eşya depolama
romabet romabet romabet
deneme bonusu veren siteler
bandstanddiaries.com
sakarya escort belek escort adana escort antalya escort ankara escort aydın escort bursa escort gaziantep escort istanbul escort samsun escort balıkesir escort mersin escort konya escort eskişehir escort izmir escort sınav analizi denizli vip transfer kocaeli escort malatya escortmaltepe escort muğla escort manisa escort sivas escort tekirdağ escort tokat escort uşak escort yalova escort yozgat escort trabzon escort afyon escort aksaray escort amasya escort ardahan escort artvin escort bartın escort bayburt escort bolu escort burdur escort çanakkale escort çankırı escort çorum escort edirne escort elazığ escort erzurum escort erzincan escort kırşehir escort van escort zonguldak escort giresun escort gümüşhane escort hakkari escort ığdır escort ısparta escort kahramanmaraş escort karabük escort karaman escort kars escort kastamonu escort kırklareli escort kütahya escort nevşehir escort niğde escort ordu escort osmaniye escort rize escort şanlıurfa escort siirt escort sinop escort şırnak escort tunceli escort yozgat escort tokat escort tekirdağ escort kütahya escort balıkesir escort aydın escort edirne escort sivas escort uşak escort adana escort adana escort adana escort adana escort adana escort adana escort adana escort vergi konseyi görüntülü sohbet urla siyaset haberleri ankara magazin istanbul magazin yalova magazin kütahya magazin elazığ magazin adıyaman magazin tokat magazin sivas magazin batman magazin erzurum magazin afyon magazin malatya magazin ordu magazin trabzon magazin mardin magazin eskişehir magazin denizli magazin muğla magazin van magazin aydın magazin tekirdağ escort balıkesir magazin samsun magazin kayseri magazin manisa magazin hatay magazin diyarbakır magazin mersin magazin kocaeli magazin gaziantep magazin konya magazin sakarya magazin antalya magazin bursa magazin izmir magazin istanbul otomobil fiyatları istanbul ekonomi istanbul eğitim istanbul seyahat istanbul gezi rehberi antalya alışveriş merkezleri antalya ticaret
Ender Bilar

Ender Bilar

08 Ekim 2025 Çarşamba

EDİRNESPOR: KENT KİMLİĞİNİN KAYBOLAN RENKLERİ

EDİRNESPOR: KENT KİMLİĞİNİN KAYBOLAN RENKLERİ
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Kentlerin kültürel kimliğini şekillendiren önemli öğelerinden biri de spor kulüpleri ve onların etrafında birleşen topluluklardır.

Spor kulüpleri yalnızca sportif başarı için mücadele eden yapılar değil, aynı zamanda toplumsal dayanışmayı pekiştiren, farklı kesimleri ortak bir amaç etrafında buluşturan kurumlar olarak kent kimliğinin inşasında kritik bir rol üstlenmektedir.

Kentimizde de bu kritik rolü üstlenen kulüplerin başında Edirnespor gelmektedir. Ne var ki kulüp, 2025-2026 sezonuna da plansız ve hazırlıksız bir kadroyla girerek bu beklentiyi yine karşılayamıyor.

Kentimizin güzide kulübü olan Edirnespor’un tarihi, renkli ve inişli-çıkışlıdır. Kentimizin amatör kulüplerinden Edirne, Meriç ve Su Sporun birleşmesiyle 1966 yılında mavi-beyaz renkleriyle kurulmuş olup daha sonra da sarı-kırmızı renkleriyle jimnastik, atletizm, futbol vd. spor dallarında mücadele ederken kentin gençlerinin hayallerini süslemiştir.  

Kulüp kurulduğu günden bugüne ekonomik sürdürebilirliğini sağlayacak bir projeyi üretip hayata geçiremediği, kurumsal bir kimliğe sahip olamadığından sürekli kişi veya kurum ve kuruluşların bağışlarıyla sürdürülebilirliğini sağlamaya çalışmıştır.

Geçtiğimiz sezon başarısız bir dönem geçiren kulübün yönetim kurulu yeni sezonda bu başarısızlığa son vermek amacıyla 8 Haziran 2025 günü olağanüstü genel kurula gitmiş çoğunluk sağlanamadığından toplantı 15 Haziran’a ertelenmiş ancak aday çıkmadığından dolayı da yönetim devam kararı almıştı.

Devam kararının ardından kulübe gerekli desteği bulamayan yönetim, bu defa da kulübü kayyuma devredeceğini açıklasa da devam etmiştir.

Yönetimin bu kararsızlığı transfer sezonuna hazırlıklarını yapmasını engellemiş, transfer tahtasını açmak için yeterli parayı da yatıramadığından anlaştığı sporcuların lisanslarını zamanında çıkartamamıştır. Edirne Valisi Sayın Yunus Sezer’in son andaki desteğiyle transfer tahtası açılmış ve yapılması gereken transferler sağlanarak lig mücadelesine başlamıştır. Ancak Türkiye Kupası maçında yaşanılan skandal kentin spor tarihine geçerken bugüne kadar oynadığı beş maçta da galibiyetle tanışamamıştır.

Aslında Edirnespor kuruluşundan bugüne inişli çıkışlı dönemler geçirmiştir. 1966 yılında rahmetli Rahmi Akıncan’ın başkanlığında 2.ligde mücadeleye başlayan kulüp, 1968-1969 sezonunda 3. Lige düşmüştür. 

Geçen süre içinde kentimizin iş insanı Niyazi Aydınlık’ın başkanlığında 1977-1978 döneminde ikinci lige çıkma başarısını göstermiştir. 11 yıl ikinci ligde mücadele eden Edirne Spor, 1989-1990 döneminde tekrar 3. Lige düşmüştür. Belediye Başkanı Hamdi Sedefçi’nin kulüp başkanı olduğu 1993-1994 döneminde tekrar 2. Lige yükselmiştir.

1998-1999 sezonunda mali ve teknik sorunlardan dolayı tekrar 3. Lig’e düşen Edirnespor, 2002-2003 sezonunda ise tarihinde ilk kez amatör Lig’e düşmüştür.

Dolayısıyla Edirnespor tarihsel süreçte kimi dönemlerde siyasilerin desteğiyle yükselmiş, kimi dönemlerde ise aynı dinamikler nedeniyle gerilemiştir.

Uzun süre amatör kulüpte mücadele eden Edirnespor, yine dönemin Belediye Başkanı Hamdi Sedefçi’nin Ayşekadın Sporun kendisini fesh etmesiyle “Edirnespor Gençlik” adlı bir takımın kurulmasına öncülük etmiş ve kulüp başkanlığına da oğlunu getirerek BAL liginde mücadele etmeye başlamıştı. Edirne Belediye Başkanlığından her türlü destek sağlanmasına rağmen takım bir türlü 3. lige çıkmayı başaramamıştı. 2014 yılında Tekirdağ’da düzenlenen yükselme maçında yalnız kalan kulübe bu sefer Edirne Belediye Başkanlığına gelen Recep Gürkan sahip çıkmıştır. Kulübün borçları ödenmiş, önce Hasan Yürek sonrasında da Savaş Üner’in başkanlığında oluşturulan yönetim ile tekrar profesyonel lige çıkma çabası gösterilmiştir.

TFF Yönetim Kurulu, Temmuz 2020’de aldığı kararla BAL Ligi’nde şampiyon olan veya liderle puan farkı en fazla üç puan olan 9 takımı doğrudan TFF 3. Lig’e kabul etmesiyle 2002-2003 sezonundan itibaren 3. Lig hasreti çeken Edirne spor, 18 yıl sonra yeniden profesyonel lige kavuşmuştur.

Edirnespor 59 yıllık tarihinde kurumsal kimliğe kavuşamamıştır. Bugüne kadar tesisleşme ve alt yapıya yönelik yeterli çalışmalar gerçekleştirilememiştir. Erkan Even’in başkanlığında yürütülen beş yıllık çalışma programı kapsamında Arda Denizeri, Adnan Yıldız ve Esen Gökbilen hocaların yönetiminde 80 futbolcu grubuyla başlatılan çalışmalar meyvesini 2006 yılında vermiştir. Edirnespor U 19 takımı Türkiye üçüncüsü olma başarısını göstermiştir. Bu da gösteriyor ki, alt yapıya gerekli önem verildiği ve gerekli destek sağlandığında başarı gelmektedir.

Ancak bu başarının devamı gelmemiştir. Kentte faaliyet gösteren kurum ve kuruluşlar ile iş insanları ve halkın bağışlarıyla kulübün giderleri karşılanmaya çalışılmıştır. Bu sistemde de şeffaf yönetim anlayışını benimseyen yönetimler halkın güvenini kazanarak destek görürken şeffaf bir yönetim göstermeyen yönetimler de halkın güvenini kazanamadığından da gerekli desteği görememiştir. 

Bu bağlamda Edirnespor’un ekonomik özgürlüğüne kavuşması adına dile getirilen Kapıkule’den destek sağlanması süreci bile eski yıllarda denenmiş yine başarı getirmemiştir. Halk arasında birçok spekülasyonunda doğmasına neden olmuştur.  

Bugünkü yönetimin en önemli talihsizliği kent halkında ve spor kamuoyunda güvenini yitirmesidir. Yönetimin Edirnespor’a katkı sağlamak amacıyla düzenlemiş olduğu “Gastronomi Künefe Kebap ve Yöresel Ürünler Festivali” ile “Gaziantep ve Hatay Yöresel Ürünler Festivali” adlı festivaller ise kentte şaşkınlık yaratmıştır. Şu iyi bilinmelidir ki; Kişiler, doğdukları kente olan özlemlerini içlerinde taşırken, yaşadıkları kentin kültürel kimliğini yansıtan değerlere de sahip çıkarak o kentin bir parçası olmalıdır.

Böylesi zor şartlarda sağlanan ekonomik kaynakların doğru kullanılması, transfer edilecek sporcuların takımın ihtiyaçları doğrultusunda ve devamlılık sağlayacak şekilde belirlenerek yapılması önemlidir. Bu sezon yapılan transferlerle kurulan takım gösteriyor ki, yöneticiler biletleri ücretsiz yapsa da sporseverleri tribünlere çekememektedir. Oysa tribünleri dolduracak olan, sadece bilet değil; güven, heyecan ve aidiyettir.

Bu bağlamda rahmetli Muammer Şener döneminde başlayan tesisleşme çalışmaları geliştirilememiştir. Edirnespor’un öncelikle tesisleşmesi için bir spor kompleksi oluşturulmalı, alt yapıya da önem verilerek üniversite işbirliğiyle çalışmalar yürütülmelidir. Kentte başta DSİ olmak üzere amatör spora destek veren kurumların sayısının artması, amatör sporun gelişmesine katkı sağlayarak Edirnespor’un alt yapısının güçlenmesine de zemin hazırlayacaktır.

Kulübün kurumsallaşması sağlanarak, kentin kurum, kuruluş ve sivil toplum örgütlerinin de desteğiyle kurumsal gelir kaynakları yaratacak projeler üretilmelidir. Kulüp ortak akıl ve şeffaf bir yönetim anlayışıyla yönetilerek başarı hedeflenmelidir.

Şu iyi bilinmelidir ki; Edirnespor’un başarısı, yalnızca sahadaki skorlara değil; kentin kurumlarının, iş insanlarının ve halkının ortak akılla oluşturacağı sürdürülebilir bir destek yapısına bağlıdır.

Edirnespor’a kuruluşundan bugüne emeği geçen, bugün aramızda olmayan başkan ve yöneticileri ile teknik ekip ve sporcularını rahmetle, yaşayanları da saygıyla anıyorum.

Devamını Oku

SELİMİYE’NİN GÖLGESİNDE TARİHİ KENTLER BULUŞUYOR

SELİMİYE’NİN GÖLGESİNDE TARİHİ KENTLER BULUŞUYOR
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Tarihi mirasın korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması adına yerel yönetimlerin en önemli buluşma noktalarından biri olan Tarihi Kentler Birliği Meclisi’nin 2025 yılı II. Olağan Meclis Toplantısı, 30 Eylül – 2 Ekim 2025 tarihleri arasında Edirne Belediye Başkanlığımızın ev sahipliğinde kentimizde gerçekleştiriliyor.

Kentlerin kültürel kimliğini güçlendirmeyi, koruma bilincini yaygınlaştırmayı ve yerel yönetimlerin bu alandaki işbirliğini artırmayı amaçlayan toplantı, ülkemizin dört bir yanından belediyeleri, uzmanları ve karar vericileri bir araya getirmesi bakımından büyük önem taşıyor.

Tarihi Kentler Birliği, 22 Temmuz 2000 tarihinde Bursa’da 52 tarihi kent belediyesi tarafından kabul edilen birlik tüzüğü ve yayımlanan “Kuruluş Bildirgesi”yle kurulmuştur.

Birliğin kuruluş amacı ise, ülkemiz ve kentlerimizde kültürel mirasın korunmasına yönelik çalışmaların niteliğini artırmaktır. Uzmanlar ile yerel yönetimleri bir araya getirerek, üye tarihi kentlerin kültür öncelikli koruma politikaları geliştirmesini teşvik etmeyi hedeflemiştir. 2025 yılı itibariyle 470 üyeye sahip olan Tarihi Kentler Birliği, 2001 yılında Avrupa Tarihi Kentler Birliği’nin 12. üyesi olmuştur.

Birlik, kuruluş amacını gerçekleştirmek üzere bütüncül koruma yaklaşımıyla hareket ederek güncel ve bilimsel bilgiler ışığında kent, havza, bölge ve ülke ölçeğinde stratejik planlar hazırlayarak rapor ve yayınlar üretmektedir. Ayrıca belediyelerdeki ilgili kadroların yetkinliğini artırmak için de eğitim programları geliştirerek uygulamasını gerçekleştirmektedir.

Tarihi Kentler Birliği, üye belediyelerin sahip olduğu kültürel mirası koruma, yaşatma ve gelecek kuşaklara aktarma çalışmalarını desteklemek amacıyla 2005 yılında proje yardımını hayata geçirmiştir. Belirlenen hedeflere ulaşılmasının verdiği güçle, Türkiye Belediyeler Birliği ile imzalanan protokol kapsamında “Bin Günde Bin Eser” adıyla hibe proje desteği uygulamaya konulmuştur.

Aynı yıl alınan bir kararla ise belediyelerin koruma çalışmalarında mimari proje giderlerini karşılamalarına yardımcı olmak amacıyla “200 Ortak 200 Eser Programı” başlatılmıştır. Bu kapsamda, 2005-2009 yılları arasında 149 belediyenin 246 projesine toplam 7.950.000 TL destek sağlanmıştır. 14.05.2011 tarih ve 13 sayılı kararıyla hibe yardımlarının “3 Yılda 300 Eser” adıyla devam etmesine karar vermiştir. Program Türkiye Belediyeler Birliği tarafından desteklenmektedir.

Edirne Belediye Başkanlığı bugüne kadar Tarihi Kentler Birliği’nin başlatmış olduğu bu hibe yardımlarından bir destek aldı mı bilmiyorum. Ancak birliğin her yıl yapmış olduğu yarışmalarda belediyemizin yapmış olduğu çalışmalarla ödüller kazandığı bilinmektedir.

Tarihi Kentler Birliği, kültürel mirasın korunmasında eğitimin kritik rolünü gözeterek her yıl farklı bölgelerde çeşitli programlar düzenlemektedir. “Kültürel ve Kentsel Koruma Eğitimleri”, “Kentler ve Müzeleri – Kurulumdan İşletmeye Eğitimleri”, “UNESCO Dünya Mirası ve Yerel Yönetimler Eğitimleri”, “Kültürel Miras ve Turizm Eğitimleri” ile “Alan Yönetimi Eğitimleri” bu kapsamda yürütülen çalışmalar arasında yer almaktadır. Bu eğitimlerle, belirlenen alanlarda etkin ve sürdürülebilir uygulamaları hayata geçirebilecek donanımlı ekiplerin oluşturulması hedeflenmektedir.

Tarihi Kentler Birliği’nin kurulmasına öncülük eden ve bu sürecin hayata geçmesini sağlayan rahmetli hocamız Prof. Dr. Metin Sözen, yalnızca Edirne sevdalısı bir bilim insanı olmakla kalmamış, kentlerin kültür miraslarının korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması için görev aldığı tüm akademik ve sivil toplum kuruluşlarında çok değerli çalışmalara imza atmıştır. Kentimiz hemşerisi olan Metin Sözen’e, 25 Kasım 2016’da düzenlenen Edirne’nin Kurtuluş Balosu’nda dönemin belediye başkanı Recep Gürkan tarafından hemşerilik beratı takdim edilmiştir.

Daha önceki yıllarda Tarihi Kentler Birliği, rahmetli Prof. Dr. Metin Sözen’in de katılımıyla Edirne’de değişik programlarla buluşmuştu. İlk toplantı 13-15 Eylül 2002 tarihinde “Tarihi Kentler Birliği Edirne Buluşması” başlığı ve “Doğal ve Kültürel Mirası Geleceğe Taşıyan Güçbirliği” temasıyla dönemin Cumhurbaşkanı Necdet Sezer’in katılımıyla Halk Eğitim Merkezinde gerçekleşmişti. Daha sonraki toplantılarda seminer düzeyinde olup biri 21-22 Kasım 2014 tarihleri arasında “Kültürün Sınır Tanımayan Gücü: Ortak Miras İçin Her Ölçekte İşbirliği ve Süreklilik” diğeri de 28 Mayıs – 1 Haziran 2016 tarihleri arasında “Trakya Kültür Öncelikli Yol Haritası Işığında Rotalara Bağlı Bölgesel İşbirliği” başlığıyla düzenlenmiştir.

Dönemin Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan, Edirne Kent Müzesi’nin kurulmasına yönelik müze projesi hazırlanması konusunda başkan danışmanı olarak beni görevlendirmişti. Hafız Ağa Konağı’nın Kent Müzesi’ne dönüştürülmesi çalışmalarında hazırladığım projeyi, ÇEKÜL Vakfı Başkanı ve Tarihi Kentler Birliği Danışma Kurulu Başkanı Prof. Dr. Metin Sözen ve çalışma ekibine sunmak üzere İstanbul’daki ÇEKÜL binasına götürdük.

Metin hocamızın başkanlığındaki heyete projeyi sunduktan sonra bilgi alışverişi başladı. Proje olumlu karşılanmış, ancak hızlı bir şekilde hayata geçirilmesi için yaklaşık iki ay gibi kısa bir süre gerektiğini belirtmiştim. Süre konusuna itiraz edenlere konu ile ilgili açıklama yapmak için ayağa kalkmak istediğimde hocam elimi tutarak beni oturttu. Kendisi ayağa kalkarak; “Siz Ender Bilar’ı tanır mısınız? O, bugünlere çalışarak, tırnaklarıyla kazıyarak bu yerlere geldi. Bu projeye de çalışarak ve büyük bir emekle gelmiş. Başkanı onu bu işle görevlendirdi ve kalkınma ajansına başvuru için son tarihin belli olduğunu özellikle vurguluyor. Bizim yapacağımız iş, bu görevi üstlenip gerekli çalışmaları yürütmektir.” diyerek toplantıyı sonlandırdı. Odasına geçtiğimizde ise telaşlanmamı gerektiren bir durum olmadığını, sürecin planlandığı şekilde yürütüleceğini iletti. Nitekim proje Trakya Kalkınma Ajansına sunulmuş ve gerekli destek alınarak proje hayata geçirilmişti.

Rahmetli hocamız, hem ülkemiz hem de kentimiz için çok değerli bir bilim insanı ve Edirne aşığıydı. Özellikle gençlere değer verir, ellerinden tutar ve tutkuyla projelere bağlanmalarını sağlardı. Mekanı cennet olsun.

Bugün kentimiz Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı ve Tarihi Kentler Birliği Başkanı Mansur Yavaş’ın katılımıyla önemli konukları ağırlayacak. Edirne Belediyesi ve Belediye Başkanı Filiz Gencan’ın ev sahipliğinde gerçekleştirilecek olan “Tarihi Kentler Birliği II. Olağan Meclis Toplantısı”nın, tanıtım afişinde Selimiye Camii fotoğrafının yer almasıyla dikkat çekiyor.

Toplantının UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Selimiye Camii ve Külliyesi’nin kubbe süslemeleriyle ilgili tartışmaların gölgesinde gerçekleşmesi, toplantının önemini bir kat daha artırıyor.

Toplantı sırasında bu konuda bir değerlendirme olacak mı? Veya konuyla ilgili sonuç bildirgesi yayımlanıp yayımlanmayacağı ise merak konusu! Rahmetli Metin Sözen hoca sağ olsaydı kesin Selimiye Cami önünde tüm katılımcıları toplayıp sonuç bildirgesini okurdu..

Toplantının başarılı geçmesi dileğiyle, emeği geçenleri kutluyorum.

Devamını Oku

EDİRNE’NİN UNUTULAN KAHRAMANI: KARAAĞAÇ

EDİRNE’NİN UNUTULAN KAHRAMANI: KARAAĞAÇ
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Edirne, yalnızca tarih, kültür ve sanat kenti değil, aynı zamanda şehit kanlarıyla yoğrulmuş kutsal bir vatan toprağıdır.

Bu kadim kentin her mahallesi, bağımsızlık uğruna verilen mücadelenin izlerini taşır. İşte bu mahallelerden biri de Meriç’in bereketli kıyısında konumlanan Karaağaç’tır.

Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan stratejik konumu, Balkan Savaşları’ndan Kurtuluş Savaşı’na uzanan direniş hatıraları ve kültürel zenginliğiyle birlikte verimli topraklarıyla Karaağaç Mahallesi, Edirne’nin hem tarihî hem de manevi kimliğinin yaşayan tanığı olarak varlığını sürdürmektedir.

Ancak Karaağaç’ın kimler tarafından ne zaman yerleşim yeri olarak kullanılmaya başlanıldığına dair bilgiler sınırlıdır. Bazı kaynaklarda antik Orestiada kentinin kalıntıları üzerine kurulmuş olduğunu belirtilse de böyle bir antik kentin varlığına bugüne kadar rastlanılmamıştır.

Geçmişte “Maraş” ya da “Eski Maraş” adı ile anılan yerleşim, 16. yüzyılda “Karaağaç” adını almıştır. Karaağaç adının da Karaağaç ormanlarından aldığı belirtilmektedir.

17. yüzyılda Karaağaç’ın bir Rum Köyü olduğu, Edirnelilerin yazlık evlerinin burada bulunduğu ve Edirne için mesirelik bir alan olduğu belirtilmektedir.

Tarihi süreçte Karaağaç, planlı geniş caddeleri ve rengârenk müstakil evleriyle, Balkanların eğlence merkezi sayılan çok kültürlü bir yaşamın izlerini taşır. Bu özelliğiyle bir dönem “Küçük Paris” olarak da adlandırılmıştır.

Osmanlı dönemindeki siyasal çalkantılardan Karaağaç’ta payını almıştır. Osmanlı-Rus savaşlarının ardından, 1912–1913 Balkan Savaşları sırasında Bulgar işgaline uğramıştır. Bu süreçte pek çok kahramanlık öyküsüne tanıklık etmiştir. O günlerin direniş ve fedakârlık hikâyeleri, bugün hem sözlü hem de yazılı kültürün canlı belgeleri olarak yaşamaktadır. Karaağaç, bu yönüyle adeta bir şehitlik abidesi niteliğindedir; Lozan Caddesi’nde yükselen “Jandarma Şehitliği Anıtı” ise bu kahramanlık destanının somut bir nişanesidir.

1913 senesi Martının 24. Pazartesi günü sabahı, on gün süren derin bir sessizlikten sonra şiddetli ve devamlı top ve silah sesleriyle uyanan Edirneliler, altı aylık kuşatılmanın, hiçbirine benzemeyen bir günü yaşamıştı. Genel Karargâhın bulunduğu Hıdırlık Tepesindeki telsiz telgraf direğine beyaz teslim bayrağı çekilmiş ve Bulgar askerleri Karaağaç’a gelmeye başlamıştı. Hıdırlık Tepesinde bulunan birliğinden ağır yaralı asker ve subayları hastaneye götüren bir doktor Jandarma Karakolu (Bugün ONDO’nun Karaağaç Şubesi olarak hizmet veren bina) önünde yaralılara su almak için durduğundan nöbet tutan askerlere kalenin düştüğünü, Bulgarların Karaağaç’a gelmekte olduklarını ve burada durmanın tehlikeli olacağını söylemesi üzerine, Jandarma takımının onbaşısı; 

“Bize bu sözü subayımız söylemeli. Buraya onun emriyle geldik. Gerekiyorsa onun emriyle ayrılırız” diyerek, savaş tarihimizde yazılmaya değer bir cevap vermiştir. Bu kahramanlar, şoseden şehre doğru ilerlemek isteyen Bulgar erlerine ateş açarak önemli bir kısmını alıkoymuşlar ancak malzemeleri de kalmadığından şehit oluncaya kadar yerlerinden ayrılmamışlardır.

Ülkemizin ve Edirne’nin ünlü ressamı ve Erkek Sanat Okulu Müdürü Hasan Rıza’da bir dönem Karaağaç’ta yaşamıştır. Ressam Hasan Rıza Bey, Balkan Savaşında Edirne’nin teslimi günü Karaağaç semtinde Altınalmaz Miltiyadi’nin un değirmeni arkasındaki korulukta evinden eserlerini almak için giderken Bulgar askerlerince şehit edilmiştir.

Vali Hacı Adil Bey, bu heyecanlı kahramanlık hikâyesini öğrenmiş ve Jandarmaların şehit oldukları yere, eski kalelerin mazgallı burcuna benzeyen bir anıt yaptırmıştır. Bu anıtın projesi de Fransız mühendis “Depre” tarafından hazırlanmıştır. Bugün bu şehitlikte Hasan Rıza’nın nişan taşı ve Edirne Valisi Emin Akıncı’nın mezarı ile birlikte Sırp Sındığı Nahiye Müdürü İsmail Alpagut, Sırp Sındığı Nahiyesi Ahı Köyü Azası Osman Kanal, Ahı Köyü Muhtarı Osman Karakuş, Yüzbaşı Mehmet Tekin, Çavuş Hamdi Karakaya, Em. Müfettişliği Memuru A. Necip kaskatı, 22.03.1913 günü şehit olan Binbaşı Hafız Rıfat Bicioğlu ve Fuat Dağdeviren, 26.03.1913 günü şehit olan Yüzbaşı Samsunlu İrfan, 3 Ağustos 1920’de şehit olan Edirneli üst teğmen Reşat Koruyucu, şehit jandarma Eri Mehmet Barçın, Er Şevki Şeker’in mezarları da bulunmaktadır.

1920 yılında Karaağaç’ın Yunanlılar tarafından işgali ile birlikte Karaağaç adının Oristiada olarak değiştirildiği ve halk arasında da “Adrianopolis’in Kitissiası” (Edirne’nin kenar yerleşimi) olarak anıldığı bilinmektedir.

19. yüzyılda İstanbul’u Avrupa’ya bağlayan demiryolu hattının Edirne Garı için Karaağaç’a ulaşması, bölgedeki yapılaşmayı hızlandırmıştır. Türk Kurtuluş Savaşı sürecinde de Karaağaç stratejik önem taşımıştır. Mondros Mütarekesi’nden (30 Ekim 1918) başlayarak Sevr, Mudanya ve Lozan Antlaşmalarına uzanan süreçte Karaağaç, batılı devletlerle yaşanan anlaşmazlıkların odağında yer almıştır. Lozan Barış Konferansı’ndaki görüşmeler sonucunda “savaş tazminatı” olarak Türkiye’ye bırakılan Karaağaç, bu nedenle Edirne’nin genel kurtuluş tarihinden farklı bir kurtuluş gününe sahiptir.

Yapılan antlaşmalar gereğince Karaağaç’ın askeri açıdan teslim alınmasına yönelik plan ve programlar yapılmış 15 Eylül 1923 günü sabah saat 08.00 de Meriç Köprüsü Albay Hüseyin Hüsnü Bey’in Başkanlığı’nda Fransızlardan teslim alınarak Türk karakolları oluşturulmuştur.

Edirne Valisi Abdullah Naci Akbay’ın başkanlığında oluşturulan kortej 15.9.1923 günü saat 12.00’de Edirne Valiliği önünden hareket etmiştir. Heyet Jandarma Şehitliği önüne geldiğinde şehitlerimiz için saygı duruşunda bulunmuştur. Sonra Karaağaç Köprüsü’nü geçince solda bulunan Belediye Binası (Bina bugün için yoktur) önüne gelmiştir. Burada düzenlenen törenle Yunan Bayrağı gönderden indirilip yerine Türk Bayrağı çekilerek 15 Eylül 1923 günü Karaağaç düşmandan kurtarılmıştır. Karaağaç’ın alınışının birinci yılında, 15.9.1924 Pazartesi günü Vali, Belediye Başkanı ve Milletvekili’nin de katıldığı ilk “Kurtuluş Bayramı” coşkuyla kutlanmıştır. Karaağaç’ın kurtuluş günü bir süre kutlanmış olsa da ne yazık ki, günümüzde kutlanmaz olmuştur.

Karaağaç Mahallesi’nin tarihinde yaşanmış birçok hikaye arşivlerde yer almaktadır. Yaptığım bir çalışmada bulduğum 6 Eylül 1917 tarihli belgede de düşman tayyareleri tarafından Karaağaç Maraş Köprüsü’nün bombalandığı yazmaktadır. I. Dünya Savaşında gerçekleşen bu olayın değişik boyutuyla II. Dünya Savaşında da gerçekleştiğini öğreniyorum. Almanların Yunanistan’ı ele geçirmesinin ardından Alman Komutan Maraş Köprüsünün havaya uçurulmasını ister. Müfreze komutanı Ahmet Teğmen köprüyü kendisi bombalatmak zorunda kalır. Böylelikle Alman ordusu geriye döner. Daha sonra da Almanya savaş tazminatı olarak Maraş köprüsünü tekrar yapar. Ahmet Teğmen yıllarca Pazarkule yolu üzerindeki birliğe gelerek bu köprünün altında ağlayarak o günleri anmıştır.

Kentimizin bugün de parlayan yüzü olan Karaağaç, tarih, kültür ve sanat kimliğinin yanı sıra verimli topraklarıyla da kentin ekonomisine yön veren önemli semtlerden biri olmuştur.

Her yıl 15 Eylül’de kurtuluş gününü kutlamayı unuttuğumuz Karaağaç, aslında Edirne’nin hafızası ve kimliğinin canlı bir parçasıdır. Bu topraklar yalnızca bir mahallenin değil; direnişin, özgürlüğün, yeniden doğuşun ve üretkenliğin de sembolüdür.

Karaağaç’ın hikâyesini yaşatmak, bu kentin onurunu, belleğini ve sorumluluğunu gelecek kuşaklara aktarmak demektir.

Çünkü Karaağaç’a sahip çıkmak, geçmişimize, kültürümüze ve yarınlarımıza sahip çıkmaktır.

Devamını Oku

TARİHİN UYARISI, BUGÜNÜN SINAVI: SELİMİYE CAMİİ

TARİHİN UYARISI, BUGÜNÜN SINAVI: SELİMİYE CAMİİ
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Mimar Sinan’ın “ustalık eserim” diyerek Edirne’ye armağan ettiği Selimiye Camii, 16. yüzyılın mimari dehasını yansıtan eşsiz bir başyapıt ve kentin en güçlü kültürel kimliğidir.

29 Haziran 2011 tarihinde UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine girerek insanlığın ortak değeri olarak tescillenen bu miras, bugün bilimsel dayanağı tartışmalı bir restitüsyon projesi ve buna eşlik eden kurumsal sessizlik nedeniyle geleceğini tehdit altında bulunduruyor.

Edirne Selimiye Camii bilindiği gibi Kasım 2021 tarihinde restorasyon sürecine alınmış olup caminin kalemişi hat ve tezyinat alanlarındaki faaliyetleri; bilimsel bilgi ve tarihi belgeler ışığında yürütüldüğü düzenlenen raporlarda belirtilmektedir. Bu bağlamda bu çalışmalar Edirne Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 19.06.2023 tarihinde verdiği onay doğrultusunda başlanılarak ana kubbe hat ve tezyinat uygulamaları da Aralık 2024´de tamamlanmıştır.

Tarihi süreçten gelen Selimiye Cami’nin yazı-tezyinat alanlarının ve bilhassa ana kubbe tezyinatının değiştirilmesine yönelik bir grup hattat, nakkaş ve mimar bir araya gelmiş ve yeni bir kalemişi restitüsyon projesi öne sürmüştür. Bu proje yaklaşık iki yıldır süren tartışmaları da beraberinde getirmiştir.

Dolayısıyla öne sürülen yeni proje mevcut restorasyon çalışmalarının da durmasına sebep olmuştur. Hazırlanan yeni proje onay almak için Edirne Koruma Bölge Kuruluna üç kez sunulmuş ancak yeterli bilgi ve belgeye dayanmadığından kurul tarafından reddedilmiştir.

Kurul tarafından üç defa reddedilen yeni restitüsyon projesi 29.07.2025 tarihindeki Bilim Kurulu kararıyla onaylanmış ve resmî yazıyla bildirilmiştir.

Yeni projenin savunucularından olan Muammer Semih İRTEŞ konuyla ilgili olarak 2023 yılında “Edirne Selimiye Camii Kalemişleri ve Restorasyonu Üzerine Bir Değerlendirme” başlıklı makalesini “Nigarhane” adlı dergide yayımlamıştır.

ICOMOS da yayımlamış olduğu raporunda “Selimiye Camii’nde 16. yüzyıla ait olduğu kesin biçimde belgelenmiş bütüncül hiçbir kalemişi desenine ulaşılamamıştır. Mevcut gravür ve arşiv belgeleri bütüncül ve yeterli veri sunmamaktadır. Hazırlanan kalemişi rekonstrüksiyon önerisi bilimsel güvenilirlikten yoksundur. Ayrıca 16. yüzyılda Mimar Sinan’ın hassa başmimarı olduğu döneme (1538-1588) ait kubbelerde tek ve değişmez bir kalem işi süsleme şemasının..” bulunmadığını önemle vurgulamaktadır.

Gerek Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi (ICOMOS) Türkiye Milli Komitesi’nin konuyla ilgili raporu gerekse bu konuyla ilgili bilim insanlarının Selimiye Camii kubbe kalemişleriyle ilgili uygulanmak istenen yeni projenin bilimsel hiçbir veriye dayanmadığını belirtmektedir.

Aslında bu durumun doğmasına sebep olan birinci sebep Selimiye Cami’nin 1752 yılında yaşanılan depremde büyük hasar alması ve kubbenin de bu depremden etkilenmesidir.

Selimiye Cami değişik dönemlerde restorasyon süreçlerinden geçmiştir. Oysa böylesi bir kültür mirasının en temel teknik belgesi olan rölöve çalışmalarına ancak 2012 yılında başlanabilmesi, Selimiye gibi dünya ölçeğinde değer taşıyan bir yapının korunmasında ciddi bir ihmaldir. Rölöve, yapıdaki özgün detayların bilimsel biçimde kayda alınmasını ve her türlü restorasyon kararının sağlam verilerle desteklenmesini sağlamaktadır.

Bu bağlamda yapmış olduğum araştırmalarla edindiğim Sultan II. Abdülhamid devrinde yayımlanan 1883/1300 tarihli belgede de görüldüğü gibi Selimiye Cami’nin onarımı hakkında yayımlanan fermanda Selimiye Cami’nin onarımına yönelik şu sözler sanki bugünkü yöneticileri ve ilgili kişileri uyarı niteliğindedir;

“… Bunun gibi kadim eserlerin şeref ve itibarının devamı, mimarinin barındırdığı güzel sanat unsurlarının değiştirilmeden yok edilmeden muhafazasına bağlı bulunduğundan, adı geçen kubbelerin tamiri esnasında, vali paşanın da bizzat nezareti temin edilerek, kadim halini bozacak bir değişikliğe sebebiyet verilmemesi ve içinde bulunan mevcut eserlerin en güzel şekilde korunmasına imkan sağlayacak şartların teminine azami özem ve titizliğin gösterilmesi hususunda Edirne Vilayetine gerekli tebligatın yapılması için Dahaliye Nezaret-i Celalisine… emir ve ferman.”

Bu belgeden de anlıyoruz ki, ne o dönemdeki ferman ne bu dönemde alınan kurul kararları hiçe sayılmakta dolayısıyla hiçbir bilgi ve belgeye dayandırılmayan bir proje, insanlığın kültür mirası olmuş bir yapıya uygulanmaya çalışılmaktadır.

Edirne tarih, kültür ve sanat kenti olarak bir açık hava müzesidir. Kentin cadde ve sokaklarını taçlandıran kültür mirasları kentin kültürel kimliğini oluşturmakla birlikte kentin kültür turizminin de önemli öğeleridir.

Böylesi bir proje iki yıldır ortada dolaşırken Edirne’nin konu ile ilgili sivil toplum örgütlerinin sessiz kalması bir o kadar da üzücüdür. Bu olay kentin sivil toplum kuruluşlarıyla ilgili kurum ve yöneticilerini ilgilendirmez mi? Kentin en önemli kültürel kimliği olan Selimiye Cami’nin UNESCO Dünya Kültür Mirasından çıkması kentimizin kültür turizmini etkilemeyecek mi? Ne yazık ki, duyarsız bir toplum olmanın sorumsuzluğu kentimizi de etkilemiştir. Ancak tarihçi ve bilim insanı İlber Ortaylı’nın konuyla ilgili demeci biraz da olsa bu sessizliği bozmuştur.

Aslında kentimizde daha önce de tarihi Kaleiçi semtini böyle yok etmedik mi? Kentin cumhuriyet dönemi mimari eserlerinden olan Elektrik Fabrikası önüne konulan Balaban Paşa Mescidi de böyle bir sessizlik içinde gerçekleştirilmemiş miydi? Selimiye Camii ve Çevresi Kentsel Tasarım Projesi de yıllarca bekletilmedi mi?…

Sonuç olarak; UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde yer alan eserler, belirlenen normlar, kurallar ve ülkelerin taraf olduğu kararlar doğrultusunda korunmadığında, öncelikle tehdit altındaki dünya mirası olarak kabul edilmekte ve gerekirse listeden çıkarılmaktadır.

UNESCO Dünya Miras Komitesi, Haziran 2009 tarihinde kültürel peyzajın merkezine dört şeritli bir köprü inşa edilmesi nedeniyle Almanya’nın Dresden Elbe Vadisi’ni “Dünya Mirası” listesinden çıkarmıştır. 2021 yılında da İngiltere’nin Liverpool kentinde yapılan Everton FC stadyumu ve alan üzerinde yapılan gelişmeler nedeniyle Liverpool’u, alanların “olağanüstü evrensel değerini” koruyamamasından ve tarihi dokuda “ciddi bozulmalar” oluşmasından dolayı Dünya Mirası statüsünden çıkarmıştır.

Bugün Selimiye’de yaşanan süreç, 1883 tarihli fermanın uyarılarını ve UNESCO’nun Dresden ile Liverpool kararlarının hatırlattığı sorumlulukları yeniden gündeme getiriyor. Bilimsel temelden yoksun bir restitüsyon ısrarı, yalnızca kubbenin desenlerini değil, Edirne’nin kültürel hafızasını ve dünya mirası statüsünü de riske atıyor.

Kentin sivil toplum kuruluşları, yerel yöneticileri ve kültür kurumları bu gidişata sessiz kalmamalıdır. Selimiye’yi UNESCO’ya taşıyan dosyada kültürel mirasa sahip çıkan Edirne Belediyesi, bugün tavan süslemelerindeki tartışmalı değişim karşısında da aynı duyarlılığı göstermelidir. Aksi hâlde bir zamanlar “Elbe Vadisi” ve “Liverpool”un yaşadığı kaybın benzerini Selimiye için de yaşanılması kaçınılmaz olur.

Edirne’nin kültür miraslarını ve kimliğini korumak, bugün atılacak ortak ve kararlı adımlarla mümkün; yarın çok geç olabilir.

Devamını Oku

VEFATI’NIN 8. YILINDA DR. RATİP KAZANCIGİL

VEFATI’NIN 8. YILINDA DR. RATİP KAZANCIGİL
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Edirne’nin sağlık, sosyal yardım, eğitim, spor ve kültür-turizm alanlarında derin izler bırakan, kentini bir ömür boyu sevgiyle ve adanmışlıkla kucaklayan değerli hocam Dr. Ratip Kazancıgil’in aramızdan ayrılışının üzerinden sekiz yıl geçti.

12 Mayıs 1920’de Malatya’da doğan Kazancıgil, eğitimini ve askerlik görevini tamamladıktan sonra 1946 yılında Aydın’da Sıtma Mücadele Merkez Tabipliği ile meslek hayatına başladı. 1950’de Edirne’ye atandığında, dönemin en genç Trakya Sıtma Savaş Bölge Başkanıydı.

1963 yılında Edirne Sağlık ve Sosyal Yardım Müdürü olarak göreve başladı. Bu dönemde özellikle çeltik ağalarıyla mücadele ederek halk sağlığını korumak için çaba gösterdi. Sıtma ile mücadelede elde ettiği başarı, köylere sağlık hizmetini yaygınlaştırma çalışmalarıyla taçlandı.

Edirne’nin yeşili, nehirleri ve tarihinden etkilenen Kazancıgil, kentin kültürel mirasını tanımaya yöneldi. Hafız Rakım Ertür ve Ord. Prof. Dr. A. Süheyl Ünver ile tanışmaları, Dr. Rıfat Osman’ın araştırmaları onun Edirne’ye olan sevgisini daha da büyüttü. Bundan sonra yalnızca bir hekim değil, Edirne sevdalısı bir kültür insanı olarak projeler üretti.

Kazancıgil, yalnızca sağlık alanında değil, sosyal ve kültürel hayatta da aktifti:

  • Edirne Musiki Derneği (1952) kurucusu ve başkanı
  • Edirne’yi Tanıtma ve Turizm Derneği (1962) kurucusu ve başkanı
  • Sağlık Kuruluşlarına Yardım Derneği (1965) kurucusu ve genel başkanı
  • Edirne’de Mühendislik ve Mimarlık Kurma ve Yaşatma Derneği (1976) kurucu ve başkanı
  • Verem Savaş Derneği başkanı (40 yıl)
  • Türk Tabipler Birliği, Türk Tıp Tarihi Kurumu ve Türk Kütüphaneciler Derneği’nde aktif görevler, vd.

Bunların yanında dönemler içinde Edirne Belediye Başkan ve Edirne Vali Vekilliği, Kültür ve Turizm Müdür Vekilliği, Meriç spor kulübü başkanlığı ve Edirne Beden Terbiyesi Müdürü gibi görevler de üstlendi.

1985 yılında İl Sağlık Müdürlüğü görevinden yaş haddinden emekliye ayrılarak Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Deontoloji Anabilim Dalı Başkanlığına Yardımcı Doçent kadrosunda göreve başladı. Büyük hayali olan II. Bayezid Külliyesi’nin Sağlık Müzesi’ne dönüştürme gayretlerini hızlandırdı. 1987 yılında emekliye ayrıldı. Ancak, yine odasına giderek öğrencilere hiçbir ücret almadan ders verdi. 1991 yılında “Nusret Fişek Halk Sağlığı Hizmet Ödülü”yle hizmetleri taçlandırıldı.

Trakya Üniversitesi Sultan II. Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi’ne dönüştürülmesi çalışmalarında önderlik yaparak 23 Nisan 1997 tarihinde müzenin kurulmasını gerçekleştirerek Sultan II. Bayezid Külliyesi’nin kentin kültür turizmine kazandırılmasını sağladı. Kent tarihinde büyük hizmetler vererek Edirnelilerin abisi olan Kazancıgil’e Edirneliler ne kadar sahip çıkabildi. Vefalı durabildi mi?

Yaşadığı Vefasızlıklar

Ne yazık ki, Edirne’ye verdiği bunca hizmete rağmen, hayatının ilerleyen yıllarında vefasızlıklarla karşılaştı:

  • 2010’da Edirne Valiliği tarafından TBMM Üstün Hizmet Ödülü’ne aday gösterildi, ancak siyasi oyunlarla ödülü alamadı.
  • İsminin verildiği caddeden ismi kaldırıldı. Başka bir mahallede bir sokağa verildi.
  • 1993’te bağışladığı kitaplarla kurulan “Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Dr. Ratip Kazancıgil Müze ve Kütüphanesi” vefatının ardından kapatıldı. Kitapları Merkez Kütüphane’nin deposuna taşındı.
  • Vefatının ardından Dr. Rıfat Osman’ın da yattığı Hacılar Ezanı Namazgahı Mezarlığı’na defnedilme isteği reddedildi. Oysa Topkapı Sarayı Müdürlüğü yapan Filiz Çağman 12 Ocak 2021 tarihinde buraya gömüldü.
  • T.Ü. Sultan II. Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi’nde 2013 yılında başlatılan restorasyon sırasında, Dr. Rıfat Osman ve Ord. Prof. Dr. A. Süheyl Ünver adına düzenlenen oda ile kendisinin görev yaptığı odalar, müzeden kaldırıldı.

Yaşadığı tüm bu olumsuzlara karşın mutlu olduğu günlerde oldu. Kurduğu Sağlık Müzesi’nin 2004 yılında “Avrupa Müze Ödülü”yle taçlandırılması, 2005-2006 eğitim ve öğretim yılında Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencileri tarafından yılın hocası seçilmesi, 13 Nisan 2017 tarihinde isminin Trakya Üniversitesi Sağlık Bilimleri Derslik Binasına verilmesi onu çok mutlu etti.

Yaşadığı kenti ve insanlarını bir ömür boyu sevgiyle ve adanmışlıkla kucaklayan Kazancıgil, yaşamı boyunca, insan odaklı çalışmaları ve öncü projeleriyle sadece hemşerilerinin değil, uluslararası camianın da takdirini kazandı. UNICEF’in, Edirne’deki aile planlaması çalışmalarıyla örnek gösterdiği bu kent sevdalısı, ardında sayısız başarı hikâyesi ve ilham veren bir miras bıraktı.

Onu tanıyan herkes, içten ve hiçbir karşılık beklemeden yardım eli uzatan yüreğini muhakkak ki hatırlıyordur.

Yalnızca görev aldığı kurumlarda değil, hayatın her alanında bir “Edirne gönüllüsü, Hemşerisi” olarak çalıştı. Sağlık hizmetlerinden eğitime, gençlerin sporda gelişiminden kültürel mirasın korunmasına kadar attığı her adım, kentinin yarınlarını daha aydınlık kılma çabasının bir parçası oldu.

Ülkemizin kültür hayatına kazandırdığı eserler ve bıraktığı bilimsel miras, kütüphane ve arşiv raflarında genç kuşaklara ışık saçarken, onun adını da zamanın ötesinde yaşatmaktadır.

Vefatının ardından yaşadığı evi “Dr.Ratip Kazancıgil Kültür Evi”ne dönüştürme heyecanımı gerçekleştirmenin mutluluğuyla tüm dostlarını kurduğumuz kültür evine sahip çıkmaya davet ediyorum.

Sevgili Hocam, mekanın cennet olsun. Işıklar içinde uyu…

Devamını Oku
Marsbahis
deneme bonusu veren siteler