evden eve nakliyat
DOLAR 34,4983 0.1%
EURO 36,2715 -0.24%
ALTIN 2.964,291,00
BITCOIN 33934484,50%
Edirne

KAPALI

06:22

İMSAK'A KALAN SÜRE

Mustafa Çetin

Mustafa Çetin

19 Temmuz 2024 Cuma

Alevilik ve toplumsal birlik

Alevilik ve toplumsal birlik
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Mustafa Çetin

Bu gün öyle bir gün ki kainatı ışıklandıran Kur-an ayetleri doğrultusunda biz Ehl-i Beyt sevdalıları Muhammed Mustafa’nın hürmetine, Ali Aba’nın inayetine muhtacız. Bil ki asra bedel gün vardır, sanki asır o’nda bir andır, sözünde ifadesini bulan günlerden birisidir.

Bu gün Mahi Muharrem, cevretmişsem, zulmetmişsem dilerim ben ondan af. Gani Allah afuvvum der yoktur sözünde hilaf. Doğrularımız Hakka eğrilerimiz varsa bize aittir. Bütün mümin canlara.

Selam günlerini arş’a döndürenlere

Selam asırları ana sığdıranlara

Selam Hakka tabi olanlara

Selam canlar canına uyanlara.

Değerli canlar, Alevilik barış, birlik ve kardeşlik inancının adıdır. 72 milleti yaratandan dolayı sevmenin adıdır. Bu nedenle Alevi olmak demek barıştan kardeşlikten ve birlikten yana olmak demektir. Yüce Allah Kur-an’da Allah’ın ipine topluca sarılıp birlik olun ayrılığa düşmeyin demektir. Ayrılık ve bölünme akıl sahibi insanlara asla yakışmaz. Hz. Muhammed Ali yolunun yolcusu olan Aleviler daima birliği, barışı ve kardeşliği inançlarından dolayı savunmuşlardır.

İşte bu nedenle Aleviler bu ülkede ulusal birliğin ve barışın güvencesi olan topluluktur. Unutulmamalıdır ki Anadolu adlı bu toprakları Aleviler İslam’a açmışlardır, Anadolu’yu İslamlaştıran Alevilerdir. Anadolu Alevi Uluları olan Ahmet Yeseviler, Hacı Bektaş Veliler, Şah İbrahim Veliler, Hacı Mahmudu Veliler, Hacı Bayramı Veliler, Ebu-l Vefalar, Sarı Saltuklar, Yunus Emreler, Şeyh Edebaliler ve daha adını sayamadığımız niceleri sayesinde İslam’la buluşmutur.

Dolayısıyla bu ülkenin hamurunda Alevilik vardır. Bir düşünelim, ülkemizin dörtbir yanının Alevi Ulularının yatırları ve dergahları ile dolu oluşu neyi anlatmaktadır? Bir düşünelim Alevi Ozanlarını, Türk edebiyatından çıkaralım geriye ne kalır… Elbette ki Alevilik ile bu ülkenin ayrılmaz birliğini ve Aleviliğin vazgeçilmez oluşunu anlatmaktadır, yeter ki barış ve dostluk içinde yaşamayı becerelim. Bu topraklar bütün ulusumuzun öz yurdudur, artık bunu anlama zamanı gelmiş ve geçmiştir.

Bin yıl önce Türk kavimlerinin Orta Asya’dan Horosan’dan Türkistan’dan akın akın Anadolu’ya gelmesiyle bu topraklar Aleviliğe yani İslam’a kucak açmıştır. Bu toprakların hamuru Alevi İslam inancıyla yeniden karılmıştır. Duymasını bilenlere söyleyelim ki Anadolu’da dağ, taş, ova, yayla, ırmak, göl, dere, tepe her ne varsa Hz. Ali’nin adını haykırmaktadır. Nitekim bu topraklar Ehl-i Beyt soyundan gelen Seyitlerle doludur.

Ülke hepimizindir hangi kökenden gelirse gelsin 72 milleti kucaklama sevdasıyla yola çıkmış bir inancın sevdalısıyız. Aleviler geçmişte ve günümüzde bu görevlerini gereğince yapmışlardır ve yapmaktadırlar, bundan sonra da yapmaya devam edeceklerdir. Bu nedenle Alevi toplumu bu ülkenin bu ulusun çimentosudur. Cumhuriyetin ve Atatürk devrimlerinin yılmaz bekçisi olan Aleviler Türk ulusunun yüz akıdır. Aleviler olarak bir olalım iri olalım diri olalım anlayışı değişmez rehberimizdir.

Büyük Ozanımız Pir Sultan’ın haykırdığı gibi, Gelin Canlar bir olalım diye haykıran Aleviler hiçbir zaman fitnenin yanında olmamışlardır. Çünkü yüce inancımız Kerbela’dan ders aldıkları için cebir-i, kini, nefreti, şiddeti yasaklamış Hüseyin gibi yaşayanların insan gibi insan olanların ölümsüzlüğüne inanmıştır.

Tarihimize bakacak olursak ülkemizin ulusal kurtuluş savaşının büyük önderi Mustafa Kemal Atatürk mazlum bir ulusu ayağa kaldırmış ve kurtuluş savaşını onca zalim karşısında destan yazdığını dünyaya duyurmuştur, mazlum uluslara örnek olmuştur. Şimdi sorarım sizlere, Kerbela’da kimler ölümsüzleşti, kimler o soylu kavgayı vererek mabetleşti? Hüseyin’i sembol edip Hüseyin gibi yaşayanlar ölür mü? Ölüm Hüseyin’e yakışır mı? O yüceler yücesi insan her doğumda yeniden doğdu ve insan olanların gönlünde taht kurup orada büyüyüp yüceldikçe yüceldi.

Ve insan olup insan gibi yaşayanların Sultan’ı oldu, o sevgi sevda oldu, destanlaştıkça destanlaştı, aşk oldu, her aşkta sonsuzlaştı ve yüreklere yazıldı.

Selam sana gönüllerimizin Sultanı

Selam sana ölümsüzlüğün destanını yazan İmam Hüseyin

Selam olsun Hüseyin gibi yaşayanlara

Selam olsun onun insanlık destanının bayrağını taşıyanlara.

DEYİŞ

Batınımda dedi bana bir aziz

Muhabbetten geçen Haktan da geçer

Vermem nasibini kessin gıdasını

Muhabbetten geçen Haktan da geçer

Muhabbet Adem’i Hakka yaratır

Muhabbet etmeyen can müderadır

Dünyada ahrette yüzü karadır

Muhabbetten geçen Haktan da geçer

Gerçek olan bir nefese inana

Canımız veririz kurban canana

Nalet olsun ikrarından dönene

Muhabbetten geçen Haktan da geçer

Muhabbetten hasıl olan Muhammed

Ali’ye verdi cümle Velayet

12 İmamın erkanı şefaat

Muhabbetten geçen Haktan da geçer

Dört kapı kırk makam yetmiş iki kat

Muhabbet denilen tecelli zat

Mümine Müslime hayır hasanet

Muhabbetten geçen Haktan da geçer

Muhabbet dediğin haslar hasıdır

Muhabbet olmayan Hakkın nesidir

Dost Hatayı’nın bu hak nefesidir

Muhabbetten geçen Haktan da geçer

Değerli Canlar;

Muhammed İkbal Hüseyin Hak ile batılın arasını kanı ile kesmiştir. Sözlerine devamla;

Allah Allah Baba İmam Ali Bismillah’ın Ba’sı oğlu (Seyyid-i Şuhade) Zıbh-i Azimin manası diyerek benim gözlerimi de yüce kurban sırrına açtı deyip Kerbela sırrına vakıf olmanın önemini arz etmiştir.

21. yy’da sırra vakıf olmamak çok acı değil midir? Gönül ister ki mezhep penceresinden uzaklaşıp tüm İslam alemi bu sırra vakıf olsun. Ben bu sırra vakıf olup haklıyla haksızın ayrımını yapıp haklının hakkını hak sahibine teslim etmek çok zor bir istek midir? Halen İslam aleminde Kur-an’da geçen naletlenmiş soy olarak anılan bu soysuzları hazret demek kime ne değer kazandırır? Yazmaya kalemimiz varmıyor amma bu zalimlerle bir soy bağlılıkları mı var. Bunu anlayabilmiş değiliz.

İmam Hüseyin’in şahadetinden sonra türbesinin defalarca tahrip edilmesi, yakılıp yıkılmasında Peygamber soyuna dinmeyen düşmanlıklarının açıklaması nedir? Geliniz bu acıyı bu Muhammedi sevgiyi birlikte paylaşıp acıyı bal eyleyelim. Birlik olursak zalimin mumu yanmaz, birlik olursak Kerbela’da mazlumların yaktığı ışık sönmez, birlik olursak insan olmanın sembolü Hüseyin’ler ölmez, birlik olursak Fatima gibi Analar ağlamaz, birlik olursak naletlenmiş soylar zulüm yapamaz.

Ne mutlu birlikten ve kardeşlikten yana olanlara. Ne mutlu eline diline beline sahip olup yüksek ahlaktan ayrılmayanlara. Ne mutlu Muharrem’in sırrına erenlere. Ne mutlu Ehl-i Beyt’i sevenlere. Ne mutlu bu sevgiyi yol gösterici edinenlere. Matemimiz mübarek oruçlarımız kabul olsun.

Yarabbi, Resulü Haşimi hakkı için Hanedan-ı Ehl-i Beyt’i nübüvvet hürmeti hakkı için tüm insanlığa bütün ibadetlerin sırrına vakıf olmasını ve gerçeğin sırrına ermesini nasip eyle Yarabbi. Hak Muhammed Ali dergahından eyleyip sırrı Kerbela’nın hakkı hürmetine yaşanılan matemi ve tutulan oruçları kabul eyle Allah’ım. Zalimlerin zulmünden tüm insanlığı koru Allah’ım. Tüm insanlığın barış içinde yaşamasını nasip eyle Yarabbil Alemin. Yalnızca ve yalnızca gerçeğe Hü diyenlerin lokmalarını da kabul eyle Allah’ım.

Aşıka didarı cemali cennet

Dilerim cümleye erişe minnet

Sadık der sıtkınan verin selavat

Ali ile Muhammed’in aşkına.

Devamını Oku

EHL-İ BEYT SEVGİSİ

EHL-İ BEYT SEVGİSİ
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Mustafa Çetin

Alevilik inancının temeli Ehl-i Beyt sevgisidir. Ehl-i Beyt’i sevmek kuşku yok ki öncelikle onu tanımakla başlar. İnancımızın temelini oluşturan Ehl-i Beyt kavramı Kuran’ın da temel kavramları arasındadır. Sözcük olarak ev halkı anlamına gelen bu Arapça tabir, Alevi inanç sisteminde en başta gelen kavramlardan biridir. Ehl-i Beyt’e Ali Aba ve Pençe-i Ali Aba da denilmektedir.

Hz. Muhammed’in soyundan gelenleri ifade eden Ehl-i Beyt kavramının içinde başta Hz. Muhammed, Hz. Ali olmak üzere Hz. Fatıma, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin’dir. Bu gün Hz. Muhammed abasının altına Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin’i alarak “Bunlar benim Ehl-i Beyt’imdir” demiştir. Bu sırada Ey Ehl-i Beyt, Tanrı sizden kuşkuyu gidermek ve sizi tertemiz kılmak istiyor. Şeklindeki Azhap Suresi 33. Ayet gelmiştir. Bu olaya dayanarak Ehl-i Beyt kavramına sadece o gün Peygamberin abasının altında bulunanlar dahil edilmektedir.

Ehl-i Beyt’e sevgi ve bağlılık, Alevi inancında en başta öğelerdendir. Hz. Muhammed’in soyuna olan bu bağlılık Alevileri diğer İslam kökenli topluluklardan ayıran en önemli özellikler arasında yer almaktadır. Alevi inancında Ehl-i Beyt’e mensup kişiler diğer İslam kökenli topluluklardan ayrı olarak kutsiyet ve uluviyet atfedilen Yüce kimselerdir.

Ehl-i Beyt’i sevmek bu nedenle mümin olanların şartlarındandır. Başkaları tarafından aşırı kabul edilen bu bağlılık ve sevgi nedeniyle de Aleviler bazı ithamlara maruz kalmışlardır. Söz gelimi onları putlaştırma ve ilahlaştırma gibi aslında bu sevgi ve bağlılığın aşırılık olarak nitelenmesi yanlıştır. Çünkü güzel ve doğru olan bir şeyin aşırılığı olmaz, Alevilerdeki Ehl-i Beyt’e olan bu candan bu samimi bağlılığın temelinde yatan gerçek etken Ali soyunun yüzyıllarca maruz kaldığı haksızlık ve uğradıkları zulümdür.

Ehl-i Beyt’i hep zulme, haksızlığa, katliama uğramış, yurtlarından sürülmüştür. Bu hazin olayların yoğurduğu tarihsel süreç yoğun ve ödünsüz bir Ehl-i Beyt yandaşlığı üretmiştir. Ehl-i Beyt’e ve Ali soyuna yapılan zulümler arttıkça onlara olan bağlılık ve sevgi de artmıştır. Aleviler olarak yüce Allah’ın bir emrini yerine getirmenin ötesinde bir şey yapıyor değiliz, çünkü yüce Allah Şura Suresinin 23. Ayetinde yüce Peygamberimizden müminlere seslenerek şöyle söylemesini istemektedir:

“Ey Muhammed de ki ben bu tebliğime karşılık sizden yakınlarımı Ehl-i Beyt’imi sevmeniz dışında bir şey istemiyorum”

Görüldüğü gibi Ehl-i Beyt’i sevmek Allah’ın emridir, o halde Ehl-i Beyt sevgisi İslam dininin de özüdür. Kim ki Ehl-i Beyt’i sevmiyor, o kimsenin mümin olması mümkün değildir. Kim Ehl-i Beyt’i sevmez ki? Kim onlara benzemek istemez ki? Kim onların ahlakıyla ilmi ile süslenmek istemez ki. Kim onlardan daha iyi Allah’ı bilebilir ki. Kim Ali ile Muhammed sevgisi arasına girebilir ki. Kim Muhammed’i Ali kadar Ali’yi Muhammed kadar sevebilir ki. Kim inandığı yola malını canını evladını ve her şeyini verebilir ki. Kim dedesini sevip de evladını sevmez ki. Kim onlar gibi olabilir ki.

Onun için Kur-an onları sevmeyi farz kılmıştır. Onun için Kur-an onların temiz ve pak olduklarına şahadet etmiştir. Onun için Duvaz deh-imam adıyla methiyeler yazılmıştır. Allah Adem’i yaratmadan 1200 yıl önce Ehl-i Beyt sevgisini farz kılmıştır. Allah onların yaradılış sebebi, mahlukatın efendileri önderleri olarak karar kıldığına dair yüzlerce ayet nazil etmiştir.

Hz. İmam Ali’yi, Hz. İmam Hasan’ı, Hz. İmam Hüseyin ve Hz. Fatıma Anayı sevmek dindir imandır. İnsanlıktan nasiplenmişlerse sevdadır sevdanın da türküsüdür. Yüce Peygamberimiz pek çok sözünde Ehl-i Beyt mensuplarını övmüş ve yüceltmiştir.

Hz. Muhammed ben kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır, ona dost olan dost düşman olana düşman ol ona yardım edene yardım et onu horlayanı horla nerede olursa olsun gerçeği onunla birlikte kıl şeklinde Yüce Allah’a dua etmiştir. Yine Hz. Muhammed Hz. İmam Ali için “Ben ilmin şehriyim Ali kapısıdır şehri dileyen kapıya gelsin”.

Ali insanların hayırlısıdır, kim bunu kabul etmezse gerçekten kafir olmuştur. Ümmetin en ileri geleni ve gerçek hüküm vereni Ali’dir şeklinde Hadisler söylemiştir. Yüce Peygamberimiz Hz. İmam Hüseyin için de şöyle demiştir; “Gerçekten Hüseyin bir hidayet meşalesi ve kurtuluş gemisidir, Hüseyin benden ben de Hüseyin’denim. Kim Hüseyin’i severse Allah da onu sever, Hüseyin cennet gençlerinin efendisidir”.

Peygamberimiz sevgili kızı Fatıma için de bir sözünde şöyle demektedir; “Kızım Fatma, geçmiş gelecek bütün kadınlardan üstündür, O vücudumun bir parçasıdır, gözümün nuru ve kalbimin meyvesidir. O benim ruhumdur, o insanlardan olan bir huridir, Rabbinin huzurunda ibadete durduğunda yıldızların yer ehli için parladığı gibi onun nuru da gökteki melekler için parlar ve Yüce Allah meleklerine şöyle seslenir; “Ey melekler bakın benim kulum Fatma’ya o benim huzurumda durmuştur. Sevgiden titriyor, kalbiyle benim ibadetime yönelmiştir. Sizleri şahit tutuyorum ki ben onun takipçilerini ateşten koruyacağım”.

Biz Aleviler o yüce Ehl-i Beyt yolunun yolcularıyız. Kuşkusuz Ehl-i Beyt’in yolunda yürüyenler kurtuluşa erenlerdir, zira Ehl-i Beyt’i sevmek Allah’ı sevmektir. O halde ne mutlu Ehl-i Beyt’i sevenlere. Ne mutlu o kutlu yoldan yürüyenlere, o kutlu Ehl-i Beyt sevgisini yol gösterici edinenlere.

Yüce Tanrı Ehl-i Beyt’in sevgisine tüm ibadetlerimizi kabul eylesin, ibadetlerimiz Ulu Dergahta Hak Defterine yazılsın. Yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed 12 İmamlar’ın şefaati üzerimize olsun. ALLAH ALLAH…

BEYİT

Gelin dostlar birlikte

Muhammed’e gidelim

Medet Mürvet diyerek

Biz Ali’yi zikredelim

O canda çekti narı

Ağladı zarı zarı

Zehirledi unu cude yari

İmam Hasan’a gidelim

Kur-an var elimizde

Kabe’dir gönlümüzde

Kerbela yolumuzda

Şah Hüseyin’e gidelim

Çek katarı zindana

Düş yola yana yana

Zulmettiler o cana

Zeynel Abaya geldim

On iki çeşmenin biri

Pirim unutmam seni

O pir de verdi canı

İmam Bakır’a geldim

Mezhebim İmamı

Caferi Sadık canı

Musa Kazım divanı

İmam Rıza’ya geldim

Yedi veren gülünden

Kimse anlamaz halinden

Taki Naki yolundan

Hasan-ül Asker’e geldim

Kurban baba zikreyle

Her daim bunu söyle

On ikisini bir eyle

İmam Mehti’ye geldim.

Devamını Oku

Muharrem Orucunun inançsal kaynakları

Muharrem Orucunun inançsal kaynakları
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Kur-an’da andolsun tan yerinin ağarma vaktine ve 10 geceye (fece suresi1-2) deniliyor.

Yine Kur-an’da ey iman sahipleri oruç sizden öncekilerin üzerine yazıldığı gibi sizin üzerinize de yazılmıştır. Bu sayede korunmanız umulmaktadır.(Bakara 183) deniliyor.

Alevi inancına göre bu ayetler Muharrem orucu ile ilgilidir. Andolsun tan yerinin ağarma vaktine ve 10 geceye sözündeki 10 geceden kasıt, 10 gün tutulan oruçtur, sizden öncekilere farz kılındığı gibi demekte Hz Muhammed öncesi Peygamberler kast ediliyor.

Çünkü Kur-an’da sizden önce gönderdiğimiz Resullerimize uygulanan yasa da buydu, sen bizim yol ve yasamızda değişme bulamazsın deniliyor.

İşte Hz Muhammed’in ve tüm peygamberlerin tuttuğu oruç Muharrem orucudur. Bu orucu Peygamberimiz Hz Muhammed de tutmuştur. Din bilginlerine göre Muharrem’de oruç tutan Peygamberler şunlardır;

1- Adem Peygamber 10 Muharrem günü eşi Havva ile buluştuğu zaman Yüce Allah’a şükür amacıyla bu orucu tutmuştur.

2- Nuh Aleyhisselam 10 Muharrem günü tufandan kurtulunca, Tanrıya şükür için bu orucu tutmuştur. Ayrıca o gün gemide kalan erzakları bir araya getirerek Aşure pişirmiştir.

AŞR 10 demektir, Aşur veya Aşura Muharrem’in onuncu günü pişirilen buğday tatlısıdır.

3- Hz İbrahim Peygamber Nemrut-un attığı ateşten kurtulunca Allah’a şükretmek için oruç tutmuştur.

4- İsah veya İsmail Peygamber kurban olmaktan kurtulunca Allah’a şükretmek için oruç tutmuştur.

5- Yakup Peygamber oğlu Yusu’a kavuştuğu zaman şükretmek için oruç tutmuştur.

6- Eyüp Peygamber ağır dertlerden kurtulunca şükretmek için oruç tutmuştur.

7- Yunus Peygamber balığın karnından kurtulunca şükretmek için oruç tutmuştur.

8- Musa Peygamber firavunun gazabından kaçarken Kızıl denizin mucizevi bir şekilde kendisine yol vermesine şükretmek için oruç tutmuştur.

9- İsa Peygamber şükretmek için oruç tutmuştur.

10- Son Peygamber Tanrı elçisi Hz Muhammed Mustafa da Mekkeli müşriklerin zulmünden kurtulmak için Medine’ye hicret etti Medine’ye sağ selim dönmesi üzerine Allah’a şükretmek için 10 gün oruç tuttu ve Aşure pişirdi.

İşte isimlerini saydığımız bu Peygamberler kendileri için kurtuluş, kavuşma ve müjde günü sayılan bu günlerde bu orucu tutmuşlardır. Bu Peygamberler için kurtuluş veya müjde günü sayılan 10 Muharrem günü Hz. Peygamberin torununa felaket ve musubet günü olmuştur. Biz Aleviler işte bu dinsel nedenlerle Muharrem Ayında oruç tutmaktayız.

Orucumuz Peygamberlerin tuttuğu oruçtur.

Bizim orucumuz zamanda bir yastır, Kerbela katliamının kurbanları için duyduğumuz acının tüm ruhumuz ve bedenimizle ifadesi olan orucumuz ve matemimiz Allah rızası içindir. Allah rızası için yapılan her güzel davranış hiç kuşku yok ki bir ibadettir. Müminlerin amacı Yüce Tanrı’nın sevgisine ulaşmak, O’nun rızasını kazanmaktır. Gerçek bir mümin için dünyada Allah’ın rızasından daha önemli daha değerli ve daha sevimli hiçbir şey yoktur.

Ne mutlu Allah rızası için oruç tutan canlara,

Ne mutlu Ehl-i Beyt’e gönül verenlere

Ne mutlu insani değerleri canıyla koruyanlara

Alevilerin ibadetlerinde

Batıni bir içerik vardır, her ibadetimiz gibi orucumuz da böyledir. Nitekim büyük ozanımız Seyit Nesimi Hazretleri şu güzelliği şöyle dile getiriyor;

Namazımız dara durmak

Orucumuz sabretmek

Biz bir oruç tutarız ki

Ramazana benzemez

Süleymanlar içinde

Ali’dir süleymanımız

Bizim süleymanımız

Süleymanlara benzemez

Ey Nesimi sen seni

Bir mani bilir sanırsın

Biz bir deniz geçeriz ki

Bir deryaya benzemez

Bu yüce deryanın damlası olanlara ne mutlu,

İmam Ali gibi Şah’ların

Şah’ını örnek alanlara ne mutlu,

Ali gibi yaşayıp Hasan ve Hüseyin gibi evlat yetiştirenlere ne mutlu,

Fatima gibi namus timsali olanlara ne mutlu,

Ne mutlu gerçeği bilip gerçeğe hü diyenlere

İbadetlerimiz ulu dergahta

Hak defterine yazılsın, tüm Peygamberlerin ve 12 İmamların şefaati üzerinize ve üzerimize olsun Allah Allah…

AĞIT MERSİYE

Muharremdir kamer mahzun güneş meyus kan ağlar

Felek serkeşte mebhut hayrete dalmış cihan ağlar

Ne düşmesin behey ibn-ür recim ey saki-yi iblis

Senin yaptıklarına düşmen-i insan olan dahi ağlar

Kurudu haymayı ahdar o gün Kerbela içne

O gün Kerbela’da hala aşıkan ağlar

Hucum etti o melunlar kitap’ullahu imhaya

Sanarsın bir kıyamet koptu toz ağlar duman ağlar

Kesildi her taraftan su sebiller gül gibi soldu

Su ağlar gül ağlar bülbül ağlar bağı ban ağlar

Kesildi başları bin cevrile bir aşkı zarın

Kessen melunlara nalet edip Seyfi Sinan ağlar

Ali Ekber’le Kasım can verip cananını buldu

Ali Asker sabi okla vuruldu

Ümmühan ağlar

Yirmibin kişi ok attı Şah-ı

Mazlum’a

Bizi atman deyip zalimlere tirü keman ağlar

Ok atma kudret-ül ayn-e değil mi aslında imha

Sebepsiz mi bugün hala hakiki Müslüman ağlar

Cihan sahibinden bir yudum su kıskanılmış ah

Fırat ağlar Murat ağlar zemin-ü Asuman ağlar

Nisay-ı Ehl-i Beyt üryan-ü giryan kaldı çöllerde

Çöl ağlar dağ ağlar vadi-yi berrü yaban ağlar

Belayı Ehl-i Beyt-i yazmaya imkan mı var asla

Söz ağlar söyleyen ağlar kalem ağlar yazan ağlar

Hüseyin ağlar gözü yaşı olur alemlere rahmet

Resulün Aline yaptıklarına kafiran dahi ağlar

Ezelden ağlarım ahdi-ü çeşmim kanlı yaşımla

Ne habım ne rahat var yanan cismimde can ağlar

İki göz oldu ama ağlarım ey kudret-ül ayan

Kemali sözü ahımla nihan ağlar ayan ağlar

Isı dediğin akıldır onun yeri kafadır

Benim arzumanım Muhammed Mustafa’dır

Şefaatinden cüzlemizi ayırmasın.

ALLAH ALLAH…

Devamını Oku

İmam Hüseyin

İmam Hüseyin
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Mustafa Çetin

Hz. İmam Hüseyin, Hicretin 3’üncü, başka bir rivayete göre ise 4’üncü yılı Şaban Ayı’nın 3. günü Medine’de doğmuştur. Yine rivayete göre altı aylık doğmasına karşın yaşamıştır. İslam inancına göre Hz. Hüseyin dışında 6 aylık olup da yaşayan tek kişi Hz. İsa’dır. Bilindiği gibi muaviye’nin ölümünün ardından onun isteği üzerine yerine yezit geçmek istedi, fakat Hz. Hüseyin buna karşı ve şöyle der;

Şu dünyanın gidişatına bak Ey Velit haksızlık da ağaçlar gibi büyüyüp dal budak salar oldu, muaviye zaten halifeliği bin bir hile ile ele geçirmişti, bu da yetmezmiş gibi şimdi de oğlu halifeyim diye ortaya çıkıp hak idda ediyor.

Hz. imam Hüseyin beraberindeki 70-80 kişilik seveni ile Küfe’ye doğru yola çıkar. Küfe halkı halife olarak ona biat etmiştir. Ne var ki yezit ondan önce davranıp şehre kendine yandaş bir vali atamış ve bu vali bir ordu hazırlayarak Hz. İmam Hüseyin’in şehre girişini engellemiştir.

Küfe valisi ibni ziyat Hz. Hüseyin ve arkadaşlarının teslim olmasını ve yezite biat etmesini istemiştir. Hz. Hüseyin bunu reddetmiş ve beraberindekilerle Kerbela denilen yerde günlerce susuz bırakılmış, ardından da Dedesi Muhammed Mustafa’nın öpüp kokladığı O Mübarek Baş kesilerek Şehit edilmiştir.

Hz. Hüseyin ve yanındakiler bu davranışlarıyla canları pahasına zulme ve haksızlığa boyun eğmediklerini göstermişler ve tarihin en şerefli, en asil ve en kahramanca duruşlarından birini sergilemişlerdir.

Hz. İmam Hüseyin ve yanındakiler zulme ve haksızlığa karşı çağlar boyu direnen mazlumların ölümsüz simgelerinin yüce kahramanları olmuşlardır.

Onların direnişi değişik ad ve şekillerde halen sürmektedir.

Hz. İmam Hüseyin adaletsizliğe, haksızlığa ve zulme karşı yükselen bir direniş bayrağıdır.

O bütün mazlumların güç ve inanç kaynağıdır.

Hz. İmam Hüseyin Şehit edildiğinde tarih hicretin 61 yılı Muharrem Ayı’nın 10. Günü ilkindi vaktini gösteriyordu.

Şehit olduğunda 56 yaşındaydı, bu olaydan sonra melun yezit iki yıl saltanat sürdü.

Ölümünün ardından yerine oğlu ikinci muaviye geçti, ancak o hilafetin 40. Günü şöyle bir konuşma yaparak hilafetten çekildi.

Ey insanlar, biliniz ki ben bu zulmün devamına tahammül edemem, hilafet makamı Ali’ye ve evladına ait bir makamdır.

Ben bu hakkı ele geçirmekten Allah’a sığınırım, kendimi bu makamdan geri alıyorum. Bunun üzerine 2. Muaviyenin annesi ile birleşen mervan o gece 2. Muaviyeyi zehirleterek öldürtür yerine de kendisini halife ilan eder.

Hz. İmam Hüseyin denilince akla hiç kuşkusuz ilk önce Kerbela kıyamı gelir.

Kerbela şerefli bir destanın adıdır, bu destanın kahramanı da İmam Hüseyin’dir. Hz. İmam Hüseyin öyle bir destan yazmıştır ki o destanın sözleri kılıçtan keskindir. O destanın yiğitleri şehitliğin ölümsüzlük  okulunda yetişen ve sonsuzluğu fetheden emsalsiz kahramanlardır.

Hiç kuşku yoktur ki İmam Hüseyin sevgisinden yoksun olanlar zahirde yani görünüşte Müslüman olsalar da batında yani gerçekte münafıktırlar.

Çünkü İmam Hüseyin Pakistanlı şair Muhammed İkbal-in de dediği gibi hak ile batılın arasını kanıyla ayırmıştır. Hüseyin’in kanından sulanmayan harap tarladan hiçbir ürün alınamaz.

Hz. İmam Hüseyin 10 Ekim 680 tarihinde 56 yaşında bilerek ve isteyerek Kerbela’da insanlık tarihinin Yüce Şehidi olmuştur. İşte bu Yüce Şehit için dünya edebiyatının büyük şairleri birbirinden muhteşem sözler söylemişlerdir.

Bunlardan biri de 7 ulu ozanlarımızdan biri olan Fuzuli’dir.

Fuzuli İmam Hüseyin için şöyle diyor; “Her gün doğan güneş sanma ki dünyayı aydınlatmaya geliyor, güneş her doğuşta Hz. Hüseyin için kan ağlıyor”. Yine o büyük ozanımız Fuzuli, ölüm döşeğinde iken vasiyetini soranlara şunu söylüyor; “Benim naciz bedenimi Hz. İmam Hüseyin’in türbesinin giriş kapısına gömün, her gelen geçen beni çiğnesin ki Hüseyin’e toprak olayım” diyor.

Yüzlerce yıl önce yaşanan Kerbela kıyamı bugün dahi tüm tazeliğini korumaktadır.

Gerçek müminler bu olayın verdiği acıyı hala tüm canlılığıyla ruhlarında hissetmektedirler.

Hz. İmam Hüseyin’in bıraktığı değerleri yaşamamıza egemen kılmak için ne denli çaba harcıyorsak, biliniz ki İmam Hüseyin’i o kadar seviyoruz demektir. İmam Hüseyin’i sevmek onun bıraktığı değerleri yaşatmakta olur.

O tüm müminlere zulme karşı direnişi, emanetin ehline verilmesi gerektiğini adaleti yükseltmeyi, haksızlığa boyun eğmemeyi mukaddes değerler olarak miras bırakmıştır.

Ne mutlu İmam Hüseyin’i seven canlara,

Ne mutlu İmam Hüseyin gibi yaşayanlara

Sözlerimizi büyük Şah Hatayı’nın bir deyişiyle bağlayalım.

Türbesinin üstünü nakış eylemişler

Gel dinim imanım İmam Hüseyin

Seni dört köşeye baş eylemişler

Gel dinim imanım İmam Hüseyin

Çağlar sular gibi akasım gelmez

Şehrine girince çıkasım gelmez

Yezitin yüzüne bakasım gelmez

Gel dinim imanım İmam Hüseyin

Senin aşıkların yanar yakılır

On iki İmam katarına katılır

Burada yezitlere nalet okunur

Gel dinim imanım İmam Hüseyin

Senin dervişlerin semalar döner

Kadir geceleri semalar yanar

Katarımız İmam Cafer’e uyar

Gel dinim imanım İmam Hüseyin

İmamı Hüseyin’in kolları bağlı

Muhup aşıkların ciğeri dağlı

Hz. Ali’nin en küçük oğlu

Gel dinim imanım İmam Hüseyin

Şah Hatayım eder Erenler nerde

Çalısız kayasız bir sahra yerde

Kerbela çölünde kandilde nurda

Gel dinim imanım İmam Hüseyin

İmam Hüseyin’in sevgisi yol göstericimiz olsun, ona dökülen yaş ruhumuzun cevheri olsun, ibadetlerimiz ulu dergahta hak defterine yazılsın.

İmam Hüseyin ve tüm Kerbela Şehitlerinin şefaati üzerinize olsun. ALLAH ALLAH…

Devamını Oku

Kurban

Kurban
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Ganki Hunu Kerbelayım Ya Hüseyin senden medet

Matemine Gam Fezayım Ya Hüseyin senden medet

Ağlarım her dem senin ol vakayı nalanına

Ağlamakta pür cefayim Ya Hüseyin senden medet

Alevi inancındaki ibadetlerden biri de kurban ibadetidir.

Kurban konusunda Kuran’da şöyle denilmektedir; O halde Rabbin için ibadet et ve kurban kes. Kuşkusuz soyu kesik olan sana kin tutandır.

Görüldüğü gibi ilk ayette Yüce Tanrı bir lütufta bulunuyor, ikinci ayette ise bu lütfun karşılığında ibadet edilmesi ve kurban kesilmesi isteniyor, üçüncü ayette ise Hz. Peygambere soyunun kurumayacağının müjdesi veriliyor. Bununla birlikte, gerçekte Peygambere soyu kesik diyenlerin soyunun kuruyacağı belirtiliyor.

Adı Alevilik olan ve çağlar boyu insanlığı aydınlatan kutlu inancımıza göre Kerbela katliamından İmam Zeynel Abidin’in kurtulup Ehl-i Beyt soyunun devamını sağlaması Yüce Allah’ın Peygamberimize Hz. Muhammed’e soyunun kesilmeyeceğine ilişkin verdiği müjdenin gerçekleşmesidir.

Bilindiği üzere kurban denince ilk akla gelen Hz. İbrahim’dir.

Kuran’da Hz. İbrahim’in öyküsü anlatılmaktadır.

Hz. İbrahim’in oğlu İsmail’i kurban adamasıyla ilgili olarak saffat suresinin 100-102 ayetlerinde bilgiler verilmektedir. Hz. İbrahim’in büyük bir sınava tabi tutulduğu ve bu sınavı başarı ile geçtiği anlatılmaktadır. 107. Ayette Tanrı’nın İbrahim Peygamber’e fidye olarak büyük bir kurbanlık verdiği belirtilmektedir.

Kim Kuran yorumcuları bu büyük kurbanın koç olduğunu, bu iddia yaratılış yasalarına terstir söylerken, kimileri de bu ifadenin binlerce yıl sonra Hz. İbrahim’in soyundan gelen soylu birinin hak yoluna kurban olması anlamına geldiğini dile getirmektedir.

Kutlu Alevi inancına göre, Allah’ın verdiği o büyük kurban İbrahim Peygamber’den binlerce yıl sonra onun soyundan gelen Şehitler Şahı İmam Hüseyin’dir.

Nitekim Hz. İmam Hüseyin zulme ve dünya nimetlerine karşı eğilmemiş, Hak yoluna canını kurban vermiştir.

İşte Muharrem Ayı böyle bir Sultan’ın, Peygamber’in sevgili torunu İmam Hüseyin’in Hak yoluna, Allah yoluna kurban olduğu bir aydır. Ve Kerbela emevi hanedanlığının Peygamber soyunu kurutmak için zulmünü sergilediği bir katliam meydanıdır.

Ancak emevi zalimleri Hz. İmam Hüseyin’i Şehit etmişlerse de Peygamber soyunu kurutmayı başaramamışlardır. Yüce Tanrı İmam Zeynel Abidin’i bu katliamdan kurtararak Ehl-i Beyt’in soyunun devamını sağlamıştır.

Selam olsun Şehitler Şahı İmam Hüseyin’e Selam olsun Kerbela’nın zulme boyun eğmeyen şanlı kahramanlarına Selam olsun o soylu yolu gözyaşlarıyla geleceğe nakleden İmam Zeynel Aba’ya Selam olsun Ehl-i Beyt’in temiz aziz soyuna.

Biz Aleviler Hz. Muhammed’in Ehl-i Beyt’inin sevdalıları olarak onun soyunun kesilmemesine şükretmenin bir ifadesi olsun diye İmam Zeynel Abidin’in kurtuluşu ve Allah rızası için kurban kesiyoruz.

Ey Ehl-i Beyt yolunda olan Aleviler, kurban keserek Ehl-i Beyt’e sevgilerini gösterir ve kurbanın sırrına vakıf olmaya çalışırlar.

Ne mutlu İmam Hüseyin aşkına mateme bürünenlere,

Ne mutlu kurbanın sırrına olmaya çalışanlara,

Ne mutlu İmam Zeynel Abidin’in kurtuluşuna,

Ne mutlu Yüce Peygamber soyunun kesilmemesine.

Akıl ermez Yaradan’ın sırrına

Muhammed Ali’ye indi bu kurban

Kurban olayım kudretinin nuruna

Hasan Hüseyin’e indi bu kurban

Ol İmam Zeynel’in destinde idim

Muhammed Bakır’ın postunda idim

Cafer-i Sadık’ın izinde idim

Kazım Musa Rıza’ya indi bu kurban

Muhammed Taki’nin nurundan idim

Ali’yel Naki’nin sırrından idim

Hasan’ül Askeri’nin darında idim

Muhammed Mehdi’ye indi bu kurban

Aslı Şahı Merdan Gurruhu Naci

Gerçeğe bağlı bu yolun ucu

Senede bir kurban Talib’in borcu

İsmail Peygambere indi bu kurban

Tarikattan Hakikata ereler

Cenneti ala’ya hülle sereler

Muhammed Ali’nin yüzün göreler

Erenler aşkına indi bu kurban.

Şah Hatayım edebilir mi her can

Kurbanın üstüne yürüdü erkan

Tırnağı tesbih kanı da mercan

Mümin müslüme indi bu kurban

KUMRUDAN

Hiçbir bina aşk binası gibi sağlam değildir

Aşk binasını kuranlara binlerce aferin

Muhabbet badesinden doyası içmeyen insan

Aşkın nice dertlere derman olduğunu bilemez

Aşk sırrından haberdar olan her akıl sahipleri

Aşk bostanın cennet gülünden üstün olduğunu anlamıştır

Gönlüme levhi mahfuz defterinin başlangıcındır

Hayber kalesi Fatihi Şahın Fazileti gelir

Medine şehrinde ateş göklere yükselince

Peygamber kızı Fatima’nın ağlar sesi gelir

Kimi vakit kana çevrilen kalbimin hatırına

Ali’nin başında görülen kılıç yarası gelir

İmam Hasan’ın Şehit oluşu canıma ateş saldı

Her zaman yaralı kalplerin yasını tutası geldi

Ne kadar yer yüzünü gezsem seyretsem karşıma,

Dudakları susuz Hüseyin’in sahrayı Kerbelası gelir

Düşmüştür Fırat kenarında bir kahraman genç kolsuz

Yine de çadırlara su götürmeden gitmeye ustası gelir

Bir tarafta çöller çalkalanan fıratın suyu akar

Sakine’nin yine de susadım diyen sesi gelir

BEYT

Hakikat yolunun yüce yolcusu

Tenin pare pare İmam Hüseyin

Kırk pare bölündü ol Şah-ı mazlum

Canın pare pare İmam Hüseyin

Kerbela Sultanı buldu çareyi

Nurlu simasında aldı yareyi

O kumlu çöllerde kanlı deryayı

Al kanın kurumaz İmam Hüseyin

Bugün bize yassı matem denildi

Kanların akınca toprak dirildi

Bütün Ehl-i Beyt’in yasa büründü

Kılındı namazın İmam Hüseyin

Deli Bora der ki böylesi devran

Derde tahammül kılmaz cümle bu cihan

Alemin Sultanı Ey Şah-ı Kerem

Kurbanın kesildi İmam Hüseyin.

Devamını Oku