kitabı”