16 Kasım 2024 Cumartesi
MUSTAFA KEMAL’İN ASKERİ OLMAK
DİL KÜLTÜRÜ ÜZERİNE BİR DERTLEŞME (2)
Kaygıyla mı Yaşıyorsunuz? Endişe ile Başa Çıkmanın Çeşitli Yolları
Polis ekiplerinden asayiş ve trafik denetimi
EDİRNE’DE MAHALLE KÜLTÜRÜ -2-
Sanatta Özne Sorunu-2
İlhan Karaçay
Geçtiğimiz günlerde Türkiye parlamentosunda meydana gelen ilkel ve çirkin bir saldırı tüm dünyada olduğu gibi Hollanda’da da gündemde yer aldı.
Hem de ne yer alış!
Görüntülü olarak yayınlanan haberlerde, Türkiye, adeta hiç gelişmemiş bir ülke olarak vurgulandı.
Yaşananları destansı bir hale getiren eski bir futbolcunun tüm seceresi de ortaya kondu.
Bu yaşananlardan sonra pek çok dost ve okurum, şahsımın 57 yıllık Hollanda yaşamımdan örnekler vermemi isteyen mesajlar gönderdiler ve çareleri sordular.
“Türkiye’de yaşananların, Hollanda ve diğer ülkelerde yaşanması mümkün mü?” diyen dost ve okurlarıma şu cevabı verebilirim:
Eski futbolcu Alpay Özalan’ın parlamentoda bir konuşmacıya yönelik yaptığı yumruklu saldırı, Hollanda gündeminde büyük yankı uyandırdı. Saldırı görüntüleri sadece Türkiye’de değil, dünya medyasında da yer aldı.
Parlamentoların, halkı temsil eden demokratik kurumlar olduğu göz önüne alındığında, bu tür davranışlar, demokratik teamüllere ve tartışma kültürüne ciddi zararlar vermektedir. Özellikle medeni toplumlarda ve gelişmiş demokrasilerde bu tür davranışlar kabul edilemez.
Örneğin, Hollanda gibi demokrasi kültürünün derin kökler saldığı ülkelerde, parlamentoda tartışmaların belli kurallar çerçevesinde yapılması büyük önem taşır. Hollanda parlamentosunda bir konuşmacıya müdahale edilmesi kesinlikle mümkün değildir. Tartışmalar, belirlenen kurallar ve saygı çerçevesinde yürütülür. Konuşma izni verildikten sonra, vekiller birbirlerine değil, “Sayın Başkan” hitabıyla başkana yönelerek konuşurlar ve bu şekilde karşılıklı diyalogların gerilimli bir hâl alması engellenir. Başkan, konuşmanın kişiselleşmeye başladığını hissettiği anda sözü keser ve tartışmayı yeniden sakin bir zemine çekmek için müdahalede bulunur. Ayrıca, izinsiz konuşmayı sürdüren bir parlamenter derhal salondan çıkarılır. Bu kurallar, demokratik tartışma kültürünün sağlıklı bir şekilde işlemesini sağlar.
Türkiye’deki bu olay ise, demokrasi ve parlamenter sistemin ne denli yıprandığını gözler önüne sermektedir. Tartışmaların şiddetle sonuçlanması, medeni toplum anlayışına tamamen terstir. Siyaset, farklı görüşlerin karşılıklı saygı içinde tartışılması ve uzlaşılması gereken bir alandır. Şiddet, bu alanın en uzak kalması gereken kavramlardan biridir. Kızgınlık veya hiddetle hareket etmek yerine, farklı görüşlere saygı göstererek ve güler yüzle yanıt vermek, parlamentolarda olması gereken tavırdır.
Bu tür olayların Hollanda gibi ülkelerde yaşanması düşünülemez bile. Zira buralarda parlamentolar, bireysel hırslardan ve kaba kuvvetten arınmış, tamamen fikirler üzerinden ilerleyen bir yapıya sahiptir. Türkiye’de de bu tür ilkel davranışların son bulması, demokrasinin yeniden inşası adına önemli bir adım olacaktır. Parlamentolar, kavga ve şiddet yeri değil, fikirlerin özgürce ve medeni bir şekilde tartışıldığı mekanlar olmalıdır.
u gibi olayların yeniden meyada gelmemesi için aşağıdaki aktörlere çağrım şu olacaktır:
Bu aktörler, Türkiye’deki siyasi kültürün gelişimi ve parlamenter sistemin daha sağlıklı işlemesi açısından kritik roller oynamaktadır.
Aşağıda, bu çağrıyı yöneltebileceğim başlıca kesimler ve onların ne yapabilecekleri yer alıyor:
TBMM Başkanı ve İdari Yetkililer
Ne Yapabilirler? Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı, parlamento içindeki disiplin kurallarını daha sıkı bir şekilde uygulayarak bu tür davranışların önüne geçebilir. Saldırgan davranışlar sergileyen milletvekillerine yönelik cezai yaptırımlar artırılabilir ve bu tür olayların caydırıcı hale getirilmesi sağlanabilir. Meclis iç tüzüğünün yeniden gözden geçirilmesi ve şiddet içeren davranışların açıkça cezalandırılmasına yönelik adımlar atılabilir.
Siyasi Partiler ve Liderleri
Ne Yapabilirler? Siyasi parti liderleri, parti disiplinini sağlama noktasında kilit rol oynarlar. Parti içi disiplin mekanizmalarının işlemesi ve vekillerin parlamentodaki davranışlarının parti tarafından denetlenmesi büyük önem taşır. Parti liderleri, milletvekillerine karşı hoşgörüsüz davranışlar yerine saygılı bir tartışma dili benimsemeleri konusunda açıkça uyarılar yapmalı ve bu davranışları teşvik etmelidir.
Milletvekilleri ve Siyasetçiler
Ne Yapabilirler? Her bir milletvekili, kendi davranışlarının parlamentodaki genel havayı nasıl etkilediğinin farkında olmalıdır. Kendi sorumluluklarını ve halkın temsilcisi olma bilincini taşıyarak hareket etmeleri gerekir. Siyasi temsilcilerin birbirlerine karşı daha hoşgörülü ve saygılı bir üslup benimsemeleri, topluma da örnek teşkil edecektir. Bu yüzden milletvekillerine, davranışlarının sadece kendilerini değil, ülkenin siyasal atmosferini de etkilediği hatırlatılmalıdır.
Medya
Ne Yapabilir? Medya, bu tür olayları sorumlu bir şekilde ele almalı ve kışkırtıcı bir dil kullanmaktan kaçınmalıdır. Bunun yerine, sağlıklı tartışma kültürünün teşvik edilmesi adına kamuoyunu bilinçlendirme ve şiddeti meşru göstermeyen yayınlar yapma sorumluluğu taşımalıdır. Medyanın bu konudaki eleştirel yaklaşımı, şiddet içerikli davranışların daha geniş kitleler tarafından kabul görmemesini sağlayabilir.
Sivil Toplum Kuruluşları ve Akademisyenler
Ne Yapabilirler? Sivil toplum kuruluşları (STK) ve akademisyenler, parlamentodaki tartışma kültürü üzerine araştırmalar yaparak topluma ışık tutabilirler. Kamuoyu baskısı yaratmak adına kampanyalar düzenleyebilir ve demokratik tartışma kültürünü güçlendirmek için farkındalık çalışmaları yürütebilirler. Eğitim programları, seminerler ve paneller aracılığıyla siyasetçilerin ve halkın bilinçlendirilmesi sağlanabilir.
Seçmenler ve Halk
Ne Yapabilirler? Son olarak, seçmenler de bu sürecin önemli bir parçasıdır. Seçmenler, temsilcilerinden sadece politik başarı değil, aynı zamanda saygılı ve medeni bir üslup beklemelidir. Şiddeti tolere etmeyen ve etik değerlere önem veren temsilcilerin desteklenmesi, parlamentodaki genel davranış kalitesini yükseltecektir. Halkın, temsilcilerini bu tür olaylardan dolayı eleştirerek demokratik baskı unsuru olması önemlidir.
Bu çağrı, parlamentonun üst kademelerinden başlayarak topluma kadar geniş bir çerçevede yapılmalıdır. Bu tür olayların tekrarlanmaması için TBMM yönetimi, siyasi parti liderleri, milletvekilleri, medya, sivil toplum ve halk hep birlikte bir çaba göstermelidir. Şiddetten arınmış, saygılı ve medeni bir siyaset ortamının inşası, ancak bu aktörlerin kolektif çabalarıyla mümkündür.